Avatar Filmi FİL Süresinden Esinlenmiş...

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan MEMEK
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Kodla Büyü

MEMEK

Süper Üye
Süper Üye
Mesajlar
1,435
Arkadaşlar az önce TV`deki seyrediğim habere göre Avatar filmi FİL süresinden esinlererek yapılmış diyor.Sürede KAbe`ye saldırıları kuşlar tarafında kurtuluşunu anlatıyor.
Dikkat ettiğimizde yabancılar Kutsal Kitabımızık bizden daha iyi biliyorlar..
 
MEMEK' Alıntı:
Dikkat ettiğimizde yabancılar Kutsal Kitabımızık bizden daha iyi biliyorlar..

Bence de Bizden daha iyibiliyorlar biz onların kitabını geçelim kendi kitabımızı bile tam olarak bilmiyoruz...
 
Filmi henüz izleme fırsatı bulamadım ama şimdi daha bir ilgiyle izleyeceğim. Bilgi için saolun
 
MEMEK' Alıntı:
Arkadaşlar az önce TV`deki seyrediğim habere göre Avatar filmi FİL süresinden esinlererek yapılmış diyor.Sürede KAbe`ye saldırıları kuşlar tarafında kurtuluşunu anlatıyor.
Dikkat ettiğimizde yabancılar Kutsal Kitabımızık bizden daha iyi biliyorlar..

Bu forumdaki bir çok arkadaş Fil suresini ve yaşanılan olayı biliyordur. Hemen kendimizi karalamayalım.

Fil suresini (yani Fil suresinde anlatılan olayı) bilmeyen arkadaş varsa ona sadece Yok Artık Librayn James denebilir.
 
İnsanlarda kalıcı bir davranış değişikliği yaratmayan uygulamalara eğitim diyemeyiz. Dinlerin, felsefenin ve ideolojilerin de amaçları aynıdır. Ön yargı taşımadan ve birbirimiz suçlamadan, her konuyu tartışabilmemiz ve sorgulayabilmemiz gerekir. Bir uygulama, eğer muhatabı olduğu insanlarda olumlu davranış biçimleri geliştirememişse, nedenlerinin oturup sorgulanması gerekir. Olaylara eğitimci gözüyle bakabilmeliyiz. Basmakalıp norm ve tabulara takılıp kalmak, gelişmenin önündeki en büyük engeldir. Herkese saygılar...
 
adamlar yapmış yaaaa...ötesi yok yani.hakkat yapmışlar yani :shock:
nerdeyse 2 sinema filmi çıkar filmden.dönüm noktası dedikleri kadar var.ayrıca film kutsaliyet üzerine kurulmuş resmen.bunu hissediyorsun zaten.bu fil suresi olayını kim çıkartmış bilmiyorum ve hatta adamlar bundanmı esinlenmiş beni enterese etmez ama islami değerlerin işlendiğini şahsen tespit ettim.ayetlerin canlandırıldığınıda.herkesin bakış açısıyla alakalı sanırım biraz.
hatta bi yerde navi halkından birinin cenazesi esnasında şu söyleniyor.. "Bütün enerji ödünç alınmıştır.Bir gün geri verilmelidir"..Bu cümle bizim tabirimizle gömülme esnasında söyleniyor.Ruhun bi enerji birikimi olarak kabul edilmesi ve dinimize göre bize emanet verilmesi ve bir gün bunun bizden alınması meselesi geliyor insanın aklına...
biz hala recep ivediklerle embesilce avunuyoruz :D
etkilendim bu filmden...
 
