http://www.personelmeb.net/ozluk-haklar/bundan-iyi-anlatilamazdi-h52878.html
BUNDAN İYİ ANLATILAMAZDI!
O bir öğretmen! Eğitim ve öğretim konusunda ciddi kaygıları olduğunu belirterek bir mektup yazdı.Tek isteği mektubunu Başbakan'a ulaştırmak.Daha önce Ak Parti iletişim merkezine ulaştırdığı mektupla ilgili bir yanıt alamadığını söylüyor. İşte öğretmenimizin Başbakan'a ulştırmak istediği o mektup
'Eğitim ve öğretim ile ilgili ciddi kaygılarım var'
Asıl sorunumuz başka öğrenciye bir şeyler öğretebilmek için yaptırıma ihtiyacımız var. Öğretmenim işin içindeyim problemleri biliyorum. Çözüm yollarını biliyorum ama uygulanmaz bunu da biliyorum. Ülkemizin öğretmenlerindeyim. Her öğretmen gibi tutup ille de maaş ille de zam demeyeceğim. O konuya da değineceğim ama asıl sorun o değil. Eğitim 12 yıla çıkarılıyor. Orta öğretimde çalışan bir öğretmenim. Çalışmalar var biliyoruz. Ancak; problemleri sizlere aktarayım istedim.
Öğrenciye ödev veririm yapmaz
Ailesini çağırırım gelmez.
Sınav yaparım zayıf alır.
Dersten kalma derdi olmadığı için (Çoğunlukla) sınava çalışmaz.
Dersimde konuşur. Beni ve ders dinleyen öğrencilerimi rahatsız eder.
Bana küfreder, bıçak çeker
Üstü kapalı tehdit eder.
Ailesi bir gün olsun okula uğramaz.
Maddi durumu zayıf öğrenci görürüm cebimde param yok yardım edemem.
Eroin, kokain, alkol, sigara, küfür her türlü kötü alışkanlık var
Saygısız öğrenciler saygılı ve iyi öğrencilerimin yanında bizleri küçük düşürür.
Disiplin kuruluna veririz. Hiç atılmaz.
12 yıl zorunlu eğitim olunca şahsım adına başıma gelebilecekleri sıralayayım. Öğrenci okula gelmediğinde devamsızlık problemi olmayacak yani zorunlu eğitim olacak. Bu durumda dersime gelmeyen öğrenciye nasıl öğretebilirim. Veliler o kadar sorumsuz ki çocuklarının devamsızlığını önemsemiyorlar bile. Dersimde bir öğrenci sakız çiğnese uyarırım ama buna rağmen inatla devam eder. Disipline versem zaten atılmıyor en azından onu not ile korkutabiliyorum şimdi. Lisede okuyan öğrenciler ilk öğretimdeki öğrenciler gibi değil. Yaptırım olmadığı zaman ne kadar iyilikle bir şeyleri anlatırsak anlatalım öğrenci ciddiye almıyor bizleri. Ne zaman sertlik göstersem o zaman anlıyor ya da anlamak zorunda kalıyor. Bir öğrenci bana küfür ettiği zaman benim yapmam gereken ne? 12 yıl zorunlu eğitim olduğunda ilk öğretim gibi değil liseler gerçekten zor. Öğretmen olduğumu bu toplumda önemli bir parça olduğumu hissetmek istiyorum ama bugünlerde eğitim öğretim ile ilgili yapılanlarda bu pek mümkün görünmüyor. Severek yaptığım öğretmenlik mesleğinden günden güne soğuyorum.
Bana bir yol gösterin ben yukarıda yazdıklarıma bakarak kime neyi nasıl öğreteceğim. Benim yaptırımım ne olacak. Böyle bir durumda eğitim olamaz. Öğrencilerin çocuk olduğunu düşünüp bir çok kusurunu zaten görmezlikten geliyoruz. Benim için en önemlisi yukarıdaki davranışların iki üç tanesi birleşince, kazanma ihtimalim olduğu öğrencimi bile kaybediyorum. Moral bozucu, can sıkıcı, insanı mesleğinden soğutur hale geliyor. Çalışma şevkim kalmıyor. Şu derse girmesem diye diye gidip gelmeye başlıyorum her gün. Ne olur bizleri mesleğimize soğutmayın. 12 yıl zorunlu hale gelince daha mı iyi öğrencilerimiz olacak yoksa daha mı kötü olacak durum bunu düşünmek lazım. Çocukları suçtan uzak tutmaksa amaç 14-15 yaşlarına kadar bazı ahlaki değerleri alan birey almıştır. O saatten sonra ahlak üzerine, terbiye üzerine hiç bir şey koyamayız. Ama en azından geleceğini kurtarabiliriz bazı öğrencilerin. 12 yıl zorunlu olmasıyla onları da kurtaramayacağız. Çünkü ahlaki açıdan zayıf olan öğrenciler kurtarabileceğimiz öğrencileri de yanına çekiyor. Başarısız bir öğrenci üst sınıfa geçtiğinde iyi olan öğrencilere ya da olabilecek öğrencilere istediğim ders konularını gösteremiyorum. Çünkü gösterdiğim zaman zayıf öğrenciler tamamen kopuyor dersten. Basit konuları gösterdiğimde ise iyi olan öğrenciler sıkılıyor ve onlara yeni bir bilgi veremiyorum.
Orta öğretimde zorunlu hale gelince bunlar çoğalacak. Şimdi bir sınıfta 3-4 problemli öğrenci var. 12 yıl eğitim zorunlu hale gelince ne olacak? Öğretmenin toplum ve öğrenci önündeki saygınlığını liseleri zorunlu hale getirerek nasıl sağlanacak. Lütfen yardımcı olun. Eğitim öğretim 12 yıla çıkarmakla artmaz. Yaptırımlarla artar. Veliye bir yaptırım uygulanabilir. problemli çocukların %99'unun alilesinde problemlerler var. Veliyi Öğrencisi için çağırdığımızda ya da veli toplantısına çağırdığımızda gelmiyorsa yaptırım uygulanabilir. Uyardığımız halde çocuğu düzelmiyorsa yaptırım olabilir. Sınıfta kalmanın kalkması eğitime kurşun sıkar. Çok severek yaptığım mesleğimden bu ve aşağıdaki nedenlerle soğuyoruz. Çalışmayan öğretmenler yok mu var. Ne yaparsak yapalım çalışmazlar. Ancak işini severek yapanları küstürmek ülke geleceğine atılan neşterdir. Eğitim en önemli unsurdur. Öğretmen bıçaklandı. Öğretmen tartaklandı. Öğretmen dövüldü. Öğretmeni havaya kaldırıp kutlama yapan öğrenciler var. Sınıflarda elinde tesbih ile dolaşan öğrenciler var. Yılar önce yaşandı 12 dersten zayıf almış bir öğrenci sınıfını geçti. Disiplin olayları arttı. Bizleri hiç dinlemez oldu nasıl olsa geçiyorum diye. Diğerlerine zararı olmasa yine razıydım. Ama diğerlerine zararı oldu. Sonuç olarak kazanmak istediğim ahlaklı öğrenciyi bile kazanamadım. Ders çalışmasını sağlayamadım. Bu haberleri duymak istemiyorsanız yapmayın izin vermeyin. Lütfen izin vermeyin. Öğretmen işini yapmaya çalışıyor. Öğrenci ve/veya velinin işine gelmediği için tartaklanıyor öğretmen. Sonra mesleğine küsüyor yaptığı işten zevk almıyor. Bu durumda öğretmenden verim almakta imkansız oluyor. Bunu 2006 yıllarında bire bir yaşadım. Öğretmeni küçük düşürecek olaylara imza atmayın. Allah rızası için diyorum.
