Bu yazı okulları çok ırgalamıyor. Okulların ne parası var ki ne yazılım alsınlar. Şimdiye kadar para harcadıklarını gördüğüm tek şey progmatik ve bilsa oldu. Onda da kaçak yakalandıkları için fatura kesildi, ödemek zorunda kaldılar. Okulların geri kalan yazılım ihtiyacı os(windows'a para veren okul görmedim, okulların %99'u kaçak kullanıyor), dys(meb'in kendi ürünü), antivirüsler, adobe yazılımları vs.(bedava versiyonları veya korsan versiyonları kullanılıyor), ders dağıtım(ücretsiz veya limitli sürümleri ile bir şekilde idare ediliyor) falan filan. Eğitim sırasında kullandığınız tüm ürünleri yazılım şirketleri kendi ekosistemleri dışına çıkılmasın diye ya bedava sağlıyor, ya korsan kullanılmasına göz yumuluyor.
Kısacası okullarda bir yazılıma harcama yapıldıysa bile, bu harcamalar bakanlıklar bünyesinde, hastanelerde ve tahmin edemediğim tonla kamu kuruluşunda yapılan harcamaların yanında devede kulak değil. Kamu'daki sunucuların %80'inden fazlasında MS Server kullanılıyor. Devlete bağlı kuruluşların, e-devletin, hastanelerin vs. tümünde oracle db kullanılıyor. Bunların hepsi lisanslı yazılım. Yanlışım varsa doğrultun lütfen. Ve bu yazılımlar kullanılsın diye ne pislikler döndü. Abd'de Oracle firmasına Türkiye'de rüşvet verdiği için tonla ceza kesildi de, tr'de bakanlıklar seviyesinde o rüşvetleri alanlara bir tek soruşturma açılmadı. Sağlık bakanlığı başta olmak üzere çoğu bakanlıkta yazılım ürünlerinde dönen rüşvetin haddi hesabı yok.
Tabii bakanlıkların, başkanlıkların, genel müdürlüklerin vs. Microsoft, Oracle gibi tekelci firmaların ürünlerini kullanmasının tek sebebi rüşvet değil. En önemli sebebi bu ama tek sebebi değil. Kamu mühendislerinden duyduğum kadarıyla, kurum müdürleri sistem aksayıp tıksırırsa suçu kendi üstünden atabilmek, karşısında bir muhatap bulabilmek, teknik problem sırasında üst makamları bu firmalara yönlendirmek vs. için hiçbiri risk almıyormuş. Teknik bir arıza yaşandığında "Oracle/Microsoft firmasını aradık, yazılımsal bir sorun varmış, gelip düzelteceklermiş" deyip geçiyormuş. Kurumun kendi mühendisi insiyatif kullanıp linux kursa, üst makamlara ne diyecek? "Bu müdür de kurumu iyi idare edemiyor mu ne!" derler, aynı gün görevden bile alınabilir.
Yani kurumun kendi mühendisi sunucu olarak lisanslı ms server kurmak yerine, linux kurmayı öneriyor, her türlü sorumluluğu kabul ediyor ama kurum müdürü "bir şey olursa bu insiyatifi aldığım için suçlu ben olurum" diyerek reddediyor. Atıyorum gelir idaresi vergi sorgulama sunucu gibi bir sunucu çöktüğünde, hemen Microsoft TR'yi arayıp teknik hizmet istiyorlar. Üstlerine de "teknik sorun var, firma ilgileniyor" diyorlar. Bir de bunun için kol gibi fatura ödüyorlar(biz ödüyoruz yani).
Red Hat Linux'u duydunuz mu bilmiyorum. Red Hat Linux'un kendisi ücretsizdi ama Red Hat firması eğitim, teknik destek hizmetleri vermek üzerine kurulmuş bir iş modeline sahipti. Sonunda 2018 yılında IBM 34 Milyar dolara Red Hat'ı satın aldı. Atıyorum 2500 bilgisayarlık bir tıp merkezini tamamen Linux'a geçiriyor, doktordan IT personeline kadar hepsine gerekli seviyelerde eğitim veriyorlar, ağ kurulumlarını yapıyorlar, gerekli yazılım desteğini sağlıyorlar vs. Var bunun örnekleri. Hatta Berlin belediyesi, Münih belediyesi tüm bilgisayarlarını Linux'a geçirdi. Yapılamaz değil ama tr'de böyle bir destek verecek güçlü bir firma yok. Bunun da etkisi var kısacası.
Sonuç olarak okullar bu konuda son derece naif kalıyor. Okulların bir alım gücü de yok zaten. Yazılıma veya yazılım desteğine ayrılmış bir bütçeleri de yok. Dijital Dönüşüm Ofisinin bu yazısı size yazılmamış arkadaşlar. Emin olun. Tabii bu open source tarafına geçmeyin anlamına gelmiyor. Geçin elbette. Mutlaka geçin. Sızlanmayı bırakın ve geçin. Çünkü bu tekelci firmalara karşı yapabileceğiniz en iyi şey budur.
Eğer bugün Linux olmasaydı, inanın microsoft okullarda windows'un korsan kullanılmasına da, evinizdeki pc'ye korsan windows yüklemenize de müsaade etmezdi. Telif hakkı davalarıyla boğuşur dururdunuz. Linux ve open source dünyası sırf bu yüzden bile desteklenmeyi hak ediyor. Ama zaten harika bir işletim sistemi olduğu için kullanmalısınız. Harika bir ekosistem olduğu için öğrencilerinize de öğretmelisiniz.
Gelelim asıl mevzuya:
Dijital dönüşüm ofisinin yazısından anlaşıldığı üzere, bütün olay yazılıma daha az para vermek, bedava yazılım kullanmak. Amaç bu olduğu sürece bu dönüşümü gerçekleştirmek imkansız. Ki özgür yazılım/open source yazılım, ücretsiz yazılım demek de değil zaten. Her şeyden önce bir yazılımın kapalı kaynak olması, verimsizdir, ahlaksızcadır. AB belli bir süreden sonra tüm yazılım ve donanımın open source olması gerektiği konusunda yasa çıkarmaya hazırlanıyor. Çünkü mesela iphone 11'iniz var diyelim. Son bir veya iki güncellemeniz kaldı anlamına geliyor bu. Apple iphone 11'ler için desteği kestiğinde, bir süre sonra insanlar (bilhassa iphone ucuz olduğu için gelişmiş ülke vatandaşları) kimi güvenlik gerekçesiyle kimi başka gerekçelerle o telefonu atıp yenisini alıyor. Madencilikten başlayarak o cihazın üretim sürecinin ve atık halinin doğaya ne kadar karbon saldığını bir düşünün isterseniz. Ama o cihaz open source olsaydı, Android(yani bir linux) o cihaza portlanabilirdi veya open source community'ler cihazın güvenlik açıkları varsa güncelleme yayınlayabilirdi. Cihazın özellikleri, ram'i, cpu'su vs. halen iyiyken, çöpe gitmek zorunda kalıyor. Sırf firma open source olmadığı için. Buna benzer tonla örnek verilebilir. Macbook'larda da aynı sorun var, MS ürünlerinde/yazılımlarında da aynı sorun var vs. Yani kapalı yazılım ve donanım ahlaksızcadır. Rekabeti yok eder. Sizin o yazılım veya donanım üzerindeki haklarınızı gasp eder. O ürünün daha iyisinin yapılabilmesinin önünü keser. Sizi kendine muhtaç eder. Sonunda sizi köle eder.
Kısacası open source yazılımın ne demek olduğunu, yazılımın neden özgür olması gerektiğini, bir yazılımı satın aldığınızda size kaynak kodunun da neden verilmesi gerektiğini anlamadığınız sürece, amacınız da bu bilinci aşılamak olmadığı sürece dilediğiniz kadar sağa sola resmi yazı yağdırın. Herkes bir bahane bulur. Başlıkta da görüyoruz zaten bunu; bilgi/beceri açısından bahane üretmesi gereken son grup olan bt öğretmenleri bile bahane jeneratörü gibi çalışmaya başlamış. Argümanları da kaynak yetersizliği, müfredat.
Gözünüzü seveyim arkadaşlar yapmayın. İnternette bu kadar kaynak bolluğu varken, hangi open source yazılım geliştirme aracı/platformu/programlama dili için kaynak bulamıyorsunuz? "Sektörde Winzort ekosistemine yazılımcı ihtiyacı var" deyin anlarım. Hatta "tembelim, şu saatten sonra .net yerine laravel falan öğretemem" deyin, "bu maaşa ancak bu kadar, uğraşamam" deyin. Hepsini anlarım. Ayıp değil bunlar. Ama "kaynak yok, müfredat değişsin önce" falan demeyin. Yetkinliğinizi sorgularım o zaman. Nesne yönelimli programlamayı C# yerine Java/Python/Js vs. ile de anlatabilirsiniz. Server side programlamayı asp.net yerine php ile de anlatabilirsiniz. MSSQL/Access yerine PostgreSQL veya MariaDB de kullanabilirsiniz. MS Office Excel yerine Libre Office Calc de kullanabilirsiniz vs. vs. Alternatifi yetersiz mi, yettiği kadar öğretirsiniz, işin temellerini öğretirsiniz. Photoshop'un yaptığı neyi yapamıyor Gimp ve siz o özelliği ne kadar kullanıyorsunuz? Adım gibi eminim Photoshop'un yapabildiğinin %90'lık kısmını gimp ile de yaparsınız. Ayrıca mesele biraz da bu işin temelleri. Programlama öğretiyorsanız temellerini anlatmak gerekmiyor mu? Tasarım anlatıyorsanız renk teorisi, kompozisyon gibi işin temellerini anlatmadan photoshop neye yarar?
Açıkçası tam da bu yüzden, yani open source'un harika bir şey olması ve eğitim için fazlasıyla yeterli olması dolayısıyla open source araçlara geçmelisiniz. Cb dijital dönüşüm ofisi biraz tasarruf etmek istediği için değil. Ki zaten yukarıda bahsettiğim üzere, tasarruf etmek istedikleri kurumlar da yazılım için hiçbir bütçesi olmayan okullar değil.