Adamlarda para var teknoloji var sporsor var kısacası sinema için herşey ama konu yok. bizde konu çok tarihimiz yeterde artar. ama adam gibi film yok
 
Ben filmi seyrettim hocam fil suresi ile yakından uzaktan alakası yok. avatarda öyle abartılacak kadar güzel bir film değil.paraya kıymışlar seyrettiriyor.Bir bilimkurgu film hastası olarak yazıyorum.
 
film güzel
evet fil suresine göre düşünürsek benzer taraflar çok

ama benim takıldığım nokta yaratmak yok işte adamlar yenibir dünya yaratmış yok yeni insan türleri yaratmış vb..

yaratmak Allah'a mahsustur
 
yok yok alakası yok. bir kere ortada fil yok ,kuş yok, kuyruklu mavi yaratıklar yok , robot yok gazlı atmosfer yok,makine ile yaratık içine giren bilmemne yok yok ....
kurgu olarakta neyi benzetmişler ben anlamadım.anlatan olursa memnun olurum
 
Arkadaşın bahsettiği Fil suresi ile ilgili olan kısım; tv de açıklandığına göre,
Filmde mabetlerine saldıranlara karşı savunma yapılırken kuş benzeri yaratıkların da onlara yardım ettiği sahnenin, Fil suresindeki anlatılan ve Kabe'ye saldırı düzenlendiği sırada kuşların yardım etmesine benzetilmesi olayıdır.
 
Habeşiştanın Yemen valisi olan Ebrehe'nin Mekke'yi ve Kabe'yi istila edip yıkmak için hazırladığı ordunun başarısızlığını ortaya koymakta ve Kabe'nin istiladan, tecavüzden korunacağına işaret edilmektedir. İbret alınması için fillerle donatılmış muazzam bir orduyu, en zayıf mahlukatını göndermek suretiyle nasıl helak ettiği anlatılmaktadır
 
blackpeace83' Alıntı:
Habeşiştanın Yemen valisi olan Ebrehe'nin Mekke'yi ve Kabe'yi istila edip yıkmak için hazırladığı ordunun başarısızlığını ortaya koymakta ve Kabe'nin istiladan, tecavüzden korunacağına işaret edilmektedir. İbret alınması için fillerle donatılmış muazzam bir orduyu, en zayıf mahlukatını göndermek suretiyle nasıl helak ettiği anlatılmaktadır

+1

eywa=Allah
eywa'nın ağacı=Kabe
Pandoradaki gök insanlarının na'vi halkının kutsalına saldırması sırasında yetersiz kalan na'vi halkına yardımcı olan vahşi kuşlar yani ikranlar=ebabil kuşları
son teknolojiyle donatılmış gök insanlarının binlerce tankı tüfeği uçağı mekiği=ebrehenin filleri
Bunun dışında;
na'vi halkından biri öldüğünde gömme işlemi esnasında ruhun emanet verildiği mesajı...
tabiattaki bütün bitkilerin hayvanların toprağın bile bir biriyle iletişim halinde olmaları bu canlı varlıklarada ruh giydirildiği mesajı (ayette bahsedildiği gibi) ...

v.s...vs....v.s....

daha bi çok şey benzetilebilir aslında da öncedende dediğim gibi bakış açısıylada alakadar...
bence na'vi de ateist olmak biraz zor :lol:

filmi bişeye benzetemeyen arkadaşların filmi tekrar izlemelerini tavsiye ederim :wink:
 
Hatice UysaL' Alıntı:
blackpeace83' Alıntı:
Habeşiştanın Yemen valisi olan Ebrehe'nin Mekke'yi ve Kabe'yi istila edip yıkmak için hazırladığı ordunun başarısızlığını ortaya koymakta ve Kabe'nin istiladan, tecavüzden korunacağına işaret edilmektedir. İbret alınması için fillerle donatılmış muazzam bir orduyu, en zayıf mahlukatını göndermek suretiyle nasıl helak ettiği anlatılmaktadır

+1

eywa=Allah
eywa'nın ağacı=Kabe
Pandoradaki gök insanlarının na'vi halkının kutsalına saldırması sırasında yetersiz kalan na'vi halkına yardımcı olan vahşi kuşlar yani ikranlar=ebabil kuşları
son teknolojiyle donatılmış gök insanlarının binlerce tankı tüfeği uçağı mekiği=ebrehenin filleri
Bunun dışında;
na'vi halkından biri öldüğünde gömme işlemi esnasında ruhun emanet verildiği mesajı...
tabiattaki bütün bitkilerin hayvanların toprağın bile bir biriyle iletişim halinde olmaları bu canlı varlıklarada ruh giydirildiği mesajı (ayette bahsedildiği gibi) ...

