İstanbul
EĞİTİM sektöründe son yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Mustafa Aydın, “Bugün yaşananlara bakarak suçlu arayacaksak, franchising sistemine değil, eğitimden kazandıklarını çok farklı alanlarda değerlendiren ve bu yatırımları yüzünden zor durumda kalan yatırımcılara bakmak lazım” dedi.
Son günlerde bazı özel okulların kapılarına kilit vurması yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan BİL Kolejleri Kurucu Başkanı olan ve aynı zamanda UFRAD Franchising Derneği’nin genel başkanlığını yürüten Doç. Dr. Mustafa Aydın, sorunun temelinde okul sahiplerinin kazançlarını eğitim yerine farklı iş kollarında değerlendirmelerinden kaynaklandığını belirtti. Aydın, “Bugün yaşananlara bakarak suçlu arayacaksak eğer, franchising sistemine değil de, eğitimden kazandıklarını, çok farklı alanlarda değerlendiren ve bu yatırımları yüzünden zor durumda kalan yatırımcılara bakmak lazım” dedi.
“BÜTÜN SEKTÖRÜ SUÇLAMAK HAKSIZLIK”
Özel okulların eğitim sektöründeki payının yüzde 20’lere dayandığını hatırlatan Doç. Dr. Aydın, “Türkiye’de binlerce özel okul var. Bunun içinde sorunlu olan kurumlar bir elin parmaklarını geçmez. Dolayısıyla birkaç kurum sorun yaşadı, yanlış yaptı diye bütün bir camiayı ve sistemi suçlamak özel okul sektörüne büyük bir haksızlık olur. Zira bu tip sorunlar salt özel okul sektöründe değil, bütün sektörlerde yaşanabilir. Kurumlar üzerlerine düşen vazifeleri layıkıyla yerine getirilse zaten böyle sorunlar yaşanmaz” diye konuştu.
“ARTIK ÇOK GENİŞ ARAŞTIRMALAR YAPIYORUZ”
Franchising sistemini eğitim sektöründe uygulayan Türkiye’deki ilk isim olduğunun ve 44 yıldır eğitimcilik kimliğine sahip bulunduğunun altını çizen Doç. Dr. Aydın konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de 300 milyar liralık büyüklüğe ulaşan franchise sistemi içerisinde eğitim sektörü hatırı sayılı bir yer tutuyor. Eğitim sektöründe franchise veren bir kurum, küçük bir okul sahibine eğitim sektöründeki büyük markalarla rekabet etmesine ve büyük bir zincirin bir halkası olmasını sağlıyor. Şimdi bizler franchise isteyen yatırımcının geçmişine bakıyoruz. Eğitimci midir, finansal durumu nedir, neden bu alanda yatırım yapmak istiyor, amacı nedir? Hepsini çok geniş kapsamlı olarak araştırıyoruz. Eğer kriterlerimize uyuyorsa markamızı temsil etmesine izin veriyoruz. Franchise alan yatırımcı öncelikle okulunun fiziki ve teknolojik altyapısını tamamlamış olması gerekiyor. Sonrasında bizler ona teknik bilgileri sunuyoruz. Ve onlar da müfredatı hazır, eğitim kadrosunu tamamlamış bir şekilde kapılarını eğitim ve öğretime açmış oluyor. Biz bugüne kadar eğitimde belli kriterlerin olmasının ve bu kriterlerin de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından denetlenmesi gerektiğinin altını çizdik. MEB tarafından gerçekleştirilecek teftiş ve standartlaştırma çalışmaları özel eğitim kurumlarının kalitesini yükseltecektir. Standartlaştırma çalışmaları özel eğitim kurumlarıyla birlikte yürütülürse daha iyi sonuçlar alınacağına inanıyorum. Özel okul açılabilmesi için fiziksel şartların ötesinde, kurumun yetkinliği, geçmişi ve yatırım sermayesinin irdelenmesi eğitim sistemine büyük artılar katacaktır. Dolayısıyla bazı kuruluşların yaptığı hatalar, toptan bir sisteme yüklenmemeli.”
“KAYNAKLARIN ORTAK YÖNETİMİ BAŞARI GETİRİYOR”
Franchise veren tarafın sağladığı eğitim ve finans desteğinin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Aydın, “Bu destek sayesinde, franchise alan kurum öğrenme sürecini daha kısa sürede atlatıyor ve bu da başarı şansını önemli ölçüde arttırıyor. Franchise alan kişi, franchise verenin yönetim ve idare alanındaki deneyiminden yararlanıyor ve ayrıca sorunlar karşısında destek imkanı buluyor. Bu destek, yönetsel ve idari hizmetler, bilgi ve pazarlama desteğini içeriyor. Bir franchise sahibi, bir ana kurumun görünür desteğine sahiptir ve bu aynı zamanda pazarlama, reklam ve tanıtım alanlarından da yararlanmasını sağlar” diye konuştu.
“ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA STANDARTLAŞMA KALİTEYİ ARTIRIR”
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıkladığı özel eğitim kurumlarına getirilecek standartlaşma çalışmalarına da değinen Doç. Dr. Aydın, “MEB tarafından gerçekleştirilecek teftiş ve standartlaştırma çalışmaları özel eğitim kurumlarının kalitesini yükseltecektir. Standartlaştırma çalışmaları özel eğitim kurumlarıyla birlikte yürütülürse daha iyi sonuçlar alınacağına inanıyorum. Özel okul açılabilmesi için fiziksel şartların ötesinde, kurumun yetkinliği, geçmişi ve yatırım sermayesinin irdelenmesi eğitim sistemine büyük artılar katacaktır” dedi.
“İNGİLTERE BU İŞİ SİSTEMATİK BİR ŞEKİLDE YÜRÜTÜYOR”
Eğitimde franchise sistemini başarıyla uygulayan İngiltere’nin, çok çarpıcı sonuçlara ulaştığına dikkat çeken Doç. Dr. Aydın, konuşmasını şöyle noktaladı:
“İngiltere hükümeti geçtiğimiz yıl, eğitim sektörünün küresel pazar açısından sağlık sektöründen sonra ikinci sırada olduğunu açıkladı. Bu büyüklüğün arkasında İngiltere’nin eğitim hizmeti ihracatını tüm düzeylerde küresel pazara açmasının da payı var. Üstelik İngiltere bu işi son derece sistematik götürüyor. Nasıl bir sistem yürütüyorlar peki? Yanıt hiç de düşünüldüğü gibi değil. Sadece kendi fonlarını kullanarak denizaşırı kampüsler kurmakla. Ayrıca, birçoğu franchising yapıyor veya eğitim acenteleriyle çalışma, fikri mülkiyet koruması, akreditasyonlar ve markalaşma gibi çeşitli lisanslama stratejileri kullanıyor.”
Kaynak: DHA