Ya hocam öyle şeyler yazmışsınız ki, neresini düzeltsem bilemedim. Neyse madde madde yazmaya çalışayım.
1) Bakanlığa bir şey yaptıramazsak kendimizi nasıl kurtaracaz? Biz kendi işyerimizde mi çalışıyoruz? Kuralları, kanunları nasıl aşacağız? Sınavda soru çıkan dersler önemli diğerleri önemsiz kategorisinde. Bakanlığın bu kategorisini nasıl aşacağız? Veliler için de öğrenciler için de MEB için de öncelik Lise ve Üniversite sınavları.
2) Bütün suç bizdeymiş! Bu ders 2006'dan beri seçmeli. Zaten bölüm ilk mezunlarını 2002'de verdi. 4 senede yeni mezun az sayıdaki öğretmen ne yapmış olabilir? Peki MEB bir dersin öğretmenlerinin performansı düşük olunca o dersi seçmeli hale mi getiriyor cezalandırmak için? Peki bu durumda kimi cezalandırmış oluyor; öğretmeni mi ögrenciyi mi? MEB ve tüm toplum bir dersi gerekli gördüğü takdirde öğretmenlerin performansı ne olursa olsun seçmeli yapamaz. Böyle bir cezalandırma usulü yok. Kaldı ki MEB nasıl ölçmüş bilişimcilerin performansını da dersi seçmeli yapmaya karar vermiş? Benim dersime şimdiye kadar hic müfettiş gelmedi, bunca yıldır.
3) Diğer derslerin öğretmenleri öğrencileri tek tek dersin gerekliliğine ikna ettiği için mi o dersler zorunlu. Örneğin dinciler bütün öğrencileri ikna mi ettiler butun kademelerde zorunlu olmadi icin. Veya matematikciler, veya bedenciler. Millet kapi kapi dolanip dersinin ne kadar onemli oldugunu mu anlatıyor? Diyelim öyle. Dersimiz bu kadar önemliyse ikna olmayan velinin çocuğuna yazık değil mi? Böyle laubalilik olur mu? Öğretmen işportacı gibi "müşteri" mi toplar. Eğer bir dersin verilmesi gerekiyorsa bütün öğrencilere zorunlu olarak verilir. Buna da TTKB karar verir. Dolayısıyla bu işler yalnızca kendi çabamızla olmaz. Kanunla, yönetmelikle olur. Bakkal işletmiyoruz. Çocuklara lastik top satmaya çalışmıyoruz.
Son: Daha fazla uzatmak istemiyorum. Konuşacak çok şey var. Kendi kendinizi gaza getirmeye çalışıyorsunuz. Bireysel olarak kurtulabileceğinize inanmak istiyorsunuz. Sorun değil. Ama bunu çok kötü bir üslupla ve mantıksızlıklar silsilesiyle yapıyorsunuz. Eğer çok istiyorsanız kendinizi suçlayabilirsiniz. Ama MEB'in bizim dersimizle ilgili almış olduğu kasıtlı ve kötü niyetli bunca kararı görmezlikten gelip faturayı meslektaşlarına kesemezsin. Lütfen bu 3. sınıf ajitasyonu, 3. sınıf tiradları kendi kendine at. Bu başlıktaki ilk yorumunu beğenmiştim ama bu mesaj olmamış kusura bakma.
Sözüm bir kişiye değil. Sözüm meclisten dışarı da değil. Sözüm herkese. Herkes üstüne alınsın.
Bahane üretmeye cidden bayılıyoruz. Geçen gün birileri de "ilkokulda dersimiz yok, dersi bize vermiyorlar, kodlamadan anlamayan sınıf öğretmenleri bu dersi verecek" diye yakınıyordu. Ben de "gidin dersi siz verin o zaman, kolunuzdan tutan mı var?" dedim. Hocam sen gidip bu dersi ben anlatmak istiyorum desen sınıf öğretmeni yok mu diyecek?
