Huawei 100 milyar dolarlık cirosu ve 180 bin çalışanıyla ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarında, hem de dünyada teknolojik liderlik konusunda ABD’nin kabusu oldu.
Nitekim daha 2012 yılında, ABD Kongresi Pekin yönetiminin Huawei ürünlerini casusluk amacıyla kullanabileceğine dair endişelerini dile getirmiş, ABD de her zaman Çin ekipmanlarına yönelik mesafesini korumuştu. Ancak Washington aynı zamanda, 5G uygulamasının gündemde olduğu bir süreçte, müttefiklerini de kendi izinden gitmeye zorluyor.
Şimdiden “ulusal güvenliği” tehdit etmesinden kuşkulanılan Çinli ekipman üreticisi aynı zamanda teknoloji hırsızlığı suçlamasıyla soruşturmaya tabi tutulmuş bulunuyor.
Avustralya ve Japonya gibi ABD müttefiki ülkeler de şimdiden Huawei’ye karşı Haçlı Ordusu’na katıldılar ve Çinli üreticiyi gelecekteki 5G ağlarından çıkardılar.
Bu arada, Avrupa’da da bu konudaki gerilimin arttığı görülüyor. İngiliz telekomünikasyon devi Vodafone siparişlerini askıya alarak, durumun daha da netleşmesini beklerken, British Telecom ise Huawei’yi mevcut ağlarından çıkarma kararı aldı.
Pekin merkezli bağımsız danışman Jean-Dominique Séval, Huawei’nin devasa Çin pazarından yararlanarak hızlı bir biçimde 4G üzerinde konumlandığını ve bunun da onu uluslararası pazara güçlü bir şekilde girmesini sağladığını kaydediyor. “Ancak 5G için yapılan çağrılar sırasında Avrupa’nın büyük pazarları kapanırsa bu Huawei’de büyük bir delik açacaktır çünkü gelişmekte olan ülkeler bu boşluğu doldurabilecek güçte değil” diyerek sözlerine devam ediyor.
Asker kökenli kurucu
Halen yetmiş dört yaşında olan Huawei’nin kurucusu Ren Zhengfei 1987 yılında yaklaşık 2 bin 700 euro değerindeki bir sermayeyle teknoloji şirketini kurmadan önce Çin ordusunda on yıl kadar mühendis olarak hizmet verdi.
Huawei’nin sermaye yapısı ise pek şeffaf değil. Grubun sermayedarlık modelinin, Apple’da yüzde 0,58’lik payı olan Steve Jobs’tan esinlenerek, şirketin hisselerinin 96 bin 768 çalışan arasında dağıtıldığı ve kurucu Ren Zhengfei’nin de yüzde 1,14’lük bir paya sahip olduğu kaydediliyor.
“Dedikodular bizi suçlu yapmaz”
Öte yandan, söylentilere ve Washington’un uyarılarına rağmen şimdiye kadar Huawei’nin ekipmanlarına yerleştirilmiş kuşkulu parçalara rastlanmadı. Huawei yetkilileri “söylentiler bizi suçlu kılmaz” diyor. Siber güvenlikle ilgili laboratuvarın direktörü Wan Jin, Huawei ürünleri kataloglara aktarılmadan önce bunların sayısız kontrol ve sertifikasyon sürecinden geçtiğini kaydediyor.
Huawei’nin en çok övündüğü özelliği ise, müşterilerin bizzat gelip ekipmanları test edebildikleri, güvenlikli büyük salonlar. Çinli şirket gelecek beş yılda ARGE’ye 100 milyar dolarlık yatırım yapmayı planlıyor.
DCA Çin-Analiz kuruluşunun direktörü Jean-François Dufour, Huawei’nin uluslararası arenadaki gücünü büyük ölçüde, ulusal stratejiyi desteklemekle görevli Çin Kalkınma Bankası’nın 2005 ila 2009 yılları arasında sağladığı 30 milyar dolarlık krediye borçlu olduğunu belirtiyor. “Bu destek olmasaydı grup bu derece olağanüstü bir gelişme kaydedemezdi” diyor.
Afrika’dan Avrupa’ya
Huawei 1990’lı yılların başlarında Afrika’ya ilk adımlarını atmasının ardından 2000’li yılların başlarında da Avrupa’ya geldi. Jean-Dominique Séval, “çoğu insan Huawei’nin başarılı olacağına kuşkuyla bakıyordu ve hatta Huawei harekete geçtiğinde alay edenler oldu; Çinli şirketin teknolojik açığı kapatabileceğine kimse inanmıyordu. Ancak Huawei ARGE’deki gücüyle ve hızlı uygulamalarıyla şaşırttı. Şimdi de 5G’de rekabetteki ağırlığını hissettiriyor” diyerek sözlerini sürdürüyor.
Pekin yönetiminin ABD’nin Çin’i izole etmesini amaçlayan bir polemik olarak gördüğü Huawei’ye yönelik casusluk suçlamaları ise bazı Avrupalı telekom operatörlerini ciddi şekilde endişelendiriyor. Bu şirketler, Washington’un baskısıyla Çinli ekipmanlardan mahrum kalmayı istemiyorlar. (Çev: Anahid Hazaryan)
Kaynak: Fortuneturkey