v.s...vs....v.s....

daha bi çok şey benzetilebilir aslında da öncedende dediğim gibi bakış açısıylada alakadar...
bence na'vi de ateist olmak biraz zor :lol:

filmi bişeye benzetemeyen arkadaşların filmi tekrar izlemelerini tavsiye ederim :wink:


:++: :++: :++:
 
Analiz doğru fakat herşey hayale kayıyor. Salondan çıktıktan sonra ancak filmde olur böyle şeyler der insan. Oysa herşey gerçekleşmiş. Garip değil mi?
 
Hatice Hocam çok güzel özetlemiş. Özellikle sinemada izlemek için buraya (Afyon) geldim. Tek kelimeyle Mükemmel. Fil suresinde anlatılanlara da çok benziyor. Biz yapabilir miyiz böyle bir film? Zannetmiyorum ama adamlar harbiden yapmışlar. 10/10.
 
Filmin güzelliğine birşey diyemeyiz ama fil suresi benzetmesi zorlama bir yorum olmuş...Aşağıdaki yorum daha gerçekçi
-------------------------------------------
Bediüzzaman Hz. 20. Söz'de peygamberlerin mucizelerinden hareketle ilmin ulaşacağı nihaî sınırları işaret eder. Bu nihaî sınırların pek çoğuna henüz ulaşılmamış olması bir yana, farklı ilim sahalarında çalışanları dahil Nur talebeleri bile, bu sınırları henüz ciddî şekilde okumuş ve anlamış görünmüyor.
O, ayrıca 20. asırda gün yüzüne çıkarılan bazı kevnî gerçekleri de onların keşfinden yıllar ve yıllar önce yazmıştır. Bütün bunlar, anlaşılmayı ve üzerlerinde çalışılmayı beklerken, ilmî veya teknolojik bir icat gerçekleştiğinde Müslümanlar arasında "Bu, Kur'an'da vardı!" tavrı kendini hâlâ gösterebiliyor.

Ahmet Taşgetiren Bey, Avatar filmindeki bazı sahnelerde Kur'an'daki Fil Sûresi'nden etkilenmiş olunabileceğini yazarken, şüphesiz söz konusu tavrı sergilemiyordu. Herhalde, vahşî dünyalıların Pandora gezegenindeki "ilkel" silahlar kullanan insanımsı varlıklar, yani, modern insanî vahşet ve zulmün "tabiî" basitlik karşısındaki mağlûbiyetine duyduğu sevinç, onu böyle bir "yanılsama"ya götürmüş olmalı. Çünkü filmde ne ebabil kuşları var, ne de attıkları taşlar.

Avatar filmi, anti-ütopik bir bilim-kurgu. Orta çağlarda ütopyalarla meşgul olan Batı, sonsuz "terakki" hülyası içinde ürettiği bilim ve teknolojinin menfî tesirleri karşısında 20. asırda anti-ütopyalar üretmeye başladı. Avatar, bu açıdan, Darwinizm'i sistemleştiren Julian Huxley'in torunu Aldous Huxley'in dedesine inat, bilim ve teknolojinin dünyasını fevkalâde hicveden Brave New World'üne benziyor.

Avatar, evet, bir yanıyla bilim ve teknolojinin insanı sürüklediği vahşeti ve insanın doydukça daha çok acıkan madde düşkünlüğünü eleştiriyor. Filmdeki hadiselerin yaşandığı gezegen olan Pandora, eski Yunanlılara ait bir terim. Baştanrı Zeus, insanlığı cezalandırmak için meydana getirdiği güzel ve zeki Pandora'yı Promete'nin kardeşiyle evlenmek için gönderir. İkazlara rağmen bu evlilik olur. Pandora'nın bir kutusu vardır ve ona bu kutuyu açmak yasaklanmıştır. Fakat Pandora, kutunun içindekileri öğrenme arzusunu yenemez ve kutuyu açar. Kutu, esasen hırs, ihtiras, zulüm, istismar, çatışma gibi her türlü haşeratla doludur ve bunlar, etrafa yayılır. Evet, Batı ortaçağlarında da hakim olan anlayışa göre, Pandora'nın kutusunun açılmasına sebep olan, insandaki bilme isteğidir ve bilme, insanın başına felâketler açan bir şeydir. Bilme isteğiyle Pandora'nın kutusunu açan modern dünya, bilim ve teknolojinin başına açtığı felâketlerle sarsılmaktadır ve Avatar, bir yanıyla bunu nazara vermektedir.

