İstanbul
ÇOCUK Gelişimi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Aynur Akıncı Aydoğan, 0-6 yaş arasını kapsayan erken çocukluk döneminin çocuğun en hızlı geliştiği dönem olduğunu belirterek, “Beyin fonksiyonlarının 3’te 2’si 0-4 yaş arasında tamamlanır. Dolayısıyla erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için de belirleyicidir” dedi.
Yeni eğitim-öğretim yılına sayılı günler kaldı. Uzmanların görüşü ise okul öncesi eğitimin çocuğun beyin gelişimine katkı sağladığı yönünde. İstanbul Kent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Aynur Akıncı Aydoğan, “0-6 yaş arasını kapsayan erken çocukluk dönemi çocuğun en hızlı geliştiği dönemdir. Beyin yapısı ve fonksiyonlarının gelişiminin 3’te 2’lik bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanır. Dolayısıyla erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir. Erken yaşların önemi, çocuğun gelişiminde ileriye dönük kalıcı bir damga vurmasından çok sonraki yıllar için sağlam ya da zayıf bir temel oluşturmasından kaynaklanmaktadır” diye konuştu.
“BU DÖNEM BİR BÜTÜN OLARAK ELE ALINMALI”
Eğitim-öğretim dönemini çocuğun bilişsel, fiziksel, sosyal, duygusal, dil ve öz bakım gibi gelişim alanları bir bütün olarak ele almak gerektiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Aydoğan, “Okul öncesi eğitim kurumları çocuğun düzenli ve planlı öğrenme deneyimleri yaşamasını, yaşıtlarıyla sosyalleşirken bir arada olmanın getirdiği sosyal sınırlar ve kuralları öğrenmesini, beden farkındalığının yanı sıra motor becerilerini geliştirebilmesini, dil becerilerini arttırırken duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesini, öz güvenini kazanabilmesini, öz bakım becerilerini güçlendirebilmesini, okul olgunluğunu kazanabilmesini, toplumsal yaşam deneyimlerini ve bağımsız bir birey olmasını sağlaması açılarından da çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
HANGİ ÇOCUKLAR YUVAYA BAŞLAMADA SORUN YAŞAMAZ?
Okul öncesi eğitim alacak çocuklar hakkında değerlendirmede bulunan Dr. Öğr. Üyesi Aydoğan, şunları söyledi:
“Yuva öncesinde birtakım kuralları öğrenmiş, çeşitli sosyal ortamlar deneyimlemiş, sınırlarını bilen, sabretmeyi ve beklemeyi öğrenmeye başlamış, aile ile bağımlılık ilişkisi yerine bağımsızlık özelliğini kazanmış bir çocuk pek bir sorun yaşamaz. Bazı çocuklar için ise yeni bir ortama alışmak, o ortamda öğretmeniyle birlikte kendisini güvende hissetmek zorlu ve uzun bir süreç olabilir. Böyle durumlarda 1 hafta- 10 gün içerisinde yuvaya sorunsuz alışmalarını kolaylaştıran modeli öneriyoruz. Bu modelde; anne, baba ve çocuk, ilk 2-3 gün yuvayı tanımak ve oraya ısınmak amacıyla kurumda birlikte vakit geçirirler. Üç ya da dördüncü günden sonra çocuk kabul ettiği sürece öğretmen onunla daha yakın bir ilişki kurar, onunla oynar, ona yemeğini yedirir. Bu süreçte amaç, çocukla öğretmeni arasında oluşan güven ilişkisinin sağlamlaştırılmasıdır. Dördüncü günde ilk ayrılık denemesi için anne baba yarım saat gibi kısa bir süre için çocuğuna veda eder ve çocuğun kendisini göremeyeceği yakın bir yerde bekler. İlk ayrılık denemesinde çocuk ağlasa bile kısa süreliğine ebeveyn gitmelidir. Sonraki günlerde ayrılık denemelerine devam edilir ve çocuğun tepkisine göre anne babanın ayrılık süresi uzatılır.”
“YUVA SEÇİMLERİNDE TİTİZ DAVRANMALARI KAYGIYI AZALTACAK”
Çocuğu okul öncesi eğitime başlayacak ebeveynlerin kaygı duymasındaki sebeplerle ilgili bilgi veren Aydoğan, “Kaygılı, çocuğuna bağımlı, aşırı korumacı olan ebeveynlerde bu süreç oldukça sancılı olabilir. Ancak her ebeveynin çocuğunu yeni bir yere uzun süreli bırakmasının çeşitli kaygılara yol açmasının normal olduğu da kabul edilmektedir. Ailelerin öncelikle yuva seçimlerinde titiz davranmaları kaygılarını azaltacak bir diğer etkendir. Yuva seçiminde ailenin kendileri için önemli noktaları listeledikten sonra çocuklarının özelliklerini göz önüne alarak bir karara varmaları işlerini kolaylaştıracaktır. Bu aşamada, yuvanın eve yakınlığı, ulaşımı, kurumun güvenliği, büyüklüğü, sınıfların kalabalıklığı, hijyeni, daha önemlisi eğitim yaklaşımı ve öğretmenin özellikleri önemlidir. Bazı çocukların daha yumuşak bazılarınınsa daha kuralcı, otoriter öğretmenlerle olmaya ihtiyaçları vardır. Doğru yuvayı seçmiş olmak ebeveynlerin kaygı düzeyini azaltacaktır. Ancak ne kadar özenli seçim yapılırsa yapılsın bir çocuğun yuvada yaşadıklarıyla ilgili söylediği olumsuz şeyler ciddiye alınmalı ve mutlaka araştırılmalıdır” diye konuştu.
Hem kendilerinin hem de çocuklarının alışma sürecini kolay atlatabilmeleri için ebeveynlere tavsiyelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Aynur Akıncı Aydoğan sözlerine şu şekilde devam etti:
“Aileler, çocuğu yuvaya başlamadan yaşıtlarıyla oyun oynayabileceği fırsatları yaratmalı, günlük yaşantıda bir rutin oluşturmalı, çocuğun yaşına uygun temel özbakım becerilerini kazandırmalı, çocuğa yuva ortamını anlatan resimli kitaplar okumalı. Aileler, çocuğun yuvaya giderken sevdiği ve bağlı olduğu bir oyuncağını yanına almasına izin vermeli, yuvaya gitme saatindeki ağlama, itiraz gibi davranışlar sakin karşılamalı. Gerçek bir neden olmadığında kararlı davranarak çocuk yuvaya götürülmeli, yuva çıkışlarında geç kalmamaları, söyledikleri zamanda orada olmalarını nasihatlenmeli.”
Kaynak: DHA