Öğretmen milleti değil misin

Kodla Büyü
Sanki yaşadığımız olaylar durumlar bize özel, mesleğe özel olduğunu sanıyoruz arkadaşlar ama lütfen kendimizi denklemden çıkarıp bütünü görmeye çalışalım. O zaman göreceksiniz benzer durumlar, benzer serzenişler askerinden polisine esnafından çiftçisine kadar herkeste var.
Şuanda herkes kendini, çevresini ve toplumu sorguluyor ve bir şeylerden memnun değil, yanlış giden bir şeyler var kimisi bunu anlamlandırabiliyor, kimisi anlayamıyor ve içinde bulunduğu bu huzursuzluğun suçlusunu arıyor etrafında, öfke ve huzursuzluk birikiyor git gide. Özünde hayatın gidişatından memnun değiller aslında.
Aşağıda hocamın belirttiği gibi Bilime, Akla ve Mantığa uymayan uygulamalar, davranışlar nedeniyle toplumsal huzur ve barıştan uzaklaşıyoruz gibi geliyor bana.

Ülkemiz için, bildiğin "Cahiliye Devri" . Bilimi,aklı, mantığı reddeden bir dönem...

Ek olarak bu tarz konulara denk geldikçe hep Oktay Sinanoğlu'nun Hedef Türkiye kitabından alıntıladığım aşağıdaki metaforu ve ondan yola çıkarak Türkiye'nin durumu hakkındaki çıkarımı gelir aklıma;

“Fizikte, bir kabın içinde gaz varsa ve ısıyı artırırsan o gazın içindeki moleküllerin her biri daha hareketlenir. Bu darmadağın hızlı hızlı hareketler rastgeledir. Moleküller duvarlara çarptıkları zaman sen de elini oraya koyarsan bunu hissedersin, ısındı dersin. Ama, bu kabın kenarına bir piston koyarsan ve gazı ısıtırsan o gaz molekülleri darmadağın hareket ederken bir kısmı da boyuna pistona çarpar; hareket eder, örneğin bir ağırlığı kaldırabilir. Kuvvet çarpı mesafe, iş meydana gelir ve bu darmadağın hareket eden, bol bol erkesi, enerjisi olan gaz moleküllerinden bir iş olur. Moleküller, kısmen de olsa bir yere yönlenmişlerdir, dolayısıyla bir sonuç alınır.

İnsan toplulukları da aynen böyledir. O piston, işte hedeftir. O hedefi gösterirsen, oraya doğru bir yönlenme olur kısmen, askeri nizam herkes oraya doğru yürüsün değil. Herkes kendi hayatını yaşarken, herkesin kendi meşgaleleri varken, bir taraftan aklında daima oraya doğru da bir şeyler olursa, o zaman bakarsın oralarda bir şeyler başarılıyor. Sanayide olur, siyasette olur, şu olur, bu olur, bütün toplumlarda bunları görüyorsunuz….

.. Bence Türkiye'nin birinci sorunu, … nedeni yok, başka bir şey yok; onun için de millet gittikçe dağılıyor, o zaman birbiriyle uğraşıyor. O zaman dışarıdan oyunlar çok kolaylaşıyor; sağ, sol, başörtüsü, ıvır zıvır falan bütün bunları çıkarıp milleti meşgul etmek, futbol maçı, seçim maçı, onu seçtik, bunu seçtik, o geldi, bu gitti. Bunlar kolay olur; çünkü milli bir hedef yok. İnsanları birleştiren bir şey yok …”​
 
Sanki yaşadığımız olaylar durumlar bize özel, mesleğe özel olduğunu sanıyoruz arkadaşlar ama lütfen kendimizi denklemden çıkarıp bütünü görmeye çalışalım. O zaman göreceksiniz benzer durumlar, benzer serzenişler askerinden polisine esnafından çiftçisine kadar herkeste var.
Şuanda herkes kendini, çevresini ve toplumu sorguluyor ve bir şeylerden memnun değil, yanlış giden bir şeyler var kimisi bunu anlamlandırabiliyor, kimisi anlayamıyor ve içinde bulunduğu bu huzursuzluğun suçlusunu arıyor etrafında, öfke ve huzursuzluk birikiyor git gide. Özünde hayatın gidişatından memnun değiller aslında.
Aşağıda hocamın belirttiği gibi Bilime, Akla ve Mantığa uymayan uygulamalar, davranışlar nedeniyle toplumsal huzur ve barıştan uzaklaşıyoruz gibi geliyor bana.



