5 yılda 24 bin yeni fikir üretildi

İstanbul

TÜRKİYE’DE teknoloji alanında 5 yılda 24 bine yakın patent başvurusu yapıldı. Başvuruların yüzde 62’sini yabancı firmalar, yüzde 38’ini ise yerli firmalar oluşturdu. “Türkiye bu girişimleri yaklaşık son 20-30 yıldır TÜBİTAK ve çeşitli kamu kuruluşları aracılığıyla finanse ediyor ve bunu bir kamu politikası olarak benimsedi” diyen Prof. Dr. Nail Öztaş, “Çünkü AR-GE’ye para ayırmadan patent üretebilmeniz, telif hakkı olan ürünler üretebilmeniz mümkün değil” ifadelerini kullandı.


Yeni buluşların veya faydalı modellerin patentlerinin alınıyor olması, firmaların güçlü bir şekilde rekabet edebilmesini sağlıyor. Alınan patentler ile projelerin izinsiz olarak üretilmesi, kullanılması veya satılması engelleniyor. Destek Patent’in 2014-2018 yıllarını kapsayan veri analizi, Türkiye’de son 5 yılda teknoloji alanına yönelik yerli, yabancı toplam 23 bin 686 adet patent başvurusu yapıldığını gösterdi. Elektriksel İletişim Tekniği ana başlığı altında toplanan hizmet sınıfları, resimsel iletişim, kablosuz haberleşme ağları, sayısal bilgi iletimi, işlemler – yöntemler ve hat konektörlerinden oluştu.

Yapılan analize göre, son 5 yılda Türkiye’deki patent başvurularının yüzde 62’sini yabancı firmalar, yüzde 38’ini ise yerli firmalar oluşturdu. Yerli ve yabancı firmalar tarafından yapılan toplam patent başvuru sayısı ise 30 bin seviyesine yaklaştı.

Patent konusunda öğrencilerini destekleyen üniversitelerden biri olan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nail Öztaş, lisansüstü seviyelerde eğitim gören öğrencilerin, yapılan çalışmalar ile patent almaya daha çok yöneldiğini ifade etti. Öztaş, “Toplam araştırma sayısından, kullanıcıya ulaşan son ürüne kadar gittikçe bir eleme süreci var. Türkiye bu girişimleri yaklaşık son 20-30 yıldır TÜBİTAK ve çeşitli kamu kuruluşları aracılığıyla finanse ediyor ve bunu bir kamu politikası olarak benimsedi. Çünkü AR-GE’ye para ayırmadan patent üretebilmeniz, telif hakkı olan ürünler üretebilmeniz mümkün değil” dedi.

“PATENT DEMEK EKONOMİNİN BÜYÜMESİ DEMEK”

Patent başvurusunda yaşanan artışı değerlendiren Prof. Dr. Nail Öztaş, “Bu çok sevindirici ve daha fazlasını beklediğimiz bir haber. Patent, ürettiğiniz yeni bir şeyin bilgisinin, kullanımının, teknolojisinin kanunen güvence altına alınması demek. Dolayısıyla patent sayısı da bir ülkenin ürettiği bilgi veya teknolojinin ne kadarının korunabildiğini göstermesi açısından çok önemli bir gösterge. Marka değeri, katma değeri veya teknoloji değeri yüksek olan ne kadar fazla ürün üretebilirseniz ekonominizin büyümesi, zenginleşmeniz ve güçlü bir ülke haline gelebilmeniz o kadar mümkün hale geliyor. Patent sayıları da bu açıdan bizim için çok önemli ve artmaya da devam etmesi lazım” diye konuştu.

ÇALIŞMALARI SONUNA KADAR TAKİP EDİYORLAR

Lisansüstü seviyelerde okuyan öğrencilerin çalışmaları ile patent almaya daha çok yöneldiğini belirten Prof. Dr. Öztaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“‘Yeni YÖK’ün üniversitelerden beklediği şeylerden biri AR-GE yönetimi. Bunu tamamlayan çok önemli bir unsur olan topluma hizmeti de yönetmemizi istiyor. Yani bu okulların tesadüfi bir şekilde yönetilmesini istemiyorlar artık. ‘Her şeyden önce bir hedefiniz olacak’ deniyor. Dolayısıyla lisansüstü seviyelerdeki öğrencilerin tezleri, laboratuvar çalışmaları veya uygulamaları yoluyla yeni patentler, isim hakları veya sanatsal çalışmaları ortaya çıkıyor. Hem lisans hem lisansüstü seviyede hem de akademik personelin çalışmalarının yönetilmesi gerekiyor. Pek çok üniversitede olduğu gibi bizde de bilimsel araştırma projeleri uygulama merkezi, diğer araştırma ve uygulama merkezi, teknoloji transfer ofisi var. Ve bunların var olan öz kaynaklarıyla öğrencilerimize de araştırma kadrolarımıza da eğitim veriyoruz, yönlendirme yapıyoruz, maddi destek veriyoruz ve çalışmaları izliyoruz.”

“ÖĞRENCİLERİN İLGİ ALANLAR ÇOK FARKLILAŞTI”

Öğrencilerin ilgi alanlarının eski zamanlara göre çok farklılaştığını kaydeden Prof. Dr. Öztaş, “İnanılmaz fikirlerle gelen öğrencilerle karşılaşıyoruz ve çok keyif alıyoruz. ‘Geçirgen çimentoyla insanlığa belirli bir mesaj veren heykel yapmak istiyorum’ diyen öğrenci de geldi, İstanbul Kart’larda artan iade paralarının çeşitli hayır kurumlarına gönderilebilmesini mümkün kılan bir sistem üzerinde çalışan öğrenci de. Gastronomi bölümünde zaten 56 farklı ülkeden öğrenci olduğu için yeni karışımlar ve tatlar yapıyorlar, onlar da geliyorlar. Şimdi bazı öğrencilerimiz İstanbul Fest’e katılacaklar roket, uçan araba yapıyorlar” dedi.

“BU GİRİŞİMLERİN DESTEKLENMESİ KAMU POLİTİKASI HALİNE GELDİ”

“İlk önce yaptığınız araştırmanın, çalışmanın sayısının artması lazım” diyen Prof. Dr. Öztaş, “İkinci adımda ise bu araştırmalardan ne kadar sonuç elde edilebildiğine bakmak lazım. Bu çıktıların patent almaya ne kadar uygun olduğu, başka bir şeyin taklidi olup olmadığı bir sonraki aşama. Ve bu ürünlerin örneğin bir aileye kullanılabilir olarak erişip erişmediği de önem taşıyor. Bu sürecin sonunda çok doğal olarak daralan rakamlarla karşılaşıyoruz. Toplam araştırma sayısından, kullanıcıya ulaşan son ürüne kadar gittikçe bir eleme süreci var. Türkiye bu girişimleri yaklaşık son 20-30 yıldır TÜBİTAK ve çeşitli kamu kuruluşları aracılığıyla finanse ediyor ve bunu bir kamu politikası olarak benimsedi. Çünkü AR-GE’ye para ayırmadan patent üretebilmeniz, telif hakkı olan ürünler üretebilmeniz mümkün değil” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE BÜYÜK BİR ÜRETİM MEKANI”

Yapılan başvuruların yüzde 62 yabancı firmalara ait oluşunu da değerlendiren Prof. Dr. Öztaş, konuşmasını şöyle noktaladı:

“Türkiye bir cazibe merkezi, büyük bir pazar. Geliyorlar, yatırım yapıyorlar ve nitelikli insan gücünü kullanıyorlar. Dolayısıyla burada üretilen yeni çıktıların patentlenmesi söz konusu. Burası büyük bir üretim mekanı olduğu için bu üretim alanında piyasaya girecek ürünlerin Türkiye’de de patentlenmesi onlar için önem taşıyor. Ayrıca Türkiye’nin patentlere sağladığı cömert destekleri de düşününce insanları buraya çekmiş oluyorsunuz.”

Kaynak: DHA