19'uncu asır, Batı'da bilim temelli pozitivist ve materyalist akımların zirveye ulaştığı bir asır olurken, yeni mistik akımların üremesine veya tarihte kalmış akımların diriltilmesine de şahit oldu. Hiçbir zaman gerçek manevîliği bulamayan ve okültizm-ezoterizm mahiyetindeki bu akımlarda simyacılık, hermetisizm, büyücülük, cinler, ifritler, astroloji ve bütün bunların asıl kaynağı sayılabilecek Kabalizm, en önde gelen unsurlardır. Öte yandan, bu unsurlarla birlikte Doğu ve Güneydoğu Asya menşeli yogizm ve meditasyon gibi akımlar da bir yandan maneviyat arayışı içindeki insanları meşgul ederken, diğer yandan gerçek dinî maneviyatı engelleme adına öne çıkarıldı ve çıkarılıyor. İşte Avatar, Pandora'nın kutusu olan bilim ve teknolojinin modern insanı sürüklediği vahşeti nazara verirken, buna karşılık, içinde animizm, totemizm, şamanizm, natürizm, fetişizm gibi her türlü putperestliğin yer aldığı bir insan-altı dünyayı da öne çıkarıyor. Ve bu insanımsı, insanaltı dünya, kendi gezegeninde "ilkel silahları"yla, masal malzemesi atları ve kuşlarıyla modern ve vahşî insana galip geliyor.

İnsanlığın önündeki en büyük mesele, bilim ile dinin, akıl, ruh ve nefsin ahenkli birliğini sağlama meselesidir. Bilhassa Risale-i Nur mesleğinin önünde yerine getirilmeyi bekleyen bu en önemli misyon, öncelikle bilime yepyeni ve tamamen İslâmî, Kur'anî bakış açısına sahip olmayı ve bu bakış açısına sahip çığır açıcı ilim adamlarının yetişmesini gerektirmektedir.
Ali ÜNAL
 
filyas' Alıntı:
Fikri olmayanlar gülerek fikirleri yokedeceğini sanırlar filyas....mezarlığın yanından geçerken türkü söyleyenler yada ıslık çanalar hesabı...Bu film sadece aksiyon ve görsellik değil fikri altyapısıda ola bir film...dolayısyla çok değişik yorumlar yapılmasına da fırsat veriyor...
 
Hatice UysaL' Alıntı:
blackpeace83' Alıntı:
Habeşiştanın Yemen valisi olan Ebrehe'nin Mekke'yi ve Kabe'yi istila edip yıkmak için hazırladığı ordunun başarısızlığını ortaya koymakta ve Kabe'nin istiladan, tecavüzden korunacağına işaret edilmektedir. İbret alınması için fillerle donatılmış muazzam bir orduyu, en zayıf mahlukatını göndermek suretiyle nasıl helak ettiği anlatılmaktadır

+1

eywa=Allah
eywa'nın ağacı=Kabe
Pandoradaki gök insanlarının na'vi halkının kutsalına saldırması sırasında yetersiz kalan na'vi halkına yardımcı olan vahşi kuşlar yani ikranlar=ebabil kuşları
son teknolojiyle donatılmış gök insanlarının binlerce tankı tüfeği uçağı mekiği=ebrehenin filleri
Bunun dışında;
na'vi halkından biri öldüğünde gömme işlemi esnasında ruhun emanet verildiği mesajı...
tabiattaki bütün bitkilerin hayvanların toprağın bile bir biriyle iletişim halinde olmaları bu canlı varlıklarada ruh giydirildiği mesajı (ayette bahsedildiği gibi) ...

