hakanyandım
Üye
- Mesajlar
- 1,467
Bir Bilgisayar Öğretmeninin Veda Mektubu
“Ben Haksızlık Kelimesinin Ne Anlama Geldiğini Memur Olduğumda Öğrendim…”
17li yaşlarım… Üniversite sınavına harıl harıl çalışan bir gencim. Etütler, dersane koridorları, okul koşturmacasında ailemi ve kendimi mutlu etmek için üniversite sınavına hazırlanıyorum… Çok meraklı değildim yüksek yerler kazanayım yüksek yerlere geleyim ama üniversite okumalıydım. İyi bir iş için ve bu zamana kadar benim için fedakarlık yapan ailem için bu şart. Neyse ki başardım. O zaman Tıp Fakültesi 202 puanla öğrenci alırken 198 puanla: Öğretmenliği sevebileceğimden belki bilgisayar geçerliliği olan bir kavram diye adını zor telaffuz ettiğim Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünü kazandım. Bilmiyordum ki BÖTE henüz üniversitelerde yeni yeni kuruluyor. Doğru düzgün eğitim görevlisi olmayan bir bölümde okudum. Sonradan diğer üniversiteleri araştırınca Edebiyatçı bölüm başkanlarını, Almanca branşından bilgisayar öğretim görevlileri olduğunu duyunca okuduğum üniversitenin oldukça iyi bir eğitim verdiğini anlamıştım. O zaman üniversitelerinde gerçek hayattan biraz kopuk olduklarını gördüm. Araştırma yaptığımda Türkiye’ de birçok üniversitede bir tane bile öğretim görevlisi olmadığı halde BÖTE bölümlerinin kurulduğunu ve yılda binlerce mezun vermeye başladığını. Bilgisayar öğretmenliğini bilmeyen kişilerin verdiği eğitimle ben Bilgisayar Öğretmeni olacaktım. Neyse ki sevmiştim BÖTE yi hem bilgisayarı hem de öğretmenliğin teknik detaylarını öğreniyordum. Özel sektörde kendime şans bulacak kadar öğrenmiştim bu işi, ki son sınıfta doğru düzgün KPSS çalışmamıştım bile. Sene 2006 idi. Bizden önceki mezunların puansız yâda çok düşük puanlarla atandıklarını bilmenin de rahatlığı vardı beklide KPSS çalışmamamda. Neyse ki özel sektörü ailemin çok kabullenemeyişi belki biraz benimde geleceği net göremem nedeniyle son iki hafta KPSS çalışarak yeterli puanı almıştım. O sene Ağustos atamalarında istediğim yerler dışında tercih yapmamıştım. Tam net karar verememiştim belki de ne yapmak istediğime. Atama sonuçlarında atanamayınca Eylül ayında memleketimde ücretli öğretmenlik yapmaya karar verdim. Şehrin kaliteli okullarından ve ders sayısı çok olan okullarındandı. Derslere girdikçe öğrencilerle diyaloğum aradaki sevgi akışı beni bağlamıştı öğretmenliğe. Yılbaşına doğru internetten 4-C sözleşmeli öğretmen alınacağını ve KPSS puanı ile başvurabileceğimi öğrendim. İlin Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurumu yaptım. Çalıştığım okulda 4-C sözleşmeye geçebileceğimi düşündüm ama öyle olmadı. Beni alakasız bir yere gönderdiler ve dediler ki senin çalıştığın okula 4-C sözleşmesi açılmadı. Maddi yönü ve belki geleceği olur düşüncesiyle mecburen 4-C statüsüne yeni okuluma geçtim. Beni tam 3 okula vermişlerdi. 3 okulda öğretmenlik yapmaya başlamıştım aslında o zaman anlamalıydım ki Bilgisayar Öğretmenliğinde gelecek yok.3 okul binlerce öğrenci ve 40 dk ders.
