Türkiye’de 4 aileden sadece 1’i kadavradan organ bağışlıyor

İstanbul

Beyin ölümünün ‘tıbben ölüm hali’ olduğunu belirten Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, Türkiye’de ailelerin bu durumu kabul etmediğini ve hastanın organlarının alınmasını onaylamadığını belirtti. Bu nedenle kadavradan nakil oranlarının düşük olduğuna dikkat çeken Yıldız, “Ailelerin organ naklini kabul etme oranı yurt dışında yüzde 70 iken Türkiye’de ise yüzde 25’lerde. Beyin ölümü tanısı konmuş kişilerin yakınlarının organ nakline izin vermeleri sağlanmalı” dedi.


 

3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası öncesi Memorial Hizmet Hastanesi’nde düzenlenen ‘Organ Bağışı Yap Hayata Can Kat’ adlı panel, Türkiye’nin önde gelen nefrologları, bilim insanları ve organ bağışı ile hayata tutunan kişileri bir araya getirdi. Türk Böbrek Vakfı desteğiyle düzenlenen panelde organ nakli dini ve tıbbi olmak üzere tüm yönleriyle ele alındı. Türkiye’de kadavradan nakil oranlarının düşük olduğuna dikkat çeken Memorial Şişli Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Alaattin Yıldız, nakledilen 5 böbreğin sadece 1’inin kadavradan olduğunu belirtti.

“KADAVRADAN NAKİL ORANLARI HALA DÜŞÜK”

Böbrek yetmezliğinin başlıca iki nedeninin diyabet ve hipertansiyon olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Alaattin Yıldız, “Türkiye’de 70 bine yakın diyaliz hastası var. 15 bin hasta ise böbrek nakliyle hayatını devam ettiriyor. Türkiye’de son 10-15 yıl içerisinde nakil sayısında yüzde 400 artış var. Bu artışın büyük bir kısmı canlı nakillerde. Bizdeki nakillerin yüzde 80’i canlıdan yapılıyor. Nakledilen 5 böbreğin sadece 1’i kadavradan. Yurt dışında ise yüzde 60’ı kadavradan yapılıyor. En önemli problemimiz kadavradan nakil sayısındaki düşüklük” diye konuştu.

“BEYİN ÖLÜMÜ ORGAN BAĞIŞI İÇİN YETERLİ”

Türkiye’deki beyin ölümü algısının yanlış olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yıldız, şöyle devam etti:

“Beyin ölümü hastanın tıbben ölüm hali. Ancak beyin ölümü tanısı koyduğumuz kişinin ailesi organ naklini kabul etmiyor. Türkiye’de bu oran 4’te 1, yani yüzde 25. Yurt dışında ise bu yüzde 60 ila 70’lerde. Senede 3 bin 500-4 bin civarında nakil yapılıyor. Bunun sadece 500’ü kadavradan. Bunu bin 500 ila 2 binlere çıkarabiliriz. O nedenle en önemlisi beyin ölümü tanısı konmuş kişilerin yakınlarının organ nakline izin vermelerini sağlamak. Burada toplumun bilinçlendirilmesi önemli.”

“ŞEKERDE 50, TUZDA GÜNLÜK 6 GRAM YETERLİ”

Türk Böbrek Vakfı Genel Başkanı Timur Erk ise böbrek yetmezliğinin önüne geçmek adına vakıf olarak yaptıkları çalışmaları şu sözlerle anlattı:

“Böbrek Vakfı son 10 senesini böbrek sağlığının bozulmasını tetikleyen tuz, şeker ve trans yağ tüketiminin azaltılmasına adadı. Günlük tuz tüketiminin 18 gramdan 10 grama düşürülmesinde sivil toplum kuruluşu olarak büyük çabalar gösterdik. Tuzda sağlanan başarıyı ne yazık ki şekerde yapamıyoruz. En büyük beklentimiz 1 Ocak 2020 itibariyle yürürlüğe girecek olan trafik ışıkları modeli. Yani aşırı tuzlu, şekerli ve trans yağlı gıdalara bir kırmızı nokta gelecek. Tüketilebileceklere yeşil, az tehlikeli olanlara turuncu renk gelecek. Beklentimiz bunun yürürlüğe girmesi. Bunlar hayata geçirilirse organ yetmezliğini engellemek adına adım atılmış olacak. Günlük 150 gram olan şeker tüketimini 100 gramlara çekmek lazım. Şekerde 50 gram, tuzda 6 gram yeterli. Tuz biraz daha kolay hallediliyor. Ancak şeker çok büyük sıkıntı özellikle nişasta bazlı şekerle üretilmiş paketli gıdalara mutlaka kısıtlama gelmeli.”

KARDEŞİNİN BÖBREĞİYLE HAYATA TUTUNDU

30 yıl boyunca diyabet hastalığı ile mücadele ettiğini belirten Nurten Acar (56) ise kardeşi Ayten Tabak’tan alınan böbrekle hayata tutunduğunu anlattı. 6 aylık diyaliz sürecinin ardından nakil olduğunu ifade eden Nurten Acar, “Doktorlar zamanla böbreklerimin bittiğini söyledi. Diyalizden sonra ise kadavra çıkmayınca kardeşim devreye girdi böbreği uyum sağladığından nakil gerçekleşti. Şükürler olsun nakil oldum ve şimdi çok mutluyum. Zor bir süreç geçirdim. Çok sıkıntılar çektim diyebilirim. Kardeşimin sorun yaşayacağını düşündüğümden böbreğini verme dedim. İlk etapta istemedim. Ancak şu an onun böbreğiyle yaşıyorum. Bu çok güzel bir duygu. İçimden ona hep sarılmak öpmek geliyor” dedi.

Hiç tereddüt etmeden ablasına böbreğini verdiğini anlatan Ayten Tabak ise “Böbreklerinin iflas ettiğini duyduğumda çok üzüldüm. Diyalize girdiği zamanlar çok zor geçiyordu. Susuzluk çekiyor ve rahat yemek yiyemiyordu. Karar verdim ve böbreğimi isteyerek bağışladım” dedi.

“DİYABET KONTROL ALTINA ALINIRSA BÖBREKLERİ ETKİLEMEZ”

Memorial Hizmet Hastanesi Böbrek Nakli Merkezi Sorumlusu Op. Dr. Mert Altınel de diyabet hastalarının bazı uyarıları dikkate alması gerektiğini anlatarak şöyle devam etti:

“Son dönem böbrek yetmezliğinin yüzde 70 ila 80’ini yüksek tansiyon ve şekere bağlı böbrek kayıpları oluşturuyor. Şeker eğer iyi tedavi edilirse kontrol altına alınırsa iyi düzenlenirse çoğu zaman böbrek yetmezliğine gitmeyebilir. Biz daha çok iyi tedavi edilmemiş ya da tedavisi başarılı olamamış şeker hastalıklarının böbrekler üzerindeki etkileri ile karşılaşıyoruz. O nedenle de herkese önerim belirli aralıklarla kan şekeri ölçümlerini yaptırmaları. Şeker hastaları için ise kontörlerine düzenli gitmeleri, normal kiloda kalmaları, önerilen diyete uymaları, ilaçlarını düzenli kullanmaları. İyi tedavi edilmiş diyabet hastalığıyla tüm komplikasyonlar önlenebilir.”

Kaynak: DHA