CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu.
Dün İdlib’de şehit olan piyade uzman onbaşılar Davut Özcan, İbrahim Albayrak, Enes Alper, İbrahim Halil Açıkgöz ve Fatih Saylak’a Allah’tan rahmet diledi.
“Onlar bizim onurumuz, bizim gururumuz.” diyen Kılıçdaroğlu, şehitlerin ailelerine, yakınlarına, sevenlerine ve bütün millete başsağlığı dileklerini iletti.
Türkiye’nin son 2 haftada 13 şehit verdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Suriye konusunda geçen salı günü 5 madde halinde bir yol haritası çizdiğini ve bunu kamuoyuyla paylaştığını anımsattı.
Kılıçdaroğlu, “Devleti yönetenlerden istirham ediyorum; yeni şehitlerimiz gelmesin. Ölenler bizim insanlarımız. Suriyeli komşumuzla kavga etmek istemiyoruz. Hele hele vekalet savaşının maşasının konumuna gelmek istemiyoruz. Türkiye, egemen güçlerin Orta Doğu’daki taşeronluğuna soyunmamalıdır, bedelini bizim asker ödememelidir.” diye konuştu.
“Sözüm söz”
Kemal Kılıçdaroğlu, astsubayların çalışma hayatında sorunlarının bulunduğunu, ancak iktidarın bunlara duyarsız kaldığını öne sürdü.
Emekli astsubayların yoksulluk sınırının 2 kat altında maaş aldığını anlatan Kılıçdaroğlu, bu kişilerin, “Üstlere emekli maaşı bağlama oranı yüzde 70-85 iken bizlere yüzde 40-55 olması gönlümüzü çok incitiyor, ağrımıza gidiyor. Bizler siyasileri sadece şehit merasimlerinde değil ekonomik, sosyal, hukuksal sorunlarımız olduğunda da yanımızda görmek istiyoruz. Her defasında sözler verilen sorunlarımıza bile insani hassasiyet göremiyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin omurgası bizler, ayrıcalık değil, sadece adalet istiyoruz.” dediklerini aktardı.
Astsubayların kendisine bu konuda hazırladıkları bir kitapçık verdiğini bildiren Kılıçdaroğlu, söz konusu metinde sorunlarının ve kendilerine “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından verilip tutulmayan sözlerin” aktarıldığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, “Erdoğan 17 Ocak 2020’de, ‘CHP gibi vaat yağmuruna tutup seçim sonrası unutanlardan olmadık.’ diyor. Seçim sonrası değil, yıllardır unuttun, sömürdün, vaat verdin, gereğini yapmadın ama benim size sözüm söz, CHP’nin iktidarında öncelikle sizin sorununuzu çözeceğiz. Bir yere grup toplantısının tarihini de yazın, göreceksiniz bütün bu sorunlar çözülecek.” diye konuştu.
“Herkesi vicdan muhasebesi yapmaya çağırıyorum”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hatay Valiliği önünde kendisini yakan vatandaşı anımsatarak, bu kişinin bir baba olduğunu ve işsiz olması nedeniyle çocuklarına yiyecek alamadığını ifade etti.
İşsiz olduğu için çocuklarına yiyecek dahi alamayan babanın intihar etmesi konusunda herkesi vicdan muhasebesi yapmaya çağıran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Beni üzen ne biliyor musunuz? Bu acı olayı dahi istismar edip bir vicdansızlığın altına bir kadının imza atmış olmasıdır. Kişi kendisini işsizlik ve açlık nedeniyle yakıyor. AK Parti’li Ağrı Belediye Meclis üyesi, ‘Böyle ucuz siyasi manevraları millet yemez.’ diyor. İnsan öldü gitti. ‘Yuh olsun.’ diyeceğim de hafif kaçıyor. Bunlarda vicdan, ahlak, din, iman var mı? Kişi aylardır işsiz, ‘Çocuğuma borç alarak kola aldım.’ diyor. Sen hala bunu siyasi manevra olarak görüyorsun. Milyonlarca gencimiz işsiz. Senin karnın tok, köşeyi döndün, her türlü istismarı yapıyorsun biliyoruz. Bari ahlaksızlık yapma.”