Bakanlığa sayıp sövenler, bakanlığa el açanlar, bakanlığa savaş açanlar bir anlamda Don Kişot'tan farksız. Üstelik bahanelerinin büyük çoğunluğu da bakanlığın bu politikalarına dayalı. Ve ben onlara diyorum ki: Bakanlık öyle yaptı, bakanlık şöyle yaptı. Tamam da sen ne yapacaksın? Söylenip duracak mısın? İşine mi bakacaksın?
Bu kafa aynı zamanda, üniversite okuyanların "hayırlısıyla kpss'yi kazanıp bir devlet dairesine atanalım" kafasıyla aynı. Her şeyi devletten-siyasetten bekleyenler, siyaseti (ve gündemi) ciddiye alanlar ve devleti her şeye kadir zannedenler büyük bir yanılgı içinde. Devlet bir problem çözemez. Türkiye'deki tüm siyasetçileri toplasanız bir stadyumu dolduramazsınız. Bu kadar insanın 80 milyon insanın problemlerini çözmesini beklemek hayal. Ki hayatımızdaki teknik problemleri bilim ve mühendislik, ahlaki problemleri felsefe çözer. Önce bunu iyice idrak etmemiz lazım.
Kısacası devlet de, bakanlık da elinden geleni yapıyor, ellerinden gelen bu kadar. Bizim hiç hoşumuza gitmeyen eğitim politikaları uyguluyor olabilirler de. Biz ne yapacağız? Ders yok diye yakınacak mıyız? Dersimiz kaldırdılar diye ağlayacak mıyız? BT sınıfı açılmıyor artık diye söylenip duracak mıyız? Okul idareleri dersimize önem vermiyor diye sızlanacak mıyız? "Ders yok bari BTR normu verin" diye acınası ve saçma sapan bir istekte mi bulunacağız, yoksa hem sınav odaklı sistemden yakınıp hem de "bizim dersi de sınavlarda sorsunlar" diye mantık hatalarına mı düşeceğiz.
Mevcutla savaşmayı da, bahane üretmeyi de bırakmalıyız, yeniyi inşa etmeliyiz. Enerjimizi Don Kişot misali yeldeğirmenlerine saldırarak, bahane sıralayıp herkesi suçlayarak, okul idarelerindeki liyakatsizlerle tartışıp durarak, ardı arkası kesilmeyecek aptallıklarla savaşarak harcamak mantıklı geliyor mu? Biz emekli olana kadar söylenmek isteyen varsa söylensin. Eline hiçbir şey geçmeyeceğinin, bütün ömrünü ziyan edeceğinin garantisini veriyorum. BTR görevi gibi düşük değerde ve kapasitede işlerle uğraşıp, hiçbir şey üretmeden, yanlış ve saçma sapan bir konuda yıllarca çalışıp, yıllar sonra elinizde hiçbir şey kalmamasını tercih ediyorsanız, yolunuz açık olsun arkadaşlar. BTR normunu alırsınız umarım.
"Bakanlığa bir şey yaptıramazsak kendimizi nasıl kurtaracaz?" demişsiniz. Cevap: Kurtarılmaya ihtiyacımız olduğunu bilmiyordum. Dersin olmaması öldük bittik battık anlamına gelmiyor.
"Kendi işyerimizde mi çalışıyoruz?" Cevap: Evet. Kendi iş yerimiz. Para alışverişi olan her yerde bir üretici, bir ürün bir de müşteri vardır. Okulda biz üreticiyiz, öğrenci ürünümüz. Paramızı verense halkın ta kendisi. Devlet falan değil. Devlet sadece vergi yoluyla para toplar, halka da bu vergiler karşılığında eğitim, güvenlik, sağlık vs. gibi hizmetler taahhüt eder. Yani bizim ürünümüzün-hizmetimizin alıcısı, yani müşterimiz velinin ta kendisi.