Ek olarak bu tarz konulara denk geldikçe hep Oktay Sinanoğlu'nun Hedef Türkiye kitabından alıntıladığım aşağıdaki metaforu ve ondan yola çıkarak Türkiye'nin durumu hakkındaki çıkarımı gelir aklıma;

“Fizikte, bir kabın içinde gaz varsa ve ısıyı artırırsan o gazın içindeki moleküllerin her biri daha hareketlenir. Bu darmadağın hızlı hızlı hareketler rastgeledir. Moleküller duvarlara çarptıkları zaman sen de elini oraya koyarsan bunu hissedersin, ısındı dersin. Ama, bu kabın kenarına bir piston koyarsan ve gazı ısıtırsan o gaz molekülleri darmadağın hareket ederken bir kısmı da boyuna pistona çarpar; hareket eder, örneğin bir ağırlığı kaldırabilir. Kuvvet çarpı mesafe, iş meydana gelir ve bu darmadağın hareket eden, bol bol erkesi, enerjisi olan gaz moleküllerinden bir iş olur. Moleküller, kısmen de olsa bir yere yönlenmişlerdir, dolayısıyla bir sonuç alınır.

İnsan toplulukları da aynen böyledir. O piston, işte hedeftir. O hedefi gösterirsen, oraya doğru bir yönlenme olur kısmen, askeri nizam herkes oraya doğru yürüsün değil. Herkes kendi hayatını yaşarken, herkesin kendi meşgaleleri varken, bir taraftan aklında daima oraya doğru da bir şeyler olursa, o zaman bakarsın oralarda bir şeyler başarılıyor. Sanayide olur, siyasette olur, şu olur, bu olur, bütün toplumlarda bunları görüyorsunuz….

.. Bence Türkiye'nin birinci sorunu, … nedeni yok, başka bir şey yok; onun için de millet gittikçe dağılıyor, o zaman birbiriyle uğraşıyor. O zaman dışarıdan oyunlar çok kolaylaşıyor; sağ, sol, başörtüsü, ıvır zıvır falan bütün bunları çıkarıp milleti meşgul etmek, futbol maçı, seçim maçı, onu seçtik, bunu seçtik, o geldi, bu gitti. Bunlar kolay olur; çünkü milli bir hedef yok. İnsanları birleştiren bir şey yok …”​
Çok doğru
 
Ülkemiz için, bildiğin "Cahiliye Devri" . Bilimi,aklı, mantığı reddeden bir dönem...
Sanki yaşadığımız olaylar durumlar bize özel, mesleğe özel olduğunu sanıyoruz arkadaşlar ama lütfen kendimizi denklemden çıkarıp bütünü görmeye çalışalım. O zaman göreceksiniz benzer durumlar, benzer serzenişler askerinden polisine esnafından çiftçisine kadar herkeste var.
Şuanda herkes kendini, çevresini ve toplumu sorguluyor ve bir şeylerden memnun değil, yanlış giden bir şeyler var kimisi bunu anlamlandırabiliyor, kimisi anlayamıyor ve içinde bulunduğu bu huzursuzluğun suçlusunu arıyor etrafında, öfke ve huzursuzluk birikiyor git gide. Özünde hayatın gidişatından memnun değiller aslında.
Aşağıda hocamın belirttiği gibi Bilime, Akla ve Mantığa uymayan uygulamalar, davranışlar nedeniyle toplumsal huzur ve barıştan uzaklaşıyoruz gibi geliyor bana.



Ek olarak bu tarz konulara denk geldikçe hep Oktay Sinanoğlu'nun Hedef Türkiye kitabından alıntıladığım aşağıdaki metaforu ve ondan yola çıkarak Türkiye'nin durumu hakkındaki çıkarımı gelir aklıma;

“Fizikte, bir kabın içinde gaz varsa ve ısıyı artırırsan o gazın içindeki moleküllerin her biri daha hareketlenir. Bu darmadağın hızlı hızlı hareketler rastgeledir. Moleküller duvarlara çarptıkları zaman sen de elini oraya koyarsan bunu hissedersin, ısındı dersin. Ama, bu kabın kenarına bir piston koyarsan ve gazı ısıtırsan o gaz molekülleri darmadağın hareket ederken bir kısmı da boyuna pistona çarpar; hareket eder, örneğin bir ağırlığı kaldırabilir. Kuvvet çarpı mesafe, iş meydana gelir ve bu darmadağın hareket eden, bol bol erkesi, enerjisi olan gaz moleküllerinden bir iş olur. Moleküller, kısmen de olsa bir yere yönlenmişlerdir, dolayısıyla bir sonuç alınır.

