"Milli eğitimde tehlikeli adımlar"

Kodla Büyü

naydin84

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
708
Çok güzel tespitler yapılmış. Gündeme getirdiği için Önder Aytaç' a teşekkür ediyorum...

MİLLİ EĞİTİMDE TEHLİKELİ ADIMLAR: ÖMER DİNÇER BUNLARI BİLİYOR MU?

“İnsanlar acıya dayanır, bir anlamı var ise. Fedakarlık da yaparlar, bir anlamı var ise” değil mi? Yeni hükümetin kurulması ile birlikte hükümetin mini kabinedeki adamı Ömer Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığına getirildi. Doğrusu CV’sine bakınca çokça ümitlenmek de mümkün ki ben de kendisini takdir eden iki farklı makalemi daha önceden kaleme almıştım. Ama ya şimdi bakanlıkta olanlara ne demeli?..


Bakanın 6 aylık performansına bakınca “insan unsuruna değer vermeyen” bir imaj çizdiğini iddia etmek çok da zor olmasa gerek. Söylemlerinde “yönetimde personel yönetimi yerine, insan kaynakları yönetimi” yaklaşımını tercih ettiğini ifade etse de, iki cümle sonrasında ise tamamen sanayi toplumunun yaklaşımı olan personel yönetimi mantalitesi ile bakanlık yapacağı / yaptığı açık ve seçik ortaya çıkıyor.


Ve altı aylık performansından sonra Ömer Dinçer’in sanki şu sorulara yanıt vermesi gerekli;


1. Öğretmenlerden sürekli fedakârlık istiyoruz. Bu, bir bakan için acaba acziyet göstergesi mi? Bir bakan teşkilatından sürekli fedakarlık istiyor ise bu şu mu demektir acaba: ‘Ben sorunları çözemiyorum, gücüm yetmiyor, siz fedakarlık yapıp çözün.’ İyi de personel devletten daha mı büyük ki, devletin çözemediğini personel çözsün. Yoksa diyar-ı harpte miyiz? Buna kimsenin hakkı yok. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu görevini zaten birçok fedakarlık yaparak yürütmüyorlar mı?


2. İlköğretim okullarına devlet ödenek gönder(e)miyor. Oysa 1000 öğrencili bir okulda normal şartlar altında 1 memur, 1 güvenlik görevlisi ve en az 5 temizlik görevlisi çalışması gerekiyor. Peki, bu personelin giderleri nereden karşılanacak? Bakan bey buna çözüm bulmadan, bağış toplayan tüm okul müdürlerine soruşturma açıyor. Şimdi sayın bakan acaba bu okulların giderleri için ne çözüm üretecek? Velilere şirin gözükmek güzel ama bir teneffüste tuvaletler temizlenmese tüm okulda salgın hastalık başlar. Ondan sonra da suçlu okul yöneticilerinin olur. Bakan bey bunları nasıl görmezlikten geliyor? Bu da sanki ikinci bir acziyet ve beceriksizlik göstergesi mi?


3. İşin daha da kötüsü, soruşturmalar evraklara bakarak yapılıyor. Yolsuzluk yapan varsa zaten bağışları kayda sokmuyor. Çoğunlukla da maalesef ki dürüstler cezalandırılmış oluyor.


4. Geçici görevlendirmeleri iptal ettiriyor. Bu güzel. Peki, yerine ne getiriyor? Hiç birşey. Örneğin, şubat ayında görevlendirmesi dolacak bir yönetici, görevlendirmesinin biteceğini bildiği için, hem motivasyonunu kaybediyor, hem de kuruma ait bir sürecin parçası olmaktan da kaçınmış oluyor. Amirler görevlendirme ile çalışan personelden bu şartlarda nasıl performans elde edecekler. Ve iptal edilen görevlendirmelerin yerine atama da yapılmıyor. Şube müdürlerinin görevlendirmeleri de iptal edildi. Oysa yeni kurulan ilçeler hariç, ilçe milli eğitim şube müdürlüklerine yıllardır kadrolu atama yapılamıyor. Görevlendirmeler de iptal olunca, bu işleri kim yürütecek? Cevap: kalan sağlar fedakarlık yapsınlar mıdır?


5. Eş durumuna dayalı özür grubu tayinleri artık yılda bir kez yapılacak. Bakanın bu noktada öğrencileri düşünmesi güzel. Ancak, küçük çocuğu olan ailelerin, bir veya iki yıl ayrı yaşamasından dolayı, bebeklerinin ve çocuklarının yaşayacağı sıkıntıları düşünmek de sayın bakanın görev ve vicdan alanına giriyor, değil mi? Bu şekilde bölünmüş aile fertlerinden sağlıklı bir performans beklenebilir mi? Sanırım muhtemel cevap: Öğretmenlik fedakarlık mesleğidir şeklinde olacak.


6. 60 bin öğretmen açığı var deniliyor. Tabi ki bu norma göre ortaya çıkan ihtiyaç. OECD ülkelerinin ortalamasına göre bir öğretmen 16 öğrenci okuturken, biz de bu durum ortalama 26 seviyesinde. Sayın bakan bu şartlarda çalıştırdığı öğretmenler ile küresel rekabette Türkiye’yi nereye getirmeyi bekliyor? Muhtemel cevap: Öğretmenler fedakarlık yaparlarsa rekabet edebiliriz mi?