“ İstersen öğrencilerini tanı istersen dersini anlat geç. İkisini sığdıramazsın 40 dakikaya…”
Eski okulumdan ayrılmam çok zor oldu. İnanmazsınız konferans salonunda benimle vedalaşan bir salon dolusu öğrenci ağlıyordu. Ben onların sınıf öğretmenleri değildim haftanın 5 günü saatlerce görüşmüyorduk. Sadece 40 dakika bağlamıştı bizleri birbirimize. Milli Eğitim Müdürlüğüne e-posta bile göndermişler “Hocamızı almayın…” diye… Her şey boş tabii ki. Şimdi yeni Milli Eğitim Bakanımız diyor ya "Şubat döneminde tayin yok geride sizin için ağlayan öğrencileri düşünün" diye… Tabii kimse düşünmedi ne beni ne öğrencilerimi…
Kendi okulumda 4-C statüsünde kalmak için Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşsem de:
”Memursun sen çalışansın senin düşüncelerinin hiçbir önemi yok!”
durumunu yaşadım içimde. Bana bu sözleri sarfeden olmadı ama benim beynimde yankılandı gerçekler. Belki inanmazsınız beni 4-C statüsünde verdikleri 3 okula; 2 yıllık Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı mezunu birisini ücretli öğretmen vermişler sene başında. Ben o okula gidince o da açıkta kaldı. Belki bu şekilde çalışırım deyip borca girdi ona göre planlar yaptı ama o zaman anladım ki Milli Eğitim Bakanlığında çalışıyorsan geleceğe dair planlar yapmamalısın. Belki gülersiniz bu kısma ama bu arkadaşı da benim eski okuluma verdiler yani biz onunla yer değiştirmiş olduk. Tabii sorgulayamadık, bir şey diyemedik. Herkes yeni okuluna alışmaya başladı. 3 okula gidiyordum artık ne öğretmenler beni tanıyordu ne idareciler beni tanıyorlardı doğru düzgün.
“Okulda sadece bilgisayarla problemi olan öğretmen ve idarecileri tanıdım yakından!”
Bu 3 okul olayı beni bu meslekten soğutacaktı 2007 Şubat atamasında gitmeliydim. Neyse ki 1 aylık 4-C çalışmamın ardından Şubat atamalarında bir ilin 3600 nüfuslu eski kasaba yeni ilçesinin bir köyünde aldım soluğu. En azından artık kadrolu öğretmendim belki ücretli, sözleşmeli diye dikkate alınmıyordum. Kadrolu olunca değişir sandım bir şeyler ama unuttum ki ben dersi bilgisayar olan bir öğretmenim sadece. Bu arada puanım memleketime yetse de ben zorunlu hizmet görevimi tamamlama için bu okulu yazmıştım. Eğer buraya gelmesem 4 yıl sonra zorunlu hizmet için yeniden yer değiştirmek zorunda kalacaktım çünkü. Ben buraya geldikten sonra 2 hafta içinde Danıştay 4-C sözleşmelileri 4-B statüsüne geçirmişti. Yani tercih yapmasaydım memleketimde 4-B sözleşmeli öğretmen olacaktım. Bana sormadılar tabii ki atandığım yerde kaldım. En azından zorunlu hizmetimi burada tamamlayıp istediğim bir ile gidebilecektim. Bu atandığım köyde taş bina dedikler lojmanlar vardı. Soba gece 10 dakika sönse yorgan altında tirtir titretecek kadar soğuktu bu evler. Cep telefonu çekmiyordu. İlk atandığım gün elimde telefonla mesaj çekmeye çalıştığımı gören diğer öğretmenler gülümsemişlerdi, ne yaptığımı anlamaya çalışıyorlardı elimde telefonla. Bense hiç iyi olmasam da iyiyim diye haber vermeye çalışıyordum memlekete. Çok geçmedi bu köyde cep telefonunun da çekmediğini öğrenmek. Sular donunca su bulunmuyordu bu köyde. 