İnsan toplulukları da aynen böyledir. O piston, işte hedeftir. O hedefi gösterirsen, oraya doğru bir yönlenme olur kısmen, askeri nizam herkes oraya doğru yürüsün değil. Herkes kendi hayatını yaşarken, herkesin kendi meşgaleleri varken, bir taraftan aklında daima oraya doğru da bir şeyler olursa, o zaman bakarsın oralarda bir şeyler başarılıyor. Sanayide olur, siyasette olur, şu olur, bu olur, bütün toplumlarda bunları görüyorsunuz….

.. Bence Türkiye'nin birinci sorunu, … nedeni yok, başka bir şey yok; onun için de millet gittikçe dağılıyor, o zaman birbiriyle uğraşıyor. O zaman dışarıdan oyunlar çok kolaylaşıyor; sağ, sol, başörtüsü, ıvır zıvır falan bütün bunları çıkarıp milleti meşgul etmek, futbol maçı, seçim maçı, onu seçtik, bunu seçtik, o geldi, bu gitti. Bunlar kolay olur; çünkü milli bir hedef yok. İnsanları birleştiren bir şey yok …”​


Hocalarım buradan bu şekilde konuşmak kolay. Ulkemiz Türkiye tarihinde bu dönemde diger zamanlara nazaran Bilime cok onem vermiştir. Bu donem için örnekler verirmisiniz ne yapilmadi. Tüm Dünyada cok büyük sıkıntı var. Turkiyede olmasi normal. Bu dönemi birliktelik içerisinde geçirmemiz gerekir. Etrafımızda sikinti çekenler varsa destek olmalıyız. Ama sunu kabul etmiyorum bu dönemde bilime onem verilmedi demek cok büyük haksızlık olur.
 
K
Hocalarım buradan bu şekilde konuşmak kolay. Ulkemiz Türkiye tarihinde bu dönemde diger zamanlara nazaran Bilime cok onem vermiştir. Bu donem için örnekler verirmisiniz ne yapilmadi. Tüm Dünyada cok büyük sıkıntı var. Turkiyede olmasi normal. Bu dönemi birliktelik içerisinde geçirmemiz gerekir. Etrafımızda sikinti çekenler varsa destek olmalıyız. Ama sunu kabul etmiyorum bu dönemde bilime onem verilmedi demek cok büyük haksızlık olur.
Hocam öğretmenler odasinda pazarda toplulukta özgürce eğitim politikasını korkmadan elestire biliyor musun
 
Hocalarım buradan bu şekilde konuşmak kolay. Ulkemiz Türkiye tarihinde bu dönemde diger zamanlara nazaran Bilime cok onem vermiştir. Bu donem için örnekler verirmisiniz ne yapilmadi. Tüm Dünyada cok büyük sıkıntı var. Turkiyede olmasi normal. Bu dönemi birliktelik içerisinde geçirmemiz gerekir. Etrafımızda sikinti çekenler varsa destek olmalıyız. Ama sunu kabul etmiyorum bu dönemde bilime onem verilmedi demek cok büyük haksızlık olur.

Ahaha. Akplisin yani.

Hocamız hiciv sanatını etkili kullanmış arkadaşlar. Bilim kelimesini inşaat ile değiştireceksiniz.
 
Ahaha. Akplisin yani.

Hocamız hiciv sanatını etkili kullanmış arkadaşlar. Bilim kelimesini inşaat ile değiştireceksiniz.
Bu şekilde neden etiketliyorsun anlam veremedim. Bu kadar kişi arasında değiştirmeyi sen düşündüysen birşey diyemem.
Acaba bu cümlede hangi sanatı kullandım yazarsın. :D
 
Hocalarım buradan bu şekilde konuşmak kolay. Ulkemiz Türkiye tarihinde bu dönemde diger zamanlara nazaran Bilime cok onem vermiştir. Bu donem için örnekler verirmisiniz ne yapilmadi. Tüm Dünyada cok büyük sıkıntı var. Turkiyede olmasi normal. Bu dönemi birliktelik içerisinde geçirmemiz gerekir. Etrafımızda sikinti çekenler varsa destek olmalıyız. Ama sunu kabul etmiyorum bu dönemde bilime onem verilmedi demek cok büyük haksızlık olur.

Buradan konuşmak kolay derken en büyük kolaycılık sizden gelmiş hocam :) Ne yapıldığıyla ilgili örnekleri verebilirdiniz.

