- Mesajlar
- 895
Bir Ömrün Sorgusu
Koca bir ömrün hikayesinden geriye bir avuç insan kaldık. Herkes tek tek gitti. Kimi öldü, kimi terk etti, kiminin seçimleri, kiminin kaderi….
Eskiden daha kalabalıktı hayatım. Say say bitmez arkadaşlarım, dostlarım, dostcuklarım, iş arkadaşlarım, komşularım, ailem, insanlarım, hayatımın tam ortasında duran kalabalığım. Hiç susmayan telefonlarım, randevularım, koşuşturmalarım…
Her akşam dışarıda geçirilen geceler, eğlence sanılan gezmeler, durmadan dinlenmeden geçirilen gündüz ve geceler…
Bitmek bilmez kalabalığın bitmek bilmez sohbetleri, dedikoduları, görüşmeleri, söylentileri… Bitmek bilmez telefon muhabbetleri, boşa harcanan zaman, boşa harcanan para…
Ve elbette aşk! Kimi zaman kısa ama şiddetli yaşanan, kimi zaman uzun uzun tadına varılan büyük aşklar ve geriye kalan acı izleri…
Yürüdükçe acıtıyor yaşam denilen yolculuk, devam ettikçe kanatıyor, kanırtıyor ve şekil veriyor ruhuna. Artık sen, sen olmuyorsun yaşlandıkça veya asıl sen olana kavuşuyorsun gözünün kenarına binen her çizgide ve kırışıkta.
Şimdi kaldığımız bir avuç insanın bile, bir kısmını yolda bırakacağımı düşündükçe yüreğim sıkışıyor ama hayatın özü bu değil mi?
Zaman geçer, yol biter, ömür biter! Yanımızdan birileri gelir geçer, yanımızda yürüyenler bazen geride kalır, bazen bizi geçer. Sonunda, yani yolun sonu yaklaştıkça, daha yalnızlaşırsın, daha çok ıssızlaşırsın. Bir gün gelir hiç kimse olmaz civarında, aynadaki aksinle yapayalnız kalırsın.
O yüzden çok sevmelisin mutlaka! En azından bir kere çok sevmelisin birini ve mümkünse şu tuhaf yolculuğu bitirene kadar hiç bırakmamalısın elini!
Koca bir ömrün hikayesinden geriye bir avuç insan kaldık. Herkes tek tek gitti. Kimi öldü, kimi terk etti, kiminin seçimleri, kiminin kaderi….
Eskiden daha kalabalıktı hayatım. Say say bitmez arkadaşlarım, dostlarım, dostcuklarım, iş arkadaşlarım, komşularım, ailem, insanlarım, hayatımın tam ortasında duran kalabalığım. Hiç susmayan telefonlarım, randevularım, koşuşturmalarım…
Her akşam dışarıda geçirilen geceler, eğlence sanılan gezmeler, durmadan dinlenmeden geçirilen gündüz ve geceler…
Bitmek bilmez kalabalığın bitmek bilmez sohbetleri, dedikoduları, görüşmeleri, söylentileri… Bitmek bilmez telefon muhabbetleri, boşa harcanan zaman, boşa harcanan para…
Ve elbette aşk! Kimi zaman kısa ama şiddetli yaşanan, kimi zaman uzun uzun tadına varılan büyük aşklar ve geriye kalan acı izleri…
Yürüdükçe acıtıyor yaşam denilen yolculuk, devam ettikçe kanatıyor, kanırtıyor ve şekil veriyor ruhuna. Artık sen, sen olmuyorsun yaşlandıkça veya asıl sen olana kavuşuyorsun gözünün kenarına binen her çizgide ve kırışıkta.
Şimdi kaldığımız bir avuç insanın bile, bir kısmını yolda bırakacağımı düşündükçe yüreğim sıkışıyor ama hayatın özü bu değil mi?
Zaman geçer, yol biter, ömür biter! Yanımızdan birileri gelir geçer, yanımızda yürüyenler bazen geride kalır, bazen bizi geçer. Sonunda, yani yolun sonu yaklaştıkça, daha yalnızlaşırsın, daha çok ıssızlaşırsın. Bir gün gelir hiç kimse olmaz civarında, aynadaki aksinle yapayalnız kalırsın.
O yüzden çok sevmelisin mutlaka! En azından bir kere çok sevmelisin birini ve mümkünse şu tuhaf yolculuğu bitirene kadar hiç bırakmamalısın elini!