Yüzyıllardır sahneleniyor William Shakespeare’in eserleri. En çok da Hamlet. Hemen hemen Hamlet’ i oynamayan kalmadı.
Yeditepe Tiyatrosu oyuncuları absürt komedi türündeki bu oyunu farklı bir şekilde uyarlıyor ve Hamlet’i bir kadın oyuncu canlandırıyor. Kraliçeye ise erkek oyuncu hayat veriyor. Ayrıca interaktif bir tiyatro olması sebebi ile neredeyse her gün yeniden yazılıyor.
Doğuş Hamlet’te…
Yerli Hamlet’in büyük sürprizi ünlü ses sanatçısı Doğuş….
Doğuş, canlı performansını bu kez sahneye ve de interaktif bir oyun yerli Hamlet ile taşıyor. Doğuş’un merak uyandıran tiyatro aşkı ile sahnelediği oyunculuğu tiyatro severler ile buluşmaya hazırlanıyor. Habertürk’ten Emrah Doğru sanatçı Doğuş ve Yeditepe Tiyatro kurucusu Sibel Nançin’le keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
“TİYATRO İLE ACILARIMIZI UNUTTUK”
Biz sizi hep müzik dünyasında görüyoruz ve öyle tanıdık. Gerçi bir ara televizyon dizisi de oldu ama şu an sizi yepyeni bir oyunla tiyatro sahnelerinde görüyoruz… Neden tiyatro?
Doğuş: “Sinema da oldu ama aslında tiyatroya olan aşkım dokuzlu, onlu yaşlarımda başladı. Soğuktan üşüyordum, titriyordum sokaklarda. O zamanlar sayın Abdullah Şahin’in Kadıköy’de Nokta ile Virgül adında tiyatrosu vardı. Ben de bir arkadaşımla beraber salona daldım.
Sonra birden güvenlik karşımıza çıkarak “Çıkarın şunları” diye söylenirken orada Abdullah ağabeyi gördük. “Abdullah ağabey biz de içeriye girmek istiyoruz” dedik. O da “Gelin çocuklar” dedi. O gün orada inanın dışarıdaki soğuğu hiç anlatamam. Günlerce sokakta kalmanın üzerine bir anda tiyatroda o gülme ile tüm acılarımızı unuttuk. Oradaki bir saatlik oyun ile biz bambaşka bir âleme dalmıştık. Sanki bizlerin sıcak evleri var. Huşu içindeyiz ve babamız fabrikatör falan. Yani o denli bir mutluluk. O günden sonra ne zaman oyuna gitsek Abdullah abimiz bizi geri çevirmiyordu. Allah ona uzun ömürler versin. O da çok önemli insanlardan, sanatçılarımızdan bir tanesidir. Abdullah abimin kendisini çok seviyorum. Sizin aracılığınız ile buradan da bir kez daha söylemiş olayım”.
Hey gidi günler diyor musunuz?
Doğuş: Demiyorum, çünkü orada yaşadığım her şey çok fazla acılar ile doluydu. Hey gidi günler diye bir şey yok. Geçmiş geçmişte kaldı, kalmalı da bence.
Şarkı söylemek mi, müzik mi, tiyatro yapmak mı?
Doğuş: Tabii ki de müzik. Ama bu demek değildir ki her ikisini aynı anda yapmayalım. Sonuçta ben tiyatroyu da çok sevdim. Keyifli bir şey. Çok da mutlu oluyorum. Sahne denilince aslında ikisi de aynı. İkisinde de sahnedesin. İkisinde de seyirci ile hareket halindesin. Tiyatro da güzel, şarkı söylemek de güzel.
Daha önce şarkı yazdığınız gibi tiyatro oyunu kaleme aldınız mı?
Doğuş: Hayır. Daha neler. Ben daha yeni, yeniden doğdum. Emeklemeye çalışıyorum, öyle tipler de var ama kimseye kızmıyorum. Haklısın adam üç gün olmuş, sahneye çıkmış, tiyatrocuyum diye şehir şehir dolaşıyor mesela. Turne yapıyor. Onları da gördü bu ülke. Yok, ben haddimi biliyorum.
Yeditepe Tiyatro’da Sibel Nançin ile yollarınız nasıl kesişti?
