Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Pediatrik Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülay Karagüzel, “Toplumumuzu D vitamini eksikliği veya fazlalığının olumsuz sonuçlarından korumak için D vitamini kullanımında altın kuralımız ‘ihtiyacı olana uygun dozda’ D vitamini vermektir, bu da ancak hekim kontrolünde sağlanır” dedi.
Karagüzel, güneşli günlerin gelmesiyle D vitamini ile yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını arasındaki ilişkinin gündeme gelmeye başladığını belirtti.
D vitamininin “vitamin” olarak isimlendirilse de aslında bir “hormon” olduğunu anlatan Karagüzel, D vitamini eksikliği gibi D vitamini fazlalığının da insan sağlığına zararlarının olduğunu ifade etti.
D vitamini güneş ışınları aracılığıyla ciltte sentezleniyor
Karagüzel, D vitamininin, esas olarak güneş ışınları aracılığıyla ciltte sentezlendiğini belirterek, “Sentezin olabilmesi için cildin güneş ışınıyla direkt teması gereklidir, yani pencere veya balkon camından süzülen güneş ışınları ile D vitamini sentezlenemez. D vitamini içeren doğal gıda maddesi de yok denecek kadar azdır, o nedenle günlük D vitamini ihtiyacı için ya uygun dozda oral olarak D vitamini alınması veya ciltten yeterince sentezlenmesi için güneşlenmenin gerekli olduğu aşikardır” diye konuştu.
Özellikle öğlen saatlerinde güneşe maruziyetin de cilt kanserine yatkınlık yarattığının bilindiğini aktaran Karagüzel, “Güneşe çıkmadan önce koruma faktörlü kremlerin kullanımı dermatologlar tarafından önerilmektedir. Koruma faktörlü kremlerin kullanımı ise ciltten D vitamini sentezini engellemektedir. Bu nedenle ‘güvenli güneşlenme’ önerilmektedir. Güvenli güneşlenme haftada 3-5 kez, saat 10.00 ile saat 15.00 arasında, kollar ve bacaklar açık olacak şekilde 10-15 dakika süreyle güneşlenme olarak tanımlanmaktadır, tanımladığımız bu güneşlenme süresi uzatılırsa koruma faktörlü krem kullanılması uygun olacaktır” değerlendirmesini yaptı.
“Bebeklerde D vitamini eksikliğinin görülme sıklığı azalmıştır”
Prof. Dr. Gülay Karagüzel, ilk 6 ayda bebek cildinin direkt güneş ışınlarına maruziyetinin tıbbı açıdan sakıncalarıyla ilgili raporun olduğunu belirterek, “Bu nedenle bebeklerde D vitamini eksikliğini önlemek için D vitamini desteği yapılması önemlidir ve ülkemizde Sağlık Bakanlığınca 2005 yılından beri, yenidoğan bebeklere 1 yıl boyunca ücretsiz olarak, 400 Ü/gün olacak şekilde D vitamini desteği yapılmaktadır. Bu destek sayesinde ülkemizde ilk bir yaştaki bebeklerde D vitamini eksikliğinin görülme sıklığı belirgin bir şekilde azalmıştır” dedi.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çocuk ve ergenlerin yaşam tarzındaki değişikliklerle, bu yaş gruplarında D vitamini eksikliğinin giderek daha yaygınlaştığına işaret eden Karagüzel, şöyle devam etti:
“Şu günlerde COVID-19 hastalığı nedeniyle zorunlu olmakla birlikte, normal zamanlarda da çocuk ve gençlerimiz açık havada güneşten faydalanmak yerine okul, ev, AVM veya kafe gibi kapalı ortamlarda gereğinden fazla zaman geçirmekte ve bu durum D vitamini eksikliğine ilave yatkınlık yaratmaktadır. Sağlık sorunu olmayan okul çocuklarında D vitamini durumunu belirlemek için bölgemizde çok geniş kapsamlı bir çalışma yaptık ve gördük ki 11-18 yaş aralığındaki tamamen sağlıklı görünen okul çocuklarının bile yaz döneminde yüzde 50’sinde ve kış döneminde yüzde 90’ında D vitamini eksikliği mevcut. Bu yaş aralığında ergenliğin etkisiyle büyüme de hızlandığından, bu yaş grubundaki çocuklara hekim kontrolünde koruyucu dozda D vitamini desteği yapmak daha önemli hale gelmiştir.”