Bilim denilince aklınıza ne geliyor bilmiyorum ama benim açımdan gerçeğe ulaşmak için yöntemler, deneyler, araştırmalar yoluyla belirlenen akla ve mantığa, gözleme, karşılaştırmaya yani sorgulamaya dayanan, sürekli gelişen değişen bir süreç olarak algılıyorum. Dolayısıyla eğitimden, toplum düzenine kadar her şeyin bir bilimi vardır.

Akıl ve mantık, tek geçim kaynağı kağıt toplamak olan birisine evden dışarı çıkma demek yerine bu süreçte ihtiyacın olanı ben karşılayacağım sen gerisini düşünme evinde kal demeli mesela. Akıl ve mantık, toplumsal konularda dünden bugüne pat diye kararlar vermeden önce, o kararın sosyolojik, ekonomik boyutlarını hesaba katmalı, bir tarafta ürünü elinde kalıp çöpe atanlar varken, diğer tarafta ona ihtiyacı olan ama alamayanlar olmamalı mesela. Bu daha uzar gider...

Tabi ki 50 yıl öncesinin bilimsel birikimine göre şu an çok daha iyi olacağız. Ama günümüzde bu gelişen bilimsel birikime yeterli önemi veriyor muyuz tartışılır. Bence neler yapılmalı sorusundan önce neler yapılmamalıydı sorusundan başlamalı.

1- Zamanında aşılar üreten ve ürettiği aşıları dünyaya ulaştıran Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmasaydı keşke. Bu dönemde ne kadar önemli olduğunu acı bir şekilde öğrendik sanırım.
2- Almanya gibi ülkelerin Bilim kurulları yıllar önce geleceğe yönelik senaryolar üretip olası bir salgın durumunda neler olur, neler yapılmalı gibi beyin fırtınaları yapıp raporlar, yol haritaları oluştururken; keşke bizde de bu bilinç olsaydı da, toplum olarak hazır ve bilinçli olarak bu kadar can ve mal kaybetmeden süreci yönetebilseydik, anında reaksiyon gösterip, önlemlerimizi alabilseydik. (Ekonomik yönden hazırbulunuşlukta buna dahil)
3- Tarımda kendi kendine yetebilen ülkem, keşke bilimsel gelişmeler ışığında çiftçisini daha eğitimli, bilinçli hale getirip onları dış ülkelerin ezici rekabetinden koruyabilseydi. Tohum üretme çiftlikleri, Tohum Araştırma birimleriyle ıslah çalışmaları yapan ülkem şu an da ithal tarım ürünlerine bağımlı olmasaydı keşke,
4- Eğitim alanına gelince, teknolojinin eğitime entegre edilmesi sürecinde, keşke göç yolda düzülür denmeseydi. Gerekli pilot uygulamalar, akademik, bilimsel şartlar altında yapılsaydı. mesela, altyapı tam oturtulmadan dağıtılan ve bir işe yaramadan çöp olan yaklaşık 1,5 milyon tablet dağıtılmazdı. Ergonomik sorunları önceden görülüp FAZ1 ve FAZ2 tahtalar daha yoğun kullanıma uygun ve dayanıklı olarak tasarlanabilirdi (Ve hatta N Computing sistemleri ile belki de çok daha ucuz ve uzun ömürlü bir sistem dahi kurulabilirdi)
5- Dünya yeni endüstri devriminin arifesinde bilgi ekonomisine doğru hızla ilerlerken hala eski bilginin kaynağı benim sen öğrenicisin, sırada otur ve anlattıklarımı dinle sisteminden çıkabilsek keşke ve keşke ülkenin tüm akademik aklı bir araya gelip günlerce, aylarca üzerine kafa yorup geleceğimiz olan çocuklarımızın yeni dünyaya ayak uydurabilmesi için ihtiyaç duyacakları becerileri, deneyimleri kazandırabilecek bir eğitim reformu yapabilselerdi.

Neyse çok uzattım gızıyorlar sonaaaa :oops::(:)

Arkadaşlar uzun uzun mesajlar yazmayın, okuyamıyorum:) Az ve öz olsun.
 
Hocalarım buradan bu şekilde konuşmak kolay. Ulkemiz Türkiye tarihinde bu dönemde diger zamanlara nazaran Bilime cok onem vermiştir. Bu donem için örnekler verirmisiniz ne yapilmadi. Tüm Dünyada cok büyük sıkıntı var. Turkiyede olmasi normal. Bu dönemi birliktelik içerisinde geçirmemiz gerekir. Etrafımızda sikinti çekenler varsa destek olmalıyız. Ama sunu kabul etmiyorum bu dönemde bilime onem verilmedi demek cok büyük haksızlık olur.

.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst