"Padişahın işi ne?"

Kodla Büyü

btformatör

Seçkin Üye
Seçkin Üye
Mesajlar
864
Sultan Murat Han o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:

- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?

- Akşam garip bir rüya gördüm.

- Hayırdır inşallah?...

- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.

- Nasıl yani?

- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.

Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar:

- Kimdir bu?

Ahali:

- Aman hocam hiç bulaşma, derler.

Ayyaşın menhusun biri işte!...

- Nerden biliyorsunuz?

- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz...

Bir başkası tafsilata girer:

- Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine…

Hele yaşlının biri çok öfkelidir:

- İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?

Hâsılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tebdili kıyafet mollalar kalırlar mı ortada?! Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu:

- Nereye?

- Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.

- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem...

Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebaamızdır. Defini tamamlamak gerek.

- İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.

- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.

- Peki, ne yapmamı emir buyurursunuz?

- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.

- Aman efendim, nasıl kaldırırız?

- Basbayağı kaldırırız işte.

- Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması, paklanması var. Tekfini, telkini...

- Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.

- Şurada bir mahalle mescidi var ama...

- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?

- Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den, en azından Fatih Camii'nden...

- Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkânı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin. Hadi yüklenelim...
Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa... Usulü erkânınca bir güzel yıkarlar ki; naaş, ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında. Yüzü sâkilere benzemez. Hem manalı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama, vezirin de keza... Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.

- Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...

- Nasıl yani?...

- Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?

- Doğru! Öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim.

Vezir, cüzüne, tespihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.

- Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.

Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar... Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...

- Biliyor musun oğlum? diye dertli dertli söylenir... Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!...

- Niye?

- Ümmeti Muhammed içmesin diye...

- Hayret!?.

- Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi. “Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım!” derdi. “Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek...” O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal. Hücceti İslam okurdum...

- Bak sen! Millet ne sanıyor hâlbuki...

- Milletin ne sandığı umurunda değildi. Hoş, o hep uzak mescitlere giderdi. “Öyle bir imamın arkasında durmalı ki…” derdi. “Tekbir alırken Kâbe’yi görmeli...”

- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?

- İşte bu yüzden Nişancı’ya, Sofular'a uzanırdı ya... Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada...

- Doğru, öyle ya?...

- Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. İş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?

- Peki, o ne dedi?

- Önce uzun uzun güldü, sonra; “Allah büyüktür hatun” dedi. Hem padişahın işi ne?
 
müthiş. eline sağlık. :alkis:

zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem
gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
biri ecdadıma saldırdımı hatta boğarım
boğamasamda hiç olmazsa yanımdan kovarım
zalimin hasmıyım ama severim mazlumu
irticanın şu sizin lehçede manası bumu
 
hayatımda okuduğum en güzel MASAL'dı...hala bu hikayelere inanan var mı dünyada ya!!!Padişah haremden fırsat bulup sokağa çıkmış mış mış...bundan 100 yıl sonra da Tayyibi anlatırlar artık!!Herkes İsrailden tırsarken o butun dunya onunde azarladı adamları felan diye.. Bosverın artık yalanları arkadaslar, çocukken sarıyor boyle masallar ama biz yaşlardakilere uymuyor bence..Ama çok güldüm sabah sabah.Teşekkür ederim masalın için.
 
bilgisayarbilisim60' Alıntı:
hayatımda okuduğum en güzel MASAL'dı...hala bu hikayelere inanan var mı dünyada ya!!!Padişah haremden fırsat bulup sokağa çıkmış mış mış...bundan 100 yıl sonra da Tayyibi anlatırlar artık!!Herkes İsrailden tırsarken o butun dunya onunde azarladı adamları felan diye.. Bosverın artık yalanları arkadaslar, çocukken sarıyor boyle masallar ama biz yaşlardakilere uymuyor bence..Ama çok güldüm sabah sabah.Teşekkür ederim masalın için.

Yoksa sen de tarihi "muhteşem yüzyıl" dizisinden yalan yanlış öğrenenlerden misin a be saf evladım.. Haremden çıkmayan padişahlar nasıl 3 kıtada 24.000.000 km² toprak fethetmiş, hem bu 72,5 milleti 600 yıl adaletle yönetmiş..

Bir de saf arkadaşım, senin gibi atalarına söven başka bir millet var mı? Sen ki yabancı yazarların gözünden atalarını yanlış tanıyorsun, git birazcık araştır osmanlıyı kendi öz tarihi kaynaklarımızdan, arşivlerimizden.

Yabancılar tabiiki kötüleyecek ecdadımızı, 600 sene onların orta çağ karanlıkları yaşattıkları avrupaya medeniyeti götürmüşüz, halkı lordların vergi ve zulmünden kurtarmışız..
 
externiades' Alıntı:
bilgisayarbilisim60' Alıntı:
hayatımda okuduğum en güzel MASAL'dı...hala bu hikayelere inanan var mı dünyada ya!!!Padişah haremden fırsat bulup sokağa çıkmış mış mış...bundan 100 yıl sonra da Tayyibi anlatırlar artık!!Herkes İsrailden tırsarken o butun dunya onunde azarladı adamları felan diye.. Bosverın artık yalanları arkadaslar, çocukken sarıyor boyle masallar ama biz yaşlardakilere uymuyor bence..Ama çok güldüm sabah sabah.Teşekkür ederim masalın için.

