- Mesajlar
- 3,489
Önce kendi biliminiz olacak, sonra o bilime dayalı teknolojileriniz, sonra da o teknolojiyle üretilmiş kendi tasarımınız ürünleriniz.
Kendi biliminiz olmazsa, bilim yapma işini başka ülkelere, milletlere bırakırsanız, doğal olarak o bilimle üretilmiş teknolojileriniz de olmaz;
en fazla o teknolojilerin kullanıcısı veya taşeron üreticisi olursunuz.
Bizim sorunumuz, bu basit ama aslında çok derin ilişkiyi tam olarak kavrayamamak, dünyanın ileri ülkeleriyle aramızdaki farkı onlardan teknoloji transfer ederek veya o teknolojiyi uygulayan mühendisleri buraya getirerek çözeceğimizi sanmak.
Türkiye, petrol, doğal gaz veya altın gibi yeraltı kaynaklarıyla zengin olamayacağına göre, bu işi bilim yoluyla yapacağız.
Zaten şu örneği vermem lazım: Pirincin 1 kilogramı 2, etin bir kilogramı 15, bugün yerlisini ürettirmek için hükümetin iş dünyasıyla kavga ettiği otomobilin kilogramı 50, uçağın kilogramı 250, dizüstü bilgisayarın kilogramı 1000, cep telefonunun kilogramı 5000, uydunun kilogramı 100 bin dolar.
Yani, bilgiye, bilime ve o bilimden kaynaklanan yüksek teknolojiyle yaptığınız ürünler,
her durumda petrolden daha verimli ve daha yüksek katma değer üreten ürünler.
Çoğu üniversitemizde temel bilimler bölümlerine giriş için aranan taban puanı,
aynı üniversitenin mesela İşletme Fakültesi için aranan puandan daha düşük.
Dolayısıyla, temel bilimlere gelen bu düşük puanlı öğrenciler,
o bölümün gerektirdiği matematik bilgisi başta olmak üzere temel bilgilerden yoksun oluyorlar ve daha birinci sınıfta dökülüyorlar.
Bu, bir yanıyla baktığınızda çok çetrefilli, başlangıcı taa ana okuluna kadar uzanan büyük bir problem,
bir yanıyla baktığınızda da görece basit önlemlerle çözülebilir bir sorun.
Sorunun köklü çözümü ilk ve orta eğitimi düzeltmek,
onun seviyesini yükseltmekten geçiyor,...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23098469.asp
Kendi biliminiz olmazsa, bilim yapma işini başka ülkelere, milletlere bırakırsanız, doğal olarak o bilimle üretilmiş teknolojileriniz de olmaz;
en fazla o teknolojilerin kullanıcısı veya taşeron üreticisi olursunuz.
Bizim sorunumuz, bu basit ama aslında çok derin ilişkiyi tam olarak kavrayamamak, dünyanın ileri ülkeleriyle aramızdaki farkı onlardan teknoloji transfer ederek veya o teknolojiyi uygulayan mühendisleri buraya getirerek çözeceğimizi sanmak.
Türkiye, petrol, doğal gaz veya altın gibi yeraltı kaynaklarıyla zengin olamayacağına göre, bu işi bilim yoluyla yapacağız.
Zaten şu örneği vermem lazım: Pirincin 1 kilogramı 2, etin bir kilogramı 15, bugün yerlisini ürettirmek için hükümetin iş dünyasıyla kavga ettiği otomobilin kilogramı 50, uçağın kilogramı 250, dizüstü bilgisayarın kilogramı 1000, cep telefonunun kilogramı 5000, uydunun kilogramı 100 bin dolar.
Yani, bilgiye, bilime ve o bilimden kaynaklanan yüksek teknolojiyle yaptığınız ürünler,
her durumda petrolden daha verimli ve daha yüksek katma değer üreten ürünler.
Çoğu üniversitemizde temel bilimler bölümlerine giriş için aranan taban puanı,
aynı üniversitenin mesela İşletme Fakültesi için aranan puandan daha düşük.
Dolayısıyla, temel bilimlere gelen bu düşük puanlı öğrenciler,
o bölümün gerektirdiği matematik bilgisi başta olmak üzere temel bilgilerden yoksun oluyorlar ve daha birinci sınıfta dökülüyorlar.
Bu, bir yanıyla baktığınızda çok çetrefilli, başlangıcı taa ana okuluna kadar uzanan büyük bir problem,
bir yanıyla baktığınızda da görece basit önlemlerle çözülebilir bir sorun.
Sorunun köklü çözümü ilk ve orta eğitimi düzeltmek,
onun seviyesini yükseltmekten geçiyor,...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23098469.asp