"Kuralları kanıunları nasıl aşacağız?" Cevap: İşini yapmanı engelleyen bir kural kanun yok. Sen yeter ki çalış. İdarecileri ve bakanlığı umursamadan, tamamen görmezden gelerek çalış. Saçma gördüğün şeyleri bypass et. Kimse umursamıyor emin ol.
"Sınavda soru çıkan dersler önemli diğerleri önemsiz kategorisinde. Bakanlığın bu kategorisini nasıl aşacağız? Veliler için de öğrenciler için de MEB için de öncelik Lise ve Üniversite sınavları." Cevap: Yukarıda saydım. Bakanlığı bypass et, görmezden gel.
Sadece sen varsın, öğrenciler var. Nasıl bir eğitim verirsin? Buna odaklan. Ben öğrencilere aldıkları çoğu dersin çöp olduğunu, hayatlarında hiçbir işe yaramayacağını, muhtemelen aldıkları diplomaların beş para etmeyeceğini, hatta büyük olasılıkla mezun oldukları alanda bile çalışmayacaklarını(üni. mez. arasında mezun olduğu alanda çalışan %14'tü sanırım), hayatın okuldan ibaret olmadığını, hatta okulun hayatlarında çok ama çok küçük bir yere sahip olduğunu, "okulun eğitimlerini engellemesine izin vermemeleri gerektiğini"(mark twain) anlatıyorum. Her fırsatta velilerine de anlatıyorum. Çocuklara her sınıfta "test çöz", "test çöz", "test çöz" denilip duruluyor. Sonra üniversiteden bir çıkıyor çocuklar, sudan çıkmış balık gibi kalıyorlar. Gerçek hayatla okulların bağlantısı kalmamış resmen. Okullar ve üniversiteler acayip izole olmuş halde.
"Bütün suç bizde" olayını yanlış anlamışsınız. Üstelik yanlış bir retoriğe girmişsiniz, "suçlu varsa ceza vardır. O halde meb bizi cezalandırıyor mu?" gibi yanlış bir çıkarım yapmışsınız.
Öyle bir şey yok. Bizim kendimizi doğru anlatamamış olmamız var. Ben yazılım geliştirmenin önemini anlamadığı için meb'i suçlayamam, anlatamadığımız için kendimizi suçlayabilirim. Formatörlüğe de karşıydım, BTR görevine de karşıyım. Bunun suçlusu da biziz. Bakanlık kendi ihtiyaçları doğrultusunda BTR görevi gibi istediği görevlendirmeyi yapabilir. Bu onların tasarrufunda. Ama BTR görevi aldığı için, ek ders ücreti yattığı için derse girmek istemeyen kim? Yazıcı problemleriyle, okul idarelerinin saçma sapan problemleriyle uğraşıp kolaya kaçan, dersine önem vermeyen kim? Bu biziz işte. Bunun başka suçlusu yok.
Başkasını suçlamak kolay. Onların hatalarını, onların hoşumuza gitmeyen yönlerini ortaya çıkarmak kolay. Aynı zamanda başkasını suçlamak, çok rahatlatıcı. Bu yüzden önce kendi sorunlarımıza odaklanmalıyız. Bizim suçlu olmamız onların suçsuz olduğu anlamına gelmiyor. Ama onları suçladığımızda, "bizim bahanemiz var, biz suçsuzuz, biz var biz harikayız aslında, biz var ya biz, ah bizi bir bıraksalar var ya, uçarız var ya uçarız, öyle bir ders işleriz ki google'a facebook'a mühendis yetiştiririz buradan" kafası yaşatıyor. Yanlış. Bu şartlar altında hiçbir halt yapamayan, haftada 10 saat ders verse de bir şey yapamaz. Sizin ve @kazuo nickli arkadaşın da belirttiği gibi, haftada kaç saat fen dersi alıp bilim adamı yetiştiremediğimiz, kaç saat ingilizce anlatıp ingilizce öğretmediğimiz, kaç saat matematik anlatıp matematikçi yetiştiremediğimiz, kaç saat din kültürü anlatıp ahlak ve vicdan veremediğimiz vs. gibi. Ve sorsam herkes suçu sisteme atıyor. Sistem sensin benim hocam. İyi okul da yok iyi sistem de yok. İyi hoca var sadece.(Yani aslında öğretmenler olarak biz kötüyüz. Kimse kimseyi kandırmasın.)
https://twitter.com/celalposting/status/1089237448247439365
Kanunu yönetmeliği bekleyerek emekli olmazsınız inşallah ne diyeyim.