Öğretmeni yüceltmeyen milletler çökmüş bugüne kadar. Öğretmeni yücelten öğretmene yaptırım veren ülkeler ise her zaman gelişme göstermiş. Japonya gibi gelişmiş bir ülkede zorunlu eğitim 15 yaşa kadar. Liselerde yine sınıfta kalma var. 12 yıl zorunlu eğitim yaptıran ülkeler var ancak onların kültürü, yaşam tarzı, insan kalitesi bizim gibi değil. En azından veli ilgilenir. Yabancı filmlerde lise öğrencilerini görürüz. Haberlerde okuruz. Öyle davranıştaki bir insana ben ne vereyim. Nasıl vereyim. Aklıma geldikçe psikolojim bozuluyor.
Öğretmenin önündeki prosedürlerin acilen kaldırılması gerekiyor. Öğretmene okullardan fazlası ile görev veriliyor sonuçta yönetmelik istiyor. Zümreler, yıllık planlar, şube öğretmenler kurulu, kantin denetim formları, sınıf panoları, kulüp saati , rehberlik dersi raporları vs. yapmak zorundayız. Oysa öğretmen sadece dersiyle ilgilenmeli ki motivasyonu bozulmasın. Oysa bir öğretmenin başarısını gösteren tek şey başarıdır. Hazırladığı onlarca belge öğretmenin iş yaptığını göstermez. Göstermelik kağıt üzerinde değil. Merkezi sistemle lise de yıl sonu sınavları yapılmalı hangi okul kendi branşında Türkiye ortalamasının belli bir oranının altında (örneğin; okul türü bazında %30'unun altında) kaldıysa habersiz bir şekilde müfettiş gönderilip öğretmenlerin öğretim yolları araştırılmalı. Neden merkezi sistemle çünkü üzerine düşeni yapmayan öğretmenler var bu yetmiyormuş gibi sınavlarında soruların cevaplarını söyleyen öğretmenler bulunuyor, bu da yetmezmiş gibi derse girmeyen öğretmenler var 10 tane soru verip sadece bu on soruyu soran öğretmenler var. Ders anlatmayan öğretmenler var ve her zaman var olacaktır. Zaten öğretmenler üzerine düşeni yapsa sistemimiz bu halde olmazdı. 12 yıla çıkmasıyla işini yapmaya çalışan öğretmenlerde mesleğe küstürülecek. 147 alo ihbar hattı bana çamur atmak isteyen bir öğrenci tarafından aranır ve denetlenirsem bir öğretemen olarak moralimin, çalışma isteğimin ne olacağını düşündünüz mü hiç. Benim kaygım bu. Çalışan öğretmen bari küstürülmesin. Mesleğinden soğuyan öğretmenlerinde tekrar mesleğine ısındırılması için çalışma yapılması daha yerinde olacaktır.
Eğitim sistemimizin şu haliyle kesinlikle çok iyi olduğuna sadece bazı eksikliklerin bulunduğuna inanıyorum. Bunun giderilmesi ve eğitim öğretimin artırılması için aşağıdakiler eklenmeli. Milli Eğitim yapboz tahtasına döndürülmemelidir. 12 yıl kesintisis eğitim küskün çalışanlar grubuyla kesinlikle başarılı olamaz. Hangi ülkenin sistemi gelirse gelsin fark etmez. Küskün öğretmenlerle olmaz. Öğretmenleri daha verimli kılmak amacıyla aşağıdaki maddelerin mutlaya yerine getirilmesi gerekmektedir.
1- Atamaların tek sefere indirilmesi gayet güzel bir uygulama umarım bu uygulama sadece temmuz ve eylül'ün 1. haftasını kapsar. Dönem içinde veya ortasında atamalar olmaz.Çünkü dönem içinde iki de bir ders öğretmeninin değişmesi. Sürekli ders programlarının değişmesi hem öğrenci açısından hem öğretmen açısından yılgınlık veren boyutlarda.
2- Ülkemizde eğitm öğretim 180 gün. Resmi kutlamalarla, öğrencilerin ve öğretmenlerin derslere hazır olmaması nedeniyle 160 güne iniyor bu eğitim öğretim dönemi. 19 Mayıs kutlamaları nedeniyle daha da aşağı iniyordu. Çünkü 3 hafta öncesinden çalışmalar başlıyor ders işlenemiyordu. 19 Mayıstan sonra hem öğrenci hem öğretmen derslerden soğumuş bir şekilde 1 hafta daha heba oluyordu. 19 Mayıs kutlamalarının kaldırılması bu açıdan gerçekten çok ama çok iyi oldu. Eğitim öğretim gelişmiş ülkelerde toplamda 200 gün olduğu görülüyor. Bizde de 200 gün olmalı. Ancak üniversite sistemi gibi I. dönem 2 hafta ve II. dönem 2 hafta olmak üzere sınav dönemleri olmalı. O haftalarda ders olmamalı.
3- Öğretmenlerin fazla tatil yaptıkları söylendi ekranlarda oysa en çok tatil yapan öğretmen 2,5 ay tatil yapıyor. Bunu da şahsım adına hak ediyor (Çalışan öğretmen için), Ancak bu tatilin kısaltılması düşünülüyor. Oysa öğretmen diğer memurlar gibi değil. Akşam evine gider dersine hazırlanır, ertesi gün ne anlatacak onu planlar, yıllık planı evde yapar, zümreleri evde düzenler, kulüp raporlarını evde düzenler, bunun yanında onlarca madde sayabilirim. Avrupa'da yapılmış araştırmaya göre işin stresinden ve önemiden dolayı öğretmenin 40 dakika derse girmesi normal memurun 3 saat çalışmasına eşit olduğu tespit edilmiş ve öğretmenlerin ücretlendirilmesi tamamen buna dayandırılmaktadır. Öğretmenlik diğer meslekler gibi değil okulda başlayıp okulda bitmiyor. Evde çalışmalarımda var. Bu nedenle tatilin azaltılacak olması öğretmenleri küstüren, mesleğinden daha da soğumasına neden olan bir uygulama olacak. Lütfen engelleyin.
