Çölleşme ve kuraklık uyarısı; Arazilerin yüzde 47’si çölleşme riski altında

İstanbul

17 Haziran, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü olarak kabul ediliyor. Türkiye de çölleşme ve kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya. Uzmanlar, çok geç olmadan doğru ve uzun vadeli arazi planlamasıyla önlemlerin alınması gerektiğini belirtiyor.


ÇÖLLEŞMENİN ANA NEDENİ; EROZYON

TEMA Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Dr. Hikmet Öztürk, Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’si çölleşme riski altında olduğunu söyleyerek, Ege Bölgesi’ndeki tarımsal arazilerde çölleşme tehlikesi riskinin olduğunu vurguladı. 

Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Müdürlüğü’nün önceki yıllarda yaptığı çölleşme riski haritası üzerinden örnekler veren Dr. Öztürk, Türkiye’nin ciddi anlamda çölleşme riski altında olduğunu söyledi. Dr. Öztürk, “Çalışmaya göre Türkiye’deki arazilerin yüzde 47’si çölleşme riski altında, bunun ana nedeni erozyon” dedi.

“YILLIK 640 MİLYON TON TOPRAK KAYBOLUYOR”

Toprak kayıplarına dikkat çekerek, toprağın üst kısmının değerli olduğunu ifade eden  Öztürk, “Türkiye’de yapılan tahminlere göre yıllık 640 milyon ton civarında toprak kayboluyor. Toprağın üst kısmını kaybettiğinizde toprak giderek verimsizleşir. Üretimi artırmak içinde sürekli kimyasal gübre kullanmak zorunda kalırsınız. Onunda doğal olarak toprağa ciddi zararları var” diye konuştu.

EROZYONA KARŞI NE YAPILMALI?

Mera ıslah çalışmalarının erozyonu önlemekte etkili olacağını belirten Öztürk, “Meraların yüzde 64’ünde yeterli ot örtüsü olmadığı için erozyon var. Buralarda mera ıslah çalışmasının yapılması lazım. Tarım alanlarında erozyon çok oluyor, yüzde 59’unda erozyon var. Bu alanlar özel mülkiyet olduğu için devletin erozyon kontrol çalışmalarını teşvik etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

EGE BÖLGESİ ÇÖLLEŞME RİSKİ ALTINDA

Tarımsal uygulamalarda kullanılan pestisitlerin de çölleşmeye neden olduğunu savunan Hikmet Öztürk, pestisitlerin topraktaki canlıların yok olmasına neden olduğunu söyledi. Dr. Hikmet Öztürk, “Çölleşme riskinin en yüksek olduğu alanlar yağışın daha az düştüğü; İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir. Ege Bölgesi’ndeki tarımsal arazilerde de önemli bir çölleşme tehlikesi var. İç Anadolu Bölgesi’nde su açığı büyük, tarımsal üretim açısından potansiyeli yüksek. Bu bölgede yapılması gereken aşırı su isteyen bitkilerin üretilmesi yerine daha az su isteyen, dayanıklı ürünlerin yetiştirilmesidir. Ayrıca daha tasarruflu sulama yöntemlerini hayata geçirmek gerekiyorö dedi.

“SU KITLIĞI ÇEKEN ÜLKELERDEN OLACAĞIZ”

Türkiye’nin iklim değişikliğinden en olumsuz etkilenecek ülkelerden biri olduğunu söyleyen  Öztürk, “Yağış miktarının 2050 yılına kadar yüzde 25 azalacağı öngörülüyor. Bu mevcut su stokumuzun yüzde 25 azalması anlamına geliyor. Biz su varlığı zengin olan bir ülke değiliz. Su stresi çeken ülkelerdeniz. Nüfus artışı ve yağışın azalmasıyla su kıtlığı çeken ülkelerden olacağız. O yüzden suyu çok tasarruflu kullanmamız gerekiyor” diye konuştu.

“TARIM ALANLARINI KORUMALIYIZ”

Çölleşmeyle mücadelenin temelinde doğru ve uzun vadeli bir arazi planlaması olduğunu belirten İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise, “Su kaynaklarının ve tarım alanlarının korunması gerekiyor. Erozyona uygun arazilerde de teraslama, ağaçlandırma, rüzgar bariyerleri kurmak gibi ıslah çalışmalarını yapılması lazım” dedi.

Küresel iklim değişikliğiyle beraber Türkiye’de tarım desenlerinin ve tarım yapılan yerlerde değişiklik beklendiğini hatırlatan Prof. Dr. Kadıoğlu, hangi bölgelerin tarım alanı olmaktan çıkacağını ve hangi bölgelerin tarıma daha uygun olacağını bilip şimdiden planlama yapmanın önemine vurgu yaptı.

“SU SARNIÇLARINI GERİ GETİRMELİYİZ”

Su havzalarını çakıl taşına kadar korumak gerektiğini aktaran Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “İklim değişikliğiyle beraber kuraklaşan bir iklime gidiyoruz. Şimdiden tedbirler almalıyız bu değişikliğe uyum sağlamalıyız. Türkiye’de bunun da başında ‘yağmur suyu hasadı’ geliyor. Anadolu’nun kültüründe olan su sarnıçlarını geri getirmeliyiz. Her ev mümkünse çatısında yağan yağmuru toplamalı. Bu hem susuzluğa, kuraklığa büyük bir çare olacak hem de kent sellerini engelleyecektir” diye konuştu.

KRİTİK 2023 UYARISI!

Türkiye’nin yıllık tatlı su potansiyelinin 112 milyar metreküp olduğunu söyleyen Kadıoğlu, “Biz bu miktarın yarısından fazlasını kullanıyoruz. Buna rağmen her yıl kuraklığın olup olmadığından korkuyoruz. 2023 yılında 112 milyar metreküpün hepsini kullanıyor hale geleceğiz. Şu anda yarısından fazlasını kullanırken su stresi yaşıyoruz 2023’de hepsini kullanacağız. Yani her damla yağmur suyuna ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

SUYUN YÜZDE 70’İ TARIMDA KULLANIYOR

Hükümetin ulusal ölçekte yağmur suyu hasadı seferberliği başlatmasını öneren Prof. Dr. Kadıoğlu, “Suyu verimli kullanıp tasarruf etmekte çok önemli. Türkiye’de en önemli su kullanımı tarımda, suyun yüzde 70’ini tarımda kullanıyoruz. O yüzden tarımda kullanılan suda tasarruf yapmak zorundayız” diye konuştu.

Kaynak: DHA