Psikolojide yeri var. Anne baba sevgisi görmeyen veya anne babadan onay alamayan, beğenilmediğini düşünen çocuklar kabahati kendinde arar. Bir eksikliği olduğunu düşünür. Sürekli kendinde kusur arar. Ne başarı elde ederse etsin anne baba tarafindan beğenilmediği için aşağılık kompleksinden kurtulamaz. Şimdi bazı arkadaşlarımız MEB'i yada Devlet'i bir baba/otorite figürü olarak gördüğü için, bakanlık bizim branşı değersizleştirdikçe, bu arkadaşlar da ya kendilerini yada meslektaşlarını degersizlestiriyor. MEB tutuyor dersi secmeli yapıyor 7 ve 8'den kaldırıyor; neymiş biz branşımıza sahip çıkmıyormuşuz proje yapmıyormuşuz, derse girip çıkmak istiyormuşuz vb. Acaba Türkçeciler ne projesi gelistirdiler de haftada 6 saat dersleri var. Diğer branşlar derse girip çıkmıyorlar da sınıfta mı yatıyorlar? Ayrıca biz niye dersimize sahip çıkmamış olalım. Bize 7 ve 8'lerden dersini kaldıralım mı diye sordular da biz de tamam kaldırın mı dedik? Kaldı ki zaten kaç yıldır birçok ilde robotik projesi yapılıyor. Ne değişiyor? Robotik ders olmayı bırak MEB'in show malzemesi oldu. Branşdaşlarım aşağılık kompleksini veya suçluluk duygusu bırakın. Bizim dersimizin az olmasının tek sebebi MEB'in vizyonsuzluğu. Haftalık ders saatini 30'dan 35'e çıkardılar buna ragmen dersimize yer bulamadılar. Niçin? seçmeli ders sevdası için. Seçmeli ders sevdası ne için? Daha fazla din dersi vermek için. MEB babamız ve otorite figürü değil. Siyasi parti tarafından yönetilen devlet kurumu. Ve bu siyasi partinin din dersinden, imam hatiplerden başka umursadigi bir şey yok. Bu kadar basit. Bunları söylemeyip de hala daha çocuk çocuk; yok suç bizde yok kendimizi geliştirelim ozel sektore geçelim, yok velileri ikna edelim diye konuşmanın anlamı yok. Velileri ikna edecekmişiz de seçmeli ders seçeceklermiş norm açılacakmış. 500 tane veliyi her sene nasıl ikna edecek acaba? Onu bırak bir sürü norm fazlası öğretmen var başka branştan. Millet ders kapışıyor. İl ilçe müdürlükleri okul müdürlerini daha çok din dersi seçmeye teşvik ediyor. Veliler liselere giriş sınavı peşinde. Matematik fen peşinde. Biz robot yapıp ikna edecekmişiz herkesi. Kimse önümüzde duramazmış. Tek engel kendimizmişiz. Kusura bakmayın da çocuk etmez şu lafları.
Bu gönderiniz tamamen ad hominem ve straw man. Söylemediğim şeyleri söylemişim gibi kabul edip veya bağlamından koparıp, sonra bu kabule dayalı yorumlarla dolu. Yani çöp. Cevap vermeye değmez.
Not: Straw Man için örnek diyalog;
A Kişisi: "Savunma bütçesinin azaltılması eğitim ve sağlığa daha fazla yatırım yapmamız için bir fırsat olabilir"
B Kişisi: "Savunmasız kalalım da kökümüze kibrit suyu eksinler demeni hayretle karşılıyorum"