Bahçeli, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın açılışında yaptığı konuşmada, yakın siyasi tarihin sisli, bir o kadar da sancılı döneminin 60. yılında, üzücü hatıraları bir nebze de olsa tamir ve telafi eden anlamlı bir açılışa şahit olmaktan bahtiyar olduğunu söyledi.
Yassıada’nın yalnızca denizin ortasında sivrilen bir kara parçasının adı değil, aynı zamanda milli hafızalara kazınmış alacakaranlık bir devrin, hukuk kisvesiyle demokrasiye vurulan paslı zincirlerin simgeleşmiş yeri olduğunu belirten Bahçeli, “Zamanın hisarlarını bir mızrak gibi delerek günümüze kadar uzanan hak ve hukuk ihlalleri yıllar içinde milli gönüllere bir kor gibi nüfuz etmiştir. Bu sarih ve sarsıcı gerçek hepimizin münhasıran benimsediği tarihsel bir vakıa olarak hafıza kayıtlarına işlenmiştir. Yassıada’da hukuka deli gömleği giydirilmiştir. Adaletin fişi çekilmiş, Türkiye’nin bir dönemi delik deşik edilmiştir.”
Yassıada’da sadece 1950-1960 döneminin yargılanmadığını, irade ve egemenliğin yegane sahibi aziz milletin takdir ve tercihlerinin de hazin şekilde sorguya çekildiğini ifade eden Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yassıada’nın menfi isminin değiştirilmesi, menfur izlerinin silinebilmesi maksadıyla 2013 yılında önemli bir adım atılmıştır. O tarihte ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ ismi Yassıada’ya verilmiş, bu şekilde tarif ve takdim edilmeye başlanmıştır. 27 Mayıs’ın 60. yıl dönümünde, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın resmi açılışıyla geçmişin kötü anıları, geleceğin kutlu hedefleriyle berhava edilecektir. İnancım ve ümidim budur.
Cepheleşerek sonuç alamayacağımız görülmelidir. Çatışmanın ve çekişmenin sonu olmadığı bilinmelidir. 1950’li yıllara şerh düşen siyasi ve ideolojik kamplaşmalar, hatta kahveleri ve gönülleri bile ayıran katılaşmış önyargılar milli birlik ve dayanışma ruhumuza fazlasıyla zarar vermiştir. Bu nedenle Türkiye sosyal ve ekonomik türbülansları müteakiben siyasal ve toplumsal çalkantılara kapılmış, hitamında darbe mekaniği harekete geçirilmiştir.”
“Kamplaşmaya değil kucaklaşmaya ihtiyacımız var”
Arkası önü planlanıp projelendirilen demokrasi ve kanun dışı müdahalelerin ülkenin on yıllarını çaldığını, huzur, barış ve güvenlik ortamında ağır hasarlar bıraktığını vurgulayan Bahçeli, “Bizim kamplaşmaya değil kucaklaşmaya, husumete değil sükunete, huşunete değil hoşgörüye, melanete değil merhamet ve mutabakata ihtiyacımız vardır.” diye konuştu.
Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın bu ihtiyaca simgesel anlamda hizmet edeceği kanaatini ve beklentisini özellikle vurgulamak istediğini dile getiren Bahçeli, “Sosyal barışa, siyasal uzlaşmaya, demokrasi kültürüne değerli katkılar yapacağını düşündüğüm bugünkü açılışa şahsımı davetinden dolayı da Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. Adanın yeniden imar ve inşasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın bir ibret levhası, bir irade lehdarı, bir iffet limanı halinde yarınlarımıza ışık tutmasını yürekten diliyorum.” ifadesini kullandı.
Devlet Bahçeli, demokrasinin pek çok tanımının yanında, tahammül sistemi, sabır ve saygı rejimi olduğunu belirten Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sebebi ne olursa olsun, şartlar nasıl tezahür ederse etsin, milletin verdiği yetkiyi tekrardan alacak yine milletin ta kendisidir. Beğensek de beğenmesek de, sevsek de sevmesek de, sandıktan çıkan sonuç; zorla, baskıyla, silah yoluyla, gayrimeşru araçlarla tahrip ve tasfiye edilirse acıklı olaylar zincirleme halinde yeşerip yaygınlaşacaktır.
Türkiye’nin son 60 yılında bu çarpıklığın pek çok misali vardır. Söz, düşünce ve fikirlerin ahlaki ve hukuki bir nizam içinde rekabeti yerine; zulüm ve zorbalığın öne çıkması, bu çerçevede iç ve dış mihrakların teşekkül eden yıkım kervanına dahil olması tek kelimeyle felakettir. “
1940’lı yıllara hakim olan dayatmacı anlayışın, sonraki yıllarda çelişki içinde bocalayarak yanlışı ve yozlaşmayı savunacak gerekçeleri ikmal ve imal ettiğini aktaran Bahçeli, “Türkiye’yi dar ölçekli bir kaymak tabaka, bir avuç seçkinci zümre, elit ve küçük bir azınlık değil de milletin özbeöz evlatları yönettikçe, çevreden merkeze sosyolojik akınlar düzenlendikçe menhus çıkar ve güç merkezleri elbet rahatsız olmuşlardır.” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
“Bereketli tepelerimizde koyun otlatan bir çobanımızla, üniversitede ders veren bir hocamızın, fabrikasının bacasını tüttüren bir iş adamımızın oyu da, iradesi de birdir, aynıdır. Eşit, gizli, genel oy ilkesi demokrasinin can damarıdır. Bundan taviz imhaya ve iflasa açık onaydır.