v.s...vs....v.s....

daha bi çok şey benzetilebilir aslında da öncedende dediğim gibi bakış açısıylada alakadar...
bence na'vi de ateist olmak biraz zor :lol:

filmi bişeye benzetemeyen arkadaşların filmi tekrar izlemelerini tavsiye ederim :wink:

bence de güzel özetlemişsiniz
 
Bizdeki tarihle , kültürel zenginlikle ne avatarlar çıkar.
Ama biz sadece övünürken kullanıyoruz bunları. Yapanlarada "bizden almışlar" diyoruz.
 
ilon' Alıntı:
filyas' Alıntı:
Fikri olmayanlar gülerek fikirleri yokedeceğini sanırlar filyas....mezarlığın yanından geçerken türkü söyleyenler yada ıslık çanalar hesabı...Bu film sadece aksiyon ve görsellik değil fikri altyapısıda ola bir film...dolayısyla çok değişik yorumlar yapılmasına da fırsat veriyor...
Ayne Hocam :++: :tr:
 
ilon' Alıntı:
filyas' Alıntı:
Fikri olmayanlar gülerek fikirleri yokedeceğini sanırlar filyas....mezarlığın yanından geçerken türkü söyleyenler yada ıslık çanalar hesabı...Bu film sadece aksiyon ve görsellik değil fikri altyapısıda ola bir film...dolayısyla çok değişik yorumlar yapılmasına da fırsat veriyor...
İlgilenmiyorum. Sizin güzel fikirlerinizle.
Fil suresinden alıntı yapıldığına da ihtimal vermiyorum.
Yazı sizin mi başkasının mı onu da bilmiyorum ama gülüp geçiyorum.
 
filyas' Alıntı:
ilon' Alıntı:
filyas' Alıntı:
Fikri olmayanlar gülerek fikirleri yokedeceğini sanırlar filyas....mezarlığın yanından geçerken türkü söyleyenler yada ıslık çanalar hesabı...Bu film sadece aksiyon ve görsellik değil fikri altyapısıda ola bir film...dolayısyla çok değişik yorumlar yapılmasına da fırsat veriyor...
İlgilenmiyorum. Sizin güzel fikirlerinizle.
Fil suresinden alıntı yapıldığına da ihtimal vermiyorum.
Yazı sizin mi başkasının mı onu da bilmiyorum ama gülüp geçiyorum.
Güzel fikrim olduğunu falan yazmadım....yazıda bana ait değil sadece başlıkla doğrudan ilgili bir yazı olduğu için alıntıladım...


sisyphem' Alıntı:
Biraz zorlamayla Transformers veya Terminatör için de çeşitli benzetmeler yapılabilir aslında. Biraz hayal gücü gerekiyor o kadar. 3 saatlik bir filmdeki 10 dakikalık bir sahne için bu yapılıyorsa diğerleri için niye yapılmasın. Onların ne eksiği var. Onların da çok derin! fikri altyapısı var. Zaten dünyada iyiye dair ne varsa İslam tarihinden alınmadı mı canım. Bunlar da eksik kalmasın.
Tabiki yapılabilir bu tür yorumlar sizde olmaz dersiniz olur biter...böyle istihzalı yakıştırmalar yapmanıza gerek yok...bence....
 
Gökçe Fırat
“Na’vi”ler Türk mü?

Avatar filmi epeyce tartışıldı ve hâlâ da tartışılıyor. Bu film solcu mu, antiemperyalist mi, Amerikan karşıtı mı, savaş karşıtı mı, çevreci mi yoksa aslında Batılı mı, ırkçı mı, Beyaz Adamın filmi mi?

Her iki taraf da tartışadursun biz başka bir pencere açalım ve oradan “türümüz”ü ve “Türklüğümüz”ü anımsayalım istedik.

Filmin geçtiği yer bir başka gezegen ama burada karşımıza çıkan yeni bir gezegenden çok, büyük bir ağaç.

Film ormanda ama aslında ormanda bile değil bir orman gibi dalları olan büyük bir ağacın içinde geçiyor. Yerle göğü birleştiren inanılmaz büyüklükte bir ağaç.

