Fatih Projesi Çok Büyük Bir Hayal Kırıklığı...

Kodla Büyü
Cemal TANER' Alıntı:
EVRENSEL HİZMET FONU.

Hocam evrensel hizmet kanununda şunlar yazıyor.

EVRENSEL HİZMETİN KAPSAMI

Madde 5 - Evrensel hizmet;

a) Sabit telefon hizmetlerini,

b) Ankesörlü telefon hizmetlerini,

c) Basılı veya elektronik ortamda sunulacak telefon rehber hizmetlerini,

d) Acil yardım çağrıları hizmetlerini,

e) Temel internet hizmetlerini,

f) (Değişik bent: 05/11/2008-5809 S.K./67.mad) Ulaşımı deniz yoluyla sağlanabilen yerleşim alanlarına yolcu taşıma hizmetlerini,

g) (Ek bent: 05/11/2008-5809 S.K./67.mad) Deniz haberleşmesi ve seyir güvenliği haberleşme hizmetlerini,

Kapsar.

Evrensel hizmetin kapsamı; ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik şartları da göz önünde bulundurularak, üç yılı aşmamak üzere belirli aralıklarla, Kurumun ve işletmecilerin de görüşlerini alarak Bakanlıkça yapılacak teklif üzerine Bakanlar Kurulunca yeniden belirlenebilir.

Tabiki ülkemizin teknolojiye de yatırım yapması, bilgisayarlı eğitime geçmesi gerekiyor bu bir zorunluluk. Ama bilgisayar destekli eğitime geçerken bilgisayar destekli eğitim konusunda eğitim almış binlerce bilişim teknolojileri öğretmeninin gelinen şu aşamada bu projede bile yok kabul edilmeleri amacı bilgisayar destekli eğitim olan bir proje için enteresan. Dersleri yok, bilgisayar destekli eğitim projelerinde isimleri yok sonuçta branşı BT olan öğretmenlerin bu projeye karşı sempati ile bakmamaları çok doğal.
 
Ben şu anlamda evrensel hizmet fonu dedim. Evrensel hizmet fonunda biriken para sadece bu amaç için kullanılıyor. O sebeple yok okulda kömür yok, yok temizlik parası yok gibi eleştiriler mesnetsiz kalıyor. Sonra da bakan ağzına geleni sayıyor ama işte burada kahvehane muhabbetine devam.
 
Yayınlandı mı bilmiyorum bir eleştiri yazısı da ayın yedisinde Prof. Dr. Osman COŞKUNOĞLU tarafından cumhuriyet gazetesinde ele alınmış.
Başbakan bir okulda ilk tabletleri dağıtarak Fatih Projesi’ni (!) başlattı. Çağımıza damga vuran teknolojiler ve eğitim yan yana olunca akan sular duruyor. Oysa, gerçekler çok farklı:

“1. Ortada öğretmenleri, öğrencileri ve müfredatı da ele alan bir proje yok. 2010’da yayımlanan “MEB Stratejisi 2011-2014” belgesinde, konuyla yakında uzaktan ilgili tek bir kelime bile yok. Kullanılacak teknolojinin pedagojik değer ve katkısı üzerine tek bir belge veya araştırma yok.

Ortada sadece Başbakan’ın 2010 Kasımı’nda ve seçim öncesinde ortaya attığı bir slogan var. Bunun içini aceleyle doldurmak için MEB bürokratları, harcanacak 8-9 milyar TL için iştahı kabarmış birkaç şirketin de yardımıyla, genel ve sığ bazı açıklamalar yapmanın ötesine gidememiştir.

2. Konu üzerindeki tartışma, sadece satın alınacak donanımlar üzerine odaklanmıştır. Öğretmenlere verilen bir haftalık, toplam 15 saatlik dersin ne kadar yetersiz ve sığ olduğunu, pilot illerden birisi olan eski seçim bölgem Uşak’ta gözlemledim.

