Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi tarafından yürütülen, Doğa Koruma ve Milli Parklar 1. Bölge Müdürlüğü, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Osmaneli Belediyesinin ayni katkı sunduğu Orman Okulu Projesi, bu yıl ilk kez İstanbul’da hayata geçirildi.
Öğretmen ve öğrenciler teorik ve uygulamalı eğitim aldı
Proje kapsamında çoğunluğu fen bilgisi öğretmenlerinden oluşan, aralarında yüksek lisans öğrencilerinin de bulunduğu 20 kişi, “Orman Okulu Yaklaşımı ve Doğada Öğretim Modelleri Eğitmen Eğitimi” başlığı altında alanında uzman isimlerden teorik ve uygulamalı eğitimler aldı.
Doğa Koruma ve Milli Parklar 1. Bölge Müdürü Fahrettin Ulu, hem masada hem sahada verilen eğitimlerde katılımcıları yalnız bırakmadı.
Kursiyerlerle sohbet eden Ulu, kurum olarak doğa eğitimlerine ağırlık verdiklerini, bu konuda özellikle çocukların somut argümanlarla eğitilmesinin önemli olduğunu söyledi.
Ulu, Covid-19 pandemisiyle bu tür projelerin öneminin daha anlaşılır hale geldiğini kaydetti.
Belgrad Ormanı’nda doğayı yakından gözlemlediler
Katılımcılar, Doğa Koruma ve Milli Parklar 1. Bölge Müdürlüğündeki teorik derslerinin ardından Araziyi Tanıma ve Hayatta Kalma Teknikleri Kursu kapsamında verilen uygulamalı eğitimler için Belgrad Ormanı Neşet Suyu Tabiat Parkı’na geçti.
Burada öğrendikleri yöntemle kamp ateşi etrafına çadır kuran, doğada dinlenen ve pişirdikleri yemekleri yiyen öğretmenler, eğitimlerden artakalan serbest zamanlarda oyunlar oynadı ve bağlama eşliğinde türküler söyleyerek keyifli vakit geçirdi. Öğretmenler, iki gün boyunca doğayı yakından gözlemleme imkanı buldu.
Arazi şartlarında hayatta kalma teknikleri anlatıldı
Öğretmenlere kursta, arazi çalışmalarında ihtiyaç duyulan teknik ve pratik bilgilerin yanı sıra zehirli sürüngen ve böcekleri tanıma kriterleri, önemli memeli ve kuş türlerinin genel özellikleri, arazide kampçılık ve kamp teknikleri, arazi şartlarında hayatta kalma teknikleri konuları anlatıldı. Katılımcılar ayrıca tıbbi, aromatik, yenilebilir ve zehirli bitkileri ayırt etmeyi, ilk yardım tekniklerini, arazide harita okuma ve yön bulma tekniklerini, arazi tekniklerinde yöre halkı ile iletişimi kavradı.
“Ana sınıftan itibaren çocuklara orman okulu eğitimi verecekler”
Proje Koordinatörü Yasin Ünal, Orman Okulu’nda her anın eğitim zamanı, her yerin eğitim modeli olduğu söyledi.
Katılımcılara doğada hayatta kalma eğitimlerinin verildiğini belirten Ünal, “Burada kampçılık, kamp teknikleri, doğada ateş yakma, barınak yapma, su bulma, ilk yardım gibi yeteneklerin geliştirilmesine yönelik eğitimler veriliyor.” dedi.
Doğayı “açık hava okulu” olarak nitelendiren Ünal, “Tamamen görerek, dokunarak, yaşayarak öğrenme modelini uyguluyoruz. Eğitim kapsamında yaban hayvanlarının izlerini tanıma, yenilebilir bitkiler, sürüngen eğitimi, zehirli zehirsiz yılanlar, mantar eğitimi, mantar tanıma kriterleri, yaban hayvanlarını tanıma kriterleri gibi birçok eğitimi bir arada sunuyoruz.” diye konuştu.
Ünal, insanların doğaya ata mirası olarak bakması gerektiğine vurgu yaparak, şöyle konuştu:
“Bu emaneti gelecek nesillere daha temiz bırakmak için yaptığımız bu çalışma aslında projenin bir amacını oluşturuyor. TÜBİTAK projesinde eğitmen eğitimi veriyoruz. Bu katılımcılarımız burada ‘orman okulu’ konusunda eğitim alacaklar ve bizim genç neslimize, ana sınıftan itibaren çocuklara orman okulu eğitimi verecekler. Peki, bu eğitimlerin amacı nedir? Bir kere çocuklara doğayı tanıtacaklar, yaban hayvanlarını tanıtacaklar. Yaban hayvanlarının aslında hepsinin zararlı olmadığını ya da ‘canavar’ olmadığından bahsedecekler. Ya da böcek farkındalığını oluşturacaklar, sürüngenleri anlatacaklar onlara.”