1 hafta sonra böbrek ağrısı ile arkadaşlarım karlı yollardan beni ilçenin devlet hastanesine yetiştirmeye çalışıyorlardı. Zor oldu ulaşım yarım saat yol da acı çektim. Hastanede 3 tane iğne vursalar da acıyı dindiremediler. Rapor alıp 1 hafta memleketime gittim. İlçe hastanesinde böbrek taşı demişlerdi ama öyle bir şey çıkmadı. O zaman anladım ki kendime daha iyi bakmalıyım çünkü burada sağlık imkanları da kısıtlı. Sonuçta zorunlu hizmetimi yapıyordum. 26 hizmet puanı alıyordum bu köyde. Güzeldi köy öğretmenliği zevk alıyordum mesleğimden. Her ne kadar 3 saat bilgisayar 12 saat Matematik 11 saat Fen ve Teknoloji dersine girsem de, kendi mesleğimi yapamasam da öğrencilere bir şeyler vermek güzeldi. 4 yıl kaldım bu okulda girmediğim tek ders Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile Sosyal Bilgiler dersleri oldu. Onun dışında Türkçe, İngilizce aklınıza ne dersi geliyorsa girdim. Telefonla konuştuğum arkadaşlarım inanmıyordu ama ben 3 saat bilgisayar dersi dışında tüm derslere girdim, çıktım. Hala da ararım o köy okulumu…
Eşim o arada 1.hizmet bölgesi olan memleketine atandı. Devlet o da senin yanına gelecek o da zorunlu hizmet yapacak dedi ve ben eş durumundan onun yanına gidemedim. 8 ay geçtikten sonra aynı devlet zorunlu hizmetim bitip tayin isterken 2010 yılı Mayıs ayında Sayın Bakanımız bir genelge yayınladı ve 2010 yılından önce göreve başlayan tüm öğretmenlerin zorunlu hizmet yükümlülüklerini kaldırdı. Yani benimle birlikte atanan arkadaşlarım zorunlu hizmet için yer değiştirmedi. Ben memleketimde kalsaydım ben de zorunlu hizmet için yer değiştirmeyecektim. Sonra 4-B sözleşmeliler de direk olarak kadroya alındı. Yani ben memleketimde kadrolu olabilecektim ama bana bu hak verilmedi. Memleketime tayin istediğimde il dışı kontenjana takıldım ve memleketime gelemedim. İl içinde benden 2 yıl sonra göreve başlayan öğretmenler benim 72 puanla il dışından gelemediğim okullara il içinden 20 puanla geldiler. İl dışında ise Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarına takıldık. BÖTE den yıllar önce mezun veren Teknik Eğitim Fakültesi mezunları ile BÖTE mezunlarını aynı kontenjanda değerlendiriyorlardı güzel ülkemde. İki fakülte mezununun da atama branşı Bilişim Teknolojileri diye yazıyor atama kararnamesinde ama BÖTE mezunu meslek lisesine atanamıyor ama TEF mezunları hem meslek lisesi hem ilköğretim okullarını yazabiliyorlardı. Memleketimde açılan okullar için TEF mezunları ile hizmet puanında yarıştım ama olmadı.
Benim suçum zorunlu hizmet görevini yerine getirmek için ailemden kilometrelerce uzağa tayin istememdi. İşte dedim ya;
“Ben Haksızlık Kelimesinin Ne Anlama Geldiğini Memur Olduğumda Öğrendim ve hiç inanmadım memurlukta verilen haklar geri alınmaz lafına…” Bilişim Teknolojileri öğretmenlerinin BÖTE mezunlarının sorunlarından hiç bahsedesim bile yok konuştukça canım sıkılıyor. Geldiğim yerde 4 ay sonra norm fazlasısın tayin iste dediler. İlçede başka bir okula tayin istedim. 4 ay sonra sen burada da norm fazlasısın dediler. Oraya tayinimi yapan da onlar bana artık fazlasın diyen de onlar. Artık ilçede gidebileceğim okul kalmadı. Yeni norm kadro yönetmeliğine göre norm fazlası öğretmen ilçede değerlendirilirmiş eğer ilçede yer kalmadı ise vali istediği yere il içinde tayinini yaparmış. Yani anlayacağınız bunca dert üzerine şimdi eşimle de farklı ilçelerde görev yapacağız bu gidişle… Ben yoruldum dostlar size Bilişim Teknolojileri öğretmenliğinde iyi yolculuklar.
Umarım bir gün haksızlık sizi de bulmaz.
