Eski Aşk Yeni Aşk

Eskiden…
Bir kızdan mı hoşlandınız?
Günlerce onu takip eder, sizi fark etmesini bekler, mektup yazar veya fırsatını bulursanız eline bir not sıkıştırırdınız.
Mektup da yazsanız, eline de sıkıştırsanız kağıtta şu cümleler olurdu;
‘Size konuşma teklifinde bulunabilir miyim?’

Kağıdı eline sıkıştıramadıysanız yazdığınız mektup, ‘Kıza ulaştı mı ulaşmadı mı?’, ulaştıysa ‘Cevap verecek mi yoksa vermeyecek mi?’ sorusu zihninizde karıncalanmalara neden olurdu.
Kızın da sizde gönlü varsa bir mektup alırdınız.
O mektupta ise sadece şu cümleler yazardı; ‘Hangi mevzuda konuşmak istiyorsunuz?’

Aylar süren mektuplaşmalardan sonra bir gün ıssız bir yerde buluşur ‘Sizli – bizli konuşurdunuz.
Arada sırada gerçekleşebilen buluşmalarda konuşmalar ‘Senli – benli’ye dönüşür sonra da şansınız varsa limonataların içildiği kalabalık çay partilerinde dans ederdiniz.
Bütün bunların sonucunda hâlâ aile ve çevre baskısına maruz kalmadıysanız kızı istemeye giderdiniz.

Günümüzde…
Bir kızdan mı hoşlandınız?
Sosyal medya hesabını takibe alırsınız.
Takip isteğinizi kabul ederse mesaj atarsınız.
O mesajda şöyle yazar; ‘Senden çok hoşlandım. Bir akşam yemeğe çıkalım mı?’
‘Olabilir, çıkalım’ cevabı gelirse bir akşam yemeğe çıkarsınız.
Yemeğin sonunda önce eller, ardından da dudaklar birleşir.

Eski zamanların aşkları mı yoksa günümüzün aşkları mı daha kıymetli?
Cevabı kişiye göre değişir.
Kimimiz, ‘Offf, o ne? O kadar zahmete ne gerek var? Birbirlerinden hoşlanmışlar işte. O kadar zahmetin içinde aşk mı yaşanır?’ deriz.
Kimimiz ise ‘Ne kadar romantik. Nerede o eski aşklar?’…

Eski zamanlarda yaşanan ilişkilerle günümüzde yaşanan ilişkileri gerçek bir olaydan hikâyeleştirerek gözler önüne seren bir film.
Zaman zaman güldürücü, zaman zaman ağlatıcı.
Sorgulatıcı, iç yakıcı, umut verici, ferahlatıcı.
Etkileyici, çarpıcı.
Müziği ve şarkıları da bütün bunların cabası.
‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’…
Filmin yönetmenleri Ömer Faruk Sorak ile İpek Sorak.
Nesrin Cavadzade, Yiğit Kirazcı, Elif Doğan ve Aytaç Şaşmaz başrollerde.
Zuhal Olcay, Uğur Polat, Levent Can, Erkan Can, Türkü Turan, Hülya Gülşen ve Eli Mango karakter oyuncusu…

İpek Sorak, gerçek hayatta Gülçin Sinar Kiropoulos ile Niko Kiropoulos’un yaşadıklarını hikâyeleştirdi. 
Nuran Evren Şit tarafından da senaryolaştırıldı.
2011 yapımı ‘Aşk Tesadüfleri Sever’in devamı değil.
Her iki filmin ortak özelliği aşkın tesadüfleri sevmesi üzerine olsa da ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’, beyazperdeye farklı bir hikâyeyi farklı oyuncularla taşıdı.