Doğanın tüm bilim araştırmalarına kaynak oluşturduğuna dikkati çeken Ünal, “Doğa biyolojidir, felsefedir, matematiktir, hayat bilgisidir, fiziktir, kimyadır. Doğa, yeri geldiği zaman da en önemli sırdaştır, doğaya gelip bütün sırrınızı anlatabilirsiniz. Doğada bir biyoloji dersi işleyebilirsiniz, ağaçlar biyolojidir, aynı zamanda kimyadır, gökyüzüdür doğa, yıldızlardır. Doğada bütün alanı her türlü eğitim için kullanabilirsiniz. Doğa aynı zamanda yaşamın kaynağıdır, yaşamın başlangıcıdır. Doğa insan olmadan yaşayabilir, bunu pandemide çok güzel gördük ama insan doğa olmadan yaşayamaz.” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin Avrupa, Afrika ve Asya bioçeşitliliğini almış bir ülke olduğuna değinen Ünal, şöyle devam etti:
“Bu yüzden gerçekten dünyanın en önemli bitkileri, çok önemli yaban hayvanları burada. Ülkemizde 11 binden fazla bitki çeşidi var. Avrupa’da 500’e yakın kuş türü bulunmakta, bunun 491’i burada. Avrupa’daki 200 memeli türünün 150’si ülkemizde. Bu çeşitliliğimizi korumak, gelecek nesillere aktarmak için çalışıyoruz. Bu proje de bunun bir parçası.”
Ünal, Covid-19 salgınının dünyada ve Türkiye’de doğaya dönüşü tetiklediğini, insanların pandemide doğanın değerini ve nimetlerini daha iyi anladığını dile getirirken salgında doğanın insan yokken zenginleştiğini ifade etti.
“Doğanın dilini ancak yerinde anlayabilirsiniz”
Orman Okulu’na dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilgi olduğunu aktaran Ünal, şunları kaydetti:
“Doğanın dilini ancak yerinde anlayabilirsiniz. Mesela bizim etkinliklerimizde doğayı dinletiyoruz. Doğayı dinlemenin en güzel yolu, ‘Ağaca sarıl’ etkinliğidir. Katılımcımız bir ağaç seçiyor, sarılıyor ve o ağaca yanağını değdiriyor. Yanağını değdirdiği zaman onun bir canlı olduğunu hissediyor. Ve ‘konuş bakalım sana bir şeyler söylüyor mu?’ diyoruz. Konuşuyor onunla, ‘Bir de dinle bakalım sana ne söylüyor’ diyoruz. ‘En sevdiğin gibi bir sarıl bakalım, sıcak mı soğuk mu?’ diyoruz. Sonra fikirlerini alıyoruz. Katılımcılar, ‘Biz ağaçların canlı olduğunu yeni öğrendik, ağacın dili olduğunu yeni öğrendik, çünkü ağacım benimle konuştu, bana şunu şunu söyledi. Ben de ağacıma en sevdiğim gibi sarıldım.’ diyorlar.”
“Temelleri anaokulunda atmak gerek”
Manisa’dan gelen anaokulu müdürü Gürcan Demir de doğaya ilgisinin bulunduğunu, boş zamanlarını dağda, arazide kamp yaparak, balık tutarak ya da arkadaşlarıyla doğa sporları yaparak geçirdiğini söyledi.
Öğrendiklerini öğrencilerine aktarmak için kampta bulunduğunu belirten Demir, “Nesiller ilerledikçe doğaya dokunamıyoruz. Çocuklar şehirlerde betonlar içerisinde doğadan uzaklaşıyorlar. Ağacı, kuşları, tavşanı, doğadaki bütün canlıları çizgi filmlerden, belgesellerden ya da kitaplardan görüyorlar. Ama onların bir canı olduğunu, duyguları olduğunu, hisleri olduğunu, yani orada bir ruh olduğunu hissedemiyorlar. Bunu ancak yaparak ve yaşayarak öğrenebilirler, doğada bulunarak öğrenebilirler. Biz o çağda, anaokulunda bunu başlatırsak ileriki yaşlarda bunun gelişmesi çok daha kolay olur diye düşünüyorum. Temelleri anaokulunda atmak gerek bence.” değerlendirmesini yaptı.
Kastamonu’dan gelen matematik öğretmeni Güz Erol da ilk kez kamp deneyimi yaşadığını ve heyecanlı olduğunu anlattı.
Doğayı çok sevdiğini ve doğada öğrendiklerini matematikte nasıl kullanabileceğinin planlamasını yaptığını aktaran Erol, “Sınıfta bir eğitimdense doğada bir eğitimi hepimiz tercih ederiz. Burada öğrendiklerimizi okulda öğrencilerimize aktaracağız. Doğayı korumazsak kendi sonumuzu hazırlamış olacağız. Bunun için önce çocukları, aileleri eğitmeliyiz. Dünyanın sonunu kendi ellerimizle getiriyoruz, bunu artık bir yerde durdurmalıyız.” dedi.
Antalya’dan gelen fen bilgisi öğretmeni Adalet Göktekin ise ilk kez kamp deneyimi yaşadığını ve heyecanla çadırını kısa sürede kurduğunu söyledi.
Göktekin, doğada her an her şeyin olabileceğini, öğrendikleriyle olası durumlara hazırlıklı hale geldiğini kaydetti.
Burdur’dan gelen fen Bilgisi öğretmeni Gülşen Satılmış ise birçok katılımcı gibi ilk kez kamp deneyimi yaşadığını belirtirken, “Çocukken izcilik kulübüne katılmıştım ama böyle bir kamp yapma şansım olmamıştı. Böyle bir fırsatı görünce de değerlendirmek istedim. Güzel bir deneyim olacağını düşünüyorum. Mutluyuz, proje ekibindeki hocalarımıza teşekkür ediyoruz.” dedi.
23 Ekim’de sona erecek projeye katılan kursiyerlere sertifika verilecek.
Kaynak: TRT Haber