İstanbul
Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ORDAM) Müdürü Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Türkiye’nin batı ile doğu arasında köprü görevi gördüğünü belirterek, “Türkiye uluslararası ilişkiler disiplinine aday bir ülke. Bunun için biz Türkiye olarak kendi teorilerimizi ve fikirlerimizi geliştirmek zorundayız” dedi.
Küresel Çalışmalar Platformu ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ORDAM) ortaklığında düzenlenen “Küresel Uluslararası İlişkiler ve Türkiye Çalıştayı”, uluslararası ilişkiler alanının önde gelen isimlerinden Barry Buzan ve Amitav Acharya’nın yanı sıra Türkiye’den önemli akademisyenleri buluşturdu. FSMVÜ Üsküdar Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen programda hem uluslararası ilişkiler disiplininin kuruluşunun 100’üncü yılında geldiği nokta hem de Türkiye akademisinin uluslararası ilişkiler disiplinindeki birikimi, disipline yönelik kuramsal ve metodolojik çalışmaları değerlendirildi.
ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİ İÇİN YENİ ARAYIŞLAR VAR
Program sonrası değerlendirmede bulunan FSMVÜ Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ORDAM) Müdürü Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, “Batı dışı uluslararası ilişkiler disiplininin mümkün olup olamadığını tartışıyoruz. Uluslararası ilişkiler disiplininin 100’üncü yılındayız. Uluslararası ilişkiler disiplini modern dünyanın yeniden kurulmaya başladığı süreç içerisinde ortaya çıktı. 1919 ve 1920’li yıllarda dünya birinci dünya savaşından çıkmıştı ve kendisini yeniden organize ediyordu. Bunu organize ederken büyük ölçüde Avrupa merkezli bir organizasyon oldu. Uluslararası ilişkiler büyük ölçüde Avrupa uyumu çerçevesinde geliştirildi. Soğuk savaş ve ikinci dünya savaşından sonra ise uluslararası ilişkiler disiplinine Amerikalılar hakim oldu. Amerikalıların bir disiplin ve teoriden ziyade tamamen dünyayı dizayn etmek için kullandıkları bir araç oldu. Hem dünya hem de Türkiye’de yeni çalışmalar alternatif arayışlar ortaya konmaktadır” dedi.
TÜRKİYE DÜNYA İÇİN ÖNEMLİ BİR KONUMDA
Çin, Hindistan ve Rusya merkezli yeni arayışların dünyanın yeni problemlerine çözüm olup olmayacağı konusunda tartışmaların devam ettiğini belirten Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, “Türkiye hem Avrupa uyumu içerisinde kendisini geliştirmeye hem de batı ile doğu arasında köprü olmaya çalışıyor. Bugüne kadar ulaştığı noktalara baktığımızda aslında uluslararası ilişkiler disiplinine aday bir ülke olarak görülmektedir. Bunun için biz Türkiye olarak kendi teorilerimizi ve fikirlerimizi geliştirmek zorundayız. Uluslararası ilişkilerin oluşmasında Türkiye gibi bir coğrafya var. Dünya bu coğrafyadan doğacak fikirleri de dikkate almak durumunda. Türkiye dikkate alınmazsa eğer önümüzdeki 100 yılın sorunları yeniden başlar. Yeni sürecin oluşumu batı dışı anlatımlarda dünyada barışın egemen olduğu bir yapıdan oluşur. Dünyada uluslararası ilişkiler üzerine egemen tüm unsurlar Türkiye’yi dikkate almadan karar alamamaktadır. Biz bunu aktif bir hale dönüştürmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Barry Buzan ve Amitav Acharya’nın konuşmacı olduğu ‘Küresel Uluslararası İlişkilerin Gelişimi: 100. Yılında Uluslararası İlişkilerin Kökenleri ve Evrimi’ konferansı ile başlayan program; İlter Turan, Mustafa Aydın, Faruk Yalvaç, Muhittin Ataman ve Bahar Rumelili gibi alanında uzman akademisyenlerinin yer aldığı ‘Küresel Uluslararası İlişkiler ve Türkiye Çalıştayı’ ile devam etti.
Kaynak: DHA