Na’viler denilen insan benzeri mavi canlı türü bu ağacın içinde yaşıyor. Burada kutsal gördükleri bir ağaca tapıyor.

Aslında filmin sahnesi olarak seçilen ağaç figürü üzerinde durmak gerekiyor. Bu ağacın fantastik ve bilim kurgu yanından daha önemli tarafı mitolojik bir gerçeklik olması.

Kur’an’da geçen “Tuba ağacı”nı anımsatsa da aslında bu ağacın kökleri çok çok daha eskilerdedir ve Türk mitolojisinden alınmadır.

Türklerde göğün direği olan Hayat Ağacı

Türklere göre dünyanın bir direği vardır. Yer ile göğü birleştiren bu direk aynı zamanda atalarımızın yaşadığı tipik Türk çadırının da direğine benzer.

Bu, yer ile göğü birleştiren Gök Ağacı, Hayat Ağacıdır. Bu ağaç dünyanın direğidir.

Göğün direğine “Bay Terek” de denir ve kimi kavimlerde bu bir kayın ağacıdır. O nedenle “Bay Kayın” adı da verilir.

Bu kayın ağacı aslında tanrının kendisidir ama sonradan tanrıdan ayrılmıştır. Bu ağacın üzerine yıldırım bile düşmez.

Adak töreninde şöyle seslenilir kayın ağacına:

“Altın yapraklı kutlu kayın!
Sekiz gölgeli kutlu kayın!
Dokuz köklü altın yapraklı Bay Kayın!
Ey kutlu kayın ağacı
sana kara yanaklı bir ak kuzu sunuyorum!”

Abakan Türklerine göre ise dünyanın ortasında bir demir dağ vardır. Bu dağın üzerinde ise 7 dallı beyaz bir Huş ağacı bulunmaktadır.

Yakut Türklerine göre ise tüm insanlar tek bir ulu ağaçtan beslenir. Doğum tanrısı Kübey Han da bu ağacın kovuğundadır.

Oğuz Kağan destanında ise Oğuz Kağan’ın ikinci karısı bu ağacın kovuğundan çıkar.

Bu Hayat Ağacı Türk kavimlerine ait efsanelerde değişik şekillerde geçer.

Er Sogotoh efsanesinde şöyle bir rivayet vardır:

“İnsanın ilk atasının adı Er-Sogotoh idi. Doğuda ise Ağaç Hakan bulunuyordu. Ağaç Hakanın kökleri yeri kaplıyor, dalları ise göğü deliyordu. Kökünden hayat suyu kaynıyor ve herkese can veriyordu. Bu ilk insana Yalnız İnsan adı verilmişti. Babası Gök Tengri, annesi ise Kübey Hatun idi.

Dünya sekiz köşeli imiş ve ortasında da sarı bir göbek varmış. Büyük bir ağaç göğün üç katını delip göklere çıkarmış. Ağaç, Tanrıdan süslüymüş, kabukları gümüşlüymüş, budakları dokuz kollu bir şamdanmış, yaprakların hepsi ise bir at derisi kadarmış. Ağaçtan sarı bir su çıkarmış. Ondan içen kutlu olur ve mutluluk bulurmuş. İnsanın ilk atası da bu sudan içmiş ve hayat bulmuş.”

Bir diğer efsanede şöyle anlatılır:

“Bir yiğit göğe yükselen bir ağacın yanında duruyor ve bir ev görüyor. Bu sırada yiğidi gören yaşlı bir kişi okunun gücünü göstermek için bir ok atıyor. Okun rüzgarı ile büyük bir kasırga çıkarıyor.”

Dedem Korkut’un ağaca seslenişi


Kuzey Türklerinden Turalı boyuna ait destanda şunlar anlatılır:

“Bir yiğit bir sal yapıp denizde giderken yolu bir adaya düşüyor. Adanın ortasında büyük bir dünya ağacını görüyor. Bu ağacın üzerinde yavruları bir deve kadar olan bir kara kuş oturuyormuş.”

