Koronavirüs, ilk kez Çin’in Vuhan kentinde geçen aralık ayında ortaya çıktı. Dünyanın büyük bölümü Çin’de yaşananları uzaktan izlemekle yetinirken, Türkiye önlemlerini almaya başladı. Sağlık Bakanlığı, 10 Ocak’ta Koronavirüs Bilim Kurulu oluşturdu. Hemen ertesi gün Çin’de ilk ölüm gerçekleşti. 14 Ocak’ta hastalıkla ilgili ilk rehber hazırlandı. Peşinden Çin’den yapılan uçuşlar durduruldu. Hazırlık sürecinde alınan önlemler, virüsün Türkiye’ye ulaşmasını geciktirdi. Öyle ki Türkiye bölgesinde, virüsle en son tanışan ülke oldu. Derken 11 Mart’ta ilk vaka görüldü. O tarihten sonra ise virüsün yayılmasını engellemeye yönelik sayısız karar alındı. Önlemler ve sağlık ekiplerinin cansiperane mücadelesi, Türkiye’yi salgınla mücadelede en başarılı ülkelerden biri yaptı. Bu mücadele tam iki aydır sürüyor.
Erken alınan önlemlerin büyük faydası
Korovirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, Türkiye’nin salgınla mücadele başarısında erken alınan önlemlerin etkili olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Çin’deki ilk vaka bildirildikten yaklaşık iki hafta sonra Türkiye, Sağlık Bakanlığının çağrısıyla ve görevlendirmesiyle Bilim Kurulu oluşturdu. Sonra ayrıntılı bir şekilde hazırlıklar yapıldı. Türkiye’nin bu çerçevede bir hazırlığı zaten vardı. Ülkemizde her yıl, il pandemi planları yapılır. Çalışmalar bu çerçevede devam etti ve Türkiye ilk vakasını, en geç gören ülkeler arasında yer aldı.”
Türkiye’de ilk vakanın 11 Mart’ta görülmesinin hemen ardından önlemler hızla artırıldı. Okulların tatil edilmesinden seyahat kısıtlamalarına, 65 yaş üstü kişiler ile 20 yaş altındakilere getirilen sokağa çıkma kısıtlamalarından bazı dükkanların kapalı tutulmasına kadar bir dizi önemli tedbir alındı. Sosyal hayatı düzenleyen tedbirlerin yanı sıra sağlık alanında da ciddi çalışmalar yapıldı. Prof. Dr. Recep Öztürk, bu süreci şöyle anlattı:
“Sağlık Bakanlığı, diğer tüm bakanlıklarla entegrasyonunu erken dönemde yaptı. Bu çerçevede en önemli faaliyetlerden birisi tüm hastanelerde uygulanacak tedavi algoritmalarının hazırlanmasıydı. Tedavide kullanılacak tüm ilaçlar gözden geçirildi. Bu hastalığa karşı etkili olabilecek ilaçlar tespit edilerek Bakanlık tarafından temin edildi. Bütün hastaneler ciddi şekilde hazırlık yaptı. Servisler ve koronavirüs hastaları için ayrılan yoğun bakımlar önceden belliydi.”
Gerekli görülen herkese test yapıldı
Türkiye’de ilk vaka görüldüğünden bu yana toplam 1 milyon 370 bin 598 test yapıldı. Her gün binlerce kişiye test uygulandı. 29 Nisan, salgın sürecinde en fazla test yapılan gün olarak kayıtlara geçti. O gün toplam 43 bin 498 hastaya test yapıldı. 11 Nisan’da ise tespit edilen günlük vaka sayısında en yüksek rakam görüldü. Bir günde toplam 5 bin 138 yeni vaka tespit edildi. Testi pozitif çıkan herkesin temas çevresi de vakit kaybedilmeden teste tabi tutuldu. Tüm bunlar filyasyon; yani hastalığın kaynağını ve yayılma alanını tespit etme çabalarının sonucuydu.
Prof. Dr. Öztürk, gerekli görülen herkese testlerin zamanında yapılmasının çok önemli bir aşama olduğunun altını çizdi:
“Türkiye’nin burada en önemli kazanımı hem yoğun bakımlarının yeterli oluşu hem de hastalara verilen ilaçların devlet tarafından ücretsiz bir şekilde karşılanmasıydı. Teşhis edilen tüm hastalarda hemen tedaviye başlandı. Sonuç olarak geldiğimiz noktada iyileşen hasta sayımız 92 bin 691’e yükseldi.”
Türkiye’de koronavirüsten iyileşme oranı yüzde 66,85’e yükseldi. Prof. Dr. Öztürk bu oran için, “Türkiye zirveyi yaptı. Şu an aktif vaka sayısında aşağıya doğru inen bir plato dönemindeyiz. Günlük vaka sayılarımıza baktığımız zaman, 27 Nisan itibarıyla 2 bin 900 olan vaka sayımız bugün 1500’lü sayılara indi” değerlendirmesinde bulundu.
“Tüm sağlık mensupları kenetlendi”
Yoğun bakımda yatan hasta sayısı da gün geçtikçe azalıyor. 19 Nisan’da bin 922 kişiyle en yüksek seviyeye ulaşan yoğun bakım hasta sayısı, 10 Mayıs itibarıyla bin 154’e kadar geriledi.
Türkiye’de ilk ölüm vakası 17 Mart’ta kayıtlara geçti. En fazla ölüm ise 19 Nisan’da meydana geldi; 127 kişi hayatını kaybetti. 10 Mayıs’ta bu sayı, 47’ye kadar geriledi. Türkiye’de vaka/ölüm oranının yüzde 2,7’ye kadar düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Öztürk, bu sonucu yüksek risk grubunun evde kalmasıyla açıklıyor. Öztürk, böylesine büyük bir salgında Türkiye’nin başarılı bir sınav verdiğini vurgulayarak, “Hem sağlık tesisleri bakımından yeterliydik hem de hekiminden hemşiresine, hatta eczacısına kadar çok aktif bir şekilde tüm sağlık mensupları kenetlenerek ciddi bir hizmet verdiler” diyor.
“Rehavete kapılıp önlemleri aksatmamak gerekiyor”
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel de Türkiye’nin iyi mücadele eden ülkelerden biri olduğunun altını çizerek, “Çin’de çıkan ilgi ilk vakadan itibaren olayı çok ciddiye aldık. Çok yerinde kararlar verdik. Bunları milletçe çok iyi uyguladık. Bu nedenle de başarlı olduk” şeklinde konuşuyor.
Zorlu geçen iki ay geride kaldı ama mücadele henüz bitmedi. Başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere tüm ilgililer, tedbirin elden bırakılmaması gerektiğini her fırsatta söylüyor. Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Levent Yamanel bunun son derece önemli olduğunu vurguluyor:
“Halkımızın konsantrasyonu bozulabilir diye bir endişemiz var. Çok başarılı bir durumdayız şu an. Ama ikinci dalgayı oluşturmamak lazım. Rehavete kapılıp önlemleri aksatırsak ikinci dalgayı görebiliriz.”
Türkiye, virüsle mücadelenin ikinci ayında kademeli olarak normalleşme sürecine de geçiyor. Prof. Dr. Yamanel, bu noktada dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle anlatıyor:
“Yeni normalin dört tane önemli kuralı var: Kalabalık oluşturmamak, sosyal mesafeyi korumak, maske takmak ve hijyen kurallarına uymak. Bunlar artık hayatımızın olmazsa olmazı… Bunları mutlaka bu süreçte uygulamamız gerekir.”
Kaynak: TRT