Ömer Faruk Sorak ile İpek Sorak çiftinin kamera arkasında, oyuncularının ise kamera önünde kanaviçe işleme titizliğiyle ortaya çıkardıkları ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’nin en belirgin özellikleri şunlar;
* Karakterler olabilecek en üst seviyede gerçekçi. Ömer Faruk Sorak’ın ‘Gerçekçilik’ üzerine olan titizliğinin ürünü.
* Nesrin Cavadzade, Yiğit Kirazcı’yı zaten tanıyor, ne ölçüde iyi oyuncu olduklarını zaten biliyoruz. Bu filmle dikkatleri üzerine çekecek olan Elif Doğan ile Aytaç Şaşmaz’ın performansı “Genç Sema’ile Genç Niko’yu başka oyuncular canlandırsaymış olmazmış” dedirtecek kadar etkileyici.
* ‘Bir Rüya Gördüm’, ‘Sen Benim Şarkılarımsın’ ve ‘Fark Etmeden’, ‘Keşfedilmemiş Günahlar’, ‘Takıntı’, ‘Kiss Me Quick’, ‘Elbet Bir Gün’, ‘Benimle Kayboldun’, ‘Zaman Olur’, ‘Acılara Tutunmak’, ‘Sensiz Saadet Neymiş’… Filmde kullanılan şarkıların hikâyeye ettiği hizmet.
* 1960’lı yıllardaki toplumsal yaşam, insanların duygu ve düşüncelerinin en gerçekçi şekilde aktarılması izleyiciyi zaman makinesiyle geçmişe gitmiş olma duygusunu veriyor. Elbette dekor tasarım da bu duygunun oluşmasına hizmet eden en önemli etkenlerden biri.

Ömer Faruk Sorak, İpek Sorak ve Elif Doğan, Habertürk HT Stüdyo‘da Mehmet Çalışkan’ın konuğu oldu.

2011’de ‘Aşk Tesadüfleri Sever’i 31 Ocak’ta ise ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’yi gösterime çıkardınız. Proje nasıl şekillendi?
ÖMER FARUK SORAK:
İpek ile yeni evlendiğimiz günlerde annelerimiz sohbet ederken bizi aynı doktorun doğurttuğunu öğrendik. Oldukça şaşırmıştık. İpek, bu durumdan 20 sayfalık bir hikâye yazmıştı. O hikâyeyi okuyunca ‘Mükemmel, bunun üzerinden yürüyelim’ dedim. Bütün senaryo öyle başladı. Herkes hikâye dinler birisi şaşırır birisi film yazar.

[embedded content]

‘Aşk Tesadüfleri Sever’, 2011’de 2.418.090 kişi tarafından izlenmişti. Günümüzde hatırı sayılır bir gişe. O yıla göre daha da hatırı sayılır bir gişeyken yeni bir hikâye için neden 9 yıl beklediniz?
İPEK SORAK: Aslında bir sebebi yok, kendisi bu şekilde gelişti. Siz bir sürü projeye soyunuyorsunuz mesela bizim 2007’de ‘Derin Su’ adlı bir projemiz vardı. Çekilemedi. Öyle bazı projeler var, olmayınca gerçekten olmuyor. Bazıları ise ortaya kendisi çıkıyor. Çünkü aynı anda 10 tane projeyle birden ilgileniyoruz ama hangisi daha çok ilgi görüyorsa hemen o banda giriyor. ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’ filminden önce ‘8 Saniye’ daha çok dikkat çekmişti. Biz o sırada zaten daha ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’nin senaryosunu yazıyorduk. Daha senaryo tam bitmemişti, içimize sinmemişti. Daha sonra senaristimiz Nuran Evren Şit bir TV dizisi işine başladı. O sırada senaryo ekibinde birçok problemler ortaya çıktı. Nuran Evren Şit, tek başına kaldı. Bizimle bir süre ilgilenemedi. Derken proje kendiliğinden arkada kaldı. ‘8 Saniye’den sonra bir anda hızlandık ve senaryoyu bitirdik. Filmi çektik ve şu an buradayız. Aslında belirli bir sebebi yok. Demek ki kısmet bu zamanaymış. 

Türkü Turan – Ömer Faruk Sorak – İpek Sorak

Elif, hep 60’lı yıllarda yaşamak istediğin yönünde duygulara sahip olduğunu öğrendim. İlk sinema filmin ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’ ile film gereği de olsa o yıllarda yaşadın. Neler hissediyorsun?
Evet, hikâyemiz 1963’te başlıyor. Ben anneannem ile büyüdüm. ‘Beni o büyüttü’ diyebilirim. Canlandırdığım karakter ‘Sema’ ile aynı yaşta olan anneannemle anneanneme özenerek büyüdüm. Evet, onun döneminde olmuş olmak isterdim, onun yaşadığı o tatları, o zamanı yaşamayı çok isterdim. Bunun üzerine de böyle bir hikâye gelince dedim ki; ‘Bu da mı tesadüf?’ ve gerçekten ortada Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak gibi isimler var.’ Toplantıya gittim ve ‘Sema’yı başkasına vermeyeceğim. Bunu biliyorsak başlayalım’ dedim. Bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum.
İPEK SORAK: Elif, ‘Sema’ya gerçekten âşık oldu. Ondan sonra da ‘Sema’ oldu.

İpek Hanım, yönetmen de oldunuz… Yönetmenliğe geçişiniz nasıl oldu?
Benim aslında kendi hikâyemle başlayan ve yapımcılığını yaptığım 3’üncü film. Yine bu projede nasılsam diğerlerinde de öyleydim ama o zamanlar daha yeniydim, yönetmenlik yapmaya cesaret edememiştim.
ÖMER FARUK SORAK: Ben bunu pilot eğitimine benzetiyorum. Evet, ben kaptan koltuğunda oturuyorum ama başta İpek olmak üzere işi arkada çok sağlam bir ekiple götürdük. İpek bu serüven içerisinde fikriyle, yarattıkları ve ekledikleriyle hatta karşı çıktıklarıyla zaten hep vardı. İpek ile ilk tanıştığımda ‘Ne olmak istiyorsun?’ diye sorduğumda ‘Ben yapım kanalında olmak istiyorum’ demişti. İpek, benim aklımda hep o yapım kısmında olmak isteyen insan olarak kalmıştı. Sonra baktım ki onun eğilimleri aslında yapımcılığın çok dışında, yönetmenlikle ilgili. O sadece adını ve kavramların ne olduğunu o zamanlar bilmediği için ‘yapım’ demiş. Aslında yönetmenlik de istiyormuş. Benim bunu anlamam da biraz geç oldu. Biz bu işi birlikte gerçekleştirdik ama aslında İpek tek başına bundan sonraki işlerde çok rahat yapacak. Bundan sonra uçuşunu yalnız gerçekleştirebilecek bir tecrübeye sahip olduğunu düşünüyorum. 

İpek Hanım, yönetmenlik kariyeriniz adına planlarınız nelerdir?
Plan yapmıyorum. Zaten sırada yazılmayı bekleyen projeler var. ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ dışında deneysel işler… Daha önce yapılmamış hikâyelerim bulunuyor. Ben öyle işlerin peşinde koşmayı seviyorum. Hep aynı işleri yapmak hoşuma gitmiyor. Normal hayatta da öyle. Tekrara düşmeyi sevmiyorum. Bir de daha çok spritüel anlamda hikâyeler yazmak, çizmek ve onları yönetmek istiyorum. Yani ‘8 Saniye’ gibi filmler yapmak istiyorum. ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ serisi de aslında benim için o tarz filmlerden. Bunu biraz daha derinleştirmek istiyorum.

Eş olarak çalışmak avantajlı mıdır?
ÖMER FARUK SORAK: Hem avantajlı hem de dezavantajlı. Avantajı; şu an bunları konuşabiliyoruz. Dezavatajı; bunları hiç konuşmamış gibi birbirimizi yiyoruz. Ama bunların hepsi meseleyi öyle algılamak ve öyle bakmakla ilgili, Bunun kişisel bir şeyle alakası yok. Durduğunuz yerle ilgili değil de işin daha iyi olmasıyla ilgili. Herkesin kendi kafasında bildiği doğruda bazen çakışan bazen çatışan noktalar oluyor. Çatıştığı zamanlar herkesin hayatında olabilecek çıkışlar. Biz de tabii ki bu işte de başka işlerde de yaşadık ama zaten olmazsa sorun vardır. Sonrasıyla ilgili de en önemlisi şu; yönetmenlik aslında bir işte bir karar verici mercii, son sözü söyleyen kişi. Bütün bilgiler toplandığında aşağıdan tek bir sonucun çıkması için bir kişinin ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ demesi gerekiyor. Bazen ‘Evet’ veya ‘Hayır’ diyen kişi sayısı çoğalınca havada kalabiliyor. O son kararı veren pozisyonunda bundan sonraki işlerimde herkesi dinledim ve herkesin fikrini aldım. Herkese teşekkür ederim ama ‘Son karar budur’ diyecek kişinin İpek olacağı ve çok da güzel sonuçlar alacağı işlere doğru ilk adımdı bu.