Sandık demokrasinin namusu olmakla birlikte, milletin egemenlik temini, kutlu iradesinin tevzi vasıtasıdır. Eğer bireysel hak ve özgürlüklerin evrensel bir insan hakkı, demokrasinin ana direği olduğu benimseniyorsa, o halde sandıktan çıkacak sonuca riayet ve hürmet de herkes için ikamesi ve ihmali olmayan bir görev halini alacaktır. Millet iradesine çevrilmiş silahlar demokrasinin inkar ve infaz hükmüdür. Kurmaca mahkemeler, devri sabık yaratma çabaları, cuntacı eğilimler, darbeci emeller on yıllar boyunca hem demokrasiyi kötürüm bırakmış, hem de özgürlükleri sekteye uğratmıştır. Yassıada mahkemelerini kuranlar bir devri değil, demokrasi ve özgürlükleri sanık sandalyesine oturtmuşlardır.”
“Darbe yanlış bir karardır ve zulümdür”
Türkiye’nin demokrasi tarihinin maalesef aynı zamanda darbeler tarihi olduğunu ifade eden Bahçeli, “Bunun yankıları ve bugüne kadar uzanan yansımaları siyasi ve toplumsal hayatımıza düğüm üstüne düğüm atmıştır. Hala darbeye umut bağlayanların mevcudiyeti ise tedavisi olmayan hıyanet virüsüne delalettir. Tarihi yürüyüşümüzün kesintiye uğramasının başlıca nedenlerinin arasında silahlı müdahaleler, ara rejim özlemleri, milli irade alerjileri bulunmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Her darbenin, her muhtıranın, her demokrasi dışı arayışın iç ve dış lobilerinin, karanlık kulis bekçilerinin var olduğunu belirten Bahçeli, “Darbe yanlış bir karardır ve zulümdür. Darbelerin çizeceği bir gelecek rotası, belirleyeceği bir yol haritası, milletimizin hakkını, hukukunu ve haysiyetini savunacak bir tasavvur ve tahayyül ufku kesinlikle olamayacaktır. Nitekim acı verici tecrübelerle bu durum teyit ve tevsik edilmiştir.” dedi.
Yassıada’nın yıllardır demokrasi ayıplarının, hukuk cinayetlerinin mihrakı unvanıyla anıldığını aktaran Bahçeli, “Bu kötü sicilin temizlenmesi, geçmişle yüzleşme teşebbüsü önemli bir gelişmedir. Demokrasi defalarca uçurumdan dönmüştür. Aslında uçurumdan dönen Türkiye’dir. Ancak darbecilerin bugüne kadar dikkate almadıkları bir gerçek varsa o da şudur: Ezemeyecekleri, yenemeyecekleri milletimizin bileği değil, soylu ve cesur yüreğidir. Bu yürek oldukça, bu yüksek duruş varlığını korudukça hiçbir demokrasi düşmanı, hiçbir millet muhalifi tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi belini doğrultamayacak, başını kaldıramayacak, kaldırsa bile cezasını çekecektir.” diye konuştu.
Demokrasinin, milliyetçiliğin ikiz kardeşi olduğunu dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti:
“Biri olmadan diğerinin varlığı hayaldir. Sandık milli iradenin beşiği, demokrasinin muharrik ve müstesna gücüdür. Aklından darbe geçiren, sandıkta bulamadığını sokaklarda ve silahların muhitinde arayan herkes kaybetmeye mahkum ve mecburdur. Türk milletinin basiret ve dirayeti, bundan böyle hiçbir gayrimeşru gayeye izin ve icazet vermeyecektir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Aklından darbe geçiren, sandıkta bulamadığını sokaklarda arayan herkes kaybetmeye mahkumdur.https://t.co/NK7uJ9OsS3 pic.twitter.com/elPnoom7Di
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) May 27, 2020
Güvenlik-özgürlük dengesi sağlam kurulduktan, demokrasi kamburlarını attıktan, bir ve beraber olduktan sonra 21. yüzyıl Allah’ın izniyle Türk asrı olacaktır. Demokrasi fantezi değil fazilet; özgürlük ise faraziye değil insan olmanın farikasıdır. Biz aklın üstüne, altına, yanına yöresine değil, meselelere bizatihi Türk aklıyla, milletin şahbaz aklıyla bakarız, sonuna kadar da bakmayı sürdüreceğiz. Dünden ders alarak geleceğin muhteşem ve muazzez günlerine inanıyorum ki şartlara ve olaylara körü körüne boyun eğmeyen Cumhur İttifakı’yla ulaşılacaktır. Bunun şeref payesi de bizzat cumhurun aziz varlığına ait olacaktır.”
Geleceğin gücünün Türkiye, mazlumların haykıran sesi, kesilmeyen nefesi, teslim olmayan, olmayacak kuvvetinin büyük Türk milleti olduğunu ifade eden Bahçeli, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Aziz milletimize samimi ve safiyane hizmet eden, bugüne kadar taş üstüne taş koyan bütün devlet ve siyaset adamlarımızı hürmetle, ebediyete irtihal edenleri de rahmetle anıyorum. Merhum Başbakan Adnan Menderes’e, merhum Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’ya, merhum Maliye Bakanı Hasan Polatkan’a Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.”