Ziya Selçuk ile Bilişim Zümresi Toplantısı

Kodla Büyü
Ben en çok bakanın okullardaki BT sınıfları talebinden haberinin olmamasına şaşırdım. Program başlangıcında öğretmen arkadaşın biri bt sınıfının olmadığından bahsetti. bakan da ilin kendi imkanlarıyla problemi niye çözmediğne şaşırdı. Şaka gibi.
kesinlikle benimde dikkatimi çeken bu oldu.
 
Ben eşimin toplantısını şöyle üstün körü izlemiştim. Oradan edindiğim izlenim nedeniyle bizimkini izlemedim.
Buradaki yorumlardan da anladığım kadarıyla yine aynı senaryo işlenmiş.
Öğretmenler genelde kendi eksikliklerinden bahsediyor, şu okulun şuyu eksik gibisinden.
Yahu o eksikler tüm Türkiye'deki okullarda eksik.
Kısaca senaryo aynı, aktörler farklı olmuş yine.
 
Beklentiye giren arkadaşlar için üzüldüm doğrusu. Sorunlar dile getirilseydi de bir şey değişmez maalesef. Milli eğitim bakanlığının hedefleri içerisinde bizim branşın yeri yok, günü kurtarma manevraları da bizim branş ile ilgili değil.

Bizim branş bir ileri iki geri yapıyor sürekli. Minör değişikliklerle olacak iş değil bu. Branştan bir beklentiye girmeyin derim. Böyle böyle emekli olacağız çünkü.
Aslında çoğumuz sizin gibi durumu kabul edip köşemize çekildik hocam. Ben de aynıyım. Sorsan bir sürü dert var. Ama işte ağlamayan çocuğa oyuncak nasıl yoksa sessimizi hiç duyurmadığımızdan da bu şekilde emekli olmaya mecburuz. oysa ne kadar kıymetli bir branşımız var. her öğretmenden çok daha fazla çalışıp yoruluyoruz. ama işte gelin görün ki çoğumuz sessiz sedasız yapıp geçiyoruz. ben de dahilim ve hak ediyorum kendi adıma. yazık ettiğim öss puanıma üzülüyorum.
 
Aslında çoğumuz sizin gibi durumu kabul edip köşemize çekildik hocam. Ben de aynıyım. Sorsan bir sürü dert var. Ama işte ağlamayan çocuğa oyuncak nasıl yoksa sessimizi hiç duyurmadığımızdan da bu şekilde emekli olmaya mecburuz. oysa ne kadar kıymetli bir branşımız var. her öğretmenden çok daha fazla çalışıp yoruluyoruz. ama işte gelin görün ki çoğumuz sessiz sedasız yapıp geçiyoruz. ben de dahilim ve hak ediyorum kendi adıma. yazık ettiğim öss puanıma üzülüyorum.

Maalesef sesimizi dinleyecek kulak yok hocam. Bu yüzden bu tür beklentilere girmiyorum artık. Kendi etki alanımda etki edebileceğim kadarına etki etmeye çalışıyorum. İki öğrenciye faydam olursa ne mutlu. Yukarıdan bir şeylerin değişmesini beklemek nafile geliyor. Boşuna zaman ve enerji israfı diye düşünüyorum maalesef. Meslekten umudumu uzun süre önce kesmiş haldeyim.

Bilgisayar öğretmenliğini severek yapanları istisna tutarak söylüyorum, meslek lisesi çıkışlı olup bizim branşa mecbur kalanların ki de ayrı trajedi olmakla beraber, biz başka bölümleri kazanabilecekken yakmışız öss puanlarını. Benim zamanımda 71 üniversite vardı tr'de. 16bin sıralama ile tıp ve eczacılık gelmiyordu. Uludağ üni. elektrik elektronik müh. geliyordu. İlköğretim mat. öğretmenliklerini de herkes gibi alt sıralara yazmıştım. Buradaki herkes aynı durumda. Allah gözümüzü kör etmiş bizim. Mühendislikler, ilköğretim mat'lar, fen edebiyat mat'lar dururken, yeni bir bölüm olmasının hevesi, özel sektöre geçiş imkanı sunması vs sebebiyle yazdık hepimiz. Okulda, öğretmenler odasında en yüksek öss sıralamaları bizim branşta. Kurumsal iq'yu yükseltiyoruz resmen. Ama ne okulun ne velilerin ne de bakanlığın gözünde bir değerimiz var. Maaş da tatmin edici değil, yaptığımız iş de tatmin edici değil.