Kılıçdaroğlu, “20 soru ve 20 cevap ile FETÖ’nün siyasi ayağını” açıklayacağını söyledi.
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun 2018 faaliyet raporunda, FETÖ için “Devletin tüm kılcal damarlarına sızdılar. Devletin tüm kamu kurumlarını, sonra da devleti ele geçirmeye çalıştılar.” ifadesinin bulunduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir birimin raporunda bu ibarenin yer aldığını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, “FETÖ elemanlarını, devletin tüm kılcal damarlarına kim, nasıl yerleştirdi?” diye sorarak, devletin en mahrem, en önemli, en hassas birimlerine FETÖ’nün elemanlarını yerleştirenlere “FETÖ’nün siyasi ayağı” dediklerini anlattı.
Bir yere eleman alma, kişi atama yetkisinin herkesin elinde olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, bu yetkiyi ancak belli kişi ve kurumların kullanabildiğine dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, bu nedenle devletin kılcal damarlarına FETÖ’nün elemanlarını yerleştiren kişiye siyasi ayak dediklerini ifade etti.
Bir esnafın devlete FETÖ’nün valisini, bir çiftçinin FETÖ’nün müsteşarını, bir sanayicinin FETÖ’nün hakimini tayin ettiremeyeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Devletin içine FETÖ’nün elemanlarını parlamentodaki muhalefet partileri, CHP, İYİ Parti, HDP, MHP, Saadet Partisi yerleştirebilir mi? Bu partilerin de böyle bir yetkisi yok.” diye konuştu
Kılıçdaroğlu, anayasa ve yasalara göre bu atamalarda tek yetkilinin iktidardaki parti olduğunu belirterek, “İktidardaki parti, terör örgütü elemanlarını devletin kılcal damarlarına yerleştirirken ‘Ben bunların dürüst olduğunu sanıyordum, devlete ihanet etmeyeceklerini düşünüyordum, bundan bilgim yoktu’ diyebilir mi? Önemli bir sorudur.” dedi.
“Eskiden beri izleniyordu”
Sağlıklı işleyen bir devlette bütün terör örgütlerini devletin istihbarat örgütlerinin izlediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin, “Benim haberim yoktu.” diyemeyeceğini kaydetti.
Devletin baki, siyasi iktidarın geçici olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, devletin süresinin bulunmadığını ancak iktidarın 5 yıl görev yaptığını anımsattı.
Devleti baki kılanın devletteki liyakat sistemi olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, “Devletin bürokrasisi devletin hafızasıdır. Her türlü istihbarat bilgisi, devletin arşivinde vardır. FETÖ’nün faaliyetleri devlet tarafından izleniyor muydu? Devlette liyakat varsa izlenmesi lazım. Evet izleniyordu. Eskiden beri izleniyordu.” ifadelerini kullandı.
“MGK ‘terör örgütü’ tespiti yaptı”
MİT’in 3 Nisan 1991 tarihli raporunda, Fetullah Gülen hareketinin CIA ile bağlantısı yazılarak, dönemin iktidarına sunulduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece 1991’de mi MİT rapor düzenliyor? Hayır. FETÖ’yü düzenli izlemiştir. Bir MİT Müsteşarı, Şenkal Atasagun 1 Ekim 1999’da bir gazeteciye yaptığı açıklamada, ‘Milli Eğitim ile gençliği, İçişleri ile devlet içinde kadrolaşmayı, Adalet ile kendilerine yönelik bir durum olursa bunu önlemeyi, sanayide de parayı kontrol etmeyi hedefliyorlar. Bütün bunların sonunda devletin pek çok kademesinde yer almışlardır.’ diyor.