Uygur Türeyiş destanında ise şöyle anlatılır:

“Kara Kurum çaylarından iki ırmak vardı. Bunlardan biri Toğla diğeri de Selenge idi. Bu iki ırmak Kamlancu adı verilen bir yerde kavuşurlardı. Bu iki ırmağın kavuştuğu yerde iki ağaç vardı. Bu ağaçlardan biri fusuk diğeri de naja benziyordu. Kışın da bunların yaprakları servi gibi dökülmezdi. Meyvasının tadı ve şekli çam fıstığına benzerdi. Diğer ağaca da tur ağacı derlerdi. İki ağaç da iki dağın arasında yetişmişlerdi.

Bir gün bu iki ağacın ortasına gökten bir ışık düşmüştü. Bunun üzerine iki yanındaki dağlar büyümeğe başladı. Halk şaşkınlıkla yaklaştığında içeriden güzel bir müzik sesi duydular. Her gece buraya bir ışık düşmeye başladı. Işığın çevresinde de 30 kez şimşek çakıyordu.”

Dedem Korkut kitabında ise şöyle seslenilir:

“Başına ala bakar olsam başsız ağaç
dibin ala bakar olsam dipsiz ağaç”

Başı gökte, kökü yerin derinliklerinde bir ağaç tasviri, görüldüğü üzere Dedem Korkut’a kadar gelmiştir.

Na’viler ve Türkler

Bu uzun alıntılardan sonra film ve biz Türkler arasındaki bağa gelebiliriz.

Avatar’da seçilen sahne Türk efsanelerinde ve destanlarında açıkça tarif edilen dünyanın direği olan Hayat Ağacıdır.

Bu ağacın içinde yaşayan mavi derili klan da insan dışı yeni ve farklı bir canlı türünden çok Türkleri andırmaktadır.

İnanç sistemi ise kesinlikle Türk anlayışını yansıtmaktadır. Na’viler, o ağacın içinde doğanın bir parçasıdır. Ağaç da tıpkı Na’vi gibi canlıdır, o nedenle kutsaldır, el sürülmez, kesilmez.

Hatta vahşi ve korkunç yaratıklar olarak canlandırılmış olan hayvan benzeri yaratıklar da canlıdır ve Na’viler onlara da dokunmaz.

Kısacası Na’viler doğanın içinde kendilerini de doğanın bir parçası olarak görürler, doğayla, bitki örtüsüyle, toprakla, suyla, ateşle ve hareket eden tüm canlı türleri ile birlikte, kimseye zarar vermeden yaşarlar.

Filmin yönetmeni filmin çevreci ve antikapitalist mesajları olduğunu söylerken bu bakımdan haklıdır ama bu tür bir sistem insan dışı bir türde değil, biz Türklerde zaten vardır.

Na’vi Klanı ve Türk Klanları

Na’vi Klanının bir reisi vardır ama klan sınıfsızdır.

Klanın Şamanı vardır ama ruhbanlık yoktur.

Kadınlar ve erkekler birlikte yaşar, harem selamlık yoktur.

Hatta Klan reisi olan erkek öldüğünde reisliği kızına devreder. Yani bir kadın tüm klanın reisi olur.

Zaten Şaman olan din görevlisi de bir kadındır.

Bu açılardan Na’viler Türklerin anaerkillikten ataerkilliğe geçiş halindeki eşitlikçi yapısını andırır.


Hatta ad verme töreni çok tipik bir biçimde Türklerde yiğitlerin yiğitliklerini ispat ettikten sonra bir isme kavuşmalarını anlatır. Birden Boğaç Han’ı hatırlarız.

Na’vilerin savaş silahları oklardır. Bu okları hem yerden atarlar hem de at benzeri hayvanlarının sırtında dolu dizgin uçarcasına giderken atar ve tam isabet kaydederler.

Oklu, atlı, kadınlı, erkekli bu savaş sistemi de yine Türklere aittir.

Hatta çok fantastik, uçaktan büyük kuşlar bile Türk mitolojisinden alınmadır.

