Arakiyeci(Takkeci) İbrahim Ağa

Kodla Büyü

*Vendetta*

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
734
407693-3-4-c9e74.jpg


İstanbul Topkapı semtinde Arakiyeci veya Takkeci İbrahim Ağa Cami vardır. Bu caminin yapılışı ile ilgili ilginç bir hikayesi var.

Arakiyeci İbrahim Ağa Kapalı Çarşı esnafındandır. Takke yapıp satarak geçinen dürüst, mütavazi, herkesin sevdiği saydığı bir kimsedir. Fakirlikten Topkapı dışında eski bir evde oturur, her gün işyerine o kadar yolu yürüyerek gelir gider. Ördüğü takkeleri, serpuşları çarşı pazar dolaşarak satar, karısıyla birlikte zar-zor geçinirdi. Zar-zor geçinirdi ya, yine de ebedi bir emeli, bir büyük hedefi vardı: Surların kıyısına bir cami yaptırmak istiyordu. Hep bunu konuşuyor, bunun hayalini kuruyordu.

Hangi parayla cami yaptıracağını soranlara; `İhtimaldir padişahım, belki derya (deniz) tutuşa!`diyordu.
Onun bu büyük emelini ciddiye almayan tanıdıkları ise; `Deniz tutuşur mu be, sen bu kafayla daha çok sürünürsün!`diyerek onu alaya alıyorlardı.

Bir gün rüyasında bir Ermiş ona, Bağdat’a gitmesini orada köprünün karşısında hurma ağacına sarılmış asmada üç üzüm tanesi kısmeti olduğunu ve onları yemesini söyler.

İbrahim Ağa bu tür rüyaların sadık olduğunu bilir ama fazla önemsemez. Mütavaziliği burada da tutar, o kadar mübarek insanlar varken böyle bir rüyanın kendisini görmesini bir anlam veremez, verse de üç tane üzüm tanesi için aylar sürecek zorlu bir yolculuğu göze alamaz.

Ancak aynı rüyayı ertesi günü de görmez mi! Eyvah! O gün işine gitmiştir ama aklı hep rüyadadır. Nihayet üçüncü gecede aynı rüyayı görünce mecbur bunda bir şey var deyip Bağdat yollarına düşer.

Haftalar sonra Bağdat’a varır. Rüyasında şehrin merkezinde yer alan köprüyü bulur. Köprünün karşısında bir lokantada karnını doyurur. Bu sırada etrafı da gözler. Hakikaten rüyasındaki Hurma ağacı ve ona sarılı asma oradadır.

Karnını doyurduktan sonra hurma ağacının yanına gider. Ona sarılı asmada bir çok üzüm salkımı vardır. Aklı karışır. Hangi üç üzüm tanesini yemelidir! Asmayı bir güzel inceler bir bakar ki yüksekçe bir yerde rüyasındaki gibi üç üzüm tanesinden oluşan bir salkım vardır.

Zıplaya zıplaya rüyasında gördüğü bu üç salkımını almaya çalışırken, yaşlıca bir amca yaklaşır. Selam verip, canın üzüm çektiyse şu salkımlardan yesene niye zıplayıp duruyorsun der.

İbrahim Ağa önceleri söylemek istemedi, ama yaşlı adam o kadar ısrar etti ki, rüyasını anlatmak zorunda kaldı. Adam dinledikçe alaysı bir tavırla gülmeye başlar.

Yaşlı adam İbrahim Ağa’ya “Behey herif! Ne kadar safsın. Ben de üç seneden beri buna benzer bir rüya görürüm. Bana da İstanbul diyarında Topkapı’da topçular denilen yerde bir takkecinin kömürlüğünde gömülü üç küp altın var derler de yine de yerimden kıpırdamam. Sen ise üç üzüm tanesi için gelmişsin, ahmaklığın bu kadarına pes doğrusu” der.

Bu sözleri ağzı açık dinleyen İbrahim Ağa `İşte şimdi derya tutuştu!` diye düşünüyor, tatlı tatlı gülümsüyordu. Adama bir şey sezdirmeden o üç üzüm tanesini yer ve derhal memleketine, evine geri döner.

Gelir gelmez hemen kömürlüğünü kazar gerçekten de üç küp altın bulur.

Altınları ile bir çok hayır yapar. İşte bu camide yaptırdığı hayırlardan biridir.
 
İlginç ama güzel. Allah insana bir hayır yaptırmak isterse mutlaka bir sebep veriyor işte.

Bu arada güzel bir paylaşım. Teşekkürler.
 
Geri
Üst