Oyuncu seçiminde hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?
İPEK SORAK: Ne olduğunu aslında bilmiyorum. İçgüdüsel bir duygu. Ben genelde içgüdülerimle hareket eden bir insanım. O insanı gördüğümde içeriden ‘Evet bu’ diyorum. 5 senedir bu proje için çalışıyorum. Hikâyeyi, o olayları, o günleri yaşayanlardan dinledim. Sonra onun üzerinde çalıştık. Demek ki o sırada kafamda bir şeyler oluşuyor. Ben Elif’i ilk gördüğüm zaman ona takıldım. ‘Sema’ karakteri için kiminle görüşürsek görüşelim iç sesim hep bir ‘Elif’ten deneme çekimi alalım’ diyordu. Tabii bir taraftan dışarıdan sesler geliyordu; ‘Sema karakterini ünlü biri canlandırsın, gişeye faydası olur’ gibi… Böyle tavsiyeler veriliyordu. Ama benim iç sesim ‘Hayır, öyle değil. İlla bir insanın o karakter olabilmesi için ünlü olması gerekmiyor’ diyordu. Hakikaten sonuna kadar bunun arkasında durdum.  

Sizinle aynı görüşteyim. ‘Sema’, Elif’ten başkası olmazmış gibi hissediyorum…
ÖMER FARUK SORAK: Şunun farkında olmak gerek; yaptığımız her iş, son işimiz olabilir. Geçmişte yaptığımız işler sizin son yaptığınız işteki başarısızlığınızı kaldıracak ya da tolere edebilecek bir şey değil. Bu yüzden birlikte çalıştığımız her arkadaşın da son işini yapıyor ihtimalini taşımasını isterim. Elif de zaten bu profesyonel hayatın bir yerinde duruyor ama o amatör ruhun içinde kendini bir işe vakfetmekle ilgili hissettirdiği duygular o kadar özeldi ki.. Bu film, inşallah izleyiciyle buluştuğunda da akılda kalan unsurlardan biri muhakkak Elif’in kendi ruhunu bu işin içine nasıl koyduğu olmalı. Ve sonrasında da buna nasıl sahip çıktığı… Bu da çok önemli. Görüyoruz ki Elif, işe amatör duygularla sahip çıkıyor. Elif’in hayatımızda öyle özel bir yeri var ki… ‘Aşk Tesadüfleri Sever’de Belçim (Bilgin) ve Mehmet (Günsür) öyleydi. Bu filmimizde de Elif’in çok özel bir yeri var, Elif artık bizim kızımız oldu.

Elif, ‘Sema’ karakterine nasıl hazırlandın? Anneannenden dolayı bir alt yapın varmış zaten ama özel bir hazırlık süreci geçirdin mi?
Evet, anneannemle büyüdüğüm için 1960’larda genç olmanın, o dönemin yaşantısı, duygu ve düşünceleri hakkında bilgim vardı. ‘Sema’ için anneannemle konuşarak, aslında paslaşarak çalıştım. Çünkü gerçekten bu kadar yakınımda o dönemi yaşayan bir insan varken istifade etmemek olmazdı. O yüzden de onun çok fazla faydasını gördüm. Bunun dışında zaten sürekli olarak kendimi 1960’lara özgü müziklerle besledim. 

ÜNLÜ YAZARLARIN AŞK YORUMU
* Bir kadınla sevişmek ve bir kadınla uyumak iki ayrı tutkudur, sadece farklı değil aynı zamanda da zıt tutkular. Aşk çiftleşme arzusunda duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur. (Milan Kundera)
* Cehennem nedir? Bence o, sevmeyi başaramamaktan acı çekmektir. (Fyodor Mihailoviç Dostoyevski)
* Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur. (Jean Paul Sartre)
* Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki, eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
* Aşk bile salt fizyolojik bir sorundur. Bizim öz irademizle hiç ilişiği yoktur. Gençler sadık kalmak isterler, kalamazlar; yaşlılar sadakatsizlik etmek isterler, edemezler. Söylenecek söz bundan ibaret. (Oscar Wilde)
* Aslında en iyi aşk, değil tanımak, hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır. Körler iyi aşık olurlar mesela. (Orhan Pamuk)
* Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir. (Sabahattin Ali)
* Sevdiğinin bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa, o da sevdiğinin seninle mutsuz olduğunu görmektir. (Gabriel García Márquez)
* Sevmek, sahiplenmenin en güzel yoludur herhalde; sahiplenmek ise sevmenin en çirkin yolu. (José Saramago)
* Bir kadın, sevdiği adamın başka bir kadın tarafından mutlu edildiğini görmektense, onu can çekişirken görmeyi tercih eder. (Honoré de Balzac)

