Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Program Sorumlusu Sheikh Ahaduzzaman, FAO olarak Türkiye’de iklim değişikliği, arazi tahribatı ve çölleşmenin önlenmesi ile çiftçilerin kapasitelerinin artırılması gibi konularda yürüttükleri projelere ilişkin bilgi verdi.
“Türkiye’nin önemli sorunlarla karşı karşıya kalmasını beklemiyoruz”
Küresel gıda sisteminin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde alınan önlemlerle bir nebze korunduğunu ifade eden Ahaduzzaman, “Türkiye’nin gıda arzı ve gıda güvenliği açısından kısa ve orta vadede önemli sorunlarla karşı karşıya kalmasını beklemiyoruz. FAO, Kovid-19 salgınının etkisini azaltmak için Tarım ve Orman Bakanlığı önderliğinde Türk hükümeti ile yakın şekilde çalışıyor.” diye konuştu.
Ahaduzzaman, iklim değişikliğinin, tarımsal verimlilik üzerinde doğrudan ve dolaylı etkileri bulunduğuna dikkati çekerek, FAO olarak programlar ve projeler aracılığıyla bu etkileri hafifletmek ve bunlara uyum sağlamak için ülkeleri desteklediklerini söyledi.
Karbon salınımında düşüş
Sürdürülebilir orman ve arazi yönetimi, hassas ekosistemlerin korunması ve iklim dostu tarımı iyileştirmek için Türkiye hükümeti ile iş birliği yaptıklarını vurgulayan Ahaduzzaman, Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte Karaman’ı da kapsayan Konya kapalı havzasında 2015 yılından beri Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi’ni uyguladıklarını hatırlattı.
Ahaduzzaman, projeyle arazi bozulması, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin korunması, tarım karlılığının artırılması için düşük karbon teknolojilerin yaygınlaşmasının hedeflendiğine işaret ederek, projeyle mera ıslahı, biyogaz tesisi kurulması, bozulmuş orman alanlarının rehabilite edilmesi gibi çalışmalarla atmosfere yönelik karbon salınımının azaltılmasının sağladığını dile getirdi.
Konya kapalı havzasının, ülkenin en kurak alanlarından olduğuna dikkati çeken Ahaduzzaman, şu değerlendirmede bulundu:
“Bölgedeki üretim sistemlerinin değişen iklim koşullarına uyum sağlamasına yardımcı olan uygulamaları destekliyoruz. Çiftçiler, mümkün olan yerlerde kuraklığa dayanıklı çeşitleri tercih etmeye çalışıyorlar ama bu çabalara rağmen verimlilik seviyeleri düşük kalıyor. Bu nedenle doğrudan ekim uygulamaları, programlanmış damla sulama sistemleri, biyogaz tesisleri kurulması, mera rehabilitasyonu ve yönetimi, biyolojik çeşitliliğin korunması ve teşviki gibi iklim dostu ve koruyucu tarım uygulamalarını yürütüyoruz. Bu faaliyetler Konya ve Karaman’ın 7 ilçesinde devam ediyor.”
“Yeni uygulamalar çiftçi okullarıyla tanıtılıyor”
Ahaduzzaman, çalışmalar kapsamında bir önceki mahsulün anızlarına toprak işlenmesinden tohumların ekilmesine dayanan doğrudan ekim uygulamasını yürüttüklerini belirterek, “Bu teknoloji, topraktaki nemin korunmasını sağlarken, toprak erozyonu önleniyor. Bitki kalıntıları toprak yüzeyini rüzgar ve su erozyonundan koruyor. Topraktaki organik madde ve karbon artıyor. Ayrıca, ekimden önce toprak işlemeye gerek olmadığı için yakıt tüketimini azaltıyor. Bu teknoloji, FAO’nun Uygulamalı Çiftçi Okulları ile bölgede tanıtıldı.” ifadelerini kullandı.
Bölgede sulamanın çoğunlukla yer altı kaynaklarından gelen su kaynakları üzerindeki baskıyı artırdığını ifade eden Ahaduzzaman, geleneksel sulama yöntemlerinin aşırı su ve enerji kullanımına neden olduğunu ve yer altı su kaynaklarının tükenmesine yol açtığını söyledi.
Ahaduzzaman, bu sorunları çözmek için, mısır, şeker pancarı ve elma üzerinde programlanmış sulamanın ilkelerini ve faydalarını göstermek için bölgedeki 7 ilçede 39 lokasyonda uygulama arazileri kurdukları bilgisini vererek, “Bu kapsamda damla sulama sistemleri kuruldu, bunların 13 mısır, 15 şeker pancarı ve 11 elma bahçesinde planlı sulama teknikleri uygulanarak gösterildi. Bu uygulamalarla sulamanın, toprak özelliklerine, meteorolojik verilere ve ürün gereksinimlerine bağlı olarak programlanmasını öneriyoruz. Elma bahçelerinde de bölgede ileri bir teknoloji olarak yeraltı damla sulama tekniğini tanıttık.” dedi.
“Su ve enerji tasarrufu elde edildi”
İlk bulguların, önerilen programlanmış sulama yaklaşımı ile önemli kazanımlar elde edilebileceğini gösterdiğini vurgulayan Ahaduzzaman, şunları kaydetti:
“Örnek arazilerde yüzde 25,8 su tasarrufu ve yüzde 26,6 enerji tasarrufu kaydedilirken, mısırda yüzde 25,9 verim artışı elde edildi. Örnek şeker pancarı arazilerinde yüzde 28 su ve yüzde 24 enerji tasarrufu sağlanırken, yüzde 3,1 ürün artışı ve yüzde 8,7 şeker verimi artışı kaydedildi. Bu bulgular, programlanmış sulama programlarının genişletilmesi için büyük umutlar vadediyor.”
Ahaduzzaman, ülkenin bozkır ekosistemlerinin korunması amacıyla Şanlıurfa’da “Türkiye’nin Bozkır Ekosistemlerinin Korunması ve Sürdürülebilir Yönetimi Projesi”ni de yürüttüklerini aktararak, projeyle ülkenin bozkır biyoçeşitliliğiyle otlaklarının korunmasını ve sürdürülebilir yönetimini teşvik etmesine hizmet etmeyi umduklarını bildirdi.
Yukarı Sakarya Havzası’nda da arazi bozunumunun dengelenmesi alanında hedef belirlemek için bir proje uyguladıklarını belirten Ahaduzzaman, “Bu proje kapsamında, çiftçileri Uygulamalı Çiftçi Okulları aracılığıyla araziyi daha iyi kullanmak için eğiteceğiz. Bu okullar, iklim değişikliği ve arazi yönetimi konularında kadın ve erkek çiftçilerin ekolojik süreçleri analiz etmelerine, sorunlara çözüm bulmalarına ve ayrıca ekosistem hakkında bilinçlenmelerine yardımcı olmayı hedefliyor.” diye konuştu.
Kaynak: TRT Haber