Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Zaferi’nin 951. yıl dönümü dolayısıyla Ahlat’ta düzenlenecek etkinliklere katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada yaptığı konuşmasının satır başları şöyle;
Malazgirt Zaferi’nin 951. seneyi devriyesinde Ebu’l Feth Gazi Şehit Sultan Alparslan’ı rahmetle yad ediyorum. Bu kutlu zaferin yıl dönümünün ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Ahlat bizim medeniyetimizde Kubbet-ül İslam diye tarif edilir. Kıyısında kurulduğu Van Gölü ile batısındaki Nemrut ve doğusundaki Süphan Dağları ile bağrında muhafaza ettiği Selçuklu yadigarı mezarlıkları ve daha nice güzellikleriyle Ahlat maziden atiye kurduğumuz köprünün kilit taşlarından biridir.
Avrupa’nın kendi içindeki barbarlığın zirveye ulaştığı, dini amaçlı görünen ama aslında tamamen yağma niyetli haclı seferleriyle oluk oluk kan döktüğü, doğudan batıya bir medeniyet göçünün yaşandığı çağlarda Ahlat bölgesinin parlayan yıldızı olarak öne çıkmıştır.
“Ahlat’ı da tarihi ve manevi ehemmiyetine uygun şekilde yeniden imar ve ihya ediyoruz”
Gençler Ahlat asırlar boyunca Sultan Alparslan’ın Malazgirt’te açtığı kapının adeta muhafızı ve tasdik merkezi olmuştur. Hazreti Ömer’den Sultan Alparslan’a nice büyüklerin bize mirası olan bu şehir tıpkı Malazgirt gibi maalesef uzunca bir süre ihmal edilmiştir. Malazgirt ile birlikte Ahlat’ı da tarihi ve manevi ehemmiyetine uygun şekilde yeniden imar ve ihya ediyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin bir şubesini de burada inşa ederek Anadolu’yu milletimize vatan yapan ecdadın mirasına sahip çıkıyoruz. Okçular Vakfımızın gayretleriyle sadece ecdadın mirasına sahip çıkmakla kalmıyor nesilden nesile gururla aktarılacak bir geleneği de burada yerleştiriyoruz. Gençlerimizin Ahlat’a ve Malazgirt’e sahip çıktıklarını gördükçe büyük ve güçlü Türkiye’nin geleceğine olan güvenimiz 2053 vizyonundan umudumuz artıyor.
Tabi bazıları bu bozkıra bizim ısrarla niye yatırım yaptığımızı, gençlerimizi teşvik ettiğimizi anlamıyor, anlamak istemiyor. Bu kesimlerin dünyanın dört bir yanındaki toplumların üstelik bizim gibi binlerce yıllık da değil yaşadıkları coğrafyadaki bir kaç asırlık varlıklarını anlamlandırmak için icat ettikleri tarih ve kültür inşa çabalarını hayranlıkla takip ve takdir ettiklerini biliyoruz. Aynı kesimler konu Türkiye olunca, konu Anadolu olunca, konu Türk milleti olunca, konu İslam olunca tam bir mankurtlık tavrıyla küçümseyici, alaycı, horlayıcı bir tavrın içine giriyorlar. Her ne kadar bunların kanından da olsa, imanından da, vatanımıza olan aidiyetinin de şüphe duysak da kendilerine ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı tane tane anlatmayı sürdüreceğiz.