Yakınıyormuşum gibi gelebilir ama yakınma değil bu. Bilgisayar öğretmenleri olarak hepimizin durum tespiti sadece.

Öyle yani. Uzun zamandır branşa dair bir beklentim yok.
 
Son düzenleme:
kesinlikle benimde dikkatimi çeken bu oldu.
aynen eskişehirden bir arkadaştı yanılmazsam, madem video yayınlamak suç; yazalım o zaman
Bakan;
-Eba destek noktanız var mı
Seçil Hanım
-evet 1 bilgisayarımız var o da laptop
-1 tane, çok ilginç gerçekten ilginç
-maalesef, çünkü okulumuz çok sıkışık çok fazla öğrencimiz var .......
- evet yani biz bu konuda destek oluruz hocam merak etmeyin, ama bu güne kadar böyle bir şeyin okul tarafından il tarafından halledilmemiş olması da gerçekten çok garip.
arkadaş hazır sınıfın neden kapandığından kalabalık olmasından teknolojisinin geriliğinden bahsetti zaten özet geçti ama, mod sağolsun kapattı. Diline sağlık Seçil hocam.

Yani bakanı geçin herkes şirin görünmek için bu sorunlardan bahsetmiyo, bakan dahil kimsenin bu kavgaları ettiğimizden haberi yok.

osmaniyeli arkadaş bilişim labı olmadığından olsa bile eski olduğundan vs bahsetti.
1 arkadaş da fen ve bilişim labın kalabalık sınıf ve derslik yetersizliğinden kapatıldığını bahsetti. Zaten bakanlığın son yazdığımdan hayatta haberi yoktur. tüm türkiye de durum bu
 
Son düzenleme:
Geçen Türkçe öğretmenlerinin toplantısına denk geldim yanılmıyorsam. Baktım öğretmenler kendilerini övüyorlar ben şöyle bi proje yaptım ben böyle bir kitap yazdım :) Karşılıklı methiyeler. Bizimki de aynı olur dedim. Şanlı Beşiktaş -Karagümrük maçına baktım o saatte :) Bi de bu konuşacak grubu kim belirliyor her ilden 3 öğretmen belirlemişler güya.
 
Son düzenleme:
Geçen Türkçe öğretmenlenin toplantısına denk geldim yanılmıyorsam. Baktım öğretmenler kendilerini övüyorlar ben şöyle bi proje yaptım ben böyle bir kitap yazdım :) Karşılıklı methiyeler. Bizimki de aynı olur dedim. Şanlı Beşiktaş -Karagümrük maçına baktım o saatte :) Bi de bu konuşacak grubu kim belirliyor her ilden 3 öğretmen belirlemişler güya.
bellidir onlar :)
 
İzlemedim, izlememde... Onceki toplantılarından soyle bir sey duymustum, katılacaklari toplanti öncesi wp grup yapıyorlar, sorulacaklar ve soranlar belli olsun diye. Toplanti esnasinda bolca uyarı yapiyorlarmis zaman konusunda. Arkadas reklam yapmaya gerek yok, sorunu sahadakilerden dinleyemeyeceksen ne anlami var? Kendi bransi olan rehberlige gelince herşey verdi, sorun olmadi ama bize veya diğer branslara gelince cocugunu konuştur reklam icin, polyana ol, sorun yokmus gibi sak sak yap... Dedim ya izlemedim, izlememde. Okudukca yazdiklarinizi daha cok hak veriyorum kendime.
 