Doğuş: Sibel Hanım benim bir dizime gelmiş. Getto diye bir dizim var benim YouTube kanalımda. Oraya dört bölüm yükledim. Diğerlerini de birkaç ay içinde ekleyeceğim. Oraya geldi sağ olsun. Renk kattı bizim dizimize. Oradan bir tanışmışlığımız oldu, belli zaman sonra bir teklifte bulundu kendisi. Ben de sıcak baktığımı söyledim. Bunun haricinde diğer teklifler de vardı. Fakat Sibel Hanım da bizim gibi dişi ve tırnağı ile savaşarak koşuyor, mücadele ediyor. Hatta uğraş vermesini biliyor. Bunu da bildiğim için yapalım dedim. Bakalım… Hayırlısı ile yola çıktık.
Gençlerimize özellikle de sanatla uğraşmak isteyenlere, tiyatro oyuncusu olmak isteyenlere ne gibi tavsiyesi olur Doğuş’un?
Doğuş: Valla gençlere hiçbir tavsiye vermiyorum. Nasıl istiyorsanız öyle yaşayın, bir daha genç olmayacaksınız ama gerçekten tiyatro kendinizi bulabileceğiniz bir ev, bir yuva. Mutlu oluyorsunuz, gülüyorsunuz, her şeyi unutuyorsunuz, yaşıyorsunuz. Çıktığınız zaman “ne güzeldi” diyorsunuz. Bu çok keyifli bir şey.
Yeni projeler olacak mı, yeni tiyatro oyununuzun turnesi olacak mı?
Doğuş: Bir taraftan konserlerim, bir taraftan da tiyatro turnemiz devam ediyor. Bayağı yoğun bir takvim var önümüzde. Sibel Hanım daha detaylı bahsedecektir.
Bu arada müzik nasıl gidiyor?
Doğuş: Yeni bir şarkı yaptık, onu çıkarttık. Kimseler gibi pompalama da yapmıyoruz. Yani bot kullanıcılar ile pompalamıyoruz. YouTube’da aslanlar gibi beş yüz altı yüz bin civarında izlenme aldı. Yaklaşık bir hafta oldu şarkım çıkalı ve yorumlar gayet iyi. Binlerce yorum almış, binlerce beğeni almış…
Sosyal medyaya nasıl bakıyorsunuz, dijital platformu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çünkü hemen hemen tüm sanatçılarımız dijital platformlarda ve sosyal medyadalar. Çok da iyi kullanıyorlar…
Doğuş: Bir şey demiyorum, açıkçası. Çok geçmiş yıllarda rahmetli Cumhurbaşkanı Sayın Özal’ın “Benim memurum işini bilir” söylemi vardı. Herkes yolunda ve herkes işine bakıyor diyebilirim. Ben de şöyle söyleyeyim. Yeni sanatçı adayları işini bilir. Herkes yolunda. Yani biz şimdi biraz daha olgunlaştığımız için kendi gerçeklerimizi görmek istiyoruz. Yani gerçekten kaç kişi izlemiş, kaç kişi gelmiş, kaç tane yorum var, nedir, ne değildir onu biz kendimizi bilelim, diye kullanıyoruz. Yoksa biz de biliriz şu an iki yüz milyona gelmeyi bir haftada sosyal medyada. Onlara gerek yok yani. Minik bir mesajımız olsun. Paran kadar starsın maalesef.
Geçenlerde de birçok sanatçımız haber oldu bu takipçiler konusunda…
Doğuş: Ama bizim yirmi yıl olmuş sanat hayatımız. Artık daha olgunca yaklaşıyoruz. Bakıyoruz. Çünkü biz o konsere gittiğimiz zaman kaç kişi var orada, gerçek rakamı görmek istiyoruz. Orada şişiremiyorsunuz sayıları. Orada şişmiyor ama dijitalde şişiyor. Sosyal medyada sağlam varız. Takipçilerimiz de çok sağlam.
Siz müzik sektöründe 90’lı yılların ilklerinden birisisiniz. Gençler şarkılarınızla büyüdü. Şimdilerde kolay bir şekilde iki günlük bir müzikle gündem ve star olunabiliyor. Bunlar için neler söyleyeceksiniz? Günübirlik mi, gündelik mi çoğu proje?