4- Okullardaki disiplin konusunda, bir öğrenci disipline verilir. Öğretmene hakaretten ve küfürden (bu sadece bir örnek) öğrenci dolayısıyla okuldan atılır. Ancak ya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ya da İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından öğrenci affedilir. Okullara güveni olmayan bir milli eğitim sistemi ile karşı karşıyayız. Böyle bir durumda da öğretmenin öğrenci nazarından 1 gram değeri kalmıyor. Oysaki böyle bir durumda öğrenci için öğretmenler kapalı oylama yapmalı. Öğretmenlerin %80'i atılsın yönünde karar çıkarsa öğrencinin okulu değiştirilmeli. Diğer okulda da aynı davranışlara devam ederse ve yine atılırsa bu durumda kesinlikle örgün eğitim dışına çıkarılmalı. Bu sayede öğretmenin en azından bu şekilde yaptırmı olacaktır. Aynı olay ödevini 5 defa üst üste yapmayan öğrenci vs için yapılmalı ki öğrenci üzerinde yaptırımızın olduğu hissedilmeli. Öğrencinin velisi kendi çocuğu için bir tedbir alamıyorsa öğretmen ne yapabilir ki! Unutulmamalı ki lise öğrencisi ile ilköğretim öğrencisinin düşünce ve davranışları aynı değil. Denetmener disipline çok öğrenci vermeyin diyor. İlçe Milli Eğitim verin diyor. Hangisini yapalım? Disiplin kurallarına uymuyorsa öğrenciler ne yapmamız gerekiyor bu durumda. Bir öğrenci hata yaptı hadi bakalım disipline demiyoruz sonuçta. O öğrenciyi illaki büyük bir kusuru yoksa uyarıyor nasihat ediyoruz. Nasihattan anlamayınca disipline veriyoruz zaten. Birde vermeyin disipline deniliyor. 8 yıllık öğretmenlik hayatımda en fazla 10 kere disipline vermişimdir bir öğrenciyi o da, hiç bir zaman ders almadığı içindir. Öğretmenlerin %80'i çocuktan şikayetçi ise burada kişisel problem aramamak lazım. 1 öğretmen ya da 2 öğretmen kişisel problem yaşayabilir ancak bir okulda çalışan öğretmenlerin %80'i şikayetçi ise bu çocuğu kazanmanın yolu yok demektir. 2. Bir okulda da aklını başına almazsa zaten bu devlete yarardan çok zarar getirir. Kaldı ki herkes okuyacak diye bir kural yok. Bu özelliğe sahip öğrencilerin %99,9'unun velisinde sorun var. Çocukla ilgilenmiyor. Veli toplantılarına 4 yıl boyunca hiç gelmeyen veli var. Ancak biz anası babası gibi davranmaya çalışıp gururumuza dokunacak bir davranış yaptığında 1 tokat attığımızda veli hemen geliyor her ne hikmetse o zaman ana baba oldukları akıllarına geliyor. Ama ondan sonra yine gelip gitmiyor çocuğu ile ilgilenmiyor. Çocuğunun yaptığı devamsızlıığı, notlarını önemsemeyen veli var. Bu durumda ki bir çocuktan ne kadar başarı bekleyebiliriz ki! Bu nedenlerle öğretmenliğin saygınlığı tamamen bitmek üzere. İkinci sınıf vatandaş olarak görenler bile var. Sonuçta üniversite okumuş insanlarız. Kimsenin hayatını yok yere yakmak istemeyiz. Ya da ufak tefek sorunlardan dolayı kimsenin hayatını karartmayız, kimsede karartmaz. Zaten sorunsuz öğrenciler 1 kere olsun disiplin kuruluna gelmiyorlar. Dersimi hiç dinlemeyen bir öğrenci, bana huzursuzluk veren bir öğrenci sınıfını geçtiğinde öğretmen olarak kendimi nasıl hissederim hiç düşündünüz mü?
5- Öğrencilerin hafta sonu okula getirilmesi ve okullarda öğretmenlerin 08:00-17:00 arasında çalıştırılması hangi ülkelerde var merak ediyorum. Öğretmen zaten sistemden dolayı yılmış durumda ve daha önceden söylediğim gibi kimse bizim evde de çalıştığımızı hesaba katmıyor ve Avrupa'da yapılan araştırma hiç dikkate alınmıyor. 40 dakikalık çalışma 1 memurun çalıştığı 3 saate eşit. En önemliside memurlar harıl gürül çalışmıyor. Mutlaka günde 3-4 saat boş vakitleri kalıyor. Ama biz okuldayken hiç ama hiç boş vaktimiz olmuyor. Sürekli dersler 10 dakika tenefüs o da öğrencileri uyarmakla geçiyor. Okuldan kaçan öğrencileri okula haddinden fazla devamsızlık yapan öğrencileri 17:00'a kadar ve Cumartesi pazar nasıl okula getireceğiz bu tam bir muammal. Okullar hayat olsun projesi tamamen kaldırılmalı. Tüm öğretmenler için moral bozucu bir durum.
6- Yıl sonunda yapılan sorumluluk sınavları kesinlikle kalkmalı ya da öğrenciye 1 haktan daha fazlası verilmemeli. Öğrenci velisi ile geliyor sorumluluk sınavına başvuruyor. Sonra bakıyoruz çocuk sınava girmemiş o gün okulda. Ailesi sınavın ne oldu diye sormuyor bile çocuğuna. Okula gelip notlarına bakmıyor bile. Böyle bir ailenin çocuğuna ben ne kazandırabilirim. Devlet o çocuğun geçmesi için dünya kadar harcama yapıyor ama çocuk sınava girmeye bile tenezzül etmiyor. Öğrenci ve veli işin ciddiyetinin kalmadığının farkında nasılsa geçirirler düşüncesinde. Oysaki işin ciddiyetini bilse elbet gelir. Ama ciddiyet yok. Biz sorumluluk sınavında bıraksak bile bir süre sonra illet geliyor. Öğrenciye geçsin diye 3+2=? gibi sorular soruluyor lisede. Öğrenci çarpım tablosunu bile bilmiyor. Bunun sebebi de ilköğretimde sınıfta kalmanın neredeyse imkansız olmasından öğretmenlerin de bıkkınlık geçirmesinden kaynaklanıyor. Oysa öğrenci dersten kaldıysa merkezi sistemle il merkezlerinde kaldığı dersten sınava girmeli. Bu sayede hem işin ciddiyetinde olur, hem de problem çıkaran öğretmenler elenmiş olur. Gerçekten öğrencinin dersi geçmeyi hak edip etmediği görülür. Oysaki şuanda sırf devlete yük olmasın diye öğrenciler geçiriliyor. Öğretmenler tarafından soruların cevabı söyleniyor. Geçsinde devlet harcama yapmasın diye. Çünkü tekrar kaldığında biliniyor ki yine sınav hakkı verilecek. Veli ve öğrenci işin ciddiyetinde değil. Devletin yanlış politikaları yüzünden veli ve öğrenci de bunu bildiğinden suistimale açık. Sorumluluk sınavları kesinlikle merkezi sistem ile yapılmalı.