Maalesef sesimizi dinleyecek kulak yok hocam. Bu yüzden bu tür beklentilere girmiyorum artık. Kendi etki alanımda etki edebileceğim kadarına etki etmeye çalışıyorum. İki öğrenciye faydam olursa ne mutlu. Yukarıdan bir şeylerin değişmesini beklemek nafile geliyor. Boşuna zaman ve enerji israfı diye düşünüyorum maalesef. Meslekten umudumu uzun süre önce kesmiş haldeyim.

Bilgisayar öğretmenliğini severek yapanları istisna tutarak söylüyorum, meslek lisesi çıkışlı olup bizim branşa mecbur kalanların ki de ayrı trajedi olmakla beraber, biz başka bölümleri kazanabilecekken yakmışız öss puanlarını. Benim zamanımda 71 üniversite vardı tr'de. 16bin sıralama ile tıp ve eczacılık gelmiyordu. Uludağ üni. elektrik elektronik müh. geliyordu. İlköğretim mat. öğretmenliklerini de herkes gibi alt sıralara yazmıştım. Buradaki herkes aynı durumda. Allah gözümüzü kör etmiş bizim. Mühendislikler, ilköğretim mat'lar, fen edebiyat mat'lar dururken, yeni bir bölüm olmasının hevesi, özel sektöre geçiş imkanı sunması vs sebebiyle yazdık hepimiz. Okulda, öğretmenler odasında en yüksek öss sıralamaları bizim branşta. Kurumsal iq'yu yükseltiyoruz resmen. Ama ne okulun ne velilerin ne de bakanlığın gözünde bir değerimiz var. Maaş da tatmin edici değil, yaptığımız iş de tatmin edici değil.

Yakınıyormuşum gibi gelebilir ama yakınma değil bu. Bilgisayar öğretmenleri olarak hepimizin durum tespiti sadece.

Öyle yani. Uzun zamandır branşa dair bir beklentim yok.

O zamanki şartlar öyleydi biz de zamana göre tercihimiz yaptık ama gel gör ki şimdi bilgisayar deyince "al işte herkes biliyor, ne gerek var okulunu okumaya" bile diyorlar. Biz sanki okulda çift tıklamayı facebook instagrama nasıl girilir onu anlatıyormuşuz gibi basite indirgiyorlar. Meslek lisesinde bile eski talep yok. Zamanımızda en çok talep göremn bölümken şu ana öğrenci bulmakta zorlanıyoruz.
Bazen keşke teknisyen bari olsaydık diyorum bin lira eksik maaş alırdık ama hiç olmazsa yaptığımız işin adı belli olurdu. o kadar dershane üniversite debelenmemiş olurduk. Kaldı ki bizim bölüm o zamanlar çok yüksek puanlarla öğrenci alıyordu. Bölümümüzün bu denli değersizleşmesi beni çok rahatsız ediyor. Formatörlük bile aslında bize yapılan bir hakaret bence. Bilgisayarda iki satır yazamayan adamlar bilişim dersi ve bölümünün gereksizliğinden bahsediyor bir de.
 
Meraktan yayının 10-15 dakikasını İĞRENEREK izledim. Bir umut diye.

İyi ki tamamını izleyerek zaman kaybetmemişim.

Kim olsa benzer şeyler söylerdi diyen arkadaşlar, üslubuna uygun sorunları dile getirsek canımızı mı alacaklardı, ne olurdu en fazla yani anlamadım.

Genel olarak ülkemiz öğretmenlerinin, branş özelinde de bizden bir cacık olmayacağını çok iyi gördük.

İlk atama zamanında da böyleydi. Bilişimciler sınava ineklerdi, ama kadroyu lobici branşlar toplardı. Sonra da 80 90 puanla nasıl atanamıyoruz diye ağlaşırlardı.

Kendi adıma dyk falan yerine, branşımın sınavda fen ve matematik gibi soru sorulan bir ders olmasını diğer birçok şeye değişmezdim. İngilizce ya da dkab derslerinden daha az önemli olduğunu düşünmüyorum.

Bu sene ilk defa ortaokulda görev yaptım ve müzik dersinin bile kitabı varken bizim ders kitabımızın olmaması zoruma gitmişti.

BT branşına önem veriyoruz cümlesinin meali ise size daha çok ayak işi, angarya kitleyeceğiz demek oluyor anladığım kadarıyla.
 
