İstanbul
İki Türk fizikçi Dr. Öğr. Üyesi Alper Hayreter ve Dr. Öğr. Üyesi Bora Işıldak tarafından hayata geçirilen ‘parçacık hızlandırıcı projesi’ kanser teşhisinde kullanılacak. Bu cihazların üretimi Türkiye’de yapılmaya başlandığında ise kanser teşhisindeki maliyet yaklaşık 20 kat düşecek.
Dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuvarı CERN’de gerçekleştirilen projenin çok küçük bir versiyonu olan ‘Türk Dairesel Parçacık Hızlandırıcısı’ Özyeğin Üniversitesi’nde görev yapan fizikçiler tarafından hayata geçirilecek. Kanser teşhisinin maliyetini büyük oranda düşürmesi hedeflenen projede sona gelindi. İki Türk fizikçi Dr. Öğr. Üyesi Alper Hayreter ve Dr. Öğr. Üyesi Bora Işıldak tarafından 2017 yılından bu yana gerçekleştirilen çalışmalar 6 ay içinde sona erecek. Şu an prototip aşamasında olan ‘Türk Dairesel Parçacık Hızlandırıcısı’ Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından lisans alındıktan sonra kullanılabilecek. Kanser teşhisinde büyük önem taşıyan PET (Pozitron Emisyon Tomografisi) taramalarında kullanılan radyoizotoplar yaklaşık 20 kat daha az maliyetle Türkiye’de üretilebilecek.
“TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKI SAĞLAYACAK”
Parçacık hızlandırıcılarının nükleer araştırmalar, uzay araştırmaları ve en son olarak da nükleer tıpta uygulamalı olarak kullanıldığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Alper Hayreter, projenin sağlık alanındaki önemini şöyle anlattı:
“Sağlık alanındaki uygulaması nükleer tıpta karşımıza çıkıyor. Kanser teşhis ve tanısında en temel unsurlardan bir tanesi diyebiliriz. Kanser teşhisi için en yaygın metotlardan birisi PET taramasıdır. Bu taramada hastalara bir ilaç enjekte edilir. Bu ilaç düşük dozda radyoaktivesi olan bir ilaçtır. Bu radyoaktif ilaçlar sadece bu cihazlarla üretilebiliyor. Aslında bu cihazlar kanser teşhisinde en çok kullanılan uygulamanın bir unsurudur. Türkiye’de bu cihazlar mevcut. Fakat yeterli sayıda değiller. Çünkü maliyetleri çok yüksek ve pahalı. Bunu yurt dışından belli firmalar Türkiye’ye getiriyor. Biz bunları yüksek meblağlar ile satın almak zorunda kalıyoruz. Bizim amacımız bu cihazların üretimini Türkiye’de gerçekleştirip yurt dışına verdiğimiz onlarca parayı Türkiye’de tutmak. Türkiye’ye ekonomik anlamda bir katkıda bulunmak. 10 ila 20 milyon dolar arasında bir meblağdan bahsediyoruz. Bu cihazları Türkiye’de ürettiğimiz takdirde hem maliyetleri düşmüş olacak hem de bu cihazlarla üretilen ilaçların maliyetleri düşecek ve dolayısıyla bu ilaçlara erişim kolaylaşacak.”
“BİR SENE İÇERİSİNDE TİCARİ ÜRÜN OLABİLECEK”
Projenin prototip aşamasında olduğunu ve gerekli maddi kaynaklar sağlandıktan sonra 6 ay içinde tamamlanacağını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Alper Hayreter, “Prototip bittikten sonra bunun Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) tarafından lisanslandırılması, gerekli izinlerin alınması ve operasyonel hale gelmesi için belli aşamaların geçilmesi gerekiyor. Prototipi çalıştırdıktan sonra sadece enerjisini yükseltmek için belli yükseltme çalışmaları yapılacak. Gerekli kaynak sağlandıktan sonra bir veya iki sene içerisinde ticari bir ürün çıkarılması hedefleniyor. Bu tür cihazların üretiminde patlama olacak mı? Radyasyon sızıntıları olacak mı? gibi soruları sıkça duyuyoruz. Prototip aşamasında zaten hiçbir tehlikesi yok. Ticari kullanım aşamasına gelindiğinde de TAEK tarafından belirlenen radyasyon güvenliği şartlarının sağlanmış olması, cihazların yerleştirileceği binaların belli yapısal özelliklerinin olması gerekiyor. Bu mevzuatlara uyulduğunda hiçbir tehlikesinin olmadığını söyleyebilirim” dedi.
“ERKEN TEŞHİS HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”
Türkiye’de kanser teşhisinde bazı sorunların yaşandığını da dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Hayreter, erken teşhisin önemine dikkat çekerek, “Dünya Sağlık Örgütü kanser haritaları çiziyor. O haritalara baktığınızda gelişmiş ülkelerde çok yüksek oranda kanser oranları görünüyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise bu sayılar çok daha düşük. Aslında o haritaları doğru okuduğunuzda bizim gibi ülkelerde erken teşhisin çok kısıtlı olduğunu görürsünüz. Gelişmiş ülkelerde erken teşhis imkanları çok yaygın ve erişilebilir olduğu için kanser vakaları erkenden teşhis edilip gerekli tedaviler uygulanabiliyor. Erken teşhis kısıtlı olduğunda birçok hasta kanser olduğunu öğrenmeden hayatını kaybediyor. Kanserin en etkili tedavisi erken teşhis. Bu da PET taraması gibi uygulamalarla mümkün” diye konuştu.
“HER NOKTASINI KENDİMİZ TASARLADIK”
Dr. Öğr. Üyesi Bora Işıldak ise 2 yılı aşkın süredir gerçekleştirdikleri çalışmaların büyük bir özveriyle sona gelmiş olmasından dolayı mutlu olduğunu dile getirdi. Uzun yıllardır CERN’de çalışmalar yaptıklarını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Işıldak, “Alper Hocamla birlikte yüksek enerjili deneysel parçacık fiziği ile uğraşıyoruz. Uzun yıllardan beri CERN’e gidip geliyoruz. Çalışmalarımıza en basitinden başladık. Bu parçacık hızlandırıcının teknolojisi 100 yıl önce bulunmuş. Bütün süreci kendimiz tasarladık ve geliştirdik. Her noktasını kendimiz yapmak zorunda kaldık. Çok basit gibi görünse de işin mutfağına girdiğimizde zorluğunu anladık. Bu küçük bir parçacık hızlandırıcısı. Manyetik alanı sağlayan elektromıktanısı, soğutma sistemini, vakum odasını yaptık, testlerini gerçekleştirdik. Şimdi tasarladığımız RF güç kaynağını takmamız gerekiyor. O bu cihazın kalbi. Onunla ilgili de tasarım çalışmalarımız bitti. Kaynak bulduğumuzda o parçayı Ankara’da ürettirip demet testi çalışmalarına başlayacağız” dedi.
Kaynak: DHA