Karagüzel, D vitamini eksikliğinin ortaya çıkmasında yaşam tarzı yanında, cilt rengi, giyim tarzı, coğrafi enlem ve iklim koşullarının da rol oynadığına değinerek, ayrıca gebelik döneminde D vitamini eksikliği olan annelerin bebeklerinin de D vitamini eksikliği bulguları ile doğabileceğini ifade etti.
“yüksek dozda D vitamininden kaçınılmalı”
Son zamanlarda D vitaminin bağışıklık sistemi üzerine olan direkt ve indirekt etkileri, D vitamini eksikliğinde solunum sistemi enfeksiyonlarına yatkınlık oluşması gibi nedenlerle COVID-19 hastalığı ile D vitamini ilişkisinin de sorgulandığını kaydeden Prof. Dr. Karagüzel, şöyle devam etti:
“Henüz COVID-19 hastalığı olan çocuklarda D vitamini durumunu araştıran yayımlanmış akademik bir makale yoktur. COVID-19 hastalığı olan yetişkinlerde ise D vitamini ile ilgili yayımlanan sadece birkaç çalışma vardır. Bu çalışmalarda, eğer COVID-19 hastasında aynı zamanda D vitamini eksikliği de varsa, D vitamini eksikliğinin düzeltilmesi ile klinik fayda sağlanabileceği öne sürülmüştür. Yüksek dozda D vitamini alımının COVID-19 hastalığından koruyacağı ile ilgili bir kanıt olmadığı gibi, COVID-19 hastalığı olduğu halde D vitamini eksikliği olmayanlara yüksek dozda D vitamini kullanımı da önerilmemektedir.”
“D vitamininin bağışıklığı düzenleyici etkisinden faydalanmak ve enfeksiyona yatkınlığı azaltmak için, toplumda yaygın olarak görülen D vitamini eksikliğini önlemek önemlidir” diyen Karagüzel, açıklamalarına şöyle devam etti:
“D vitamini eksikliğini önlemek için de ihtiyacı olanlara hekim kontrolünde koruyucu dozda D vitamini uygulanması yaygınlaştırılmalıdır. D vitamininin faydalı etkisinin kanıtlanmadığı hastalık durumlarında, istenmeyen yan etkilere maruz kalmamak için, gereksiz ve yüksek dozda D vitamini kullanımından kaçınılmalıdır. Komşunun çocuğu kullanmış biz de kullanalım düşüncesiyle veya eczane çalışanının önerisi gibi hekim dışı şahısların önerileriyle D vitamini kullanılmamalıdır. Toplumumuzu D vitamini eksikliği veya fazlalığının olumsuz sonuçlarından korumak için D vitamini kullanımında altın kuralımız ‘ihtiyacı olana uygun dozda’ D vitamini vermektir, bu da ancak hekim kontrolünde sağlanır.”
“Özel durumlar dışında D vitamini düzeyine bakılması gereksizdir”
Karagüzel, D vitamini ile ilgili diğer önemli bir sorunun da kafasına esen herkesin kanda D vitamini baktırmaya çalışması olduğunu belirterek, “Özel durumlar dışında, D vitamini desteği önerilen herkesin kan testi ile D vitamini düzeyine bakılması gereksizdir. Ancak hekim gerekli görüyor ise kan tetkiki ile D vitamini düzeyine bakılmalıdır. D vitamini önerirken o kişinin yaşam tarzı, giyim tarzı ve coğrafi bölge özellikleri göz önüne alınarak uygun olan koruyucu doz da yine hekim tarafından belirlenmelidir” dedi.
D vitamini kullanımında, piyasada çok farklı D vitamini formlarının ve farklı preperatlarının mevcut olduğu da belirten Karagüzel, sözlerini şöyle tamamladı:
“En sık kullanılan damla şeklinde olan D vitaminidir, fakat her D vitamini damlasının içerdiği D vitamini miktarı aynı değildir, o nedenle dozaj hatalarına meydan vermemek için doktor tarafından önerilen D vitamini preperatını kullanmaya özen göstermek gerekir, aksi halde kullanılacak D vitamini preparatının 1 damlasında kaç ünite D vitamini olduğunu öğrenip ona göre önerilen dozu belirleyip kullanmak gerekir ki bu hastalar için kolay bir yöntem olmayacaktır. Yanlış dozda kullanımlar yetersiz tedavi veya uygunsuz yüksek dozda kullanım ile kalsiyum yüksekliği ve böbrek hasarına yol açma gibi farklı komplikasyonlara neden olacaktır.”
Kaynak: TRT