Elveda…
“Ben Haksızlık Kelimesinin Ne Anlama Geldiğini Memur Olduğumda Öğrendim…”
17li yaşlarım… Üniversite sınavına harıl harıl çalışan bir gencim. Etütler, dersane koridorları, okul koşturmacasında ailemi ve kendimi mutlu etmek için üniversite sınavına hazırlanıyorum… Çok meraklı değildim yüksek yerler kazanayım yüksek yerlere geleyim ama üniversite okumalıydım. İyi bir iş için ve bu zamana kadar benim için fedakarlık yapan ailem için bu şart. Neyse ki başardım. O zaman Tıp Fakültesi 202 puanla öğrenci alırken 198 puanla: Öğretmenliği sevebileceğimden belki bilgisayar geçerliliği olan bir kavram diye adını zor telaffuz ettiğim Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünü kazandım. Bilmiyordum ki BÖTE henüz üniversitelerde yeni yeni kuruluyor. Doğru düzgün eğitim görevlisi olmayan bir bölümde okudum. Sonradan diğer üniversiteleri araştırınca Edebiyatçı bölüm başkanlarını, Almanca branşından bilgisayar öğretim görevlileri olduğunu duyunca okuduğum üniversitenin oldukça iyi bir eğitim verdiğini anlamıştım. O zaman üniversitelerinde gerçek hayattan biraz kopuk olduklarını gördüm. Araştırma yaptığımda Türkiye’ de birçok üniversitede bir tane bile öğretim görevlisi olmadığı halde BÖTE bölümlerinin kurulduğunu ve yılda binlerce mezun vermeye başladığını. Bilgisayar öğretmenliğini bilmeyen kişilerin verdiği eğitimle ben Bilgisayar Öğretmeni olacaktım. Neyse ki sevmiştim BÖTE yi hem bilgisayarı hem de öğretmenliğin teknik detaylarını öğreniyordum. Özel sektörde kendime şans bulacak kadar öğrenmiştim bu işi, ki son sınıfta doğru düzgün KPSS çalışmamıştım bile. Sene 2006 idi. Bizden önceki mezunların puansız yâda çok düşük puanlarla atandıklarını bilmenin de rahatlığı vardı beklide KPSS çalışmamamda. Neyse ki özel sektörü ailemin çok kabullenemeyişi belki biraz benimde geleceği net göremem nedeniyle son iki hafta KPSS çalışarak yeterli puanı almıştım. O sene Ağustos atamalarında istediğim yerler dışında tercih yapmamıştım. Tam net karar verememiştim belki de ne yapmak istediğime. Atama sonuçlarında atanamayınca Eylül ayında memleketimde ücretli öğretmenlik yapmaya karar verdim. Şehrin kaliteli okullarından ve ders sayısı çok olan okullarındandı. Derslere girdikçe öğrencilerle diyaloğum aradaki sevgi akışı beni bağlamıştı öğretmenliğe. Yılbaşına doğru internetten 4-C sözleşmeli öğretmen alınacağını ve KPSS puanı ile başvurabileceğimi öğrendim. İlin Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurumu yaptım. Çalıştığım okulda 4-C sözleşmeye geçebileceğimi düşündüm ama öyle olmadı. Beni alakasız bir yere gönderdiler ve dediler ki senin çalıştığın okula 4-C sözleşmesi açılmadı. Maddi yönü ve belki geleceği olur düşüncesiyle mecburen 4-C statüsüne yeni okuluma geçtim. Beni tam 3 okula vermişlerdi. 3 okulda öğretmenlik yapmaya başlamıştım aslında o zaman anlamalıydım ki Bilgisayar Öğretmenliğinde gelecek yok.3 okul binlerce öğrenci ve 40 dk ders.