7- Öğretmene sorumluluk sınavlarnıda I eğitim öğretim yılında 12 ayırtmanlık 12 gözcülük görevi sınırlandırılması var. Öğretmen olarak 15 tane ayırtmanlık yaptığımda 3'ünün ücretini alamıyorum. Fahri yapılıyor. Öğretmene çalıştığının karşılığı verilmediği için öğretmen mecburen geçsinde kurtulayım diyor. Neticede ortada Mesleki yüksek okullarına giden öğrenciler ve üniversite sınavında on binlerce sıfır çeken öğrenciler bulunuyor.
8- Öğretmen öğrenci rahatsızlandığında evine bırakır, öğrenciden sorun gördüğünde alır onunla konuşur, derdini dinler, gerekirse hastaneye kendi arabası ile götürür. Çocuğun gönlünü yapmak için okul kantininde çocuğa birşeyler ısmarlar. Durumu kötü bir öğrenci gördüğünde dayanamaz öğrenciye maddi yardımda bulunur. Öğretmen maaşı zaten az ve öğretmen buna rağmen yardım eder. Cebinden ödeyerek öğrencinin dershane ücretini karşılar. Okulun bir işi olduğunda gider kendi arabası ile okulun işini yapar. Emin olun öğretmenlerin %70-80'i bunu yapıyor ve yapıyoruz. Bir çok memurlukta bunların hangisi varda öğretmenden fazla maaş alıyor? Bunu çok merak ediyorum. Öğretmenin devletin gözündeki değeri nedir bilemiyorum. Öğretmenin daha faydalı olması için mutlaka ücretinin iyileştirilmesi gerekiyor. Hiç birşey için olmasa bile sırf yukarada yazdıklarımdan dolayı ücreti artırılmalı. Oysa şuanda bir öğretmen anca kendini geçindirecek gelir düzeyine inmiş durumda.
9- Hizmeti içi eğitimlerin eğitim öğretim yılı içinde olmayacağı söylendi. Umarım bu olur kesinlikle doğru bir politika. Öğretmen 1 hafta belki daha fazla hizmet içi eğitime gittiğinde çocuklar başı boş kalıyor. Eğitim ve öğretim aksıyor. Yaz tatilinde ya da 15 tatilde hizmet içi eğitim olduğunda hem öğretmene karşılığı fazlasıyla verilirse hem kendi isteği ile gitmiş olur hem de eğitim öğretim aksamaz.
10- Okulda prosedürlerle uğraşmaktan öğrencilere okulu sevdirecek proje geliştiremiyoruz. Okul gazetesi çıkartmak istediğimizde dahi prosedürler Edebiyat Öğretmenlerinin bu şevkinden vazgeçmesine neden oluyor. Öğrencileri bilinçlendirmek için Çanakkale gezisi düzenlemeye çalışsak bile prosedürler yüzünden vazgeçiyoruz. Zorlama ile yapınca da öğretmen asıl işine konsantre olamıyor. Öğretmenler düzenlemek zorunda oldukları belge ve evraklara boğulmuş durumda. Bir an önce bu evraklar kaldırılmalı ve öğretmenler sadece eğitim ve öğretime odaklandırılmalı.
11- Sosyal Kulüp saatleri tamamen gereksiz hale gelmiş durumda, Bunların etkin olabilmesi için; Tiyatro Kulübü, Tarih Kulübü, Futbol Kulübü, Satranç Kulübü, Basketbol Kulübü, Üniversite Hazırlık Kulübü, Bilim Kulübü gibi kulüpler olmalı. Öğrenci istediği kulübe gidebilmelidir. Bunların planları serbest bırakılmalı. Bu kulüpler için peş peşe gelmek üzere haftada 2 gün ve öğleden sonra son iki saat olmak üzere zaman verilmeli. En güzel günlerde Salı ve Perşembe günleridir. Futbol seçen öğrenci futbol saatinde futbol oynasın, satrançı seçen öğrenci satranç oynasın. Üniversite Kulübünde üniversiteye çalışsınlar. Zorunlu kulüplerden dolayı bu şekilde aktivite yapılabilecek kulüp dahi açamıyoruz. Bu kulüplerdeki çalışmalarda mutlaka karnelere not olarak yansımalıdır ki öğrenci en azından yapmaya çalışsın. Kulüplerdeki prosedürler kesinlikle tamamen kaldırılmalı öğretmen belge hazırlamakla uğraşmamalı. Bu kulüpleden de öğrenciye mutlaka not verilebilmeli ve ortalamasını etkileyebilmeli. Öğrenciler hafta içi bile okulda rahat durmuyorlar. Duyduğumuza göre hafta sonları bile okul açık olacakmış. Öğretmeni mesleğine küstürmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bir öğretmen hem rehberlik sınıfı aldığında hemde kulüp aldığında aynı ücreti alıyor. İkisi içinde ayrı ayrı ücret almalı. Yaptığı iş karşılığında para kazandığını bilmeli ve ona göre işler yapabilmeli.
12- MEB yönetmeliklerinde çelişkili maddeler var. İstenilen noktaya çekilebiliyor. Mutlaka yeni yep yeni bir yönetmelik hazırlanması ve bu yönetmeliklerin tüm öğretmenlere aynı şekilde uygulanması gerekiyor. Öğretmenlerin sıkıntılarını giderebilmek için bu şart. Bunun yapılabilmesi için 5-10 yıldır çalışan öğretmenlerden oluşan bir kurulun (İçinde okullarda görev yapan idarecilerde olmalı) toplanıp aylarca sürecek bir çalışma yapması gerekmekte. Yönetmeliklerin sık sık değişmesi, eğitim öğretim programının sık sık değişmesi hem öğretmenleri hem idarecileri yoruyor. Bir sistemin faydası ya da zararı görülmeden hemen yenisi yapılıyor. Oturmuş yerli yerinde bir sistem gerekiyor. Bizim kültürümüz ile Avrupa’nın kültürü bir değil. Eğitim sisteminin de mutlaka millileştirilmesi gerekmekte. Hiç kimsenin kafası karışmadan rahatlıkla herkesin anlayabileceği düzeyde yönetmelikler gerekiyor. Staja giden öğrencileri kontrole gittiğimizde biz 8 saat ek ders alıyoruz. 16 saat alanlar var 5 saat alanlar var. Ben 17 öğrenciye gidiyorum. Başka şehirde öğretmen 5 öğrenciyi kontrole gidiyor o 16 saat alıyor ben ise 8 saat. Yönetmeliklerin açık olmadığı buradan bile belli oluyor. Mutlaka yönetmelikleri işin içinde olan öğretmen ve yöneticilerden oluşan bir ekibin çalışması ile baştan yazılması gerekiyor.
13- Rehberlik ders saatlerine ders öğretmenlerinin değil özellikle rehber öğretmenlerinin girmesi gerekiyor. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu angarya bir iş olarak görüyor. Öğretmen sadece ve sadece daha önceden yazmış olduğum merkezi sistemle ile yapılacak sınavdaki başarısına odaklanmalı.
"Öğretmenin önündeki prosedürlerin acilen kaldırılması gerekiyor. Öğretmene okullardan fazlası ile görev veriliyor sonuçta yönetmelik istiyor. Zümreler, yıllık planlar, şube öğretmenler kurulu, kantin denetim formları, sınıf panoları, kulüp saati , rehberlik dersi raporları vs. yapmak zorundayız. Öğretmen sadece dersiyle ilgilenmeli ki motivasyonu bozulmasın. Oysa bir öğretmenin başarısını gösteren tek şey başarıdır. Hazırladığı onlarca belge öğretmenin iş yaptığını göstermez. Göstermelik kağıt üzerinde değil. Merkezi sistemle lise de yıl sonu sınavları yapılmalı hangi okul kendi branşında Türkiye ortalamasının belli bir oranının altında (örneğin; okul türü bazında %20'sinin altında) kaldıysa habersiz bir şekilde müfettiş gönderilip öğretmenlerin öğretim yolları araştırılmalı. Neden merkezi sistemle çünkü üzerine düşeni yapmayan öğretmenler var bu yetmiyormuş gibi sınavlarında soruların cevaplarını söyleyen öğretmenler bulunuyor, bu da yetmezmiş gibi derse girmeyen öğretmenler var 10 tane soru verip sadece bu on soruyu soran öğretmenler var. Ders anlatmayan öğretmenler var ve her zaman varolacaktır. Zaten öğretmenler üzerine düşeni yapsa sistemimiz bu halde olmazdı. "
Yıl sonu sınavın Türkiye’de kendi alanında en başarılı puan ortalaması alan okullarda çalışan öğretmenlere onları tatmin edici bir ücret verilmeli. Örneğin, Türkiye'de Türkçe dersinde okul türünde okulların %95'inin üstünde başarı elde etmişse 500 ek ders ücreti ile o derse giren öğretmen veya öğretmenler ödüllendirilmeli. %85-95 arasında ise 200 ek ders ücreti ile ödüllendirilmeli ve sayede performans artışı sağlanacaktır. Bu hem okul türünde ayrıma tabi tutulmalı hem de branşlar bazında olmalı.
Başarısı çok düşük öğretmenlerin başarısız olmalarının hem nedenleri araştırılacak bu sayede hemde mesleğinde yetersiz olan öğretmenler ototamikman tespit edilecektir. 3 yıl üst üste aynı öğretmen başarısız olmuşsa bu durumda öğretmen eğitim öğretim işinden alınıp başka göreve verilmelidir. Başarılı öğretmenlerde yüksek ödül karşığılında meslek tatminine ulaşmalıdır.
14- 8 yıl sınıfta kalmadan öğrenciler liseye geliyor. Öyle öğrencilerimiz var ki çarpım tablosunu dahi bilmiyor. 5'i 2 ye bölme işlemini yapamayan öğrencilerimiz var. Okumada ve yazmada güçlük çeken öğrencilerimiz var.
Bunu engellemek amacıyla; bir sınıfta zayıf görülen öğrenci sınıf öğretmeni ve diğer ders öğretmenleri ile birlikte sınıfın %10'unu aşmamak kaydıyla öğrenci listesini il ve/veya ilçe merkezlerinde açılacak olan özel okullara gönderilip 2 aylık eğitim ve öğretime tabi tutulmalı. Bu işi kesinlikle kendi öğretmenleri değil 2 aylık o işi yürütebilecek başka öğretmenlere görev verilmeli ve ek ders ücreti cazip olması açısından 2 kat verilmeli. Bu kesinlikle örgün eğitimde ders veren öğretmen olmamalı. Çünkü öğretmen yaz tatilini dinlenerek geçirebilmeli.
15- İlk öğretimde 40 kişilik sınıflar bulunuyor. Özellikle ilköğretim 5. sınıfa kadar sınıftaki öğrenci sayısı hiç bir şekilde 16'yı geçmemeli. Bu sayede öğretmen çocukla daha çok ilgilenme fırsatı bulabilir. Öğrenci 3 dersten daha çok derstten zayıf ise öğrencinin velisi eğitime tabi tutulmalı bu eğitimde veliye çocuğunun başarısı için şunları yapmalısın diye görev verilmeli. Aile buna mecbur bırakılmalı ve yaptırımı olmalı. Gerekiyorsa para ve/veya hapis cezası. Bir öğretmen olarak öğrencinin velisi hiç okula gelmiyorsa veya sorunlu bir aile ortamından geliyorsa okulda da bu problem devam ediyor. Çocuklarımızın başarısızlığının %90 sebebi aile oluyor çünkü. Bir öğretmen olarak bunu gözlemleyebiliyorum. Bu durum, bu şekilde engellenebilir. Ailenin çocuğu ile ilgilenmesi sağlanabilir. Japonya’da ilk öğretim sınıfında ki öğrenci sayısı 16'yı geçmemektedir.
16- İlk öğretimde disiplin açısından sorun olan çocuklar hem öğretmenin ders anlatışını hem de diğer çocukların öğrenme isteklerini yok ediyor. Onlar yüzünden diğer öğrencilerde sorunlu oluyor ve dersi öğrenemiyor. Kaynaştırma eğitimi yerine tüm masraflarını devletin karşılaması süretiyle il merkezlerindeki özel eğitim ve öğretim kurumlarına alınmalı bu öğrenciler. Yine bu sayede öğretmen, diğer öğrencilerle daha çok ilgilenebilecektir.