Doğuş: Bütün samimiyetimle söyleyeceğim. İnanın hiçbir şekilde yargılamıyorum kimseyi. Çünkü herkes bir arayış ve bir çıkış içerisinde. Biz hiç kimsenin kötü olmasını istemiyoruz. Hem tiyatrocu arkadaşlarım ve ben hem de şarkıcı kimliğim, sanatçı kimliğim ile. Çünkü sanatçı arkadaşlarımda şarkılarım var, söz yazan ve müzik yapan bir adamım ben. O yüzden sanatçı kimliğini kendime yakıştırıyorum. İyi bir ressam da sanatçıdır bence. Onun da altını çizeyim. Herkes hak ettiği şekilde yaşasın.
Şundan dolayı sordum, geçtiğimiz ay TÜYAP kitap fuarındaydım. Çok ünlü yazarlarımızın, imza kuyruklarında on, on beş kişi olurken, bu wattpad yazarlarının imza kuyruklarının haddi hesabı yoktu. Sosyal medyayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğuş: Bu arada resmi satışı bir milyonu geçen bir kitabım da var benim ‘Bir Doğuş’ adında. Ödülü de var. Dijitalde olan arkadaşları karalayamayız. Onlar başarmışlar. Biri eskide kalmış ve kendini yenilememiş ama biri yeniçağı iyi değerlendirmiş ve orada kitle elde edinmiş.
Bu önemli bir şey. Bence o eski yazarlarımız da yeni çağa ayak uydurmalı. Bir şekilde oradaki kitleyi de almalı. Çünkü eskisinden daha iyi bilirsin, daha iyi yazarsın. Dijitale de biraz kafa yorulup oradan da yürünmesi gerekiyor. Birileri köşesinde bir şeyler yazıyor, aynı anda bir milyon kitap satılamıyor şu anda. Ama milyonlarca insana dijitalden ulaşılıyor. Tabii ki onun takipçisi daha kalabalık olur.
Televizyon, dijitalin karşısında ölür mü?
Doğuş: Televizyon hiçbir zaman ölmez. ‘Televizyon sektörü öldü’ diyenlere çok kızıyorum ben. Öncelikle de büyük reklam verenlere çok kızıyorum. Büyük şirketlerin çoğuna kızıyorum. Instagram, Facebook, Twitter ve daha adını sayamayacağım yüzlerce sosyal medya şirketi hep Amerika’da.
Bunlar bile ekranda hala ve ciddi reyting alan kitleleri var. Önemli televizyon programları var. Televizyon izlerken biz interneti yeni yakaladık diye maalesef. Hani böyle on tane sokak çocuğunu mağazaya götürürsen, yemek sofrasına koyarsan onlar da yumulur ya, ben de onların içindeydim bir dönem. Oradan çok iyi biliyorum. Öyle olduk internet açısından da. Ama televizyon sektörü hak ettiği değeri alacaktır. Büyük şirketler televizyon ekranlarını reklamlarla öldürmesinler.
Son olarak sanatsever ve tiyatro severlere neler söylemek istersiniz?
Doğuş: Tiyatro bir aile, bir eş ve bir yuva. O yüzden tiyatro ile alakalı mesaj vermek istemiyorum. İşin özeti burası aile. Ailemiz. Burada herkes geliyor yan yana oturuyor. O bir buçuk iki saat bambaşka bir rüyaya dalıyorlar, dalıyoruz ve evet mutlu oluyorlar, oluyoruz. Ama maalesef ülkemizde, tiyatro seyircisinden çok tiyatro oyuncusu var. Ne kadar acı. Ne kadar acı öyle değil mi? O yüzden tüm tiyatrolara önem verelim. Vermeyenlere de önerelim.
Hem yetişkin oyunları sahneye koyuyor, hem çocuk oyunları… Aynı zamanda hem yönetmen hem de oyuncu Sibel Nançin…
Yeditepe Tiyatro kurucusu Sibel Nançin’i kısaca tanıyabilir miyiz?
