Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “56. Münih Güvenlik Konferansı” ve gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Konferans programının yanı sıra Münih’te cumhurbaşkanları ve başbakanlar dahil 25 ikili görüşmede bulunduğunu ve bu görüşmelerin 15’inin mevkidaşlarıyla gerçekleştiğini söyleyen Çavuşoğlu, Münih’te ayrıca Türkiye’nin yeni girişimi olan Antalya Diplomasi Forumunun tanıtımını da yaptıklarını belirtti.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile de görüştüğünü dile getiren Çavuşoğlu, “Rusya ile biliyorsunuz, yarın heyetlerimiz Moskova’da görüşecek. Öncesinde Sergey Lavrov ile görüşerek artık İdlib’de bu saldırganlığın durması gerektiğini vurguladık ve kalıcı, bundan sonra ihlal edilmeyecek bir ateşkesi tesis etmemiz gerektiğini de söyledik. Bu konuları zaten heyetlerimiz yarın Moskova’da değerlendirecek.” ifadelerini kullandı.
“Uygur Türklerinin huzuru önceliğimiz olmuştur”
Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ile görüşmesinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) konusuna da değindiklerini belirten Çavuşoğlu, “Biliyorsunuz oradaki vatandaşlarımızı getirdik. Dün de karantina süreci doldu. Vatandaşlarımız ve kardeş Azerbaycan dahil bazı ülkelerin vatandaşları da serbest bırakıldı. Herkes evine dönebiliyor.” dedi.
Vang ile görüşmesinde virüs nedeniyle yaşamını yitirenler için taziyelerini ilettiğini ve Türkiye’nin ilave tıbbi malzeme desteği verebileceğini söylediğini aktaran Çavuşoğlu, “Özellikle Uygur Türklerinin durumunu geniş bir şekilde birlikte ele aldık. Uygur Türklerine ilişkin bizim her zaman beklentimiz biliyorsunuz, her görüşmede bu konuyu gündeme getiriyoruz, Çin’in eşit bir vatandaşı olarak tüm haklarını kullanabilmesi, huzur ve barış içinde yaşaması bizim her zaman önceliğimiz olmuştur. Bu konudaki beklentileri de aynı şekilde gündeme getirdik.” diye konuştu.
Libya’da kalıcı ateşkes
Münih’te, Libya’da kalıcı ateşkes ve siyasi sürecin canlandırılması amacıyla düzenlenen Libya Uluslararası İzleme Komitesi toplantısına da katıldığını anımsatan Çavuşoğlu, Türkiye’nin Libya’da bağlayıcı bir ateşkesin olması gerektiğini vurguladığını kaydetti.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin ateşkesin sağlanmasına önemli katkıları bulunduğuna ancak Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in ihlallerine devam ettiğine dikkati çekerek, siyasi süreç dahil Libya’ya ilişkin tüm sürecin, sahadaki ateşkesin devam etmesine bağlı olduğunu ve Birleşmiş Milletlerin çatısı altında denetim mekanizması kurulması gerektiğini söyledi.
“ABD’den müttefikliğe yakışır tutum bekliyoruz”
Çavuşoğlu, ABD’den senatörlerle de bir araya geldiklerini belirterek, “Rusya ile olan şu andaki durumdan, suni bir gelişme değil ama onlar çünkü bunu bir fırsat olarak görüyorlar, ilişkileri sürdürmek için, ilişkileri düzeltmek için başka bir üçüncü ülkenin tutumuna bakmamak lazım ve samimi bir şekilde, müttefikliğe yakışır bir şekilde ABD’den tutum beklediğimizi bu görüşmede net bir şekilde vurguladık.” değerlendirmesinde bulundu.