O zamanki şartlar öyleydi biz de zamana göre tercihimiz yaptık ama gel gör ki şimdi bilgisayar deyince "al işte herkes biliyor, ne gerek var okulunu okumaya" bile diyorlar. Biz sanki okulda çift tıklamayı facebook instagrama nasıl girilir onu anlatıyormuşuz gibi basite indirgiyorlar. Meslek lisesinde bile eski talep yok. Zamanımızda en çok talep göremn bölümken şu ana öğrenci bulmakta zorlanıyoruz.
Bazen keşke teknisyen bari olsaydık diyorum bin lira eksik maaş alırdık ama hiç olmazsa yaptığımız işin adı belli olurdu. o kadar dershane üniversite debelenmemiş olurduk. Kaldı ki bizim bölüm o zamanlar çok yüksek puanlarla öğrenci alıyordu. Bölümümüzün bu denli değersizleşmesi beni çok rahatsız ediyor. Formatörlük bile aslında bize yapılan bir hakaret bence. Bilgisayarda iki satır yazamayan adamlar bilişim dersi ve bölümünün gereksizliğinden bahsediyor bir de.

Sosyal medyayı kullanmanın bilgisayar kullanmak olmadığını öğretiriz inşallah bir gün. :) Bunu da bir gelişme sayacağım.

Şu da var ki, insan 15 yıl aynı şeyi yapınca zaten bıkıyor. Meslek değiştirme isteği hasıl olabilir yani. Bankacı, mühendis veya doktor olsaydık da fark etmezdi sanırım. İster istemez bir bıkkınlık geliyor. Öğretmeliğin bir dezavantajı daha var ki, önünde bir kariyer basamağı veya daha iyi maaş gibi imkanlar da yok. Kendi işine dair karar verme mekanizmasının olmayışı da işe olan aidiyet hissini baltalayan şeylerin başında geliyor. Yetkimiz yok, insiyatif alma imkanlarımız kısıtlı ve sorumluluklarımız var. Zaten ürettiği hizmetin geri dönüşlerini yıllar sonra alan bir mesleğiz. Bunun üstüne diğer olumsuzlukların da eklenmesiyle motivasyon kaybı yaşanması kaçınılmaz yani.

Ama yine de bunları geçtim, tek düze öğretmenlik yapıyor olsaydık bile(bir matematik öğretmeni gibi mesela), meslekten bıkana kadarki süreci daha verimli, daha tatmin edici bir şekilde geçirebilmeyi dilerdim. 15 yıl doğru düzgün öğretmenlik yaptıktan sonra "ben tamamım arkadaşlar, sıkıldım. kariyer değiştirmek/(veya geri plandaki görevlere geçmek) istiyorum" demek daha iyi olabilirdi. Şu an çöpe giden 15 yılım var. 4 yıl da üniversiteyi sayarsak ~20 yıl son derece verimsiz bir şekilde geçti. Hepimiz aynı şeyleri yaşadık/yaşıyoruz.

Şu an halk eğitimde çalışıyorum. Bu yüzden idareyle, velilerle, yazıcıda sıkışan kağıtlarla mücadele etmiyorum. Bir nevi daha iyi. Yakınmaya da hakkım yok. Ama problemler aynı yerinde duruyor. Yarın yeniden bir ortaokul veya liseye geçersem aynı problemlerle yine yüzleşeceğim. Bu yüzden mesleğin başındaki arkadaşlara bir an önce kurtulmalarını salık veriyorum.

İnsan 20'sinde geçimini nasıl sağlarsa, öyle gidermiş denir. Bu öğretmenlikte daha çok yaşanıyor. İkinci üniversite okumak, yüksek lisans yapmak, yazılım sektörüne geçmek, kendi projelerini hayata geçirmek veya freelance çalışmaya başlamak hiç kolay değil. Öğretmenlik girdap gibi içine çekiyor insanı.