Ömer Bey, sizin filmlerinizin ortak özelliklerinden birisi karakterlerin en üst seviyede gerçekçi olması. Bunun için de bayağı çaba harcadığınızı biliyorum. ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’deki karakterlerin gerçekçiliğinin üst seviyede olduğunu gördüm. Neden sinemanın büyüsünden biraz faydalanıp karakterleri az da olsa abartmıyorsunuz?
İnsanlar ancak o şekilde özdeşlik kurabiliyor. Bir bilim – kurgu filminde bile her şey ne kadar gerçeküstü olsa da o gerçeküstülüğün üstünde inandırıcılığın peşinde koşuyorsun ki izleyici bunu reddetmesin, kendini dışında hissetmesin. Sadece sinema filmlerinde değil, müzik videolarında da televizyon dizilerinde de gerçekçiliği çok önemsiyorum. Aslında her yönetmenin, bu işi yapan her insanın önemsediğini de varsayıyorum. Başka bir arkadaşımızın işin gerçekçilik kısmı için ‘Çok da önemsemiyorum’ dediğini zannetmiyorum. Ancak o zaman izleyiciyle bir iletişim sağlayabiliyorsun. İzleyici, onu kendinden ve yakınından biliyor. Kendi hayatından bir yerle ve biriyle özdeşleştiriyor. O zaman yaptığınız işle daha güçlü bağlar kuruyor.

Elif, ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’nin yeni başladığın sinema kariyerine nasıl bir etkisi olmasını umuyorsun?
Yaptığımız işi aslında bir kariyer planlaması dahilinde ilerletmek istiyoruz ama ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’ ‘Kariyerimde şöyle bir nokta olsun ve beni şöyle yükseltsin’ diyerek seçtiğim bir iş değildi. Gerçekten hikâyenin içerisinde o dönemde olmak istedim. ‘Sema’yı başkasına vermek istemediğim için daha çok tercih ettiğim bir işti. Ama tabii ki bu kadar güzel bir ekiple, bu kadar güzel bir hikâyenin sinema kariyerime iyi katkılar sağlayacağını tahmin ediyorum. Zaman ne gösterir bilmiyorum. Gerçekten sonuna kadar arkasında olduğumuz bir iş eğer gerçekten karşılığını bulacak olursa harcanan emeğin karşılığı güzel olacaktır.
ÖMER FARUK SORAK: Bizim gibi mesleki tecrübe ve yıllara dayanan bir birikime sahip olan insanların göstermesi gereken tavır yetenektekli oyuncu arkadaşlara, yetenektekli yönetmen ve adayı arkadaşlara yol açmak. Sistem ancak o şekilde ilerleyebilir. Mesela benim şöyle anım var; geçmişte dizi yaparken ‘Bu işi Çağan Irmak ile beraber yapalım’ dedim. O dizi hiç reyting almadığında ‘Ben sana bilinmedik isimle çalışmayalım’ demiştim diyenler çok oldu. Çağan Irmak hemen arkasından ‘Asmalı Konak’ ile ‘Babam ve Oğlum’u çekti. Ve Çağan Irmak oldu. Halbuki Çağan Irmak benim için dizinin reyting almadığı günlerde de Çağan Irmak’tı. Elif de aynı şekilde. Benim için bu filmden önce neyse şu anda da o. İpek de bundan çok önce benim hayatıma kattıklarıyla bunu yapabileceğinin çok kanıtını sundu. İnşallah bu film artık bir başkasının bir şey daha izah etmesine gerek kalmadan onların önünde çok başka kapılar, çok başka imkanlar yaratacak.

‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’de geçmiş zamandaki aşklarla günümüzdeki aşkların yaşanış şeklindeki fark belirgin bir şekilde görülüyor. Filmin hikâyesinden yola çıkacak olursak 1960’larda aşklarını yaşayabilmek için insanların birçok etkenle mücadele etmeleri gerekiyordu. Şimdi o mücadelelere o kadar da gerek yok ama yine de ilişkilerde kıymet bilmeme durumu bir hayli fazla. Neyin kıymetini bilmiyoruz?
ELİF DOĞAN: Her şey fazla paylaşılıyor. Bence sıkıntı o.
ÖMER FARUK SORAK: Biz elde avuçta ne varsa ortaya koyuyoruz ve onları çok çabuk tüketiyoruz. Kimsenin ‘ İleride bunu çıkarırım, böylelikle artı bir değer daha kazandırırım’ deyip sakladığı hiçbir şey kalmadı. Hemen hızlıca tükeniyor. Hızlıca yerine yenisi aranıyor.
İPEK SORAK: Hangisi doğru acaba? Ömer, böyle konuşurken bunu düşündüm. Eskilerin söylediği laftır ‘Kızım kendini ağırdan sat’… Böyle büyütüldük biz.
ÖMER FARUK SORAK: Ağırdan satmak değil bence o. İnsanın birbirini tanımasıyla ilgili. Şimdi görücü usulü evlenme durumu gibi bir şey bu. İnsanlar önce sözleniyor, sonra nişanlanıyor, ardından da evleniyor. Amaç ne? Amaç şu; herkes birbirini tanısın, birbirine o açık ettiği yanlarıyla yarın bir evlilik durumu söz konusu olduğunda sorun varsa çok önden çözülsün. Ama bizde öyle olmuyor. Bizde nişanlandığın gün ayrılamazsın gibi bir noktaya geliniyor. Ondan sonra insanlar birbirini yavaş yavaş o evlilik sürecinin içerisinde tanıyorlar. Ortaya ‘Hiç de bana göre bir insan değilmiş’ düşüncesi çıkıyor. Bu aslında işin kötü yanı. Bir taraftan da her şey en açık şekilde ‘Durum bu, varsan varım’ diyorsun. Bizim filmde dikkatini çekecek zaten günümüz aşklarıyla geçmişi karşılaştırırken özellikle yaptığımız bir şey vardı. O da şu; insanlar aynı evde yaşamaya karar verecek kadar hızlı bir şekilde kararlar alıyorlar. ‘Sen nerede büyüdün?’ sorusunu bundan sonra soruyorlar. Asıl sormamız gereken soruların sıralamasını karıştırdığımızın farkına varıyoruz.
İPEK SORAK: Aslında ilk başta içgüdüsel hareket ediliyor. Görüyor, âşık oluyor ve kendini kısa bir süreliğine bırakıyor. İşler o sıralarda çok güzel. Kendini bıraktığı an bittiğinde kişi tekrar bir duruyor ve zihin çalışmaya başlıyor ‘Kim bu adam / kadın? Bu adam / kadın yalancı mıdır? Acaba bana doğruyu söyledi mi?’ derken kurgusal bir oyun başlıyor.
ÖMER FARUK SORAK: Kişinin kendini bıraktığı döneme ‘Reklamlar dönemi’ diyoruz. Herkes, başlarda yaşam tarzına, düşünce yapısına, hobilerini ve bütün farklılıklarına saygı duyuyor. Sonra karşıdaki kişinin düşündüğün gibi biri olması için çabalıyorsun. ‘Biz başlangıçta böyle demiyorduk ne ara bu hale geldik?’ diyorsun. İşte o ‘Ne ara bu hale geldik?’ kısmı insanların aslında başta sormaları gereken soruyu sonradan sormalarının sebebi oluyor. Kişilerin evlilik için sevdiği şeylerden vazgemiş numarası yapmasına mutlu evlilik deniyor. Maalesef öyle oluyor.