3. Eylül 2011’de New York Times gazetesinin yayımlamaya başladığı, ABD’deki okullarda uygulamaları inceleyen bir yazı dizisinde (http://www.nytimes.com/2011/09/04/techn ... technology), yoğun teknoloji kullanılan okullarda öğrencilerin öğrenme düzeylerinin iyileşmediği, hatta kötüleşebildiği açıkça gösteriliyor. 4 Şubat 2012 tarihli Los Angeles Times gazetesi, konunun saygın uzmanlarına ve bilim insanlarına sordukları “Bu gösterişli teknolojilerin eğitime gerçek katkısı nedir” sorusunun yanıtlarını içeren bir makale yayımladı (http://www.latimes.com/business/la-fi-h ... 053.column). Yanıtlar aşağı yukarı aynıydı: Okullarda bu yeni teknolojilerin kullanılmasından yararlananlar sadece satıcı firmalar ve yaldızlı ama sığ laflar eden politikacılardır! Nitekim, derslerini internetten herkese açmış olan, dünyanın önde gelen bazı üniversitelerinde en kompleks konuların bile kara tahtada işlendiğini görüyoruz.

4. Ülkemizde hiç de saydam olmayan bir şekilde yapılan ihaleyle tablet ve etkileşimli tahta (buna da “akıllı tahta” diyenler var!) satın alınıyor. Baştan, bu donanımların en az yüzde 60 yerli olmasından bol bol söz edilerek ulusal teknoloji üretimimizin destekleneceği gibi parlak izlenimler yaratıldıysa da, bu koşuldan da sessizce vazgeçildiği anlaşılıyor.

5. Pedagojik değer ve katkısını kimsenin açıklayamadığı, projesi yapılmadan, öğretmen ve okul yöneticileri gibi paydaşlarla ve konunun uzmanlarıyla danışılmadan, dünyadaki uygulamalardan habersiz olarak alelacele başlayan bu girişimin eğitime bir yararı olması bir yana, neden olabileceği tehlikeler de vardır:

a. İyi düşünülmemiş ve hızlı değiştiği için kısa sürede demode olacak teknoloji kullanarak 8-10 milyarlık harcama israf edilmiş olabilecektir.

b. Zaten ortalama başarı düzeyinin çok düşük olduğunu hem ÖSS hem de PISA sınav sonuçlarında gördüğümüz eğitim sistemimiz daha da olumsuz etkilenebilecektir.

c. Tabletlerle etkileşimli tahta arasındaki iletişim kablosuz olarak (Wi Fi) sağlanacağı için, her sınıfta adeta orta boy bir baz istasyonu varmış gibi bir ışınım (emisyon) olacaktır.

Evinin yakınında kurulacak baz istasyonundan rahatsız olan insanımız, çocuklarını ortasında bir baz istasyonu olan sınıfa her gün yolluyor olacaktır.

d. Engelli öğrencilerin düşünülmediği, sayısal uçurumun daha da artabileceği gibi başka sakıncalar da vardır.

Yeni teknolojiler ve eğitimin bir yerde etkin bir şekilde buluşması sağlanabilir.

Nitekim Güney Kore ve İngiltere gibi bazı ülkelerde bir yandan pilot uygulamalar diğer yandan teknoloji ile pedagoji arasında sinerji arayışındaki araştırmalar süregidiyor.

Ülkemizde de, paydaşlar ve konunun uzmanları ile beraber iyi düşünülmüş bir proje ile yol haritasının hazırlanması gerekiyor. Bunların hiçbiri olmadan, sadece donanım satan firmaların ve yaldızlı laf eden politikacıların yararlanacağı bir girişim, eğitim sistemimizi daha da olumsuz etkileme pahasına başlıyor.

Oysa, eğitim sistemimizi iyileştirmenin yolu, donanım satın almaya harcanacak 8-10 milyar TL’nin okullarımızdaki koşulların iyileştirilmesi ve öğretmenlerin desteklenmesi için harcanması gerekirdi. Dolayısıyla, çocukları okullarda olan ailelerin ve öğretmenlerin bu girişim karşısında direnmesi gerekir.” (07.02.2012/ Cumhuriyet)
 
Cemal TANER' Alıntı:
Ben şu anlamda evrensel hizmet fonu dedim. Evrensel hizmet fonunda biriken para sadece bu amaç için kullanılıyor. O sebeple yok okulda kömür yok, yok temizlik parası yok gibi eleştiriler mesnetsiz kalıyor. Sonra da bakan ağzına geleni sayıyor ama işte burada kahvehane muhabbetine devam.