“Ahlat ve Malazgirt Anadolu’nun ebedi vatanımız olarak tescilidir”
Çünkü Cumhurbaşkanı olarak sorumluluğumuz ve mirasçısı olduğumuz medeniyetin kotları bunu gerektiriyor. Evet Ahlat ve Malazgirt geçmişi, bugünü ve yarınıyla Türkiye’dir. Ahlat ve Malazgirt Anadolu’nun ebedi vatanımız olarak tescilidir. Ahlat ve Malazgirt medeniyetimizi yeniden yükseltme irademizin adıdır. Ahlat ve Malazgirt dostlarımıza güven, düşmanlarımıza korku veren o yükselişimizin mührüdür. Ahlat ve Malazgirt yeni nesillere sahip oldukları değerlerin ve vatanın bedelini hatırlatacak bir semboldür. Ecdadın gazadan gazaya koşarak inşa ettiği şanlı tarihi merhum sosyologlarımızdan Erol Güngör şöyle anlatıyor; Savaşa dua ile başlanır, gülbank çekilir, yürüyüşte ve hücumda tekbirler alınır, çarpışma sırasında sancak dibinde ordu hafızları tarafından fetih suresi okunurdu. Bu gelenek Mohaç’ın gazilerini tâ Malazgirt gazilerine, oradan da Bedir’de çarpışan iman ordusuna bağlar. Evet hamdolsun bugün de askerimiz, jandarmamız, polisimiz, korucumuz aynı inançla aynı cesaretle Bedir’deki iman ordusuna kadar uzanan bir imanla mücadelesini yürütüyor.
Dua ile, tekbir ile fetih suresi ile çıkılan kutlu mücadelede zaferin de muhakkak olduğuna yürekten inanıyor muyuz? Elbette herkes inanmak zorunda değil her şey gibi iman da bir nasip meselesidir. Ama hiç kimsenin inancı ve imanıyla canları pahasına mücadele eden alın terini ve kanını bu uğurda akıtmakta tereddüt göstermeyen kahramanlarımıza saygısızlık etme hakkı da yoktur. Kimse duadan, tekbirden, salavattan rahatsız olmasın. Çünkü bu dualar bu tekbirler, bu salavatlar, kökeni, inancı, meşrebi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan herkesin her bir ferdin istiklali ve istikbali için verilen cansiperhane mücadelenin manevi zırhıdır.
Sultan Alparslan Malazgirt’te zafer kazandığında sadece Selçuklu’nun değil Rumu, Ermenisi, Yahudisi ile Anadolu’daki herkesin geleceğini aydınlatan bir ışık yakmıştı. Nasıl anlatıyor şair bu destanı; Naramızdır bugün gök gürültüsü, Kanımızdır bugün yerin örtüsü. Gazi atlarımın nal parıltısı, Kılıçlarımızdır çakan şimşekler. Ya Allah Bismillah Allahu Ekber. Allahu Ekber.
“Demokrasi ve kalkınma mücadelesi vatandaşlarımız ve dostlarımızın tamamı içindir”
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde ülkesindeki Türk ve Müslüman tebaa ile birlikte her inançtan her kökenden insanın onurunu garanti altına almıştı. Yine şairin diliyle bu destanı şöyle tarif ediyoruz; Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin, Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın, Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın. Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın? Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın. Milli mücadeleyi kazanıp Cumhuriyetimizi kurarken de Anadolu’da yaşayan ve Anadolu’ya sığınan herkesin canını, malını, haysiyetini, müstevlilerin ayakları altında ezilmekten kurtarmıştık. Bu büyük zaferi de İstiklal Marşımızda hatırlayalım, Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Bugün de ülkemizi dünyanın en güçlü devletleri arasına sokmak için verdiğimiz demokrasi ve kalkınma mücadelesi kendi vatandaşlarımız ve dostlarımızın bila istisna tamamı içindir.
Hiç şüphesiz son dönemdeki mücadelemizin en somut örneği 15 Temmuz destanıdır. Dudağında tekbir, elinde bayrak namusun şiarı yiğitler gördünüz. Bağrına gül gibi bastı şu toprak ölümü öldüren şehitler gördüm. Biz bu ülkedeki her bir vatandaşımızın güvenliğini, huzurunu teminat altına almak için terör örgütlerinin başını ezdik, eziyoruz. Cudi’de ezdik, Gabar’da ezdik, Tendürek’te ezdik, Besler deresinde ezdik, ezmeye devam edeceğiz.
Terörle mücadele şehitlerimizi de yine bir şehidimizin merhum Aydoğan Aydın paşamızın dizeleriyle yad edelim; Soğuk namlular elimizde, Yürüyorken dağlara, Şehitlerden selam geldi, Savaşan tüm sağlara. Biz bu ülkedeki her bir insanımızın refahını, hayat kalitesini, standartlarını yükseltmek için asırlara bedel eser ve hizmet ürettik, üretiyoruz.
