En Büyük Okçu

Kodla Büyü

*Vendetta*

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
734
Bu kez Usta'yi kulübesinde buldu. Olanlari anlatti. Heyecanliydi, fakat bir takdir sözü duymak için bosuna bekledi. Usta ocaGa odun atarken o hayal kurmaya basladi; birazdan, evlat, diyecekti, okunu ve yayini al, pesimden gel. Birlikte disari çikacaklar, okçuluGun incelikleri üzerine konusmaya baslayacaklardi. Usta ona yatacak bir yer gösterecekti sonra. Senelerce sabahtan aksama kadar çalisacaklardi. Ama sonunda sehre döndüGünde herkes dünyanin en büyük okçusunu alkislayacakti. AGzi kulaklarina variyordu adamin. Karisi onunla gurur duyacak, bir sürü öGrencileri olacakti, kitaplar yazacakti ve daha neler neler?

Bütün bilgelere danisti. Nerede bir kitap bulduysa okudu. Ok atmakta usta olduGunu duyduGu kim varsa, yanina gitti. Büyük bir okçunun arkadasi olduGu söylenen ihtiyar bir adami ölmek üzereyken bulup, isteGini anlatti.

KonustuGu herkes, bu isi öGrenmek istiyorsa, daGlarin ardinda yasayan o yasli adami, o büyük ustayi bulmasi gerektiGini söylüyordu.

Adam dünyanin en büyük okçusu olmaya kararliydi. Karisiyla vedalasti, yol hazirliklarini yapti, tarif edilen daGin yolunu tuttu. Günlerce yürüdükten sonra ustanin yasadiGi yere geldi.

Etrafi aGaçlarla çevrili, önünde ufacik bahçesi, yikilmaya yüz tutmus bir kulübeydi burasi. Bir-iki selendi, cevap veren olmadi. Kulübenin penceresinden içeriye bakti, etrafi inceledi, çiçekleri seyretti, hâlâ gelen-giden yoktu. Bir aGacin gölgesine uzanip, hayaller içinde beklemeye basladi. Yorgundu, az sonra uyuya kaldi.

Gözlerini açtiGinda, basucunda dikilmis, kendisini seyreden biri vardi. Eski ama tertemiz giysiler içinde yasli bir adam. Bu büyük usta olmaliydi. Hemen toparlandi, saygida kusur etmemeye çalisarak kendini tanitti. Niçin geldiGini, okçuluGa olan merakini, okuduGu kitaplari, her seyi bir çirpida anlatti.

Usta hiçbir sey söylememis, bir tek soru bile sormamisti, hatta onu dinlemiyor gibiydi. Elindeki deGnekle yere bir seyler çiziyor, yüzünü eksitiyor, sürekli uzaklara bakiyordu. Sonra birden kalkti, kulübesine doGru yürümeye basladi. Tam kulübenin önüne geldiGinde bir an durakladi, basini çevirmeden seslendi:

-Gözlerini kirpmamayi öGren, öyle gel!..

Bunca yolu bunun için mi geldim, diye düsündü adam. Sonra hak verdi Büyük Usta'ya, bir bildiGi vardir herhalde, deyip evine döndü.

Gözlerini kirpmamayi öGrenecekti, ama nasil? Hayli zaman düsünüp tasindiktan sonra söyle bir yol izlemeye basladi: esinin dikis makinesinin üstüne basini koydu. IGne inip kalktikça gözlerini biraz daha yaklastirarak bakmaya çalisti. Her gün biraz daha uzun süre gözünü kirpmadan bakmayi basararak, tam dört sene boyunca bütün vakitlerini böyle geçirdi. Sonunda basarmisti. IGne neredeyse kirpiklerini deGiyor, ama o gözlerini hiç kirpmiyordu.

Adam tekrar Büyük Usta'nin ardinda yasadiGi daGin yoluna düstüGünde, sehirdekiler onun iki kirpiGinin arasinda aG yapan küçük örümceGi konusuyorlardi.

Bu kez Usta'yi kulübesinde buldu. Olanlari anlatti. Heyecanliydi, fakat bir takdir sözü duymak için bosuna bekledi. Usta ocaGa odun atarken o hayal kurmaya basladi; birazdan, evlat, diyecekti, okunu ve yayini al, pesimden gel. Birlikte disari çikacaklar, okçuluGun incelikleri üzerine konusmaya baslayacaklardi. Usta ona yatacak bir yer gösterecekti sonra. Senelerce sabahtan aksama kadar çalisacaklardi. Ama sonunda sehre döndüGünde herkes dünyanin en büyük okçusunu alkislayacakti. AGzi kulaklarina variyordu adamin. Karisi onunla gurur duyacak, bir sürü öGrencileri olacakti, kitaplar yazacakti ve daha neler neler?

Usta?nin sesiyle kendine geldi, düsündüklerini belli etmemeye çalisti. Büyük Usta gelip adamin karsisina durdu, gözlerini gözlerine dikti ve dedi ki:

-simdi küçük seyleri büyük, büyük seyleri daha büyük görmeyi öGren, sonra gel?

DaGdan asaGi yürürken düsünceliydi adam. Anlasilan, ok ve yayi eline almasi için birkaç sene daha sabretmesi gerekecekti. Ama bu kes hiç deGilse konusurken yüzüne bakmisti büyük usta. Bunu düsününce mutlu oldu. Bu ilerlediGinin isareti olmaliydi.