Bravo hocam çok mantıklı bi noktadan yaklaşmışsınız. Evrensel hizmet fonu birikmişse tablet alınır normal olarak. kusura bakmayın kahvehane muhabbeti gibi olcak ama o zaman siz aynen devam fatih projesine.

Yanlız benim para konusuyla işim yok nerden geldi kaç lira onu merak etmiyorum
şu 2 şeyi merak ediyorum
Fatih projesini kim attı ortaya ve öğrencileri şöyle bi hayal edin proje sonunda hangi noktaya gelecekler.
Yazında billelim.
 
jb.can' Alıntı:
“ MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu, Fatih Projesi'nin çok büyük bir hayal kırıklığı olduğunu ileri sürdü. „
MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, "Herhangi bir baskı altında kalmadan araştıran bir gençlik yetiştirmek lazım. Din dersinin bu işin ilmini veren hocalar tarafından verilmesi doğrudur; ama baskı yapılmaması ve diğer inançlara da özgürlük alanı bırakılması gerekir." şeklinde konuştu.

Olması gereken eğitim sistemi hakkında değerlendirmelerde bulunan MHP Ankara Milletvekili Zühal Topcu, "Dindar nesiller yetiştirme söyleminin çarpıcı bir biçimde kutuplaşmayı ortaya çıkaracağı ve ötekileştirmeye neden olacağı unutulmamalıdır. Kemalist genci, dindar genci ve tinerci gencinin hepsinin bizim gençliğimiz olduğu unutulmamalıdır. Bu gençlik Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğidir. Önemli olan ötekileştirmeden yapılan bir eğitim sisteminin olmasıdır." şeklinde konuştu.

FATİH Projesi'nin Fırsatları Arttırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi Projesi olarak gündeme geldiğini söyleyen Topcu; ama gerçekte çok büyük bir hayal kırıklığı olduğunu belirtti. Topcu projenin popülist bir proje olduğunu ve öğrenci merkezli olmak yerine, bilgisayarın merkeze alındığını ifade etti.

Topcu "Bu proje ile teknoloji, bilgisayar araç değil, amaç haline gelmiştir. Öğretmenler bir haftada aldıkları 15 saat dersle bu dersleri nasıl götürecekler. Öğretmen, öğrenci ve aile boyutuyla bakılması gerekir. Ders programları nasıl yetişecek? Öğrenciler merkezi sınavlara nasıl hazırlanacak? Sürekli değişen teknoloji nasıl takip edilecek? Altyapı ne kadar hazır ve ne getirecek? Eğitimsel başarıyı arttırdığına yönelik elde daha tam veriler yokken hangi mantıkla bu uygulamaya başlandı? Zihinsel hazır olma düzeyi hazır değil." diye konuştu.

Topcu sözlerini şöyle sürdürdü:

"En önemlisi teknolojiye bu kadar yatırım yapılırken Bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenlerinin Şubat atamasında 143 tane ataması ve ilköğretim 4. Ve 5. Sınıflarda İlköğretim bilgisayar derslerinin kaldırılması ve İlköğretim 2. Ve ortaöğretim kademesinde ikinci öncelikli seçmeli ders statüsüne konmasıdır.

Herhangi bir baskı altında kalmadan araştıran bir gençlik yetiştirmek lazım. Din dersinin bu işin ilmini veren hocalar tarafından verilmesi doğrudur; ama baskı yapılmaması ve diğer inançlara da özgürlük alanı bırakılması gerekir.

Gençlik bilinçli bir gençliktir ve kendi kararını verecektir."


zühal hanım bizim görüştüğümüz millet vekillerinden biri. www.egitimciyim.com adresindeki raporu da iletmiştik kendisine. üstelik bizi çok çok iyi misafir etmiş ve uzun uzun sıkıntılarımızı dinlemişti. sıkıntılarımızı aktarması bizi memnun ediyor.
 
Geri
Üst