FETÖ ile ilgili istihbaratı sadece MİT mi topluyordu? Devletin diğer istihbarat birimleri toplamıyor muydu? Emniyet, jandarma, MİT, FETÖ ile ilgili istihbaratı düzenli topluyordu. MGK, ‘FETÖ ile mücadele edilmeli, gerekli önlemler alınmalıdır’ diye bir karar aldı mı? FETÖ’nün bir terör örgütü olduğuna dair tespit yapıldı mı? Evet, yapıldı. 25 Ağustos 2004 tarihinde. 481 sayılı karar. O kararın Başbakanı, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu karar, ‘FETÖ devletin bütün kılcal damarlarına sızıyor, önlem alın’ diyen bir karar. FETÖ’nün yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş, bu konuda tavsiye kararının hükümete bildirilmesine karar verilmiştir.
MGK kararına karşı dönemin hükümeti ne yaptı? Gerekli önlemi aldı mı? Dönemin hükümetinin başında Erdoğan var. MGK kararı geldi, kendisi de orada altına imzayı basmış, ‘her türlü önlemi alacağız’ diye. Ne yaptı? O dönemin Başbakanlık Müsteşarının yazdığı kitaptan okuyorum: ‘MGK’nin tavsiye kararı Başbakanlığa bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza, yani Erdoğan’a açtım, gelen yazıyı dosyasına kaldırmaya karar verdik. Bu karar metni, Bakanlar Kurulunda imzaya açılmadı ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Konudan MGK toplantısına katılan bakanlar dışında kimsenin haberi olmadı. Onları endişeye sevk edecek bir sonucun doğmamasına özen gösterildi. Bütün toplumsal ve siyasi riski hükümet adına Sayın Başbakan üstlendi.”
“İmzasını inkar ediyor”
Kemal Kılıçdaroğlu, vicdanı olanlar, 15 Temmuz’da şehit ve gazi olanlar, bu ülkeyi sevenler adına sorduğunu dile getirerek, “FETÖ’nün siyasi ayağı kim? Ben biliyorum neler söyleyeceğini. Nasıl bağıracağını da biliyorum. Çok bağırdığında benim geri adım atacağımı sanıyor. İstediğin kadar bağır, istiyorsan borazan da al. Bu millete doğruları sonuna kadar söyleyeceğim.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Ağustos 2016’da, “Bir ortak yanımız vardı. Aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının, bambaşka niyetlerin, sinsi planların örtüsü olduğunu görmedik, göremedik.” dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Millete yalan söylüyor. 2004’te sana söylediler, altına imzayı bastın. Bir başbakan düşünün, imzasını inkar ediyor, MGK kararını inkar ediyor. Bu, bu milletin bekası için çalışacak. Bu kişi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıdır. Bu kişinin Türkiye’nin bekası diye bir sorunu yoktur. 12 yıl önce önüne MGK kararı konulur, ‘önlem alın’ diye karar alırsınız, sonra hiçbir şey yapmazsınız.” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, MGK’nin bu kararına rağmen İçişleri Bakanlığına, orduya, maliyeye, Sayıştaya, MİT’e, YÖK’e, ÖSYM’ye, devletin en kritik, hassas kurumlarına FETÖ’nün elemanlarının yerleştirilmeye devam edildiğini söyledi.
“Bu kanunu Meclise getiren kim?”
“FETÖ’nün, yürütme organının yetkilerini aşan talepleri nasıl yerine getirildi?” sorusunu yönelten Kılıçdaroğlu, TBMM’nin, FETÖ’nün taleplerini yerine getirmek için araç olarak kullanıldığını, yasa ile teker teker değil, kitleler halinde FETÖ unsurlarının, devletin kılcal damarlarına yerleştirilmesine imkan sağlandığını öne sürdü.
Kemal Kılıçdaroğlu, 6110 sayılı Kanunla Yargıtaya 160, Danıştaya 51 FETÖ’cünün tayin edildiğini, bunların çoğunun şimdi cezaevinde, bir kısmının da kaçak olduğunu ifade etti.