“Gönder ebabillerini Ya Rab” bilinen bir İslami yakarıştır. Dünyalıların saldırısına Na’viler büyük kuşlarla karşı koyarlar. Ama bu kuşlar yukarıdaki alıntıdaki yavrusu bile deveden büyük kara kuşlardır.

Gerçekten de Türk mitolojisindeki bu kuş, kimi zaman Kartal olarak anılan bir Kara Kuş, kimi zaman bir Tavus Kuşudur.

Ama en önemlisi de aslında bir Anka Kuşudur. Diğer ulusların inanç sistemlerinde de yer eden Zümrüdü Anka’dır, Simurg’dur, küllerinden doğan direniş sembolüdür.

Hatta bu kuş, bu Anka çok sonralarında Osman’ın rüyasına girecek olan Anka Kuşudur ve Osman’ı lider yapacak olan karısını simgeler.

Na’viler kendilerine uygun kuşları seçer ve onunla eşleşirlerken aslında bir anlamda kendi eşlerini de seçme anlayışını ortaya koyarlar.

Zaten filmde de kadın ve erkek Na’viler birbirlerini kendileri seçmekte, eşleşmekte, birleşmekte ve bunu kutsal görmektedirler.

Filmdeki eşleşme sahnesi de Cengiz Han’ın eşini seçmesini ya da Dedem Korkut hikayelerini andırmaktadır.

Hatta ağaç sembolü Türklerde Osmanlı’ya da devredecek ve Osman rüyasında Osmanlı’ya dönüşecek büyük ağacı görecektir. Bu ağaç da filmdeki gibi bir ağaçtır.

İnsan merkezli dünya doğa merkezli dünya

Filmdeki mitolojik avatar ismi Hint tanrı sisteminden alınsa da tüm mitolojik öğeleri Türk sistemini ortaya koymaktadır.

Bir diğer çatışma ise insan türü ile diğer canlı türler arasındaki ilişkidır. Şu anda Amerikan İmparatorluğu’nun simgelediği kapitalist sistemde, insan bir tür olarak her şeyin sahibidir.

Ama bu binlerce yıllık sınıflı ataerkil toplumun mirasıdır.

İnsanlık, anaerkillikten ataerkilliğe geçerken, klanların eşitlikçi yapıları bozulurken, sınıflar ortaya çıkarken, bizim bugün mitoloji dediğimiz inanç sistemleri de yıkıldı ve yerine tek tanrılı dinler geldi.

Tek tanrılı dinlerde yeryüzünü yaratan tanrı onu insana hediye etmişti.

İnsan dünyanın sahibiydi, onun “kullanım hakkı”nı elde etmişti ve böyle düşündüğü için de dünyanın canına okudu ve onu yaşanmaz bir hale getirdi.

Bugünün ileri ve modern ulusları eskinin ilkel klanlarının yerine geçti, ilkel çok tanrılar ve boş inançlar çöpe atıldı ve bugüne geldik.

Geldiğimiz noktada aslında herşeyin insan olarak kendi türümüzün önemini abartmamızda, kendimizi dünyanın tanrısı olarak görmemizde olduğunu anlamalıyız.

Nitekim Na’vilerin Kutsal Ağacın önünde birbirlerine tutunmaları, el ele vermeleri, kardeşçe yaşamaları binlerce yıllık modern insan egemenliğine verilen en büyük yanıttır.

Bu açılardan insan merkezli dünya sistemi ile doğa merkezli Na’vi sistemi arasındaki karşılaştırma kapitalist uygarlıkla Türk tarihi arasındaki karşılaştırmadır.

Peki bu film gerçekten de bu tür büyük mesajları vermek için mi yapıldı derseniz, bunun üzerine pek yorum yapamayız. Ama önemli olan filmi izleyenlerin filmden bu tür mesajları çıkartıp çıkartamayacakları.

Tarihimizi bilmediğimiz, mitolojimizi bilmediğimiz için pek çoğumuz bu filmi gelecekte geçen bir bilim kurgu olarak izledik.

Oysa yok edilen bir Türk uygarlığının tarihi filmi olarak da izleyebilirdik.
 
Geri
Üst