“AB ülkelerinden bazılarının Hafter’e silah verdiğini belirttik”
Bakan Çavuşoğlu, Münih’te gerçekleştirilen Libya Uluslararası İzleme Komitesi Toplantısı sonunda, eş başkanların ortak açıklaması için hazırlanan taslak metinde silah ambargosunun denetlenmesinin, AB tarafından yapılmasının öngörüldüğünü belirterek, “Türkiye olarak, Libya’daki silah ambargosu denetiminin AB yerine BM tarafından yapılmasının daha uygun olacağını, değişmesi gerektiğini söyledim. Bir taraftan, AB ülkelerinden bazılarının Hafter’e silah verdiğini ve bu denetimin güvenilir olmadığını belirttik.” ifadelerini kullandı.
Hafter’e silahların güneyden sağlandığına, masaya bakınca AB üyesi ülkelerden daha çok uluslararası örgüt ve diğer ülkeler bulunduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, şunları söyledi:
“Afrika Birliği var, Arap Ligi var, P5 var. AB üyesi olmayan ülkeler Kongo, Cezayir, Tunus var. O nedenle silah ambargosu denetiminin çatı örgütü olan BM tarafından yapılması önemlidir. AB de buna katkı verebilir. Türkiye’nin zaten bu işin içinde mutlaka olması gerekiyor. Denetimin objektif şekilde olması gerekiyor. Metinde bu değişikliği de yaptılar. AB, kendi içinde nasıl katkı sağlayabileceğini görüşebilir, bunda mahsur yok. Teknik ya da personelde neye ihtiyaç varsa biz bunu sağlayabiliriz.”
“Çin’in ‘heyet gönderin’ davetine, mutabakat sağlarsak yanıt verebiliriz”
Çavuşoğlu, Uygur Türklerine ilişkin konuları, Türkiye’nin her vesileyle gündeme getirdiğine işaret ederek, “Uygur Türkleri, Çin’in vatandaşıdır. Dolayısıyla Uygur Türklerinin birinci sınıf vatandaş gibi tüm haklarını kullanarak yaşama hakkı var. Beklentimiz bu yöndedir.” diye konuştu.
Bu konuları uluslararası toplantılarda, Çin’in aleyhine kullanmak isteyen ülkeler olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, Türkiye’nin o tür propagandalara katılmadığını ve “bu konuyu siyasete alet eden ülkelerin propagandasının parçası olmak istemediğini” vurguladı.
Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Çin’in biliyorsunuz, bir heyet gönderme konusunda bize bir daveti oldu. Biz esasen heyetimizin gitmeden önce nasıl bir program izleyeceği, nerelere gideceği, kimlerle görüşeceği konusunda beklentilerimizi hazırladık. Daha sonra bu konuda mutabakat sağlarsak elbette göndeririz. Yoksa sadece resmi görüşmeler için bir heyetin gitmesi mümkün olmaz. Çin’e bu davet için teşekkür ediyoruz. Bu sürecin de şeffaf olması gerekiyor.”
Çin’den, “Uygur Türklerinin özünde, etnik olarak Türk olmadığı” yönünde bazı açıklamalar geldiğini belirten Çavuşoğlu, “Biz de esprili bir şekilde bunu gündeme getirdik. Bu açıklamaları doğru bulmuyoruz. Bizim etnik, din, kültür ve tarih bağlarımız var. Bizim Uygur Türklerinin meseleleriyle ilgilenmemiz gayet normal ama biz Çin’in bütünlüğünü de destekliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Çavuşoğlu, “herhangi bir gruptan terörist çıktı diye tüm Uygur Türklerinin ‘terörist’ diye adlandırılmasının doğru olmadığını” Çinli muhataplara her görüşmede söylediklerini aktararak, “Esprili bir şekilde de ‘Tabii ki bunlar Uygur Türkü. Onlara Türkçeyi biz zorla öğretmedik, bizden daha iyi Türkçe konuşuyorlar.’ Bu tür açıklamaların da doğru olmadığını dostane bir şekilde söyledik.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin, Uygur Türkleri konusunu Çin ile ikili düzeyde samimi şekilde ele aldığını vurgulayan Çavuşoğlu, mevkidaşı Vang Yi ile Münih’teki görüşmede de konunun bu çerçevede gündeme geldiğini kaydetti.