Danıştay ve Yargıtay başkanlıkları için 8 yıllık sürenin 4 yıla indirildiğini, Danıştay Başkanvekili ve Daire Başkanlığı için 6 yıllık sürenin 3 yıla indirildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, kitle atamasıyla yargının tümüyle FETÖ’nün kontrolüne geçtiğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, “Bunu yapan kim, bu kanunu Meclise getiren kim, hangi başbakanın imzası var? Erdoğan’a ve AK Parti’ye destek veren partinin liderine de sormak isterim; bunları ben görüyorum da sen mi görmüyorsun? Bir insanın en temel özelliği ülkesine koşulsuz bağlı olmasıdır. Ülkeye bağlılığı başka bir partinin üzerinden yapıyorsunuz. Sizin milliyetçiliğiniz her ortamda tartışılır. Bu kavgaların tamamını biz verdik. Bu yasalar çıkarken biz bu kavgaların tamamını verdik.” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, toplu FETÖ’cü yerleştirmenin sadece Yargıtay ve Danıştayda değil, orduda da olduğunu ve bunun 17-25 Aralık’tan sonra görüldüğünü belirtti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianameden bir bölüm okuyan Kılıçdaroğlu, “Son olarak kendisine müzahir elemanların az bulunduğu 1988 ve daha önceki yıllarda mezun olan subayları TSK’den tasfiye etmek için 3 devreyi birden toplu olarak emekli edecek ve hizmet süresini 28 yıla indirecek kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir.” ifadesinin yer aldığına dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu, “O siyasi otorite, işte FETÖ’nün siyasi ayağıdır. Onun başındaki kişi de FETÖ’nün siyasi ayağıdır.” dedi.
“Milletvekilleri konusunda bir şey söylemek istemiyorum”
Kılıçdaroğlu, siyasi otoritenin FETÖ’nün siyasi ayağı olduğunu ileri sürdü.
Bir savcılık iddianamesine dayandırarak örgütün, hükümete yasal düzenlemeler yaptırabildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, “Parlamentoya geliyor, buradan zorla geçiriyor. ‘Çoğunluğum var’ diyor. Milletvekilleri bütün bunların hepsini biliyor mu, bunu bilmiyorum. Milletvekilleri konusunda bir şey söylemek istemiyorum. AK Partili kardeşlerim için de bir şey söylemek istemiyorum. Ama devleti FETÖ’ye teslim eden kişinin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Herkes bilmeli.” diye konuştu.
Bir iddianameden alıntı yapan Kılıçdaroğlu, FETÖ’nün 2007’den sonra örgütlenmesini tamamladığını, güç dengesini lehine çevirdiğini ve “Ergenekon, Balyoz gibi operasyon hünerlerini’ ortaya koyduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliğinin de örgütü devlet içinde çok ileri taşıdığını iddia ederek, “12 Eylül 2010 sonrasında örgüt kendini devletin tek fiili hakimi olarak görmeye başlamıştır.” dedi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“2013’te 17-25 Aralık, Erdoğan ve ailesinin rüşvet olaylarını hepimiz öğrendik. Dosyayı kapattılar ama o dosyayı bu milletin vicdanı kapatmış değildir. Yapılan yolsuzlukların tamamı doğrudur, alınan paraların tamamı doğrudur, hortumun tamamı doğrudur. Bunu söyledik. Söyledim diye dava açtı. Avukatımız sağ olsun, ‘Tapeleri getirin, Genel Başkanın dediklerinin tamamı doğrudur’ dedi. Vay sen misin tapeleri isteyen. Şimdi avukatı FETÖ’cülükten içeri atmaya çalışıyorlar. Sanıyorlar ki bizim avukatımız Celal Bey geri adım atacak. Asla geri adım atmaz. Bizim kitabımızda yok.”
O dönem başbakan olan Erdoğan’ın, “Fehmi Koru’yu çağırtıp Fetullah Gülen’e gönderdiğini ve barışmaya çalıştığını” iddia eden Kılıçdaroğlu, bir kişinin, ancak yaptığı başka şeyler ortaya çıkmasın diye barışmak isteyebileceğini söyledi.
