Skolyoz hamilelikte artıyor

İstanbul

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Aydoğan, halk arasında omurga eğriliği olarak bilinen ve genellikle çocuklarda görülen skolyozun hamilelik döneminde daha çok artığını söyledi.


Skolyozun önden arkaya doğru bakıldığında asimetrik durum ile eğriliğin aile ve kişi tarafından fark edilebildiğini belirten Emsey Hospital ileri Omurga Cerrahi Ünitesi Başkanı Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Aydoğan, skolyozun oluşma sebeplerinin farklı nedenlere dayandığının altını çizdi. Prof. Dr. Aydoğan, “Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda hamilelik sürecinde bu eğrilik yılda 2 dereceye kadar çıkabiliyor. Bu durumda 13 yaşında 40 derece eğikliğe sahip bir çocuk 50 yaşına geldiğinde 90 derece skolyoza sahip bir kişi oluyor” dedi.

Prof. Dr. Aydoğan, “Anne karnından itibaren, kas hastalığı veya sinirsel hastalıklar gibi faktörler tüm skolyoz vakalarının yüzde 15’ni kapsamaktadır. Skolyozun yüzde 85’nin ise sebebi bilinmemektedir. Başlama yaşları göz önünde tutulduğunda 10 yaşından önce başlayana ‘erken’, 10 yaşından sonra başlayanlara ise ‘geç’ skolyoz adını veriyoruz. En sık görülen şekli ergenlik döneminde görülen sebebi bilinmeyen skolyozdur. Kız çocukları için 9-11 yaş, erkek çocukları içinse 12-14 yaş arasında görülmektedir” diye konuştu.

Genellikle eğrilik hastaya sırtından bakıldığında fark edilebildiği gibi özellikle bel bölgesine yerleşen eğrilikler daha dikkatli muayene gerektirmekte diyen Prof. Dr. Aydoğan, “Ebeveynler çocuklarında gördükleri omuz asimetrisi kürek kemiklerinin çıkık olması, kalçanın bir tarafının yüksekte durması veya daha belirgin olması. Her iki tarafta kollar ve gövde arası mesafenin eşit olmaması. Çocukların kalçalarından 10 derece öne eğildiklerinde kaburganın bir tarafa daha yüksek ve çıkıntılı durduğunu gördüklerinde skolyoz olabileceğini akıllarına getirmeli ve bir hekime başvurmalıdır” ifadelerini kullandı.

FİZİKSEL MUAYENE ÖNEMLİ

Skolyoz teşhisinde öncelikle hastanın fizik muayenesinin yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Aydoğan, “Hastanın muayene bulguları değerlendirildikten sonra, hastaya ayakta önden ve yandan röntgen çekilir. Radyolojik değerlendirme sırasında hastalar mümkün olduğunca dik durmalı, dizleri düz, ayakları bitişik olmasına dikkat edilir. Eğer hastanın bacak uzunluk farkı varsa kısa tarafta ayağın altına uygun bir yükseklik konulabilir. Ayakta duramayan hastalarda, desteksiz oturma pozisyonunda grafi çekilebilir. Omurganın yana eğilme grafileri yalnızca ameliyat öncesi esnekliğinin değerlendirilmesi için çekilir. Bu radyografiler aynı zamanda kaynama seviyelerinin belirlenmesine de yardımcı olur” diye konuştu.

AKCİĞER FONKSİYONLARINDA BOZULMAYA SEBEBİYET VEREBİLİYOR

Skolyozun tedavi edilmediği takdirde ve 70 derece eğriliğin üzerindeyse iler ki yaşlarda  akciğer ve kalp fonksiyonlarının etkilenmesine, efor kapasitesinin düşmesine sebebiyet verebildiğini söyleyen Prof. Dr. Mehmet Aydoğan, “Sırt bölgesi skolyoz eğriliklerinde 40 derecenin üzerinde tedavi edilmediği takdirde yılda 1 derece, bel bölgesi eğriliklerde o bölgede hareket daha yoğun yaşandığı için 35 derecelik eğrilikler yılda yarım veya 1 derece ilerleyebiliyor. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda hamilelik sürecinde bu eğrilik yılda 2 dereceye kadar çıkabiliyor. Bu durumda 13 yaşında 40 derece eğikliğe sahip bir çocuk 50 yaşına geldiğinde 90 derece skolyoza sahip bir kişi oluyor” dedi.