Sibel Nançin: Yirmi dört yıldır profesyonel tiyatro yapıyorum. Hep özel tiyatrolarda çalıştım. Sadece bir ara sözleşmeli olarak şehir tiyatrosuna girmiştim, ama çok yıllar önce idi bu. Sonra orası bana kendimi iyi hissettirmedi. Özel tiyatrolara dönme kararımla beş, altı yıl önce de 2013-2014 sezonunda ülkenin en yoğun zamanlarında bir gün otobüsteyim. Böyle insanın içine bir şey gelir, işler ya böyle zınk diye. Uyuyordum ve birden uyandım. Ve hemen “Bir dakika ya ben bir tiyatro kurmalıyım, kurmalıyım” dedim. Gerçekten tamamen böyle oldu. Doğal akışında gerçekleşti. Bu işin okulunu okudum. Ve yirmi küsür yıldır yapıyorum.
Tiyatro ne durumda? Şu an günümüzde gerçekten hak ettiği yeri buluyor mu? Bulabiliyor mu?
Sibel Nançin: Şöyle söyleyebilirim. Üç yıl, beş yıl öncesi kadar kötü değil. Ama otuz yıl öncesi kadar da iyi de değil. Son on on beş yıldır sıkıntılı oldu. Televizyonda yoğunluk vardı. Oyuncular ister istemez televizyona ve internete kaydılar. Dijital platformlar deyince böyle bir kafamız karıştı bizlerin de. Çünkü tiyatro geleneksel bir şeydir. Tiyatronun kuralları değişmez. Tiyatro teknolojiye ayak uyduramaz. Hani nasıl uydurur barkovizyon koyup, mikrofon takarsın. Teknolojiden faydalandığı durumlar sadece bunlardır. Tiyatro gelenekseldir ve kuralları dediğim gibi bellidir. Ana kuralları değişmez. O arada bu yüzden bir kaybolduk. Oyuncular, yönetmenler, sahneler falan. Karışıklar olur bazen. Ama son iki, iki buçuk yıldır gayet iyi ve toparlanıyoruz. Üstelik hızlı gelişmeler oluyor. Çok büyük oyuncularımız, sanatkârlarımız, isimlerimiz, üstatlar tiyatro yapmaya başladı.
Oyuna gelecek olursak bu yıl “Öz Muhteşem Yüzyıl Hamlet’i” sergiliyorsunuz yani “Yerli Hamlet” diyorsunuz. Yollarınız Doğuş’la hızla kesişmiş ve Yeditepe Tiyatro olarak bu sezon bu oyunla sahnede olacaksınız. Nasıl bir oyun bekliyor seyirciyi?
Sibel Nançin: ‘Hamlet’ bildiğimiz klasik Hamlet zaten. William Shakespeare’ in yazdığı Hamlet, dramatik bir oyundur ve sarayda geçer. Saray kavgaları, kral ve kraliçe… Hamlet genç bir prens. Biz bunu tamamen komedi diliyle yaptık. Bir de Türkçe’leştirdik. Hamlet’in Türkçe versiyonu. Türk şakaları, Türk örf, adet ve gelenekleri ile bezenmiş. Zaten önemli bir karakterimiz var, o da Taksim’de yürürken GBT kontrolüne takılıyor ve GBT’sinde asker kaçağı çıkıyor, askerliği de Danimarka’ya çıkıyor, hikâye orada öylece başlıyor.
Doğuş’a orada kralı teklif ettim. İnanın Doğuş’un bu oyunumuzda olması da tamamen içsel gelişti. Bir sürü arkadaşım var, sektörden birçoğu hep tanıdık bilindik isimler. Şundan dolayı Doğuş… Daha önce kendisini dizi setinde tanımıştım. Bir araya gelmiştik. Doğuş’un oyunculuğunu zaten tiyatroda gördük. Çok net bilmiyordum ben. Oyunu çok uygun gördüm, Doğuş için tamam dedim. Yani Kral Hamlet, olması Doğuş’un bana “Olmak ya da olmamak tüm dünyada” klasik Hamlet içinde olduğundan tam oturdu. Doğuş hayatında kendince kişisel devrim yapmış bir insan. Olmak ya da olmamaktan gelmiş. Olmaya bilirdi de Doğuş. Neticede hep sokaklar hayatı olmuş ve onun da mücadelesini ettiği bir hayatı geçmişinde var. “Olmak ya da olmamak” felsefesinde onun hayatından öncesi ve sonrasını ben bu oyuna bağladım ve bir bütünlük belirdi. Kendi hayatı o kadar uygun ki o entrikalı, farklı dünyasında her şey içinde orada ezilen çocuk yerine Kral Hamlet’i verdim. Hayatla tam tamına yüzleşme.