“Kokan bir ayak”
Kılıçdaroğlu, “devletin namusu” olarak nitelediği “kozmik oda”nın da Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla açıldığını ileri sürerek, “Devletin en mahrem olayını, en mahrem yerini, devletin sırlarını bir terör örgütüne talimatla açtırmak vatan hainliği değil midir? FETÖ’nün siyasi ayağı; ne ayağı kardeşim ya kokan bir ayak.” diye konuştu.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “FETÖ’nün siyasi ayağı yok dersek gerçeği inkar olur. Bunu ortaya çıkarması için siyasi iradenin ağırlığını koyması lazım” dediğini belirten Kılıçdaroğlu, bir gece TBMM’de görüşülen bir kanuna eklenen önergeyle, “Askeri şahıslar, askeri mahalde işlediği suçlar dahil, özel yetkili mahkemelerde yargılanacak” düzenlemesinin getirildiğini anlattı.
Kılıçdaroğlu, özel yetkili mahkemelerin FETÖ’nün elinde olduğunu iddia ederek, İlker Başbuğ’un “Bu konu araştırılırsa FETÖ’nün siyasi ayağı çıkar.” dediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Hayır efendim. Bu konu zaten belli. FETÖ’nün ayak takımı var burada. FETÖ ayağı yukarıda. FETÖ’nün ayak takımı burada. O grup başkanvekilleri, dönemin bakanları vesaire… Onlar ayak takımıdır. Talimatı bir yerden alıyorlar. Nitekim hala bugün bile Erdoğan savunmaktadır.”
“FETÖ’cüleri devlete yerleştiren siyasi irade devlette liyakatı gözardı mı etti? FETÖ’cü olmak devletin kılcal damarlarına yerleşmek için yeterli miydi?” diye soran Kılıçdaroğlu, o dönem devletin en kritik noktalarına atanmak için tek şartın FETÖ’cülük olduğunu öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, bilgili, birikimli, deneyimli olunmasına bakılmadığını, ülkesini, vatanını seven, halka hizmet etmek için çaba harcayanın bir tarafa atıldığını ifade ederek, Pensilvanya’dan onay alanın hemen atandığını iddia etti.
“FETÖ ile samimi mücadele yapılmış değil”
FETÖ ile gerçekten mücadele edilmediğine ve örgüt mensuplarının devletten temizlenmediğine yönelik değerlendirmede de bulunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Herkes biliyor ki FETÖ ile samimi bir mücadele yapılmış değildir. Herkes biliyor ki parası olan dışarıda, kayınpederi olan da dışarıda. Gücü olan, siyasi arkası olanların kılına dahi dokunulmadı. FETÖ’cü oldukları bilinen ByLock’çular vardı. 215 bin 92 ByLock’çu vardı. Bu listeleri niye açıklamıyorlar. Niye FETÖ’yü koruyorlar. Açıklayın kardeşim, neden korkuyorsunuz. Hiçbir ayıklama yapmadan açıklayın. ByLock’çu listesini açıklamıyorsan FETÖ’ye destek vermeye devam ediyorsun demektir.”
“Korktukları bir şey var”
15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda, bütün genel başkanlar, milletvekilleri ve bakanların o gece nerede olduğuna ilişkin kayıtları talep ettiklerini de söyleyen Kılıçdaroğlu, “HTS kayıtlarını getirin. Bir görelim bakalım. Talep ettik getirmediler. Niye korkuyorsunuz. Bildikleri bir şey var, korktukları bir şey var, HTS kayıtlarını getirmiyorlar. İsteyeceğiz ama. Israr edeceğiz.” dedi.
Kılıçdaroğlu, “Bakın, darbe sonrasına girmedim. Açılırsa ona da bütün ayrıntılarıyla gireceğim. Şimdilik sadece FETÖ’nün siyasi ayağı. Tepede oturuyor. Hiçbir tartışmaya yer vermeyecek kadar açık ve net. Orada oturan kişi FETÖ’nün siyasi ayağıdır.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağını araştıran savcıların görevden alındığını da öne sürerek, konuşmasını “Bütün bunlara rağmen hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Yerel yönetimlerde nasıl bu ülke, nasıl bu ülkenin sevgili vatandaşları vicdanlarının sesini dinleyip demokrasiyi savunmuşsa, inanın Cumhuriyetin 100. yılında koskoca Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.” sözleriyle tamamladı.