Naval Ravikant'ın güzel bir sözü var: “Aslında her durumda yalnızca üç seçeneğimiz vardır: değiştir, kabul et ya da terk et. İyi bir seçenek olmayan şey ise, değiştirmen gerektiğini düşünüp değiştirmemek, terk etmen gerektiğini düşünüp terk etmemek ve kabul etmemek. İşte sefil halimiz bu hoşnutsuz iç boğuşmalarımızdan ileri geliyor. Benim ise kendi içimde en sık kullandığım ifade sadece iki kelimedir: kabul et.” diyor. Mücadele eden arkadaşlara saygı duyuyorum ama mesleğin şartlarını ben çoktan kabul ettim. Terketmeyi de deniyorum. Hayırlısı. :)
 
Sosyal medyayı kullanmanın bilgisayar kullanmak olmadığını öğretiriz inşallah bir gün. :) Bunu da bir gelişme sayacağım.

Şu da var ki, insan 15 yıl aynı şeyi yapınca zaten bıkıyor. Meslek değiştirme isteği hasıl olabilir yani. Bankacı, mühendis veya doktor olsaydık da fark etmezdi sanırım. İster istemez bir bıkkınlık geliyor. Öğretmeliğin bir dezavantajı daha var ki, önünde bir kariyer basamağı veya daha iyi maaş gibi imkanlar da yok. Kendi işine dair karar verme mekanizmasının olmayışı da işe olan aidiyet hissini baltalayan şeylerin başında geliyor. Yetkimiz yok, insiyatif alma imkanlarımız kısıtlı ve sorumluluklarımız var. Zaten ürettiği hizmetin geri dönüşlerini yıllar sonra alan bir mesleğiz. Bunun üstüne diğer olumsuzlukların da eklenmesiyle motivasyon kaybı yaşanması kaçınılmaz yani.

Ama yine de bunları geçtim, tek düze öğretmenlik yapıyor olsaydık bile(bir matematik öğretmeni gibi mesela), meslekten bıkana kadarki süreci daha verimli, daha tatmin edici bir şekilde geçirebilmeyi dilerdim. 15 yıl doğru düzgün öğretmenlik yaptıktan sonra "ben tamamım arkadaşlar, sıkıldım. kariyer değiştirmek/(veya geri plandaki görevlere geçmek) istiyorum" demek daha iyi olabilirdi. Şu an çöpe giden 15 yılım var. 4 yıl da üniversiteyi sayarsak ~20 yıl son derece verimsiz bir şekilde geçti. Hepimiz aynı şeyleri yaşadık/yaşıyoruz.

Şu an halk eğitimde çalışıyorum. Bu yüzden idareyle, velilerle, yazıcıda sıkışan kağıtlarla mücadele etmiyorum. Bir nevi daha iyi. Yakınmaya da hakkım yok. Ama problemler aynı yerinde duruyor. Yarın yeniden bir ortaokul veya liseye geçersem aynı problemlerle yine yüzleşeceğim. Bu yüzden mesleğin başındaki arkadaşlara bir an önce kurtulmalarını salık veriyorum.

İnsan 20'sinde geçimini nasıl sağlarsa, öyle gidermiş denir. Bu öğretmenlikte daha çok yaşanıyor. İkinci üniversite okumak, yüksek lisans yapmak, yazılım sektörüne geçmek, kendi projelerini hayata geçirmek veya freelance çalışmaya başlamak hiç kolay değil. Öğretmenlik girdap gibi içine çekiyor insanı.