17- İlk öğretimde disiplin yönünden problem olmayıp öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler için zorunlu olacak her gün dersten sonra 1 saat boyunca sınıf öğretmenleri ders vermeli. Yine bu ek ders sayılmalı ve sınıfın %30'unu aşmamalı. Öğrenci bu eğitime zorunlu olmalı ve öğrencinin gelmesi için mutlaka hem öğrenciye hem de veliye yaptırım olmalı. Öğretmen bu tür konularda ek ders sınırlamasına takılmamalıdır.
18- 14 yaşa kadar ilköğretim olmalı. Öğrenci 6. sınıfa kadar gelmişse 6. sınıf mezunu. 9. sınıfa kadar gelmişse 9. sınıf mezunu diye diplomasına yazılmalı. Ancak bunda da dikkat edilmesi gereken 14 yaşındaki öğrenci ile 10 yaşındaki öğrenci aynı sınıfta veya okulda bulunmalalı. Yaşça büyük olan öğrenciler ayrı bir sınıf veya okul bulunmalılar. Küçük çocukları ezmeye çalışmalalır için. 14 yaşa kadar öğrenci 9. sınıfa gelememiş ve bitermemişse bu öğrenciye açık ilköğretim lisesi hakkı tanınmalı ve sınavları merkez tarafından yapılmalı. Daha çok aile eğitimi ile ilgilenmeli. Öğrenci disiplin suçu işlemişse şayet her ne suç işlemişse işlesin 5. cezadan sonra okul öğretmenleri toplanıp öğretmenlerin %80'i öğrenciden şikayetçi ise çocuğun okulu değiştirilmeli ve çocuk toplu yaşamaya alışması için yurda yerleştirilmeli.
19- 14 yaşından sonra öğrenci lise eğitimine alınmalı. Okulun disiplinini bozacak davranışlar yapıyorsa ve hangi kusur olursa olsun 3 kere disiplin kuruluna gelmişse derslerine giren öğretmenler toplanmalı. Öğretmenlerin %80'i şikayetçi ise okuldan tasdiknamesi verilmeli. 2. bir okula gitmeli. O okulda da benzer sorunlar olrusa örgün eğitimden çıkarılmalı. Okumak istiyorsa da 20 yaşından sonra açık liseyi okulabilmeli. Direkt açık liseye geldiğinde ve ders aldığında öğrenci halen daha işin ciddiyetinde olmuyor çünkü.
20- Dersten kalma sistemi olmalı. Bir öğrencinin ortalaması 100 üzerinden 55 ise 2 zayıf ile bir üst sınıfa geçebilmeli. Ancak daha fazla zayıfı varsa ve ortalaması tutsun ya da tutmasın o derslerden kalmalı ve derse devam zorunluluğu olmak kaydıyla o dersi 3 yıl üst üste görmeli. Bu dersi 3 yıl üst üste veremiyorsa merkezi sistemden yapılacak sınava girmeli. O dersi verirse mezun olmalı yoksa mezun olmamalı. Bu sayede öğretmenin etkinliği artar. Yaptırım olur.
21- Lisede de öğrenci başarısız ve/veya disiplin sorunu var ise aile eğitimi uygulanmalı. Aile eğitimine katılım olmuyorsa yine para ya da hapis cezası yaptırımı uygulanmalı.
22- Lise de bir öğrenci bir dersten başarısız ise her sınıfın %30'u tespit edilip her gün dersten sonra o başarısız dersten telafi görmeli ve bu mecburi olmalı. Öğretmenler de haftalık ders saati sınırlaması olmaksınız bu durumda 2 kat daha fazla ek dersi verilmeli.
23- Öğrenci ödev yapmadığında öğretmen velisini çağırmalı ve onunla konuştuğu için tutanak düzenlemeli. 2. defa da ödev yapmıyorsa bu kez öğrenciyi disipline vermeli. Veli yine gelmemiş ise. Aile eğitimi veliye zorunlu koşulmalı. Ödev yapmadığı için bir öğrenci 3 defa bu şekilde disipline gelmişse daha önceden yazdığım gibi öğretmenler kurulu toplanmalı öğretmenlerin %80'i memnun değilse kapalı oylama ile belirlenip öğrencinin okulu değiştirilmeli.
24- Ortalaması kaç olursa olsun bir öğrencinin 5 ten fazla zayıfı varsa ve tüm yukarda yapılanlara rağmen öğrenci 5 ve daha fazla dersten kaldıysa kesinlikle sınıf tekrarına tabi tutulmalı ve bir üst sınıfa geçememeli. 2 yıldan daha fazla sınıfta kaldıysa yüzyüze eğitim olmadan açık lisede okumak zorunda olmalı. Örgün eğitimde kurallar daha sert olmalı. Açık lise içinde 20 yaş alt sınır olmalı. Hayattan ders alıp okumaya karar vermişse okumaya devam etmeli. Mesleki açık lisede yüzyüze eğitim veriyoruz. 20 yaşının üstündeki öğrencilerimiz sorunsuz hatta öyleki bir kaç tanesi örgün eğitimdekilerden bile iyi ama 17 yaşında örgün eğitimden çıkmış bir öğrenci mesleki açık liseye geldiğinde halen daha aynı hataları yapmaya devam ediyor.
25- Şuandaki disiplin kurallarında bir öğrenci 3 defa okul kantininde sigara içmiş olsa bile okuldan atılmıyor. Bu da diğer öğrencilerin gözünde okulu ve öğretmenleri küçük düşürüyor. Bu nedenle yukarı da da yazdım. Bir öğrenci hangi suç olursa olsun 3 defa disiplin kuruluna gelmişse (Biz öyle hemen disipline vermiyoruz zaten 2-3 defa zaten uyarıyoruz öğrenciyi) okuldaki öğretmenlerin %80'i atılmasını istiyorsa atılmalı ve ilçe milli eğitim veya başka bir yerden geri gelmemeli. Öğretmenlik yıllarında attığımız bir öğrencinin babası milli eğitimde görevliydi ve masum rolü oynamıştı milli eğitim müdürlüğünde geri geldi ve hiç bir öğretmenin yaptırımı kalmadı. Diğer öğrencilerde öğretmeni ve okulu kafaya takmamaya başladılar. Geri gelen öğrencide ukala ukala öğretmenlere davranmaya devam etti. Bu nedenle diyorum öğretmenlerin %80'i şikayetçi ise atılmalı ve başka okula gitmeli. 2. okulda tasdiknamesini verirse 3. bir okulda okuma şansı olmamalı ve 20 yaşından sonra okumak isterse açık lise okuyabilmeli.
26- Öğretmenlerin evrak işleri minimuma inirilmeli. Merkezi sınav sistemi olursa zaten öğretmen başarıya odaklanmak zorunda hisseder kendini. Oysa ki okullarda öğretmenlere kurullarda dünya kadar görev düşüyor. Öğretmen asıl işini yapamaz hale geliyor.