7. Sayın bakana göre, öğretmenler, OECD ortalamasının üzerinde maaş alıyorlar. 16 öğrenci okutan öğretmenler, 26 öğrenci okutan öğretmen ile aynı ücreti mi almalı? Muhtemel Cevap: Öğretmenlik –yine- fedakarlık mesleğidir mi?


8. Sayın bakan brifing aldığı ilçe milli eğitim müdürlerine “elimdeki projelere uygun okul arsaları bulun” diye sözlü talimat vermiş. İlçe müdürlerine bu talimatı vereceğine, hiç olmazsa kendi partisindeki belediye başkanlarına “okullar için arsa tahsis edin” diye talimat verse çok daha iyi sonuç alınamaz mı? Okul arsası olduğu halde, rant elde etmek için milli eğitime bunu bildirmeyen AKP’li belediyeler azımsanmıyacak kadar çok var. İstenirse İstanbul ilinde birkaç ilçenin belediye planında okul arsası olarak planlanmış arsalarla, ilçe milli eğitim müdürlüklerine belediyelerin bildirdiği arsalar karşılaştırılarak durumun vahameti açık ve seçik olarak ortaya konulabilir mi?


9. Sayın bakan görevlendirme ile çalışan personelin görevlendirmelerini iptal etmeden önce, kadrolu atama yapsa ve “kadrolu atanan kişi göreve başlayınca görevlendirme ile çalışanın görevi sona erer” diye bir hüküm koysa, böylece süreçler ve işler aksamasa sanki daha iyi olur, değil mi? Cevap: Kadrolu çalışanlar fedakarlık yapsınlar mı? Örnek: İstanbul Sultanbeyli ilçesinde sadece bir kadrolu şube müdürü var diğerleri hep görevlendirme ile ise o zaman sayın şube müdürüne fedakarlık dolu başarılar mı dilenmeli?


10. Sayın bakan öğretmenlerden yönetici ol(a)mayacağını söylüyor. Çok doğru. Peki eğitimin içinden gelmeyen kişilerin eğitim yöneticisi olması durumunda, sorunları bile bilmeden nasıl çözüm üretmelerini bekleyeceğiz? Bunun yerine, yönetici olmak isteyen öğretmenlere “Milli Eğitim Akademisi” gibi bir yapı içerisinde, yöneticilik için gerekli nitelikleri kazandıracak bir eğitim programı hazırlanarak soruna kalıcı bir çözüm bulunması gerekiyor, değil mi?


11. İlk icraatı olan, MEB teşkilat yasasına göre tüm kararları “Bakan” veriyor. Sendikalarla da, yöneticilerle de istişare edilmiyor. Öyle ki; brifing aldığı İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde, özlük haklarının düzeltilmesini isteyen şube müdürlerine: “Hocam memnun değilseniz hemen öğretmenliğe dönün” diye sert ve kaba bir üslup kullanarak çalışanlarını rencide ettiği için, personel sorunları sayın bakana iletmeye bile cesaret edemiyor. İşin garibi bu kişi bir akademisyen, yönetişim, ekip ruhu, ortak akıl, sinerji gibi kavramları da çok iyi biliyor. Milli Eğitim Bakanlığı, “personele rağmen” yürütülemeyecek kadar büyük bir bakanlık, değil mi? 650 bin öğretmenle iyi iletişim içerisinde olunması gerekmiyor mu? Göreve başlar başlamaz öğretmenlerin 3 ay tatil yaptığını belirterek sistemin tüm sorunlarının kaynağı sanki öğretmenlermiş gibi bir algı oluşturup, tüm öğretmenlerin küstürülmesi mi söz konusu? Yine sayın bakan, kendisine destek vermesi muhtemel tüm muhafazakâr ve mütedeyyin kesimi de icraatları ile küstürdü mü? Ulusalcı kesimle, sol kesim de zaten kendisinden şiddetle sakınıyorlar mı?


12. Tam burada da şu soru geliyor akla: İlk günden beri öğretmenlik mesleğinin fedakarlık mesleği olduğunu söyleyen sayın bakan, tüm MEB personelini karşısına alarak kimden ve nasıl bir fedakarlık bekliyor? ‘Fedakarlık istenmez yapılır’ diyenlere ne denilebilir? Ve bir devlette bakan düzeyinde birisinden fedakarlık çağrısı varsa, orada bir acil durum ya da afet mi var acaba? 10 yıldır iktidarda olan bir parti, eğitim ile ilgili sorunları çözememişse, zaten ortada gerçekten de bir afet mi var demektir?


Kanımızca; 21. yüzyıl, bilgiye dayalı yönetim anlayışının küresel rekabette söz sahibi olabileceği bir asır. Bu asırda, bilgiye dayalı olmayan tüm yaklaşımlar da ilgili kurumları enkaza çevirir. Yukarıda sıralanan sorunlar kanımızca bir an önce çözüme kavuşturulmalı.


2012 sonunda, Milli Eğitim Bakanlığı, sayın başbakanın dünyanın en büyük eğitim yatırımı olan FATİH projesine rağmen, gayrimemnunların isteksiz çalıştığı hantal bir örgüt haline mi gelmektedir acaba? İşin içinden çıkılmaz hale gelen bu teşkilat, endişem odur ki AK Parti Hükümetini de ciddi şekilde sarsıntıya uğratabilir. Uğratabilir çünkü insana rağmen sistemler ayakta kal(a)maz.
http://www.kamudanhaber.com/meb/milli-e ... 40613.html
 
Geri
Üst