Naval Ravikant'ın güzel bir sözü var: “Aslında her durumda yalnızca üç seçeneğimiz vardır: değiştir, kabul et ya da terk et. İyi bir seçenek olmayan şey ise, değiştirmen gerektiğini düşünüp değiştirmemek, terk etmen gerektiğini düşünüp terk etmemek ve kabul etmemek. İşte sefil halimiz bu hoşnutsuz iç boğuşmalarımızdan ileri geliyor. Benim ise kendi içimde en sık kullandığım ifade sadece iki kelimedir: kabul et.” diyor. Mücadele eden arkadaşlara saygı duyuyorum ama mesleğin şartlarını ben çoktan kabul ettim. Terketmeyi de deniyorum. Hayırlısı. :)
Yazdıklarınızı sanki bir an ben yazmışım gibi hissettim. Çok haklısınız. Hatta ben de bir ara Halk Eğitimde çalıştım ama halk eğitim kadrolarını 3 yıl önce biçmeye başlamaları sonucu Tekrar meslek lisesine geçmenin daha güvenilir olduğuna karar verdim. Bilişim Tekn. Öğretmeni olarak o kadar farklı kurumlarda çalıştım ki. Fakat her yerde sistem aynı bölümümüzün geri plana itilmesi her yerde var. Sanki "herkes bilgisayar kullanmayı öğrendi artık size ihtiyaç yok" kafasında. Benim için çok büyük dert değil aslında bunlar ama talep düşüşü gelen öğrenci profilinde acayip bir çöküş yaşattı. Seviye yerlerde bile değil eksideyiz. Lise kademesini okumaması gereken çocuk bize geliyor. Böyle olunca da insan yaptığı işten zevk almıyor. Halk eğitime geçmemin en büyük nedeni de buydu zaten. Hiç olmazsa isteyen gelsin demiştim. Şu an açocuk bakıcılığı yapıyoruz öğretmencilik oynuyoruz resmen.
 
Meraktan yayının 10-15 dakikasını İĞRENEREK izledim. Bir umut diye.

İyi ki tamamını izleyerek zaman kaybetmemişim.

Kim olsa benzer şeyler söylerdi diyen arkadaşlar, üslubuna uygun sorunları dile getirsek canımızı mı alacaklardı, ne olurdu en fazla yani anlamadım.

Genel olarak ülkemiz öğretmenlerinin, branş özelinde de bizden bir cacık olmayacağını çok iyi gördük.

İlk atama zamanında da böyleydi. Bilişimciler sınava ineklerdi, ama kadroyu lobici branşlar toplardı. Sonra da 80 90 puanla nasıl atanamıyoruz diye ağlaşırlardı.

Kendi adıma dyk falan yerine, branşımın sınavda fen ve matematik gibi soru sorulan bir ders olmasını diğer birçok şeye değişmezdim. İngilizce ya da dkab derslerinden daha az önemli olduğunu düşünmüyorum.

Bu sene ilk defa ortaokulda görev yaptım ve müzik dersinin bile kitabı varken bizim ders kitabımızın olmaması zoruma gitmişti.

BT branşına önem veriyoruz cümlesinin meali ise size daha çok ayak işi, angarya kitleyeceğiz demek oluyor anladığım kadarıyla.
o müzik kitapları çok önemli öyle deme :)
 
Yazdıklarınızı sanki bir an ben yazmışım gibi hissettim. Çok haklısınız. Hatta ben de bir ara Halk Eğitimde çalıştım ama halk eğitim kadrolarını 3 yıl önce biçmeye başlamaları sonucu Tekrar meslek lisesine geçmenin daha güvenilir olduğuna karar verdim. Bilişim Tekn. Öğretmeni olarak o kadar farklı kurumlarda çalıştım ki. Fakat her yerde sistem aynı bölümümüzün geri plana itilmesi her yerde var. Sanki "herkes bilgisayar kullanmayı öğrendi artık size ihtiyaç yok" kafasında. Benim için çok büyük dert değil aslında bunlar ama talep düşüşü gelen öğrenci profilinde acayip bir çöküş yaşattı. Seviye yerlerde bile değil eksideyiz. Lise kademesini okumaması gereken çocuk bize geliyor. Böyle olunca da insan yaptığı işten zevk almıyor. Halk eğitime geçmemin en büyük nedeni de buydu zaten. Hiç olmazsa isteyen gelsin demiştim. Şu an açocuk bakıcılığı yapıyoruz öğretmencilik oynuyoruz resmen.
ilk atandigimda müdürüm dedi ki öğretmenlik eskidendi hocam öğretmencilik oynama yeteneğin varsa iyi öğretmen olursun yoksa çok sorun yaşarsın demişti sorun yaşıyorum :)
 
toplantıya katılan arkadaşlar yorumlarını burada yazsa da okusak. dersim olduğu için toplantının tamamına katılamadım, youtube da videoda yok.
 