Aynı zamanda Yeditepe Tiyatro olarak çocuk oyunlarınız da var, yetişkin oyunları mı yoksa çocuk oyunları mı daha etkin?
Sibel Nançin: Çocuk oyunları aslında ailelerin zamana karşı çocuklardan kurtulmak için bir etkinliği gibi. Orada da her şey çocukların lehine. Aile belki bir sussun diye tiyatroya getirdiği çocuğunun ya da bir şeyler öğrensin dediği çocuğunun yanında kendisi de girmek zorunda kalıyor. Çocuğu tek başına bırakamıyor tiyatroya. Bizim çocuk oyunlarımızda salona bir anne, bir baba, bir anneanne girer her zaman. Üç büyük, bir küçüktür, dolayısıyla çocuk oyunları böyle izlenir. Çocuklar çok değerlidir ve bende onları çok önemsiyorum. Çocuk oyununa gelen büyükler tiyatroyu hatırlıyor, seviyor ve büyük oyununa da gitmek istiyor. Ve tiyatroya da geliyorlar. Tiyatro izleyicisi doğulmaz, tiyatro izleyicisi olunur. Olmak içinde kaliteli, güzel çocuk oyunları olması lazım. Bizde tam olarak bunu yapmaya çalışıyoruz ve yapıyoruz.
2020 yılı başlangıcında sanatseverleri, tiyatro severleri, Yeditepe Tiyatro’da neler bekliyor?
Sibel Nançin: Eğer tiyatroya vakit ayırırlarsa onları çok güzel şeyler bekliyor. Televizyonda gördükleri birçok gerçek büyük oyuncu şu anda tiyatro yapıyor. Araştırırlarsa görecekler. Doğuş’un sanatçı kimliği ile bizle olması, farklılıklarımız ve yerli bir şeyler yapmamız bizim yolumuzu daha da açacak ve her geçen gün tiyatro izleyen sayısı artacaktır.
Büyük ustalarımızdan Şener Şen mesela çok uzun yıllar sonra tiyatro yapıyor. Kapalı gişe oynuyorlar. Tiyatro iyi gidiyor. Tiyatroyu herkes yapabilir. Bence bunda hiçbir sıkıntı yok. Disiplin olursa, öğrenme isteği olursa yapılabilir ve insanlarımızda vakit ayırırlarsa kendilerini bulabildikleri tek mecradır. Yeditepe Tiyatro olarak bu yıl itibari ile 2020-2021’de başta Türkiye turnesi olmak üzere sonrasında Avrupa turnemiz olacak. Biz oynarken çok eğleniyoruz ve gülüyoruz. İnsanlar sigara içmesinler, iki paket sigaraya verdikleri para ile tiyatroya gelebilirler. Bedenlerine zarar vereceklerine, ruhlarını aydınlatsınlar.
Öz Muhteşem Yüzyıl Hamlet oyunu nerelerde ve ne zaman oynanacak?
Sibel Nançin: Şu an birçok yerle görüşme halindeyiz. İlgi oldukça fazla. Kesinleşen tarihlerimizi tiyatromuzun tüm sosyal medya adreslerinden izleyicilerimiz takip edebilirler.
24 Ocak 2020 / İzmir – Narlıdere Atatürk Kültür Merkezi Saat:20.00
02 Şubat 2020/ Ankara – Dört Mevsim Kültür Merkezi Saat:20.00
08 Şubat 2020/ Çorlu – Çorlu Halk eğitim Merkezi Saat:20.30
09 Şubat 2020/ Tekirdağ – Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi Saat:20.30
12 Şubat 2020/ İstanbul – Profilo Kültür Merkezi Saat:20.30
OYUN KÜNYESİ
Yazan: William Shakespeare
Uyarlayan: Yerkan Kahraman
Yönetmen: Sibel Nançin
İşaret Dili Tercümanı: Neslihan Kurt
Oyuncular: Doğuş, Arkın Gelenbe, Seda Kement Aydın, Bülent Yaşık, Karina Sinar
Kostüm: Sevil Güven
Dekor: Murathan Yılmaz
Işık: Erdem Çınar
Müzik: Sibel Nançin
Afiş: Gepetto
Afiş Tasarım: Gepetto
Kaynak: Habertürk