İstanbul
Tatillerde açık büfelere karşı koymanın oldukça zor olduğunun altını çizen Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Demirci, tatile çıkacaklara beslenme önerilerinde bulundu. Demirci, “Tüm yiyecekleri aynı anda almayın, önce hafif bir şeyler yiyin. Tatlı için acele etmeyin” dedi.
Tatilin en keyifli unsurlarından biri olan açık büfe yemeklere hayır diyebilmenin zor olduğunu söyleyen VM Medical Park Pendik Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Demirci, bu keyfin zararlı hale dönüşmemesi adına tatilcileri uyardı. Açık büfeden yemek seçerken yiyecekleri çok karıştırmamak gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Hakan Demirci, “Yemeğe hafif bir çorbayla başlamak gerekir. Ardından ara sıcak ya da zeytinyağlılar, sonrasında ana yemek olarak tercihinizi belirlemek faydalı olur. Ana yemeğinizi salata, yoğurt, cacık gibi yiyeceklerle zenginleştirebilirsiniz. Tatlı veya meyveyi ise en sona saklayın. Tüm yiyecekleri aynı anda almamaya özen gösterin. Önce çorbanızı için, ardından dolaşıp tekrar beğenin ve alın. Hem açık büfe ve yemeğin keyfini çıkarın, hem de yemek arasında ufak molalar vermiş olun. Böylece hem sindirim sisteminizi aşırı yormadan gıdaları tüketmiş olursunuz hem de birçok gıdanın aynı tabaktaki yoğunluğu nedeniyle kendinizi hepsini bitirmek zorunda hissetmezsiniz” tavsiyesinde bulundu.
“YEMEKTEN 2 SAAT SONRA YÜZEBİLİRİSİNİZ”
Tatilde mide bağırsak sistemi için yapılan en önemli yanlışın günlük hayatın dışına çıkmak olduğunun altını çizen Doç. Dr. Hakan Demirci, “Yağlı, baharatlı ve kızartma tarzı gıdalar sindirim sisteminin bir anda fazla yüke maruz kalmasına neden oluyor. Bu durum sonucunda hazımsızlık, gastrit, gaz, şişkinlik gibi şikayetler oluşabiliyor” diye konuştu.
Kalp krizi riski yüksek kişiler için nemli ve sıcak havanın tehlike çanlarını çaldırdığını hatırlatan Dr. Hakan Demirci, “Özellikle hipertansiyon ve şeker hastaları, önceden kalp krizi geçirmiş, stent takılmış ya da kalp ameliyatı olmuş kişilerin aşırı nem ve sıcaklardan kaçınması önem taşıyor. Bu kişilerin çok sıcak saatlerde dışarı çıkmamaları, güneş altında uzun süre kalmamaları, terle kaybettikleri sıvıyı yerine koymak için bol bol su içmeleri, aşırı efor sarf ettirecek sportif faaliyetlerden kaçınmaları ve alkol tüketimini azaltmaları gerekiyor. Özellikle yemekten hemen sonra yapılan egzersizler tehlikeli olabiliyor. Yemekten yaklaşık 2 saat sonra yüzmek sağlıklı olarak değerlendiriliyor” ifadelerini kullandı.