“Bugün 2053 diyoruz, yarın 2071 diyerek yolumuza devam edeceğiz”
Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız her yardımı, inşa ettiğimiz her eseri, vatandaşlarımıza sunduğumuz her hizmeti işte bu anlayışla hayata geçirdik. Biz bu ülkedeki her bir ferdin geleceğine güvenle bakabilmesi için vizyonlarımızı genişletiyor, derinleştiriyor, büyütüyoruz. Yaklaşık 11 yıl önce bu vizyonun adına 2023 demiştik. Bugün 2053 diyoruz, yarın 2071 diyerek yolumuza devam edeceğiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Güney sınırlarımızı 30 kilometre derinliğinde bir koridorla güvence altına alana kadar mücadelemizin bitmeyeceğini buradan tüm dünyaya ilan ediyorum.https://t.co/BxTiDuFaWr pic.twitter.com/pFfZMK0wFV
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) August 25, 2022
Elbette kalkınmadan güvenliğe, diplomasiden ekonomiye hiç bir alanda mücadelemiz bitmedi bitmeyecek. Şunu bilmenizi istiyorum bilindiği gibi dün Fırat Kalkanı Harekatımızın 6. yıldönümüydü. Bu vesileyle terörle mücadelede sınırlarımız içinde ve ötesinde görev yapan şehitlik ve gazilik mertebelerine ulaşan kahraman askerlerimizin her birine şükranlarımı sunuyorum. Halen sınırlarımızda ve ötesinde kahramanca mücadele eden askerlerimize ve tüm güvenlik görevlilerimize başarılar diliyor rabbimden hepsini korumasını niyaz ediyorum. Güney sınırlarımızı bir uçtan diğer uca 30 kilometre derinliğinde bir koridorla güvence altına alana kadar mücadelemizin bitmeyeceğini buradan tüm dünyaya bir kez daha ilan ediyorum.
“Bize sakın ha diyerek parmak sallayanları asla dikkate almıyoruz”
Kendileri diledikleri zaman diledikleri yere harekat düzenleyip bize sakın ha diyerek parmak sallayanların riyakarlıklarının farkındayız ve bu samimiyetsiz ifadeleri asla dikkate almıyoruz. Ülkemizin güvenlik önceliklerine göre kendi planlamamıza göre bu operasyonları sürdüreceğiz. Hep söylediğimiz gibi bir gece ansızın gelebiliriz. Hem de her yere gelebiliriz. Bizim diğerlerinden farkımız kimsenin toprağında birliğinde beraberliğinde gözümüz yoktur. Biz sadece kendi güvenliğimiz ve dostlarımızın huzuru için çalışıyoruz. Geçmişi sömürge ve katliam lekeleriyle dolu olan hiç bir ülkenin hiç bir toplumun Türkiye’nin bu haysiyetli, ilkeli ve adil mücadelisen söz söylemeye hakkı yoktur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ülkemizin güvenlik önceliklerine, kendi planlamamıza göre bu operasyonları sürdüreceğiz. Bir gece ansızın gelebiliriz, hem de her yere gelebiliriz.https://t.co/BxTiDuFaWr pic.twitter.com/oSxtmJcnix
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) August 25, 2022
Türkiye’nin önünü 2 asırdır kullandıkları yöntemlerle artık kesemediklerini görenlerin 2023 yaklaştıkça yeni oyunlar, yeni sinsilikler peşinde koşmaları boşuna değildir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır. Gün batsa ne olur? Geceyi onaran bir mimar vardır. Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır. Biz milletimizle birlikte gerektiğinde inşallah külümüzden hisarlar yaparak bu mücadeleyi başarıya ulaştırmakta kararlıyız. Teslimiyetimiz sadece rabbimizedir. Onun dışında bizi durduracak, geriletecek, esalete, sefalete, zillete sürükleyecek beşeri bir güç tanımıyoruz, tanımayacağız. Ya olacağız, ya olacağız. Türkiye’ye Türk milletine başka bir yol yok.
Kaynak: TRT Haber