Türkiye’nin Batısızlık değerlendirmesi
Çavuşoğlu, bu yıl, Münih Güvenlik Konferansı ana gündeminin Batısızlık olduğuna değinerek, Batı’nın uluslararası toplumda ağırlığının küresel sistemde azaldığının altını çizdi.
Batı’nın kendi içindeki meselelere odaklandığına dikkati çeken Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
”Kendi içindeki meselelere çözüm bulmak için uyum veya konsensüs yok. Değişik politikalar var. İki Batı neden cazipti? Bir, ekonomik kalkınma; iki, savunduğu değerler. Şimdi örneğin; ekonominin gücü olmaya başladı. Gelir bakımından dünya ekonomisinin yüzde 50’sinden fazlasına ait ve bu daha da artacak öyle gözüküyor. Diğer taraftan artık Avrupa, Batı bu savunduğu değerleri inkar etmeye başladı. Örneğin, demokrasi konusunda tamamen çifte standart içinde. Gerek kendi içinde gerekse üçüncü ülkelere yaklaşımda.
Bazı ülkelerdeki darbeleri bile destekleyebiliyor, göz yumabiliyor. İnsan hakları, özgürlükler konusunda da keza öyle. Batı’daki artan ırkçılık, nefret, İslamofobi, Antisemitizm tüm akımlar, Batı’nın savunduğu değerleri yok etmeye başladı. Batı’yı birleştirmek için kurulan AB ve Avrupa Konseyi dahil, önemli örgütleri de temelden sarsmaya başladı. Dolayısıyla dünyada, Batı’ya olan güven azalmaya başladı.”
Çavuşoğlu, Batı’nın esas probleminin kendi değerlerini inkar etmesi ve Batı’nın Batı’dan kendisinin uzaklaşması olduğunu belirterek, Münih Güvenlik Konferansı’nın temasının zamanlıca bir tema olduğunu ve Batı’nın da bunu ciddi şekilde düşünmesi gerektiğini söyledi.
Batı’nın içinde “Batısızlık” kavramının tartışılmaya başlanmasının doğru bir adım olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, ”Bunu tersine çevirebilir mi? Onu da zamanla göreceğiz ama bu trendi tersine çevirebilmek için çok ciddi bir anlayış değişikliğine ve çabaya ihtiyaç var.” dedi.
Almanya ile ilişkiler
Çavuşoğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile uzun bir görüşme gerçekleştirdiklerini aktararak, İdlib’deki mültecilere yine en çok Almanya’nın duyarlı olduğunu vurguladı.
Şansölye Angela Merkel’in her zaman olduğu gibi diğer Avrupa ülkelerine göre daha bir duyarlılık gösterdiğini ve yardımda bulunduğunu dile getiren Çavuşoğlu, ”Zaten kaçak göçmen, düzensiz göçmen ya da gönüllü yerleşim konularında, Merkel her zaman diğerlerinden bir adım önde oluyor. Fakat İdlib’deki durum herkesi endişelendirdi. Bizi her gören ilk bunu soruyor. Dolasıyla İdlib’i konuşmamız normaldi.” diye konuştu.
Çavuşoğlu, Alman mevkidaşıyla Berlin Konferansı sonrası Libya’daki durumu değerlendirdiklerini belirterek, şunları söyledi:
”Ayrıca bizim ikili meselelerimiz var, bunları da karşılıklı değerlendirdik, beklentilerimizi söyledik. Sayın Merkel ile Cumhurbaşkanımızın ele aldığı konuların takibini yaptık. Münih Güvenlik Konferansı marjında, ikili görüşmeler 20 ile 30 dakika arasında olur. Dolayısıyla iki saatte bütün bu meseleleri Almanya Dışişleri Bakanı Maas ile ele almıştık.”