LEBLEBİ VE TÜRK KAHVESİ İSHALE İYİ GELİYOR
Tatil döneminde sıcağa bağlı çabuk bozulan gıdaların, temiz olmayan havuz ve deniz suyu ile bulaşabilecek birçok hastalığın ishale neden olabildiğini belirten Doç. Dr. Hakan Demirci sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu hastalıklar ishal, mide bulantısı ve kusma ile kendini gösteriyor. Bu enfeksiyonların önemli bir kısmı viral nedenli oluşuyor. Çoğunlukla destek tedavisiyle kendiliğinden geçiyor. Bakteri ve parazit kaynaklı ishallerde ise, nedene yönelik antibiyotikler kullanılıyor. Hastalığın nedeni tam olarak anlaşılmadan ishal kesici ilaçların kesinlikle kullanılmaması gerekiyor. Yüksek ateş veya hastanın oral sıvı alamayacak kadar şiddetli bulantısı olduğu durumlarda biran önce sağlık kuruluşuna başvurulması önem taşıyor. Tablonun daha hafif olduğu durumlarda, ishal düzelene kadar yağsız ve posasız gıdalar alınması önem taşıyor. Meyve olarak muz ve şeftali, katı yiyeceklerden yağsız makarna ve pirinç pilavı, haşlanmış patates ve patates püresi, haşlanmış tavuk veya yağsız kırmızı et tüketilebilir. Leblebi ve Türk kahvesi basit ishal durumlarında iyileşemeye yardımcı olabiliyor. Yaz döneminde yoğun tüketilen kavun, karpuz, kayısı gibi gıdalar bağırsak dengesini bozarak ishale neden olabilecekleri için bu dönemlerde fazla tüketilmemesi gerekiyor.”
10-15 DAKİKA GÜNEŞLENMEK BAĞIRSAKLARI MUTLU EDİYOR
Bazı gıdalarla D vitamini almanın mümkün olduğunu, ancak D vitamininin yüzde 80’i gibi önemli bir oranının güneş ışınlarından karşılandığının altını çizen Dr. Hakan Demirci, “Özellikle yaz döneminde koruma kremi kullanmadan her gün 10-15 dakika güneşlenmek D vitamini sentezleyebilmek için yeterli. Daha fazlası güneş ışınlarının zararlı etkilerine neden olabiliyor. D vitamini, başta bağışıklık sistemi olmak üzere tüm vücut fonksiyonları için çok büyük önem arz ediyor. Bu durum sindirim sistemi için de geçerli. Yapılan birçok çalışmada güneş ışığı, takviyeler ve besinler yolu ile daha fazla D vitamini alınmasının, sindirim sistemi üzerinde olumlu etkileri olduğu gösteriliyor. Karın ağrısı, ishal, şişkinlik ve kabızlık gibi sorunlara yol açan hassas bağırsak sendromunda D vitamini seviyesinin düştükçe, semptomların ağırlaştığı ve yaşam kalitesinin bozulduğu görülüyor. Özellikle bu hastalar için D vitamini seviyesini yükseltecek bir beslenme programı uygulamanın ve güneşlenmenin faydalı olabileceği düşünülüyor” değerlendirmesinde bulundu.
EV YOĞURDU, KEFİR, PEYNİR VE TARHANA TÜKETİN
Kişinin bağırsak florasında 100-150 trilyona yakın yararlı ve zararlı mikroorganizma bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Hakan Demirci, probiyotiklerin yararlı mikroorganizmalar olarak tanımlandığını, probiyotikleri, besinlerle veya destek ürünü şeklinde eczaneden aldığımızda, mikrobiyota dengesini sağlayarak genel sağlık durumumuza olumlu etki edeceğini söyledi. Demirci, “Eğer özel bir hastalığınız yoksa, yeterli ve sağlıklı besleniyorsanız eczaneden probiyotik almanıza gerek yok. Çoğu yerde rahatlıkla bulabileceğiniz gıdalar size çok önemli probiyotik kaynağı sunuyor. Ev yoğurdu, kefir, peynir, tarhana, turşu ve şalgam bunların başında geliyor. Bağışıklık sistemini güçlendiren, vitaminlerin sentezini yapan, bağırsak duvarını zararlı maddelerden koruyan ve bağırsak geçirgenliğini azaltan, toksinlerin emilerek kan dolaşımına geçmesini önleyen, iltihaplı hastalıkların oluşumunu azaltan probiyotikleri her zaman hayatımızda tutmamız, sağlığımız için önem arz ediyor” dedi.
Kaynak: DHA