AKP’nin Amacı Eğitim Hizmetini Şirketlere Fethettirmektir!
Fatih (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi Geliştirme Hareketi) Projesi kapsamında Ulaştırma Bakanlığı ve büyük bir firma arasında, akıllı tahtalar için 339.6 milyon liralık hayli hacimli bir sözleşme imzalanmış ve eğitim hizmetinin giderek derinleşen sorunlarının üstü süslü söylemlerle kapatılmak istenmiştir.
MEB’in gördüğü ve çözüm ürettiği sorunlar eğitim hizmetinin temel sorunlarına “teğet geçmekte” ve eğitim hizmetini ticarileştiren politikalar doğrultusunda hizmet görmektedir. Unutulmamalıdır ki asıl yatırım yapılması gereken alan, öğretmen yetiştirme sistemidir. Çünkü eğitimin niteliği öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Tek başına teknolojik ürünler aracılığıyla eğitimin niteliğini geliştirmek mümkün değildir. Üstelik eğitim sistemimizin temel sorunları aciliyetle çözüm beklemektedir. Örneğin;
· Öğretmen ihtiyacı bulunan eğitim kurumlarına yaklaşık 60 bin ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapılmıştır. Üstelik Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre 146 bin 194 öğretmen açığı bulunmaktadır. Okullar öğretmensizken, MEB sınıfları akıllı tahtalarla donatmayı düşünmektedir.
· Ücretli öğretmenlerin kent içindeki ve Türkiye genelindeki dağılımına bakıldığında genellikle yoksul, emekçi insanların yoğun yaşadığı, devletin pek önemsemediği bölgelerde istihdam edildiği görülmektedir.
· Fırsat eşitliğini Fatih Projesi ile sağlayacağını söyleyen MEB’in sadece sermaye çevrelerine, büyük şirketlere böylesi projelerle borsadaki hisselerini harekete geçirecek büyük fırsatlar sunduğu açıktır.
· Engellilerin eğitim hakkından yeterince faydalanabildiklerini söylemek mümkün değildir. Türkiye’deki 8 milyon engellinin yaklaşık %30’u okuma yazma bilmemektedir.
· İlköğretimde ikili ve taşımalı eğitim sorunu halen çözülmeyi beklemektedir.
· Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Okulların fiziki yapı ve donanım açısından yaşadığı eksiklikler sağlıklı bir eğitim hizmetinin verilmesini güçleştirmektedir.
Yıllardır işaret ettiğimiz ve çözümü noktasında da çeşitli raporlar verdiğimiz bu sorunları görmek istemeyen MEB’in öncelikli olarak Fatih Projesine eğilmesi manidardır. Sorunların altını her çizdiğimizde bütçenin kısıtlılığından bahsedenlerin milyonlarca liralık ihaleler gerçekleştirmesi ile kimlere fırsat yaratmak istediği açıkça ortadadır.
Daha önce de basına yansıyan haberler bu sorununun cevabına ilişkin şüpheleri desteklemektedir. Basında yer alan haberlerde, açıklanan ihale şartnamesinde betimlenen tahtanın, şartname açıklanmadan 20 gün önce bir firmanın geliştirerek patentini aldığı akıllı tahta ile tamamen aynı özellikleri taşıdığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla ihaleye giren diğer firmalar ihaleyi alsalar dahi ilgili firmaya patent ücreti ödemek durumunda kalmasının sağlandığı iddia edilmiştir. Kaldı ki iddiaların en çarpıcı yanını bu firmada, söz konusu akıllı tahtayı tasarlayanlardan birinin Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı olduğu iddiası oluşturmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ise yaptığı yazılı açıklamada kurumun bu şikâyeti incelediğini ve uygun bulmadığını, akıllı tahta ihalesinin usulüne uygun olarak onaylandığını söyleyerek söz konusu ciddi iddiaları geçiştirmek istemiştir. Henüz proje gündeme geldiğinden beri akıllara düşen sorulara hala tatmin edici yanıtlar verilmemişken, böylesi iddiaların gündeme gelmesi MEB’in bu projesini daha da şüpheli hale getirmiştir.
Üstelik eğitimi teknoloji odaklı hale getirmek isteyen AKP’nin, Bilişim Teknolojisi dersini 4. ve 5. sınıflarda kaldırması; 6, 7 ve 8. sınıflarda da seçmeli hale getirmesi de ciddi bir çelişki olarak karşımızdadır. Söz konusu projenin hayata geçmesiyle de yeni sorunların baş göstereceği bugünden bellidir. Projenin hayata geçirilmesi ile aşağıdaki soruların yanıtlarını projenin baş mimarı MEB’den bekliyoruz:
· Yukarıda altını çizdiğimiz sorunlara çözüm üretilememesi eğitimin niteliğini nasıl etkilemektedir?