Eve geldiGinde karisi hiddetle üzerine yürüdü adamin. Ne zamana kadar devam edecek, diyordu, vazgeç bu sevdadan artik! Bizim halimiz umurunda mi, simdi ne yapacaksin, sirada ne var?

Karisi konusurken, o ne yapacaGini bulmustu. Bir saman çöpü aldi, küçük bir böceGi takti çöpün ucuna. Pencerenin önüne koyup seyretmeye basladi. Aylar boyunca karisiyla kavga etmediGi bütün zamanlari böceGi uzaktan seyrederek geçirdi. Nihayet, tam üç sene sonra, saman çöpünü bir aGaç, böceGi bir at kadar görmeye basladi. Üstelik bütün detaylari, bütün görünmez çizgileri. Bu ders de tamamdi iste?

Büyük Usta bu kez kapida karsiladi adami, içeri buyur etti. Dikkatle dinledi.

-Tamam, dedi sonra, sen büyük bir okçusun artik!

Adam sasirmisti. Beraber bahçeye çiktilar, büyük usta bir ok ve yay getirip öGrencisine verdi. Uzakta ki bir aGaci göstererek, su budaGi görüyor musun, dedi, oku oraya atmani istiyorum senden. Adam oku yerlestirdi, yayi gerdi ve atti. Ama ne atis! Tam budaGin üstündeydi ok.

Sonra bir daha, bir daha? AttiGi her ok bir öncekinin arkasina saplanmis, aGaçtan kendilerine kadar uzanan bir hat olmustu.

Sevindi adam, tesekkür etti, minnettarliGini ifade edecek kelime bulamiyordu. Vedalasip yola çikti. Okçularin en iyisi oydu artik.

Daha yari yola gelmemisti ki, bir kurt düstü içine; Büyük Usta yasadikça ben dünyanin en büyük okçusu olamam ki, dedi. Geri dönmeye karar verdi, Büyük Usta'yi öldürecekti.

Uzaktan, yasli ustanin bahçede çiçeklerle uGrastiGini gördü. Bu is kolay olacakti. SadaGindan bir ok çikardi, yayini gerdi, nisan aldi ve yayi birakti. Ama o da ne? Kendisine doGru gelen oku fark eden Usta bir karsi ok atmis, oklar havada birbirine çarpip düsmüstü. Oklari tükenene kadar bu hal böylece devam etti. Sonunda öGrencisinin yanina geldi Büyük Usta ve dedi ki:

-Anladim, dünyanin en büyük okçusu olmak istiyorsun. EGer benden de iyi olmak istiyorsan, filan daGin ardina gitmelisin. Orada tepedeki maGarada falan usta var, git, ondan ders al.

-Git haydi, durma!..

Günlerce yol yürüdü, tarif edilen daGa geldiGinde perisan haldeydi. Nefes nefese tepeye doGru tirmanirken kayaliklarin arasinda bir maGara fark etti. Söylenen yer burasi olmaliydi. Yeni ustayi merak ediyordu ki, seksen doksan yaslarinda, iki büklüm bir adamin titreyerek maGaranin önüne gelip bir tasin üstüne oturduGunu gördü. Oraya doGru yürüdü. Masa gibi bir kütüGün üstüne kollarini dayamis, öylece kendisine bakan bu ihtiyar bir ok ustasi olabilir miydi?

MaGaraya iyice yaklasti, ihtiyara birkaç adim mesafede durdu. Basini kaldirip üstlerinde uçan kuslara bakti. SadaGindan bir ok çikardi, yayini gerdi ve okunu birakti. Okun vinlamasiyla kuslardan birinin yere düsmesi bir oldu. Güldü ihtiyar, titreyen elleriyle kütüGün üzerinden bir yay alir gibi yapti, oku yerlestirir gibi, gerer gibi yapti, kuslardan birine nisan aldi. Adam bir ihtiyara, bir kuslara bakiyordu. Elinde hiç bir sey yoktu ki ihtiyarin? Birden oku birakir gibi yapti, fakat o da ne?! Kuslardan biri düsüvermisti! Büyük bir saskinlikla olanlari seyrederken, ihtiyar usta ayaGa kalkti, yanina geldi, gözlerinin içine dikti gözlerini ve;

-Evlat, dedi, sen hâlâ ok ve yayla mi okçuluk yapiyorsun?

Adam ihtiyar ustanin yaninda tam yedi sene kaldi. sehre döndüGünde bambaska biriydi artik. Insanlarin dertleriyle ilgileniyor, öfkelenmiyor, az konusuyor, herkesin yardimina kosuyor, sürekli tebessüm ediyordu.

Bir gün arkadaslariyla otururken, masanin üzerinde duran bir sey dikkatini çekti adamin. Bu nedir, diye sordu. sasirmisti arkadasi.

-Usta, dedi, dalga mi geçiyorsun benimle?

-Hayir hayir, dedi, nedir o?

Iyice sasirdi arkadasi, ne diyeceGini bilemiyordu. Soru üçüncü kez tekrarlaninca, çaresiz cevap vermek zorunda kaldi:

Ok ve yay usta, ok ve yay
 
Geri
Üst