Tüm bunların sonucunda 1960’lı yıllardaki aşk mı günümüzdeki aşk mı?
ELİF DOĞAN: Ben kesinlikle 1960’larcıyım. Çok talihsiz olduğumu düşünüyorum, çok yanlış zamanda doğmuşum.
İPEK SORAK: Bende çelişkili bir duygu var. Hangisi bilemiyorum, seçemiyorum.
ÖMER FARUK SORAK: Gala mektuplarını hazırlarken bir kere daha hatırladık. Hiç bilmeyenler var. Ben hatırlayanlardanım. Gideceksiniz zarf alacaksınız, yazacaksın, önce beğenmeyeceksin, bir daha yazacaksın, onu da beğenmeyip yırtacaksın, bir daha yazacaksın. Sonra postaneye gideceksin pul alacaksın, yapıştıracaksın ve mektubun gittiğine emin olacaksın. Bir de gittiği an iki tane mavi tık olmuyor ya… Bir insanın sevdiği biri için bütün bunları yapıyor olması eski zamanlarda eziyet değil keyifti. Bu durum şimdi zulüm gelir. Bakıyorum da, o zamanlar bayağı bir enerji harcıyormuşuz. Şimdi her şey herkesin gözünün önünde yaşanıyor. Bir şey söylemene de gerek yok. Nerede olduğunu karşıdaki zaten biliyor. Böyle durumlar var. Şimdi gerçek aşkı yaşamak daha zor. Daha doğrusu çok daha değerli.
ELİF DOĞAN: Bulunması da o derece zor.
ÖMER FARUK SORAK: Ama yaşaması daha değerli. Bütün bu keşmekeşin içinde bunu başarmak zor.
İPEK SORAK: Herkes gerçek aşkın peşinde ama normal ilişki başladığı anda herkes paranoyakça birbirinden şüphe duyuyor.
ÖMER FARUK SORAK: Çünkü az önce dediğim gibi herkes birbirini dönüştürmeye çalışıyor. Kişi, kişiyi olduğu haliyle değil kendi istediği ve beklediği halde olmasını istiyor. İlişki, iki kişinin ortak iradesiyle yan yana geldiği ama herkesin kendine ait fikrinin olduğu gerçeğinin unutulmaması gereken bir şey. Biz onu becermeyi beceremedik. Bu sadece bizim ülkemizin sorunu değil. Bütün dünyanın sorunu. O yüzden bizi diğer canlılardan ayıran temel unsur aşktır. Gerçi belgesellerde birbirlerine âşık olan diğer canlı türlerin de olduğunu görüyoruz.
İPEK SORAK: Zaten filmimizin teması ‘Aşk sevmekten vazgeçmemektir’… En başından beri senaryoda bu cümle vardı. Zaten senaryoyu bu cümlenin üzerine kurduk. Konu, tasavvufa kadar gidiyor; ‘Sevmek ne demek?’, ‘Aşk ne demek?’… Bunlar ondan vazgeçmediğin zaman mı derinleşiyor yoksa vazgeçtiğin aşk mıdır? Çünkü ‘Eğer çabuk vazgeçiyorsan zaten aşk değildir’ gibi bir sürü alt metin var. İzleyici görecek, biraz bu cümlenin üzerine gittik.

Filmin beni en çok cezbeden bir özelliği de müziği şarkıları… Şarkılar, tıpkı Elif’in ‘Sema’ olması gibi bende sanki başkası olsaymış o denli etki oluşturmazdı gibi bir duygu uyandırdı. Müzikler için nasıl bir çalışma yaptınız?
ÖMER FARUK SORAK: O biraz bizim müzik video geçmişimizden kaynaklanabilir. İpek de ben de böyle bir geçmişten geliyoruz.
İPEK SORAK: Mesela ben o zamanlar tanımıyordum ama Ömer’in bütün kliplerini hep beraber biliyorduk.

[embedded content]

 

Elif, ‘Bir Rüya Gibi’nin klibinde şarkıyı seslendirdin. Sesin de çok beğenildi.
Konservatuvarda müzikal bölümü öğrencisiydim. Zaten çocukluğum korolarda ve şan derslerinde geçti. Aslında şarkı söylemek bende oyunculuktan daha önceydi. Sonrasında tiyatroyla tanıştım. Ama zaten müzik geçmişim vardı. ‘Bir Rüya Gibi’ beni çok tavladı. Söylemezsem olmayacaktı. İyi ki de söyledim.
ÖMER FARUK SORAK: Gerçekten çok da güzel söyledi.
İPEK SORAK: Şarkıyı Ozan Çolakoğlu ile beraber yeniden yorumladık. Şarkı çok eski bir şarkı. Berlin’de Eurovisyon için hazırlanmış bir şarkı ama seçilmemiş. Sonrasında ise bir kenarda kalmış. Şarkının sahibinin kim olduğunu öğrenip kendisine ulaştık ama seslendiren hanımefendiye ulaşamadık. Çünkü kim olduğunu kimse hatırlamıyor. Sonra Elif’in sesini dinledik o şarkıyı söyleyen hanımefendiyle çok benzeşiyor ve bence daha da güzeli. Bizim de böyle bir fırsatımız varken tabii ki Elif’e teklifte bulunduk. Sağ olsun bizi kırmadı. Ozan Çolakoğlu da şarkıyı yeniden düzenledi. Birebir orjinaline yakın bir versiyonunu yaptık. Bir de filmin içinde Nesrin Cavadzade de söylüyor.

Sizin işinizin en önemli yanlarından biri, doğaları gereği birbirinden ayrı kutuplarda bulunan sanat ve ticareti dengede tutmak. Bu denge nasıl kuruluyor?
ÖMER FARUK SORAK: Vallahi o dengeyi benim nasıl kurduğum tartışılır. O konuda ne kadar başarılı olduğum da tartışılır. Ben yarınlar için hiç ekonomik kaygı gütmedim. Kendime yetebilecek kadar bir hayat standardı koruyabilmeyi hedefleyerek düşünerek var oldum. Hep inandığım işleri yapmaya özen gösterdim. Reklam tarafı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, bazen hiç inanmadığımız şeyler için çektiğim filmler var. Müzik videolarında inandığım şarkıcıların kliplerini çektim. Böyle yapmaya da devam ederek standartları koruyabildiğimi düşünüyorum.
İPEK SORAK: Maddi ihtiyaçlara göre bir şey yapıyorsanız bu iş çok zor oluyor.
ÖMER FARUK SORAK: Bizim yapım ortağımız Alp Bey (Tekin) ile yeni tanıştık, onun bizim hayatımızdaki değeri çok önemli. Bu işin bütçesi yüksekti ama Alp Bey’in bizim sanatımıza inanması çok kıymetli. Kendisi keşke işimize inananlar hep yanımızda olsa diye düşündürttü.
İPEK SORAK: ilk başta toz pembe bir şekilde anlaşmalar yapılıyor, sonra bir anda yatırımcı hiç bilgisi olmadığı halde işin çok önemli kritik noktalarına söz sahibi olmaya başlıyor sektör dışı insanlarda sıkıntı oluşabiliyor. Alp Bey gibi işe güvenen insanlar bizim için çok kıymetli.
ÖMER FARUK SORAK: ‘Aşk Tesadüfleri Sever’de Denizbank Genel Müdürü Hakan Bey (Ateş) filmi birçok film yapmış kişiden daha iyi anlamıştı. ‘Aşk Tesadüfleri Sever 2’de ise birçok arkadaşın göremediği, anlamadığı yerleri çok net gören, anlayan Alp Bey hayatımıza girdi. Bu tür insanların çoğalmasıyla sanatla ticaret meselesinde sanatın da ticaretin de doğru ellere teslim edileceğini düşünüyorum.

ÖMER FARUK SORAK FİLMOGRAFİ

VİZONTELE (2001)
Ortak Yönetmen

İzleyici Sayısı: 3.308.120
Hasılat: 7.400.006 ₺
G.O.R.A (2004)
Yönetmen

İzleyici Sayısı: 4.001.711
Hasılat: 25.398.617 ₺
SINAV (2006)
Yönetmen – Ortak Yapımcı

İzleyici Sayısı: 1.161.226
Hasılat: 7.927.300 ₺
YAHŞİ BATI (2010)
Yönetmen
İzleyici Sayısı:
2.323.061
Hasılat: 20.856.555 ₺
AŞK TESADÜFLERİ SEVER (2011)
Yönetmen
İzleyici Sayısı:
2.418.090
Hasılat: 21.910.790 ₺
EVE DÖNÜŞ: SARIKAMIŞ 1915 (2013)
Ortak Yapımcı

İzleyici Sayısı: 44.135
Hasılat: 432.401 ₺
8 SANİYE (2015)
Yönetmen

İzleyici Sayısı: 421.070
Hasılat: 4.611.292 ₺
BIRAKMAK İSTİYORUM (2014)
Yapımcı

İzleyici Sayısı: 33.406
Hasılat: 289.727 ₺
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2 (2020)
Ortak Yönetmen – Ortak Yapımcı

* Gösterime Yeni Girdi
TOPLAM İZLEYİCİ SAYISI: 13.710.819 KİŞİ
TOPLAM HASILAT: 88.826.688 ₺

İPEK SORAK FİLMOGRAFİ

BIRAKMAK İSTİYORUM (2014)
Hikâye

İzleyici Sayısı: 33.406
Hasılat: 289.727 ₺
8 SANİYE (2015)
Yapımcı

İzleyici Sayısı: 421.070
Hasılat: 4.611.292 ₺
KAÇMA BİRADER (2016)
Ortak Yapımcı
İzleyici Sayısı:
332.582
Hasılat: 3.741.299 ₺
DÜNYANIN EN GÜZEL KOKUSU (2016)
Ortak Yapımcı

İzleyici Sayısı: 219.116
Hasılat: 2.567.152 ₺
AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2 (2020)
Hikâye – Ortak Yönetmen

* Gösterime Yeni Girdi
TOPLAM İZLEYİCİ SAYISI: 1.006.174
TOPLAM HASILAT: 11.209.470 ₺

Kaynak: Habertürk