“ İstersen öğrencilerini tanı istersen dersini anlat geç. İkisini sığdıramazsın 40 dakikaya…”
Eski okulumdan ayrılmam çok zor oldu. İnanmazsınız konferans salonunda benimle vedalaşan bir salon dolusu öğrenci ağlıyordu. Ben onların sınıf öğretmenleri değildim haftanın 5 günü saatlerce görüşmüyorduk. Sadece 40 dakika bağlamıştı bizleri birbirimize. Milli Eğitim Müdürlüğüne e-posta bile göndermişler “Hocamızı almayın…” diye… Her şey boş tabii ki. Şimdi yeni Milli Eğitim Bakanımız diyor ya "Şubat döneminde tayin yok geride sizin için ağlayan öğrencileri düşünün" diye… Tabii kimse düşünmedi ne beni ne öğrencilerimi…
Kendi okulumda 4-C statüsünde kalmak için Milli Eğitim Müdürlüğü ile görüşsem de:
”Memursun sen çalışansın senin düşüncelerinin hiçbir önemi yok!”
durumunu yaşadım içimde. Bana bu sözleri sarfeden olmadı ama benim beynimde yankılandı gerçekler. Belki inanmazsınız beni 4-C statüsünde verdikleri 3 okula; 2 yıllık Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı mezunu birisini ücretli öğretmen vermişler sene başında. Ben o okula gidince o da açıkta kaldı. Belki bu şekilde çalışırım deyip borca girdi ona göre planlar yaptı ama o zaman anladım ki Milli Eğitim Bakanlığında çalışıyorsan geleceğe dair planlar yapmamalısın. Belki gülersiniz bu kısma ama bu arkadaşı da benim eski okuluma verdiler yani biz onunla yer değiştirmiş olduk. Tabii sorgulayamadık, bir şey diyemedik. Herkes yeni okuluna alışmaya başladı. 3 okula gidiyordum artık ne öğretmenler beni tanıyordu ne idareciler beni tanıyorlardı doğru düzgün.
“Okulda sadece bilgisayarla problemi olan öğretmen ve idarecileri tanıdım yakından!”
Bu 3 okul olayı beni bu meslekten soğutacaktı 2007 Şubat atamasında gitmeliydim. Neyse ki 1 aylık 4-C çalışmamın ardından Şubat atamalarında bir ilin 3600 nüfuslu eski kasaba yeni ilçesinin bir köyünde aldım soluğu. En azından artık kadrolu öğretmendim belki ücretli, sözleşmeli diye dikkate alınmıyordum. Kadrolu olunca değişir sandım bir şeyler ama unuttum ki ben dersi bilgisayar olan bir öğretmenim sadece. Bu arada puanım memleketime yetse de ben zorunlu hizmet görevimi tamamlama için bu okulu yazmıştım. Eğer buraya gelmesem 4 yıl sonra zorunlu hizmet için yeniden yer değiştirmek zorunda kalacaktım çünkü. Ben buraya geldikten sonra 2 hafta içinde Danıştay 4-C sözleşmelileri 4-B statüsüne geçirmişti. Yani tercih yapmasaydım memleketimde 4-B sözleşmeli öğretmen olacaktım. Bana sormadılar tabii ki atandığım yerde kaldım. En azından zorunlu hizmetimi burada tamamlayıp istediğim bir ile gidebilecektim. Bu atandığım köyde taş bina dedikler lojmanlar vardı. Soba gece 10 dakika sönse yorgan altında tirtir titretecek kadar soğuktu bu evler. Cep telefonu çekmiyordu. İlk atandığım gün elimde telefonla mesaj çekmeye çalıştığımı gören diğer öğretmenler gülümsemişlerdi, ne yaptığımı anlamaya çalışıyorlardı elimde telefonla. Bense hiç iyi olmasam da iyiyim diye haber vermeye çalışıyordum memlekete. Çok geçmedi bu köyde cep telefonunun da çekmediğini öğrenmek. Sular donunca su bulunmuyordu bu köyde. 1 hafta sonra böbrek ağrısı ile arkadaşlarım karlı yollardan beni ilçenin devlet hastanesine yetiştirmeye çalışıyorlardı. Zor oldu ulaşım yarım saat yol da acı çektim. Hastanede 3 tane iğne vursalar da acıyı dindiremediler. Rapor alıp 1 hafta memleketime gittim. İlçe hastanesinde böbrek taşı demişlerdi ama öyle bir şey çıkmadı. O zaman anladım ki kendime daha iyi bakmalıyım çünkü burada sağlık imkanları da kısıtlı. Sonuçta zorunlu hizmetimi yapıyordum. 