Tek mantıklı olan, Bilişim öğretmenleri ile bir anket yapılacak ve hangi okulda neler eksik şeklinde, ha anket sonucuna göre bir şeyler değişecek mi, zor gibi.

Bilişim sadece Bilişim Teknolojileri Öğretmenlerinin değil tüm branşların dedi ve arkasından size çok ihtiyacımız var dedi.

Diğer konuşanların neredyse tamamı kendi çalışmalarını anlattı ve bakan da aferin dedi..
 
Ben katılsaydım şu soruyu sorardım:
Sayın bakanım nesnelerin interneti, yapay zeka diyorsunuz neden ilkokulda başlatılacak bir bilişim teknolojileri dersimiz ve bunun bir kitabı yok.Altyapıyı ilkokulda verelim ortaokulda programlamaya geçelim.Liselerde bilişimle ilgili farklı seçmeli ders olsun.Yani bu iş teknik lise ile sınırlı kalmasın.
Mesela seçmeli oyun tasarımı veya oyun programlama dersi olsun.
 
Canlı yayında görmüş oldum ki hiçbir problemimiz bulunmamaktadır.
Bundan sonra da lütfen bu forumda sorun bildirmeyelim.
Konuşan arkadaşların çoğu maalesef reklam peşinde.
20 senedir böyle fırsat ele geçmez ama arkadaşların konuşmalarını hayretle izledim.
Yazık diyorum başka da diyeceğim yok.

Hocam size katılmakla birlikte ben yalnızca hayretle izlemedim aynı zamanda utandım. Çocuğu kucağına almış onu konuşturacağım diye diğer meslektaşlarının konuşma sürelerini çalan arkadaşlar yazık. Akşama da anneannesine götürüp benim oğlum/kızım bugün bakanla konuştu da dediniz değil mi? Bir iki meslektaşımı tenzih ediyorum onun dışında hep aynı senaryo. Çocuk konuşsun, bakanımız biz çok şanslıyız, ben dron uçurdum, ben robotik lab kurdum, ben şöyleyim ben böyleyim, nolur bakanım bana aferin deyin. Öğretmen arkadaşım lab eski diyor bilgisayar yok diyor, bakan il neden halletmiyor diyor şaka gibi. Diğer öğretmen arkadaşım bu işi başka branşlar yapıyor bilişim öğretmeni ataması azaldı diyor, ilden gelen ihtiyaç sayısı değerlendiriyor diye yuvarlak cevaplar veriliyor. Çıkan arkadaşlarımızın birçoğu da heyecandan tam olarak ifade edemedi istediğini. Biraz dikkat çekici konuşabilsek keşke. Sayın bakanım bir düşünün çok sevdiğiniz biri ameliyata giriyor, ama beyin cerrahı yok çocuk doktoru girecek ama olsun idare edin dense ne yaparsınız? Ama böyle konuşursan da son konuşman olur:) Çok yazdım söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Ben sana hayran sen cama tırman. Kalın sağlıcakla
 
Konferans gösterdiki bizim zümrelerimiz sadece kendilerine verilen sözler ve çoluk çocuk gösterisi dışında bir farkındalık oluşturamamış bakan nezdinde. Yazık, hakikaten çok yazık. Bu video ile branşımızın gereksiz olduğu iddialarını kendi elimizle tasdik etmiş olduk.
 
Ortaokullarda derslerimiz kaldırılmadan önce bizim kendi ayağımıza sıkan kişiler "hadi bu ders oyun oynayın" diyenler gibi gibi.. Ha şu an yok mu, kesinlikle var.
 
Bakana çok kızmayın adı üstünde "Bakan"

Ne gösterilirse ona bakıyor.

Toplantıdan önce herşeyin toz pembe gösterilmesi gerekiyordu. Bakan Bey e de bu şekilde gösterildi gösteriliyor.

Biz en büyük yanlışı ÖSS den eşşek yüküyle puan alıp BT Öğretmenliğini yazarak yaptık. Az daha az çalışıp düz memur bekçi olacaktık.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst