Al sana Osmanlı!

Kodla Büyü

teksen

Hiperaktif Üye
Hiperaktif
Süper Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
3,489
...

Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” falan deniyor ya… İbrahim Müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? Sadece 417’ydi. Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. Ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macar’dı.
...

Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”
*

Ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış…
Sen önce iki tane kitap oku da,...
...
http://www.sozcu.com.tr/2014/yazarlar/y ... li-672721/
 
Milletleri millet yapan ve o milleti diğer milletlerden ayrı bir millet yapan temel esaslardan birisi de o milletin kullandığı dil ve alfabesidir. Dil; fikir dünyasının tezahürüdür, kendini ifade edebileceği iletişim aracıdır. Milletin hatırası, ruhu, özü, mayasıdır. Dilini kaybeden milletler, hatırasını, hafızasını hem ferdi hem de milli kimliğini, açıkçası her şeyini kaybetmeye yüz tutmuştur. Dil şuurunu kaybeden bir millet, millet olma şerefini kaybetmekle yüz yüze gelir. Lisan ve yazısını kaybeden bir millet, hafızasını kaybetmiş demektir. Böyle bir millet, kendi kültürüne ve tarihine yabancılaşır, geçmişte ne olduğunu unutur, bugün ve gelecekte ne olacağını bilemez hale gelir.
Osmanlıca; Türklerin yüzyıllar boyunca geliştirdikleri özgün bir dildir. Hem Arapçadan hem Farsçadan faydalanmış ama ikisi de olmamıştır. Gelecekle geçmiş arasındaki köprüyü sağlam kurabilmenin yolu, Osmanlı Türkçesini okuyup anlayabilmekten geçmektedir. Millî kültürümüzün temelini oluşturan eserlerimizin hemen hemen tamamı, Osmanlıca’yla yazılmıştır. Hâlbuki yeni neslimiz, dedesinden kalmış bir kitap veya eski bir tapu senedinin, bir paranın, bir çeşme kitabesi, tarihî bir çarşı girişi ya da belki her gün altından geçtiği üniversite giriş kapısında yazılı olan Osmanlıca metnini okuyamadığı gibi, gerek ne manaya geldiği, gerekse estetik zevkini yudumlama imkânından mahrumdur. Üzerinde güneş batmayan koca bir cihan devletinin dayandığı sırrın perde arkasındaki çağ açıp çağ kapayan bir kültürün mirasçıları olan bizlerin, birkaç yıl değil, asırlarca tüm dünyayı adâlet ve şefkatiyle avucuna alan ve ışık saçan o güzelliklerin hayret verici altyapısını araştırma gereği ne kadar açıktır.

SANAT NOKTASINDA

Tarih önünde bizden sonraki nesillere köprü olabilme mesuliyetimiz bir yana, sadece sanat noktasında dahi uzak kaldığımız bu mirasın, birçoğu üslup sahibi ve kendi başına ekol olan güzîde hattatlarımızın göz nurlarıyla bir dantelâ gibi işledikleri o kıymet biçilemeyen cânım eserlerinden niceleri, artık yabancı müze ve koleksiyoncuların en güzel köşelerini süslemektedirler. Oysaki kendi memleketimizde ecdadımızın bizlere birer emaneti, birer yadigârı olan ve bir kısmı, aylar süren çalışmalarla ancak hazırlanabilmiş hususi kâğıtlar üzerinde eşsiz birer tabloya dönüşen veya bazen pirinç bir levha ya da mermere asırlara meydan okurcasına kazınan, bazen de uğruna gözünü bile kaybetmek bahasına bir câmi’ kubbesine ilmek ilmek işlenen ve akıllara durgunluk veren hat sanatı numuneleri bugün, apayrı ve şaşılacak bir kadirbilmezliğin incitici yalnızlığına terkedilmişlerdir.

Ecdadımızın her zaman şeref duyduğumuz bin yıllık şanlı bir tarih koridorundan bizlere armağan ettikleri sayısız güzîde eserler fikrî boyutta da bugün çoğumuza, maalesef bir turiste olduğu kadar uzak, anlamsız ve yabancıdır.

Değil mahiyetlerinden, varlıklarından dahi habersiz olduğumuz milyonlarca taş baskısı ya da birçoğu sahasında otorite olmuş ve hâlâ bu vasfını koruyan el yazması nadide eserler, üzücüdür ki bu gidişle çürümeye mahkûm gözüktükleri kütüphanelerin tozlu raflarından, himmet ehli kişilerce gün ışığına çıkarılacakları günü beklemektedirler. Buna rağmen ne gariptir ki, tamamen bize ait olan ve günümüzde artık Osmanlı Türkçesi olarak tabir edilen Tarihî Türkiye Türkçesi’ni bir yazı dili olmaktan öte, ayrı bir lisan zannedenlerimizin sayısı maalesef hiç de az değildir. Ve yedi asır cihana hükmetmiş bir milletin çocukları, artık önüne konulan çevirilerin dışında, atalarının bugüne kadarki kültür birikiminden istifade edememektedirler. Bu çevirilerin birçoğunun eksik ya da hatalı olduğu ise ayrı bir vakıadır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde, yüzlerce kişilik kadroyla yıllardan beri, üstelik sadece belgelerin tasnifine yönelik ve daha çok yıllara muhtaç çalışmalar da gösteriyor ki, her biri başlı başına birer değer olan bu güzîde eserlerin, tarihî metin ve evrakların teker teker şimdiki yazıya çevrilmesine ne yeterli sayıda teknik elemanımız vardır, ne de zaman buna müsaittir.

BAŞKA MİLLETLERE İMRENMEKTEN KURTULMAK İÇİN

Şu halde günümüz gençliğinin hissesine, dedelerinin birkaç bin sene önceki kültür mirasını rahatlıkla okuyup anlayabilen diğer milletlere imrenmek mi düşüyor? Neden biz de kendi çocuğumuza, araştırdığı herhangi bir mevzuda, ecdadının birikimine birinci elden uzanabilme imkânını tanımayalım? Çok boyutlu bir altyapıya sâhip ve tarihine yabancı kalmamış, büyüklerine sevgisini ve saygısını kaybetmemiş bir nesil, geleceğe daha ümidle bakmamızın bir teminatı değil midir? Üzüntüyle belirtelim ki, batılı araştırmacıların hem konuşma dili cihetiyle Türkçeyi, hem de bir yazı dili olan Osmanlı Türkçesini öğrenerek yaptıkları derli toplu araştırmalardan, bugün Osmanlı’nın torunlarından ancak İngilizce bilenler istifade edebilirken, bilimsel çevirileri (!) yapılan bu yabancı kaynaklar da, ne gariptir ki, bir sokak ötedeki kendi millî kütüphanelerimizi referans göstermektedir. Gönlünde millî harstan, kültürden bir nebze olsun hissesi bulunanların, içinde bulunduğumuz bu vaziyete üzülmemesi mümkün değildir. Osmanlıcayı öğrenmek, öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde, ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir fikir borcudur.

Peki, başta münevver insanlarımızı ve hepimizi kendi klasiklerimize ulaştıracak ve artık bize bir şekilde yabancı olanların eliyle değil, kendi çocuklarımızın gayretli araştırmalarıyla kendi kimliğimizi yorumlamamıza vesile olacak Osmanlıcayı öğrenmek zor mudur? Osmanlıca elbette zor değildir. Hem artık üniversite dersliklerine mahkûm olmaktan kurtulmuştur. MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı arasında imzalanan protokol gereği tüm Türkiye’de bütün Halk Eğitim Merkezleri noktalarında halkla buluşmuştur.

Bu çalışmalar neticesinde ümid ediyoruz ki, Osmanlıcanın kesinlikle çok kolay olduğunu kurslara katılanlar bu millete gösterecektir. Edebiyat, tarih, sosyoloji kürsüleri ile ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerimiz ve yarının her branştan genç, araştırmacı ilim adamları, bu faaliyetlerden aldıkları güç ve enerji ile tarih ve kültürümüzle bağın kurulması için çok daha ciddi çalışmalara imza atacaklardır. Osmanlıca öğrenmek, her şeyden önce bir gönül meselesidir. Adı geçen protokol çerçevesinde yapılacak bu kursları, severek, merakla ve anlayarak takip edebilirsek, bugüne kadar çok da yakın olamadığımız eşsiz bir kültürün, tanıdıkça daha da hayranlık uyandıran derinliklerine rahatlıkla ulaşacağız inşallah.

HAYRÂT VAKFI
 
vehbi86' Alıntı:
Milletleri millet yapan ve o milleti diğer milletlerden ayrı bir millet yapan temel esaslardan birisi de o milletin kullandığı dil ve alfabesidir. Dil; fikir dünyasının tezahürüdür, kendini ifade edebileceği iletişim aracıdır. Milletin hatırası, ruhu, özü, mayasıdır. Dilini kaybeden milletler, hatırasını, hafızasını hem ferdi hem de milli kimliğini, açıkçası her şeyini kaybetmeye yüz tutmuştur. Dil şuurunu kaybeden bir millet, millet olma şerefini kaybetmekle yüz yüze gelir. Lisan ve yazısını kaybeden bir millet, hafızasını kaybetmiş demektir. Böyle bir millet, kendi kültürüne ve tarihine yabancılaşır, geçmişte ne olduğunu unutur, bugün ve gelecekte ne olacağını bilemez hale gelir.
Osmanlıca; Türklerin yüzyıllar boyunca geliştirdikleri özgün bir dildir. Hem Arapçadan hem Farsçadan faydalanmış ama ikisi de olmamıştır. Gelecekle geçmiş arasındaki köprüyü sağlam kurabilmenin yolu, Osmanlı Türkçesini okuyup anlayabilmekten geçmektedir. Millî kültürümüzün temelini oluşturan eserlerimizin hemen hemen tamamı, Osmanlıca’yla yazılmıştır. Hâlbuki yeni neslimiz, dedesinden kalmış bir kitap veya eski bir tapu senedinin, bir paranın, bir çeşme kitabesi, tarihî bir çarşı girişi ya da belki her gün altından geçtiği üniversite giriş kapısında yazılı olan Osmanlıca metnini okuyamadığı gibi, gerek ne manaya geldiği, gerekse estetik zevkini yudumlama imkânından mahrumdur. Üzerinde güneş batmayan koca bir cihan devletinin dayandığı sırrın perde arkasındaki çağ açıp çağ kapayan bir kültürün mirasçıları olan bizlerin, birkaç yıl değil, asırlarca tüm dünyayı adâlet ve şefkatiyle avucuna alan ve ışık saçan o güzelliklerin hayret verici altyapısını araştırma gereği ne kadar açıktır.

SANAT NOKTASINDA

Tarih önünde bizden sonraki nesillere köprü olabilme mesuliyetimiz bir yana, sadece sanat noktasında dahi uzak kaldığımız bu mirasın, birçoğu üslup sahibi ve kendi başına ekol olan güzîde hattatlarımızın göz nurlarıyla bir dantelâ gibi işledikleri o kıymet biçilemeyen cânım eserlerinden niceleri, artık yabancı müze ve koleksiyoncuların en güzel köşelerini süslemektedirler. Oysaki kendi memleketimizde ecdadımızın bizlere birer emaneti, birer yadigârı olan ve bir kısmı, aylar süren çalışmalarla ancak hazırlanabilmiş hususi kâğıtlar üzerinde eşsiz birer tabloya dönüşen veya bazen pirinç bir levha ya da mermere asırlara meydan okurcasına kazınan, bazen de uğruna gözünü bile kaybetmek bahasına bir câmi’ kubbesine ilmek ilmek işlenen ve akıllara durgunluk veren hat sanatı numuneleri bugün, apayrı ve şaşılacak bir kadirbilmezliğin incitici yalnızlığına terkedilmişlerdir.

Ecdadımızın her zaman şeref duyduğumuz bin yıllık şanlı bir tarih koridorundan bizlere armağan ettikleri sayısız güzîde eserler fikrî boyutta da bugün çoğumuza, maalesef bir turiste olduğu kadar uzak, anlamsız ve yabancıdır.

Değil mahiyetlerinden, varlıklarından dahi habersiz olduğumuz milyonlarca taş baskısı ya da birçoğu sahasında otorite olmuş ve hâlâ bu vasfını koruyan el yazması nadide eserler, üzücüdür ki bu gidişle çürümeye mahkûm gözüktükleri kütüphanelerin tozlu raflarından, himmet ehli kişilerce gün ışığına çıkarılacakları günü beklemektedirler. Buna rağmen ne gariptir ki, tamamen bize ait olan ve günümüzde artık Osmanlı Türkçesi olarak tabir edilen Tarihî Türkiye Türkçesi’ni bir yazı dili olmaktan öte, ayrı bir lisan zannedenlerimizin sayısı maalesef hiç de az değildir. Ve yedi asır cihana hükmetmiş bir milletin çocukları, artık önüne konulan çevirilerin dışında, atalarının bugüne kadarki kültür birikiminden istifade edememektedirler. Bu çevirilerin birçoğunun eksik ya da hatalı olduğu ise ayrı bir vakıadır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde, yüzlerce kişilik kadroyla yıllardan beri, üstelik sadece belgelerin tasnifine yönelik ve daha çok yıllara muhtaç çalışmalar da gösteriyor ki, her biri başlı başına birer değer olan bu güzîde eserlerin, tarihî metin ve evrakların teker teker şimdiki yazıya çevrilmesine ne yeterli sayıda teknik elemanımız vardır, ne de zaman buna müsaittir.

BAŞKA MİLLETLERE İMRENMEKTEN KURTULMAK İÇİN

Şu halde günümüz gençliğinin hissesine, dedelerinin birkaç bin sene önceki kültür mirasını rahatlıkla okuyup anlayabilen diğer milletlere imrenmek mi düşüyor? Neden biz de kendi çocuğumuza, araştırdığı herhangi bir mevzuda, ecdadının birikimine birinci elden uzanabilme imkânını tanımayalım? Çok boyutlu bir altyapıya sâhip ve tarihine yabancı kalmamış, büyüklerine sevgisini ve saygısını kaybetmemiş bir nesil, geleceğe daha ümidle bakmamızın bir teminatı değil midir? Üzüntüyle belirtelim ki, batılı araştırmacıların hem konuşma dili cihetiyle Türkçeyi, hem de bir yazı dili olan Osmanlı Türkçesini öğrenerek yaptıkları derli toplu araştırmalardan, bugün Osmanlı’nın torunlarından ancak İngilizce bilenler istifade edebilirken, bilimsel çevirileri (!) yapılan bu yabancı kaynaklar da, ne gariptir ki, bir sokak ötedeki kendi millî kütüphanelerimizi referans göstermektedir. Gönlünde millî harstan, kültürden bir nebze olsun hissesi bulunanların, içinde bulunduğumuz bu vaziyete üzülmemesi mümkün değildir. Osmanlıcayı öğrenmek, öz yurdunda kendi kültürüne yabancı kalmış bir neslin vicdan muhasebesinde, ecdadına ve tarihine karşı vadesi çoktan dolmuş bir fikir borcudur.

Peki, başta münevver insanlarımızı ve hepimizi kendi klasiklerimize ulaştıracak ve artık bize bir şekilde yabancı olanların eliyle değil, kendi çocuklarımızın gayretli araştırmalarıyla kendi kimliğimizi yorumlamamıza vesile olacak Osmanlıcayı öğrenmek zor mudur? Osmanlıca elbette zor değildir. Hem artık üniversite dersliklerine mahkûm olmaktan kurtulmuştur. MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve Hayrat Vakfı arasında imzalanan protokol gereği tüm Türkiye’de bütün Halk Eğitim Merkezleri noktalarında halkla buluşmuştur.

Bu çalışmalar neticesinde ümid ediyoruz ki, Osmanlıcanın kesinlikle çok kolay olduğunu kurslara katılanlar bu millete gösterecektir. Edebiyat, tarih, sosyoloji kürsüleri ile ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerimiz ve yarının her branştan genç, araştırmacı ilim adamları, bu faaliyetlerden aldıkları güç ve enerji ile tarih ve kültürümüzle bağın kurulması için çok daha ciddi çalışmalara imza atacaklardır. Osmanlıca öğrenmek, her şeyden önce bir gönül meselesidir. Adı geçen protokol çerçevesinde yapılacak bu kursları, severek, merakla ve anlayarak takip edebilirsek, bugüne kadar çok da yakın olamadığımız eşsiz bir kültürün, tanıdıkça daha da hayranlık uyandıran derinliklerine rahatlıkla ulaşacağız inşallah.

HAYRÂT VAKFI

+++
 
??? sayın hocam geçmişinizi kırletmeye mı calısıyorsunuz anlamadım

Övdüğün avrupayı bulusları ılede yaad etmek lazım bence Şemsiye topuklu ayakkabının icadınıda bır arastır hocam
 
bence önemli olan basılan kitapların sayısı değil de içinde neyin yazdığıdır... yazılanlar çizilenler insanları doğru yoldan uzaklaştırmamalı..
 
teksen denen zat
senin soyun büyük bi ihtimal baba ishak'a dayanıyor......
sen kesin anadoluya sığınmış hurafilerden olmayasın
sen şimdi bunları bilmezsin Hz. google sor
kendi fikirlerini damıt öyle gel yavru
kemik taşıyan av köpekleri gibi başkalarının fikirlerini bi yerden bi yere taşımayı bırak
sitede ki diğer arkadaşlar affetsinn sonsuz özür üslup için....
edebimizden sustuk .... herkes hakettiği muameleyi görsün artık susmak yok
 
beyler terbiyesizleşmeyin, terbiye sınırlarında cevap yazın lütfen. osmanlıda kitap yazılmadıysa yazıldı mı diyeceğiz. nasıl yükseldiysek öyle geriledik. neden geriledik. bunu düşünüp tartışmak yerine kitap yazılmadı yazan adama neredeyse küfretmediğiniz kalmış.

gevur niye önümüzde. neden hiçbir hristiyan toprağında savaş yokken müslümanlar sürekli birbirleriyle çatışıyor. nasıl biz hükmettiysek dünyaya şimdi onlar hükmediyor. çünkü adamlar çalışıyor. düşünüyor, yapıyor. biz ise kitap yazılmamış diyene burda hakaret ediyoruz. biz bu kafayla daha kötü şeyleri hak ediyoruz.
 
tartışmak istiyorsak eğrisiyle doğrusuyla tartışalım o ayrı

adamın derdi osmanlıyı tartışmak değil ki kanıbozukluk yapmak
 
bunun harfle ilgisi yok, ister latin ister arap ister kril olsun. bu tamamen tembellik ve buyuk oranda dini kullanmanin sonucu. islam dunyasi da ronesansini yapar kilisenin etkisinden kurtulan bati misali kendi onunu acarsa kurtulabilir. ama elin oglunun fezaya gittigi bu zamanda onlara yetismek onlarin bize yetistigi gibi kolay olmaz bunuda bilmek lazim.
 
Suicide' Alıntı:
bunun harfle ilgisi yok, ister latin ister arap ister kril olsun. bu tamamen tembellik ve buyuk oranda dini kullanmanin sonucu. islam dunyasi da ronesansini yapar kilisenin etkisinden kurtulan bati misali kendi onunu acarsa kurtulabilir. ama elin oglunun fezaya gittigi bu zamanda onlara yetismek onlarin bize yetistigi gibi kolay olmaz bunuda bilmek lazim.


13 sene önce yazar kasa fırlatıyorduk, şimdi uydu fırlatıyoruz, teksen gibi fırlamalara rağmen.

Yavaş yavaş her sey yoluna girecek, fırlamalara dikkat!!!
 
öncelikle bazı bilgileri o dönemin şartları altında değerlendirelim. cumhuriyet döneminde okuma yazma oranımız %3 ile %4 arasındadır. zaten dünyada o dönem okuma yazma oranı %5 dir. harf inkılabı ise aslında abdulhamit dönemimde başlayan bir çalışma ürünüdür. bizim gerilememiz aslında 1940 lardan sonra olmuştur. o dönem kadar ciddi anlamda sanayileşme politikamız olmuş dünyanın en iyi silahlarını ve uçaklarını üretir duruma gelmiştik. eğitim kalitemiz çok yüksekti.
bazılar cumhuriyet döneminin arkasına sığınıp osmanlıyı kötülemeye, bazılar ise osmanlıya sığınıp cumhuriyeti kötülemye kalkıyor. Osmanlıda bizim cumhuriyette bizimdir. cumhuriyeti kuranda osmanlı askerdir. Osmanlının devamıdır. tarihi objektif bakmadığınız sürece salakça kendi ideolojinize istismar aracı olarak kullanırsınız.
Osmanlı döneminde de cumhuriyet döneminde de hatalar olmuştur. bunun olmasıda gayet normaldir.
 
Kürşat_58' Alıntı:
öncelikle bazı bilgileri o dönemin şartları altında değerlendirelim. cumhuriyet döneminde okuma yazma oranımız %3 ile %4 arasındadır. zaten dünyada o dönem okuma yazma oranı %5 dir. harf inkılabı ise aslında abdulhamit dönemimde başlayan bir çalışma ürünüdür. bizim gerilememiz aslında 1940 lardan sonra olmuştur. o dönem kadar ciddi anlamda sanayileşme politikamız olmuş dünyanın en iyi silahlarını ve uçaklarını üretir duruma gelmiştik. eğitim kalitemiz çok yüksekti.
bazılar cumhuriyet döneminin arkasına sığınıp osmanlıyı kötülemeye, bazılar ise osmanlıya sığınıp cumhuriyeti kötülemye kalkıyor. Osmanlıda bizim cumhuriyette bizimdir. cumhuriyeti kuranda osmanlı askerdir. Osmanlının devamıdır. tarihi objektif bakmadığınız sürece salakça kendi ideolojinize istismar aracı olarak kullanırsınız.
Osmanlı döneminde de cumhuriyet döneminde de hatalar olmuştur. bunun olmasıda gayet normaldir.
aynen katıldım
misal cumhuriyetin tarihinin başında ki unsurlardan sadece bir tanesi nuri demirağ hayatını inceleyin (lakin enine boyuna farklı yerlerden araştırın ki neden yerimizde sayıyoruz acaba)
 
nuri Demirağ'ı çok kimse bilmez hayatını okuyunca hayran kalırsınız. şimdi üçüncü hava alanı yapıyoruz diye guru duyuyoruz. yapacağımız 3. hava limanımız nuri demirag ın yaptı hava limanının yanında ise hikaye kalır
 
Kürşat_58' Alıntı:
nuri Demirağ'ı çok kimse bilmez hayatını okuyunca hayran kalırsınız. şimdi üçüncü hava alanı yapıyoruz diye guru duyuyoruz. yapacağımız 3. hava limanımız nuri demirag ın yaptı hava limanının yanında ise hikaye kalır
endustriyel yatırım ile hizmet alanında yapılan yatırımı birbiri ile mukayese edersek yanlışa düşeriz....
kanaatim nuri demirağın hayalı bu gün yaşatılabilseydi Türkiye şuanda boingle yarışıyor olurdu.
analitik değerlendirme yapalım....
 
Daha geçmiş dönemlere ait hiç bir eser okumamışsın. Gitmiş Müteferrikadan sonra eser çıkmamışmış. Ecdadımıza ait hangi kitabı orijinal dil ile okudun da çıkmış 1000 yıllık geçmişe sahip dili kötülüyorsun. Bir gecede ecdat düşmanlığı yüzünden faydalı ne kadar kelime ilim varsa çöpe atıldı. En zengin dil iken en fakir duruma düştü. Hiç düşünmez misin hiç üzülmez misin ki Osmanlı Türkçesinden latinceye çevrilen bir eseri neden Türk milleti evlatları tekrar tercüme ihtiyacı gerekiyor? Bu sorunun mantıklı cevabı var mı? Dilin içi boşaltılmış.
 
Eleştiri yapan arkadaşlar Osmanlıca kullansalardı daha edebi daha içi dolu eleştiriler yapacaklardı. Yazık olmuş çok yazık.
 
Yine TEKSEN yine Sözcü yine Osmanlıya çaktırmadan sallama faaliyeti çok özdeşleştiniz be
 
kurtay' Alıntı:
Suicide' Alıntı:
bunun harfle ilgisi yok, ister latin ister arap ister kril olsun. bu tamamen tembellik ve buyuk oranda dini kullanmanin sonucu. islam dunyasi da ronesansini yapar kilisenin etkisinden kurtulan bati misali kendi onunu acarsa kurtulabilir. ama elin oglunun fezaya gittigi bu zamanda onlara yetismek onlarin bize yetistigi gibi kolay olmaz bunuda bilmek lazim.


13 sene önce yazar kasa fırlatıyorduk, şimdi uydu fırlatıyoruz, teksen gibi fırlamalara rağmen.

Yavaş yavaş her sey yoluna girecek, fırlamalara dikkat!!!


Tabi tabi, boyle terbiyesiz olduktan sonra siz anca uydu firlattiginizi sanirsiniz. Uyduyu bosversinler once inegin yedigi samani ithal ettirmelerinden bahsedelim. halkini surundur, vergiyle belini buk ondan sonra o parayi ver uydu firlattirt. Sanki teknolojisi gelistirildi.
 
Gecmisi bir kenara koyarsak..
bir japon senede 24 kitap okur .
25 turk ise senede 1 kitap okur..
gecmiste su oldu bu oldu bunlarla ugrasmaktansa bu gune bakalim.bu toplum neden okumaz arastirmaz..
25 kisinin okudugu o 1 kitap neden siyaset ask yada cinayet uzerine..
 
Osmanlı'nın son yılları dahil günümüze kadar bu topraklar ne çektiyse, "OKUMUŞ" cahillerden çekmiştir. Çünkü bu tipler her zaman dış mihrakların, aşiretlerin, cemaatlerin kuklası ve piyonu olmuştur.
Kimisi İngiliz uşağı olmuş Osmanlı'nın altını kazmış; kimisi Amerikan uşağı olup günümüzde Cumhuriyet'in altını kazıyor.
Tüm bu olan bitenler varken Sözde OKUMUŞ Liberaller, cemaatlere biat ederek çıkar menfaat çetesi,Atatürk düşmanı, başkanlık hayali altında bölücü odaklar haline geldiler.
Forumda görülüyor ki bunların sayısı oldukça fazla. Daha özgürce dünya görüşü olmayan; hep birilerinin gölgesinde hayatını sürdüren, birileri onun yerine düşünen CAHİL ÖĞRETMEN topluluğundan daha tehlikeli hiçbir şey yoktur.
Günümüzde Osmanlıca ile kimsenin sorunu yok. Osmanlıca tamamen siyasi bir malzeme olarak kullanıldı bitti, 1 yıl öncesi kadar sağda solda görüyor musunuz?
Yok. neden? orada birileri sömürüldü bitti.
Daha 5 kelime ile kendini ifade edemeyen bir toplumundan dil ile ilgili ne bekliyorsunuz?
Arkadaşlar ülkemizdeki insanlar aç, insanların can güvenliği yok, insanların özgürce düşünme şansı yok.İnsanlar ayrışıyor, insanlar bölünüyor,
insanlar kandırılıyor, İnsanlarda yalakalık bir erdem haline dönüşmüş.(?)

Bu kadar ters giden şey varken, Ne Osmanlıcası yahu!!!

Geçmişini inkar etmek ne kadar ahlaksızlıksa, Cumhuriyet'i yıkmaya çalışmak o kadar şerefsizliktir.
 
allahtan şu forumda az da olsa aklı başında üyeler var. onlar da olmasa halimiz nice olurdu :!:

ernestososa ve zaqwert, hariç tabi. ernestososa ve zaqwert, bakın Baydemir ne diyoR:

teksen' Alıntı:
856620091224033920787.jpg


http://www.haber7.com/siyaset/haber/465 ... z-kufurler

turkiyem-bayragimiz-sehitlerimiz-tarihimiz-guzelliklerimiz-f82/16-sehidimiz-var-t144616-150.html[/quote]
 
Osmanlıca farklı bir dil değildir. Arap harfleriyle yazılan bir Türk dilidir. 2.Abdülhamid bile Latin alfabesine geçmeyi düşündü ( bunu hatıratım kitabında anlatır.) ama Atatürk'e nasip oldu. Şu an ki Osmanlıca eserler çok güzel bir şekilde günümüz Türkçesine çevriliyor. Bu konuda sıkıntımız yok. Osmanlı ile gurur duyuyorum lakin Arap harflerine özenmenin manasını da anlamıyorum. Biz Türk isek bize uygun ve çağdaş bir alfabe gerekliydi. Hatta bir ara Göktürk alfabesi bile düşünüldü sonra vazgeçildi. Şu an yani günümüzde basılan kitapların %70'i Latince. Yani biz Arap harfleriyle devam etseydik ayrıca bir de Latin harflerini öğrenmek zorunda kalacaktık. Yani kaybettiğimiz fazla bir şey yok. Gelecek adına kazanım yaşadık diyebiliriz.. Cahil kalma meselesi çarpıtılıyor. O günlerde halk zaten okuma yazma bilmezdi. Çok az kişi okurdu. Gerçi şimdi bile okuma oranımız az. Mesele harf meselesi değildir. Mesele Harf İnkılabı ve Osmanlı mağduriyeti üzerinden Cumhuriyeti ve Atatürk'ü kötüleme meselesidir. İmparatorlar ve Padişahlar geride kaldı. Onlarla gurur duyuyoruz lakin tarih geriye doğru işlemez.
 
Arkadasım adamın derdı alfabe degıl kı adam Osmanlı dıyor

Konuyu yanlıs anlıyorsun Adamlar gokturk alfabesını dusunmelerı tarıhımızı arastrımak ıcın dı bızım kıtapları elın gevuru cevırıyor

kıtap konusuna gelırsen ne okudugun ne ızledıgın önemlı adamlar bıze dayıyorlar dızılerı haremde gecıyor hayat yada unv de dost dostu duzuyor tek tur yetmıyor ıkıncı tura gecıyorlar öglenlerı aceba bugun kımı eversek derdındeyız

belgesel varmı yok olandada hayvan ızlıyoruz yada hayatta kalma yontemlerı dıye kutcuk yıyen adamı ızlıyoruz nerede belgesel nerede tarıh

Bız Atatürk'ü sızden cok severız cunku atamız Türk o nedenle kendı gecmısıne sovenden adam olmaz adam yerınede konmaz
 
Arap alfabesini savunan arkadaşlar önce baksınlar takma isimlerine. Türkçe değilse boşuna klavye eskitmesinler. Komik oluyor.
Latin karakterlerini tercih etmenin eminim birçok bilimsel gerekçesi vardır.

Arapların neyi benden iyiki tercih edeyim.
İnsan hakları, bilim , sanat , spor , bilimsel yayınlar , bilimsel çalışmalar ... Araplar emperyalist uşağı nelerine sempati duyayım.
Hadi Orhun yazıtlarındaki karakterleri savunsanız anlayacam nedir bu arap hayranlığı.

Biri çıksın desin ki arap harflerinin şu faydası var.
yazması kolay ,
yazıcıdan çıktı alırken az toner gidiyor
nebiliyim desin bir şey
Bu gün kullandığımız karakterler arap olsaydı kod yazanlar dahamı rahat yazacaktı? Gene latin harflerini kullanacaktı.
Ama mantıklı bir sebep olsun. Ama amaç farklı işte, amaç bağcıyı dövmek. Bundan siyasi rant elde edecekler ya .

Türk milleti değişimi zamanında yapmayı bilmiştir. Yeri geldi vatanını değiştirdi, yeri geldi dinini değiştirdi. Ama ne zaman baştakiler din i toplumu yönetmek kullanmaya başladı işte o zaman maalesef bu özelliğini kaybetmeye başladı. Dinide kendilerine uydurdular.

Not :
Lütfen Türkçe takma isim kullanmayanlar yazdıklarıma cevaben bir şey yazmasın.
 
teksen arkadaşımıza yapılmayan terbiyesizlik kalmamış. Düzgünce konuşup tartışmayı bilmiyorsanız bari susun. Forumu kirletmeye gerek yok
 
Re: Ynt: Al sana Osmanlı!

Altaylardan çıktım yola
Yolda verdim bir mola
Açtım kendime bir kola
Yorulmuşum, içtim doya doya

Pazar sabah vardım bb.nete
Hayırlı sabahlar ahaliye
Ve günaydınlar herkese
Tavsiyem, "rahat batmasın kimseye"
 
teksen' Alıntı:
...

Harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” falan deniyor ya… İbrahim Müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? Sadece 417’ydi. Bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. Ki zaten, Müteteferrika da devşirmeydi, Macar’dı.
...

Bu topraklara kitap gelene kadar, Avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. Voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “İstanbul’da bir yılda yazılanlar, Paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”
*

Ve neymiş efendim, mezar taşı okuyacakmış…
Sen önce iki tane kitap oku da,...
...
http://www.sozcu.com.tr/2014/yazarlar/y ... li-672721/

Hepsine imzamı atıyorum. Ben eğer Selçukluyu anlayıp Osmanlıyı anlamıyorsam burda bir sıkıntı vardır. Harf İnkilabı bir gecede yeniden özümüze dönmemizi sağlamıştır bence. Bu toprakların en büyük savaşı cehalet iledir,Avrupa'nın 100 yılda yaşadığı zihinsel evrimi biz 500 yılda bile gerçekleştiremedik.
 
Geri
Üst