26 hizmet puanı alıyordum bu köyde. Güzeldi köy öğretmenliği zevk alıyordum mesleğimden. Her ne kadar 3 saat bilgisayar 12 saat Matematik 11 saat Fen ve Teknoloji dersine girsem de, kendi mesleğimi yapamasam da öğrencilere bir şeyler vermek güzeldi. 4 yıl kaldım bu okulda girmediğim tek ders Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile Sosyal Bilgiler dersleri oldu. Onun dışında Türkçe, İngilizce aklınıza ne dersi geliyorsa girdim. Telefonla konuştuğum arkadaşlarım inanmıyordu ama ben 3 saat bilgisayar dersi dışında tüm derslere girdim, çıktım. Hala da ararım o köy okulumu…
Eşim o arada 1.hizmet bölgesi olan memleketine atandı. Devlet o da senin yanına gelecek o da zorunlu hizmet yapacak dedi ve ben eş durumundan onun yanına gidemedim. 8 ay geçtikten sonra aynı devlet zorunlu hizmetim bitip tayin isterken 2010 yılı Mayıs ayında Sayın Bakanımız bir genelge yayınladı ve 2010 yılından önce göreve başlayan tüm öğretmenlerin zorunlu hizmet yükümlülüklerini kaldırdı. Yani benimle birlikte atanan arkadaşlarım zorunlu hizmet için yer değiştirmedi. Ben memleketimde kalsaydım ben de zorunlu hizmet için yer değiştirmeyecektim. Sonra 4-B sözleşmeliler de direk olarak kadroya alındı. Yani ben memleketimde kadrolu olabilecektim ama bana bu hak verilmedi. Memleketime tayin istediğimde il dışı kontenjana takıldım ve memleketime gelemedim. İl içinde benden 2 yıl sonra göreve başlayan öğretmenler benim 72 puanla il dışından gelemediğim okullara il içinden 20 puanla geldiler. İl dışında ise Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarına takıldık. BÖTE den yıllar önce mezun veren Teknik Eğitim Fakültesi mezunları ile BÖTE mezunlarını aynı kontenjanda değerlendiriyorlardı güzel ülkemde. İki fakülte mezununun da atama branşı Bilişim Teknolojileri diye yazıyor atama kararnamesinde ama BÖTE mezunu meslek lisesine atanamıyor ama TEF mezunları hem meslek lisesi hem ilköğretim okullarını yazabiliyorlardı. Memleketimde açılan okullar için TEF mezunları ile hizmet puanında yarıştım ama olmadı.
Benim suçum zorunlu hizmet görevini yerine getirmek için ailemden kilometrelerce uzağa tayin istememdi. İşte dedim ya;
“Ben Haksızlık Kelimesinin Ne Anlama Geldiğini Memur Olduğumda Öğrendim ve hiç inanmadım memurlukta verilen haklar geri alınmaz lafına…” Bilişim Teknolojileri öğretmenlerinin BÖTE mezunlarının sorunlarından hiç bahsedesim bile yok konuştukça canım sıkılıyor. Geldiğim yerde 4 ay sonra norm fazlasısın tayin iste dediler. İlçede başka bir okula tayin istedim. 4 ay sonra sen burada da norm fazlasısın dediler. Oraya tayinimi yapan da onlar bana artık fazlasın diyen de onlar. Artık ilçede gidebileceğim okul kalmadı. Yeni norm kadro yönetmeliğine göre norm fazlası öğretmen ilçede değerlendirilirmiş eğer ilçede yer kalmadı ise vali istediği yere il içinde tayinini yaparmış. Yani anlayacağınız bunca dert üzerine şimdi eşimle de farklı ilçelerde görev yapacağız bu gidişle… Ben yoruldum dostlar size Bilişim Teknolojileri öğretmenliğinde iyi yolculuklar.
Umarım bir gün haksızlık sizi de bulmaz.
Elveda…