27- Tarihini bilmeyen bir millet varlığını sürdüremez. Bu nedenle tarih dersleri haftada 4 saate çıkarılmalı. Öğretmen 2 saatinde dersini anlatmalı. 1 saatinde milli eğitim bakanlığı tarafından hazırlanan 35 dakikalık 36 tane tarih filmi hazırlanmalı. Belgesel tarzında değil. Öğrencilerin ilgisini çekecek şekilde film tadında olmalı. Öğretmen 1 saatinde de bu filmin özetini öğrencilere yazdırmalı ve özetlere göre not öğrencilere not verilmeli.
28- Din Kültürü ve ahlak bilgisi dersi haftada 2 saat olmalı. 1 saati Din Kültürü, 1 saati Ahlak bilgisi olmalı. Din kültürü dersini almak istemeyen öğrenci 2 saat Ahlak bilgisi dersini almalı.
29- Milli Eğitim yönetmelikleri, öğretmenin yapacakları kesinlikle öğretmen ve idarecilerden oluşan (okullarda bizzat çalışan) bir komisyon yapmalı. 15 Öğretmen 15 İdareici 8’er tanesi büyük şehirden 7’şe tanesi küçük ilçelerden öğretmen ve idareci oluşturmalı. Yönetmeliklerdeki çelişkili maddeler, sıkıntılı maddeler bu kurul tarafından düzeltilmeli. Onlar işin içinde oldukları için sorunları daha iyi bilirler. Daha iyi çözüm üretirler. Eğitim ve öğretim ile ilgili kararları bu kurul almalı.
Yukarıda biraz önce yazdıklarım aşağıda yazdıklarımdan çok çok daha önemli.
Orta okul mezunu milli eğitim de okulda çalışan hademe 1.800 TL maaş alıyor. Öğretmen maaşı 1.650 TL + Ek ders ancak her öğretmen ek ders alamıyor.
Lise mezunu bir güvenlik görevlisi 900 TL maaş + Fazla çalışma + yılda iki defa güvenlik elbisesi + Öğle yemeği ücreti + Çalıştığı kurumdan kar payı aldığı zaman bile öğretmen maaşına denk geliyor.
Lise veya ön lisans mezunu bir hemşire, ebe, sağlık teknisyeni, bir makam şoförü, eğitim fakültesi mezunundan çok alıyor. Hemşirelerin döner sermaye ve maaş olarak ne kadar kazandığı bilinmiyor sanırım. Sadece maaşı bizim kadar ve en az maaşının yarısı kadar döner sermaye alıyorlar. Ben ki dirsek çürüttüm onlar gezerken, ben ki toplumun geleceğini hazırlamaya çalışıyorum.
En çok koyanda bir çok işletmede santral görevlisi benim kadar maaş alıyor lise mezunu bile değil. Üstüne de üç ayda bir ikramiye alıyor. Yaptığı iş telefona bakmak. Benim öğretmen olarak ona göre yaptığım iş daha mı az! Daha mı önemsiz! Ben bu toplum için daha mı verimsizim ve değersizim. Değilsem bile şuandaki durum bunu gösteriyor.
Ben ki öğretmenim kutsalım. Devletin bana verdiği değer bu mu? Buysa eğer sizlere göre vatandaşı olmaktan gurur duyduğum topluma ve devletime hakkımı helal etmemi beklemeyin.
Öğretmen okulda öğrencilerin, velilerin kahrını çekiyor, öğretmeye çalışıyor. HZ. Ali demiyor mu? Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diye. Hademe ne yapıyor sadece temizlik ve elinden geldiği kadar tamirat. İnsanla uğraşmak insanı insan yapacak değerleri vermek veya vermeye çalışmak işi hademenin yaptığı işle aynı değerde mi ki aralarında küçük bir fark var. Öğrenciyle bir problem olduğu zaman öğrenciyi alıyoruz bize ısınması için okul kantininde çay gibi bir şeyler ısmarlayıp öğrenciyle konuşup problemini anlamaya çalışıyoruz. Hiçbir hademe bunu yapar mı? Hiçbir hademe çocuğun ailesini kendi cebinden aramaz. Ama biz yapıyoruz. Hiçbir hademe çocukları havalar bozuk olduğunda evine kadar götürmez biz götürüyoruz. Çocuk rahatsız olduğunda okuldan alıp ailesine teslim ediyoruz. Bunu başka hangi meslek yapıyor. Bizim aldığımız ücret çok görülüyor.
Öğretmen evinde çalışan yardımcı hizmetler sınıfında bulunan memur görevli, öğretmenden fazla maaş alıyor. Öğretmen olamayan polis oluyor, ve öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise veya ön lisans memuru öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise mezunu uzman çavuş öğretmenden fazla maaş alıyor. Lise mezunu astsubay öğretmenden fazla alıyor. Neden hep öğretmenlerin aldığı maaş göze batıyor. Her yıl asgari ücrete % oran olarak öğretmenden fazla zam geliyor. Enflasyon oranında ezilmeye başladık. 8 yıl önce maaşım çok iyi bana yeterken yetmez hale geldi. Sadece şunu söyleyebilirim.
Bazı okullarda öğretmenler toplu taşıma araçlarını kullanırken öğrenci tutup son model arabayla geliyor. Öğretmen eğer kutsal ise bu öğretmene dokunmaz mı sanıyorsunuz. Eski sayılabilecek araba alırken bile kırk kere düşünüyorum. Sonra öğrenciye bakıyorum son model araba, dokunuyor bana bu. Son model arabada gözüm yok. Orta halli bir araba dahi alamıyor öğretmen.
ÖĞRETMENLİĞİ KİM BU HALE GETİRDİ ?
Bakanımız öğretmenler 3 ay tatil yapıyor dedi ya vurulmuşa döndüm. En baba öğretmen 2,5 ay tatil yapıyor. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu öyle görüldüğü gibi tatilde yatmıyor. Yatan elbet var ama mesleğinde kendini geliştirmeye çalışıyor. En azından şahsım adına ben öyleyim. Daha iyi nasıl öğretirim diye proje geliştirmeye çalışıyorum kendimce tatillerde.
Onlara kalsa OECD ülkelerinde en büyük maaş zammını alan öğretmenler ve öğretmenler fazla maaş alıyor. Bakalım gerçekten öyle miymiş…
.................................. ............. 2002 .............................. 2012
1)En düşük memur maaşı.........293milyon TL...................1.775 TL
2)Hemşire lise mezunu.............340 milyon TL ................. 1.993 TL
3) Öğretmen...................... .....562 milyon TL ...................1.650 TL
4)Polis....................... .............591 milyon TL.....................2.434 TL
5)Uzman doktor.......................810 milyon TL.....................3.493 TL
6)Avukat...................... ...........780 milyon TL ......................3.457 TL
Öyle sağdan soldan kulaktan dolma bilgilerle değil. Bizzat kendim yaptım.
TBMM araştırma komisyonu süper çalışma yapmış ve öğretmeni her ne hikmetse avrupada en yüksek maaş alanlar arasında (kişi başına düşen milli gelire oranında) göstermiş.
ABD sitelerine girdiğimde durumun hiç de öyle olmadığını gördüm.
ABD de kişi başına düşen milli gelir 48.000 dolar, Bir öğretmenin kazandığı 63.000 dolar. 1,31 kat. Bizim kişi başı mili gelirimiz 10.800 dolar ( aylık 900 dolar) yani 4.40 oranında az…. Kişi başına düşen milli gelir. Türkiye şartlarıa kıyalanırsa bir öğetmen Referans aldığım oran bu. Ülkemde bu oranları baz aldığımda öğretmenlere 1,31 kat sayısı uygulanırsa 1.179 dolara denk geliyor. Dolar kurunu 1,70 ten (Şuanda 1$=1,75 TL) hesapladığımda en düşük öğretmen maaşının 2.004 TL olması gerekiyor.
Oysa yaptıkları araştırma metninde hiçte öyle çıkmıyor. OECD'in yaptığı araştırma kesinlikle art niyet taşımakda ve meclis komisyonunun yaptığı araştırma gerçeği yansıtmamaktadır.
Birde milletvekillerimizin maaşlarını araştırdım. Bunu da açıklayayım. Bir milletvekili AMERİKA 'da yılda 85.500 dolar kazanıyor, ayda 7.125 dolar (12.825 TL ) maaş alıyor. Yani kişi başına düşen milli gelirle (48.000 dolar ayda 4.000 dolar) oranlayınca kişi başına düşen milli gelirin 1,78 katını kazanıyorlar.
Bizde ise; Türiye'de ise (kişibaşına milli gelir) 2.454 *1,78= 4370 dolar kazanmalılar. Peki ne kadar kazanıyorlar 5600 dolar. Burada bir adaletin varlığından söz etmemiz çok mümkün görünmüyor. Ülke şartları diyoruz ama ülke şartlarını göre bir millet vekilinin alması gereken aylık ücret 4.370 Dolar olarak karşımıza çıkıyor.
Asgari ücretliye gelince .
AMERİKA'da asgari ücret 1.250 dolar. Kişi başı aylık gelir 4.000 dolardık kat sayı olarak 0,3125 kat sayısı çıkıyor. Ülkemizde aylık oratalama kişi başına düşen milli gelir 900 dolar idi. 0,3125'e böldüğümüzde yaklaşık olarak 282 dolara denk geliyor. TL bazında ise 1,70 dolar kurundan 480 TL ye denk geliyor. ABD'de ise 482 TL'ye denk geliyor. Ancak ABD' deki sistemde kaçak işçi çalışma oranı düşük ve en önemlisi fazla mesailer tam verilir. Ancak benim ülkemde 8 saat çalıştırılması gereken asgari ücretli 12 saat çalıştırılıyor. Bu nedenle de sanki ABD ile oranlama yöntemiyle yapıldığında aynı maaşı alıyormuş gibi görünüyor. Oysa ki fazla mesailer ABD'de tam verildiği için bize göre asgari ücret daha iyi onlarda.
Yukarıdaki bilgileri toparlayacak olursak;
2011 verileri ABDE İLE TÜRKİYEDE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR AYNI OLSAYDI. ABD VE TÜRKİYE ARASINDAKİ FARKA BAKALIM.
TL BAZINDA………..ABD…………..TÜRKİYE
Öğretmen……………2.028 TL………1.650 TL
Asgari ücret…………482 TL…………..512 TL Fazla mesailer Ülkemde verilmiyor ama
Milletvekili………….7.429 TL…………9.520 TL
Yukarıdaki rakamlar KENDİ YAPTIĞIM ARAŞTIRMA yabancı sitelere girdim ve öyle verilenlerle yalan yanlış şeylerle uğraşmadım.
Direkt kendim yaptım sağda solda bulunana güvenmedim.
Hele hele ki TBMM komisyonunun yaptığının tamamen yanlış olduğunu gördüm.
Benzer bir mesajı AKİM'e gönderdiğimde hiçte hoştun kalmadığım bir cevap kaldı. Bir çok ülkede 100-150-200 dolar ücretle öğretmenlerin çalıştığı söylendi. Doğrudur. Çalıştıran ülkeler vardır. Ama o ülkelerin ne halde olduklarını ve hangi ülkeler olduğunu sizde bizde çok iyi biliyoruz. Böyle bir cevabın verilmesi ve yapılanlar konusunda ardniyet var öngörüsünü oluşturdu bende. Kaldı ki onlarda kişi başına düşen milli gelir ile bizde kişi başına düşen milli geliri karşılaştırıp doğru sonucu bulmak daha iyi olacaktır.
Yukarıda yazdıklarım belki bize söylediği gibi acıtasyon, belki bir dram sizlere göre ama şunu unutmayın bu ülkenin geleceği öğretmenden sorumludur. Öğretmeni rahat ettiren ülkelerin geleceği parlak oluyor. İnanın bana durumun böyle olması bana bir fert olarak koyuyor. Üzülüyorum ülkemin geleceğinin karanlık olmasından. Karartmayın ülkemin geleceğini. Ve unutmayın.
Devletimizin OECD'ye gönderdiği öğretmenin aldığı en az maaşı gösteren tablonun internet linki gerçekten enterasan;
http://www.oecd-ilibrary.org/sites/teac ... =text/html
Linke tıkladığımda ; bir öğretmenin yıllık yaklaşık olarak 27.000 Dolar kazandığını bildirmişler. O kadar bilidirlerse OECD'nin öğretmen maaşlarını fazla görmesi normal.
Bildilen rakama göre öğretmenler aylık 3.800 TL kazanıyormuş. Ben çevremde 3.800 TL kazanan öğretmen hiç görmedim. Sanırmı 5-6 yıl daha göremem.
Oysaki bir öğretmen minimum 1.650 TL maaş alıyor. Ek ders alan öğretmen var alamayan öğretmen var sonuçta. Gerçekten devletim hakkında hayal kırıklığına uğradım. Bir ülkenin temeli eğitim öğretimdir. Eğitime verilen önem bu kadar olunca verim beklemekte son derece yanlış. Sizin bu konuda duyarlılık göstereceğinize inanıyorum. Teşekkür ederim.
HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR.
Saygılarımla arz ederim.