Sınava dayalı yönetici atamalarında belirsizlik

Kodla Büyü

karakavuz

Site Gezgini
Mesajlar
98
Yönetici atama konusu gerçekten kabak tadı vermeye başladı. 2005 yılından 2010 yılına kadar olan süreçte yargıdan döneceği açık olan düzenlemeler neticesinde bir türlü müdür ataması yapılamamış son olarak 2009 yılında çıkarılan yönetmelikle 2010 yılında atamalar gerçekleştirilmişti.

Aradan geçen süre içerisinde bir çok kez atama yapılmıştır. Yönetmelik açıkça Ocak-Şubat aylarında sınava dayalı atama yapın dediği halde atamaların savsaklanmaya çalışılması gerçekten kabul edilebilir değil.

Eskiden yönetmelik yok ki atama yapılsın diye konuşulurken şimdi yönetmelik var ama atama yapma iradesi yok denilmektedir.

İl MEM’ler daha doğrusu atama yetkisine sahip valilikler irade gösterip atama yapsalar kimsenin hukuken diyeceği bir şey yok.

Atama yapılmamasındaki gerekçe ne? Yönetmelik değişecek. İyi de bu yönetmelik 14.09.2011’den (652 sayılı KHK’dan) beri değişecek. Sistem değişti, okullar değişti fakat her nedense bir yönetmelik değişmedi.

Bir gecede KHK yayımlayıp tüm teşkilatı, birkaç günde kavga dövüş içerisinde meclisten yasa geçirip sistemi değiştirenler bir yönetmeliği aylarca değiştiremiyorlarsa şaşırmak lazım.

Yönetmelik değişecek diye, atama yapmayın diye sözlü olarak uyaran bakanlık sorumluluk alarak valiliklere yazı göndermeli ve konuyu hukuki bir alt yapıya kavuşturmalıdır. Yada bir takvim ortaya koyarak biz yönetmeliği … gün içerisinde çıkaracağız diyebilmelidir. Bu kadar önünü görmüyorsa o koltuklarda oturmanın da manası yoktur. Görmek istemiyorsa işi evirip çevirmeden açıkça niyetini ortaya koymalı ve bekleyen binlerce eğitimcinin gelecek planını baltalamamalıdır.

Beklenti yönetmelikte olduğu gibi Şubat tatilinde işlemlerin tamamlanması iken bunun yetiştirilmesi mümkün görülmemektedir. Tatilden sonraki süreçte yapılacak atamaların eğitime zararı olacağı da açık olduğuna göre bu bekleyiş niyetin iyi olmadığının göstergesidir.

Valilikler aksi emir olmadığı sürece (ki bu emrin de aynı düzeyde düzenlemeyle olması gerekir) yönetmeliğe aykırı tavır sergileyemezler. Onların mevcut mevzuatı uygulamak gibi bir sorumlulukları vardır.

Aksi yaklaşımın TCK’daki karşılığı görevi kötüye kullanmadır.

Bakınız TCK’nın 257.maddesi ne diyor?

“Görevi kötüye kullanma (1)

Madde 257- (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Tabii ki bunun uygulanabilmesi için birilerinin suç duyurusunda bulunması gerekir. Suç duyurusunda bulunulduktan sonra da yetkililer hakkında soruşturma izni verilmesi gerekir. İşte bu aşamada tıkanma yaşanmaktadır. Yada süreç uzatılmaktadır.

MEB sorumluluk alarak konu ile ilgili bir açıklama yapmalı, bu açıklamada takvim belirlemeli ve buna uymalıdır. Böylece sorumluluktan kaçma yerine sorumluluğu üzerine alır ve valilikleri de suç işlemekten kurtarmış olur.

Sayın bakan’a ve bürokratlarına Sayın Bakanın “Sayın bakanın ; “size adalet sözü veriyorum” “Kural yanlış olsa bile herkese uyguladığınız zaman bir adalet sağlamış olursunuz. Ama doğru kuralı bile farklı insanlara farklı uygularsanız adalet olmaz.”

Sözlerini tekrar hatırlatıyor ve kural varken uygulamamanın da adaleti zedeleyeceğini hatırlatıyoruz.

Saygılarımla…

Maksut BALMUK

Eğitim Yöneticisi

LÜTFEN DESTEK...
 
Geri
Üst