· MEB tarafından e-öğrenmenin pedagojik boyutu ve ülkemizdeki etkinliği ile ilgili hangi bilimsel araştırma ya da çalışmalar yapılmıştır?
· Bilişim Teknolojisi öğretmeni ataması yapılacak mıdır? MEB’in bu branşta ne kadar öğretmene ihtiyacı vardır?
· Çocuklarımızın öğretmenleri yokken, tablet bilgisayarları öncelikli kılan gerekçe nedir?
· Çocuklarına harçlık veremeyen, dişinden tırnağından artırarak dershanelere para yetiştirmeye çalışan velilerimizin sayısı giderek artarken, “tablet bilgisayarlar” bu sorunu çözecek midir?
· Okullara yeterli ödenek ayrılmazken, velilerimizden çeşitli adlar altında para toplanmaya devam edilirken milyonlarca liralık ihalelerin yapılmasının nedeni nedir?
· 60 kişilik bir sınıfta tablet bilgisayarlarının hepsi aynı anda açık olduğunda, etrafa yayılan radyasyon miktarının ölçümü yapılmış mıdır?
· MEB her sınıfı baz istasyonuna çevirebilecek bir projenin, çocuklarımızın sağlığı üzerinde yaratacağı olası etkileri araştırmış mıdır?
Eğitim Sen olarak, eğitim sistemimiz içerisine çeşitli proje ve modellerle büyük şirketlerin, bir daha çıkmamak üzere yerleştirilmek ve eğitim hizmetinin tamamıyla ticarileştirilmek istendiğinin farkındayız. Eğitim Sen olarak bu sürecin yakından takipçisi olarak söz konusu politikalara izin vermeyeceğimiz bilinmelidir. Kervanı yolda düzeriz mantığının, sorunlarımızı daha fazla derinleştirdiği gerçeğiyle, eğitim sistemimizin acil olarak planlı politikalara ihtiyacı olduğunu bir kez daha yetkililere iletiyoruz.
Fatih (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi Geliştirme Hareketi) Projesi kapsamında Ulaştırma Bakanlığı ve büyük bir firma arasında, akıllı tahtalar için 339.6 milyon liralık hayli hacimli bir sözleşme imzalanmış ve eğitim hizmetinin giderek derinleşen sorunlarının üstü süslü söylemlerle kapatılmak istenmiştir.
MEB’in gördüğü ve çözüm ürettiği sorunlar eğitim hizmetinin temel sorunlarına “teğet geçmekte” ve eğitim hizmetini ticarileştiren politikalar doğrultusunda hizmet görmektedir. Unutulmamalıdır ki asıl yatırım yapılması gereken alan, öğretmen yetiştirme sistemidir. Çünkü eğitimin niteliği öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Tek başına teknolojik ürünler aracılığıyla eğitimin niteliğini geliştirmek mümkün değildir. Üstelik eğitim sistemimizin temel sorunları aciliyetle çözüm beklemektedir. Örneğin;
· Öğretmen ihtiyacı bulunan eğitim kurumlarına yaklaşık 60 bin ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapılmıştır. Üstelik Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre 146 bin 194 öğretmen açığı bulunmaktadır. Okullar öğretmensizken, MEB sınıfları akıllı tahtalarla donatmayı düşünmektedir.
· Ücretli öğretmenlerin kent içindeki ve Türkiye genelindeki dağılımına bakıldığında genellikle yoksul, emekçi insanların yoğun yaşadığı, devletin pek önemsemediği bölgelerde istihdam edildiği görülmektedir.
· Fırsat eşitliğini Fatih Projesi ile sağlayacağını söyleyen MEB’in sadece sermaye çevrelerine, büyük şirketlere böylesi projelerle borsadaki hisselerini harekete geçirecek büyük fırsatlar sunduğu açıktır.
· Engellilerin eğitim hakkından yeterince faydalanabildiklerini söylemek mümkün değildir. Türkiye’deki 8 milyon engellinin yaklaşık %30’u okuma yazma bilmemektedir.
· İlköğretimde ikili ve taşımalı eğitim sorunu halen çözülmeyi beklemektedir.
· Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Okulların fiziki yapı ve donanım açısından yaşadığı eksiklikler sağlıklı bir eğitim hizmetinin verilmesini güçleştirmektedir.
Yıllardır işaret ettiğimiz ve çözümü noktasında da çeşitli raporlar verdiğimiz bu sorunları görmek istemeyen MEB’in öncelikli olarak Fatih Projesine eğilmesi manidardır. Sorunların altını her çizdiğimizde bütçenin kısıtlılığından bahsedenlerin milyonlarca liralık ihaleler gerçekleştirmesi ile kimlere fırsat yaratmak istediği açıkça ortadadır.
Daha önce de basına yansıyan haberler bu sorununun cevabına ilişkin şüpheleri desteklemektedir. Basında yer alan haberlerde, açıklanan ihale şartnamesinde betimlenen tahtanın, şartname açıklanmadan 20 gün önce bir firmanın geliştirerek patentini aldığı akıllı tahta ile tamamen aynı özellikleri taşıdığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla ihaleye giren diğer firmalar ihaleyi alsalar dahi ilgili firmaya patent ücreti ödemek durumunda kalmasının sağlandığı iddia edilmiştir. Kaldı ki iddiaların en çarpıcı yanını bu firmada, söz konusu akıllı tahtayı tasarlayanlardan birinin Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı olduğu iddiası oluşturmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ise yaptığı yazılı açıklamada kurumun bu şikâyeti incelediğini ve uygun bulmadığını, akıllı tahta ihalesinin usulüne uygun olarak onaylandığını söyleyerek söz konusu ciddi iddiaları geçiştirmek istemiştir. Henüz proje gündeme geldiğinden beri akıllara düşen sorulara hala tatmin edici yanıtlar verilmemişken, böylesi iddiaların gündeme gelmesi MEB’in bu projesini daha da şüpheli hale getirmiştir.
Üstelik eğitimi teknoloji odaklı hale getirmek isteyen AKP’nin, Bilişim Teknolojisi dersini 4. ve 5. sınıflarda kaldırması; 6, 7 ve 8. sınıflarda da seçmeli hale getirmesi de ciddi bir çelişki olarak karşımızdadır. Söz konusu projenin hayata geçmesiyle de yeni sorunların baş göstereceği bugünden bellidir. Projenin hayata geçirilmesi ile aşağıdaki soruların yanıtlarını projenin baş mimarı MEB’den bekliyoruz:
· Yukarıda altını çizdiğimiz sorunlara çözüm üretilememesi eğitimin niteliğini nasıl etkilemektedir?
· MEB tarafından e-öğrenmenin pedagojik boyutu ve ülkemizdeki etkinliği ile ilgili hangi bilimsel araştırma ya da çalışmalar yapılmıştır?
· Bilişim Teknolojisi öğretmeni ataması yapılacak mıdır? MEB’in bu branşta ne kadar öğretmene ihtiyacı vardır?
· Çocuklarımızın öğretmenleri yokken, tablet bilgisayarları öncelikli kılan gerekçe nedir?
· Çocuklarına harçlık veremeyen, dişinden tırnağından artırarak dershanelere para yetiştirmeye çalışan velilerimizin sayısı giderek artarken, “tablet bilgisayarlar” bu sorunu çözecek midir?
· Okullara yeterli ödenek ayrılmazken, velilerimizden çeşitli adlar altında para toplanmaya devam edilirken milyonlarca liralık ihalelerin yapılmasının nedeni nedir?
· 60 kişilik bir sınıfta tablet bilgisayarlarının hepsi aynı anda açık olduğunda, etrafa yayılan radyasyon miktarının ölçümü yapılmış mıdır?
· MEB her sınıfı baz istasyonuna çevirebilecek bir projenin, çocuklarımızın sağlığı üzerinde yaratacağı olası etkileri araştırmış mıdır?
Eğitim Sen olarak, eğitim sistemimiz içerisine çeşitli proje ve modellerle büyük şirketlerin, bir daha çıkmamak üzere yerleştirilmek ve eğitim hizmetinin tamamıyla ticarileştirilmek istendiğinin farkındayız. Eğitim Sen olarak bu sürecin yakından takipçisi olarak söz konusu politikalara izin vermeyeceğimiz bilinmelidir. Kervanı yolda düzeriz mantığının, sorunlarımızı daha fazla derinleştirdiği gerçeğiyle, eğitim sistemimizin acil olarak planlı politikalara ihtiyacı olduğunu bir kez daha yetkililere iletiyoruz.