Anıtkabir’e gittiğinde seni en çok
etkileyen nedir derseniz... Tıraş
seti.
*
Biri beyaz saplı, diğerleri siyah,
sekiz ustura, seramik tabak,
madeni tas, bıyık makası, tarak,
sıfır numara makine, fırça ve
bileme taşı... Ayrıca, arkasına K.A.
harfleri kazınmış, gümüş el aynası,
kapağına ay-yıldız işlenmiş, metal
esans şişesi, çiçek motifli, cam
krem kabı ve tırnak törpüsü.
*
Hayatı cephelerden cephelere
sürüklenerek geçti, yatağından
çok arazide yattı, bakımsız tek
kare fotoğrafı yok.
*
“Dünyanın, gelmiş geçmiş en şık
giyinen lideri”dir o... Gideli 74
sene oldu, bizimkileri zaten
boşver, bugünkü İngiltere
başbakanından, Fransa
cumhurbaşkanından, ABD
başkanından bile daha şık... En
önemli moda markaları İtalyan
ama, İtalyan başbakanı giyiyor,
çuval gibi duruyor. Çünkü, kumaş,
dikiş ve tasarım yetmiyor, fizik
istiyor. Sıfır göbek. Hep fit’ti o...
Sağlıklı yaşam için spor’un
keşfedilmesi, egzersiz bilincinin
yaygınlaşması anca 30-40 sene
öncesine dayanıyor, o’nun ise,
Anıtkabir’deki özel eşyaları
arasında, formda kalmak için teee
1925 senesinden beri kullandığı
kürek çekme aleti sergileniyor.
*
Ortalıkta fırıncı küreği, kazma sapı
gibi dolaşmaya benzemiyor yani
bu iş.
*
Çoğunlukla beyaz, daima açık
renk gömlek tercih eder,
manşetlerine ya da kalbinin
üzerine K.A. veya G.M.K. arması
işletirdi. Kol düğmesi sever, yaka
iğnesi takardı. Sayfiyede,
Savarona’da ise, kısa kollu, keten
gömlek giyerdi. Laciverti pek
sevmez, kruvaze’den hoşlanmaz,
genellikle yelekli, üç parçalı, siyah
takım elbiseler diktirirdi. Her
daim ütülü olmasına, orasından
burasından sarkma yapmamasına
büyük özen gösterirdi. Çapraz
çizgili, desenli, takımına kontrast
renkli kravatlar kullanırdı. En
sevdiği kravat iğnesi, gövdesi
burgulu, altın, devlet demiryolları
amblemli olanıydı. Köstekli saati,
ceket cebi mendili, vazgeçilmez
aksesuvarlarıydı; ipek
mendillerinin kenarları zikzak
motifli olurdu. Seyahatlerinde
tüvit takım, güderi ceket, riding
coat tarzı jokey pantolonları
giyerdi. Düz kemerden sıkılır,
örgülü, illa ki tokalı yaptırırdı.
Baston deyip geçme... Kimisi
fildişi, kimisi lületaşı topuzluydu;
tek mermi atabilen, tetikli olanı
en meşhurudur ama, aslında en
çok, sapında tavşan yakalamış
aslan figürü bulunan, ucu metal
halkalı, ahşap bastonunu severdi.
Smokin ve frak’ta beyaz papyon
takıyordu. Maharet isteyen
pelerin’i değme aktörlere taş
çıkartırcasına taşıyor, omuzlarına
illa siyah değil, bazen mavi
atıyordu. Bağcıklı, siyah rugan
ayakkabı seviyor, çizgili siyah
çorap kullanıyordu. Yazlık
kıyafetlerinin altına beyaz veya
lacivert-beyaz ayakkabılar giyiyor,
çorap giymiyor, hatta bazen, ten
rengi sandalet giyiyordu. Paltodan
sıkılır, mümkün olduğunca
giymemeye çalışır, mecbur
kalırsa, koyu renk yerine, gri veya
kahverengi tonları tercih ederdi.
Ancak, desenli kaşkolları kış’ın
olmazsa olmazıydı. Ve eldiven
tabii... İçi ve bileği kürklü severdi.
Akşamları pijamasının üzerine,
mavi-lacivert çizgili, kirli beyaz,
şal yakalı robdöşambr alıyordu.
Ceketli pantolonlu; yakası, kolağzı
ve cep kapağı mutlaka farklı renk
şeritli, püsküllü kuşağı olan ipek
pijamalar giyerdi.
*
Bir insan, hem kalpak’ı, hem
silindir şapka’yı, hem panama
şapka’yı, hem melon şapka’yı,
hem fötr’ü, hem de kasket’i
böylesine eşdeğer karizmayla
taşıyabilir mi...
*
Şık, özenli, bakımlı olmayı
elitizim, Anadolu çocuğu olmayı
hırt’lık zonta’lık zanneden... Ve,
“gardırop Atatürkçüsü” lafına pek
bi sırıtanlar, o’nun gardırobunda
kullanılmış külot torbası bile
olabilir mi?
*
Sevgili anneler...
Kaygı duruşu değildir bu.
Saygı duruşu’dur.
En bakımlı halinizle... Elbette ister
yeni, ister eski ama, mutlaka
temiz, ütülü; çocuklarınıza en
güzel kıyafetlerini giydirin.
*
O sizi nasıl bekliyorsa...
Lütfen öyle gidin.
714
Tavsiye