EĞRİLİK DERECESİ TEDAVİ İÇİN ÖNEMLİ

20 derece skolyozu olan bir hastaya cerrahi müdahale yapılmadan gözlem altında tutulduğunu belirten Prof. Dr. Aydoğan, “20-45 derece eğikliğe sahip hastalar kişiye özel hazırlanmış korse tedavisine alınarak süreci takip ediliyor. 45 derecenin üzerinde eğikliğe sahip hastalarda cerrahi yöntem gündeme gelmektedir” diye konuştu.

FÜZYON CERRAHİSİ KİREÇLENMEYE SEBEBİYET VERİYOR

Skolyoz tedavilerinde ilk uygulanan yöntemlerin başında füzyon cerrahisinin yer aldığını aktaran Prof. Dr. Aydoğan, “Omurganın eğriliğine katılan omurları cerrahi manevra ile düzletip, tüm omurları birbirine kaynatma yöntemine denilen füzyon cerrahisi ile kişi profesyonel olmamakla birlikte spor yapabilmekte ve ilerleyen yaşlarda skolyozun tekrar etme gibi bir durumu yaşanmamaktadır. Füzyonlu cerrahide eğriliği oluşturan omurgaların üzeri tamamen açılıyor, kaslar omurların üzerinden sıyrılıyor omurganın pedükül denilen kısımlarından vidalar yerleştiriliyor ve bu vidalar üzerine konulan çubuklar sayesinde yana olan eğrilik düz hale getiriliyor. Ancak bel bölgesine yapılan füzyon cerrahisi 20-25 yıl sonrasında bölgenin hareketli olması sebebiyle erken kireçlenmeye sebebiyet verebilmekte ve ek ameliyat gereksinimi oluşabilmektedir” ifadelerini kullandı.

İPLİ SKOLYOZ İLE HAREKET ÖZGÜRLÜĞÜ KAZANILIYOR

Türkiye’de birkaç yıldır uygulanan iple gerdirme yöntemiyle omurga sabitlenmeye gerek kalmadan eğriliğin düzeltildiğini dile getiren Prof. Dr. Aydoğan, “Hatta hasta büyüdükçe tedrici olarak düzelmesini sağlamaktadır. Kısacası füzyonlu yöntemin dezavantajı olan hareketin ortadan kaldırılması ve büyümenin durdurulması gibi dezavantajları gerdirme yöntemiyle tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Bu yöntem ile çocuklarda büyüme boy uzaması gibi durumlar engellenmemiş olmaktadır. Füzyon cerrahisinde yaşanılan kısıtlamalar, ipli skolyoz yöntemiyle tamamen ortadan kalkmış oluyor. Torokoskopik yöntemle koltuk altından açılan üç küçük deliklerden omurgaya vidalar yerleştirildikten sonra bir iple omurganın ön tarafı gerdirilerek düzelme elde ediliyor. Bu sayede daha az kanamalı daha az cerrahi insizyon ve daha az ağrı ile kişi büyüdükçe eğrilik düzelmesi sağlanıyor” dedi.

İPLİ SKOLYOZ İÇİN UYGUN HASTALAR

Omurga esnekliğini kaybetmiş hastalarda füzyonlu cerrahinin uygun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aydoğan, esnekliği olan ve büyümekte olan çocukların ipli skolyoz ameliyatına uygun olduğunu ve 8 yaşından küçük çocukların omurga gövdesinin küçük olması bunun yanında büyüme potansiyellerinin çok fazla olması nedeniyle henüz uygun olmadıklarının altını çizerek bu hastalarda korse ile takip yada hızlı ilerleyen bir skolyoz varsa büyümeye yardımcı yöntemlerle cerrahi yapılması gerektiğini belirtti.

Kaynak: DHA