Yoksa sen de tarihi "muhteşem yüzyıl" dizisinden yalan yanlış öğrenenlerden misin a be saf evladım.. Haremden çıkmayan padişahlar nasıl 3 kıtada 24.000.000 km² toprak fethetmiş, hem bu 72,5 milleti 600 yıl adaletle yönetmiş..

Bir de saf arkadaşım, senin gibi atalarına söven başka bir millet var mı? Sen ki yabancı yazarların gözünden atalarını yanlış tanıyorsun, git birazcık araştır osmanlıyı kendi öz tarihi kaynaklarımızdan, arşivlerimizden.

Yabancılar tabiiki kötüleyecek ecdadımızı, 600 sene onların orta çağ karanlıkları yaşattıkları avrupaya medeniyeti götürmüşüz, halkı lordların vergi ve zulmünden kurtarmışız..

hocamın dediği gibi, cevap yazmayın arkadaşlar
 
:alkis: :alkis: :alkis: çok güzeldi hocam teşekkürler paylaşım için
 
bilgisayarbilisim60' Alıntı:
hayatımda okuduğum en güzel MASAL'dı...hala bu hikayelere inanan var mı dünyada ya!!!Padişah haremden fırsat bulup sokağa çıkmış mış mış...bundan 100 yıl sonra da Tayyibi anlatırlar artık!!Herkes İsrailden tırsarken o butun dunya onunde azarladı adamları felan diye.. Bosverın artık yalanları arkadaslar, çocukken sarıyor boyle masallar ama biz yaşlardakilere uymuyor bence..Ama çok güldüm sabah sabah.Teşekkür ederim masalın için.



İmzandan ne olduğun belli zaten. lenin :puhaha:
 
başkalarının fikirlerine neden bu kadar saygısısız. o masal der, sen menkıbe. dünyadaki bütün insanlar aynı şeyi düşünse bu kadar farklılık çıkarmıydı ortaya...
 
badem85' Alıntı:
başkalarının fikirlerine neden bu kadar saygısısız. o masal der, sen menkıbe. dünyadaki bütün insanlar aynı şeyi düşünse bu kadar farklılık çıkarmıydı ortaya...

Masal denmesine karşı çıkan yok . Sonraki cümlesinde tarihi çarpıtmasına karşı verilen tepki var. Senin ben böyle düşünmüyorum demenle tarih değişmez...
 
bilgisayarbilisim60' Alıntı:
hayatımda okuduğum en güzel MASAL'dı...hala bu hikayelere inanan var mı dünyada ya!!!Padişah haremden fırsat bulup sokağa çıkmış mış mış...bundan 100 yıl sonra da Tayyibi anlatırlar artık!!Herkes İsrailden tırsarken o butun dunya onunde azarladı adamları felan diye.. Bosverın artık yalanları arkadaslar, çocukken sarıyor boyle masallar ama biz yaşlardakilere uymuyor bence..Ama çok güldüm sabah sabah.Teşekkür ederim masalın için.


Hocam sağcısın yada solcu, faşistsin yada komünist, liberalsin yada cumhuriyetçi ne olursan ol o senin düşüncendir saygı duyarım ama geçmişinle dalga geçiyorsan bu Osmanlı olur veya Atatürk olur kusura bakma benim için yok hükmünde olursun. Benim için bu millete hizmet etmiş ve tarih sayfalarında kalmış herkes çok değerlidir. Her millet ve devlet kendi geçmişini övünerek anlatırken bizler neden hala geçmişimizle bir çatışma içindeyiz bir çamur atma derdindeyiz. Artık tarihimizle barışalım ve onunla diğer milletlerin yaptığı gibi övünelim.


BTFormator' Alıntı:
Sultan Murat Han o gün bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer. Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:

- Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?

- Akşam garip bir rüya gördüm.

- Hayırdır inşallah?...

- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.

- Nasıl yani?

- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.

Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki, padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan bir ceset gözlerine batar, sorarlar:

- Kimdir bu?

Ahali:

- Aman hocam hiç bulaşma, derler.

Ayyaşın menhusun biri işte!...

- Nerden biliyorsunuz?

- Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz...

Bir başkası tafsilata girer:

- Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır. Azaplar Çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine…

Hele yaşlının biri çok öfkelidir:

- İsterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir cemaatte gören olmuş mu?

Hâsılı, mahalleli döner ardını gider. Bizim tebdili kıyafet mollalar kalırlar mı ortada?! Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu:

- Nereye?

- Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.

- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem...

Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebaamızdır. Defini tamamlamak gerek.

- İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.

- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.

- Peki, ne yapmamı emir buyurursunuz?

- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.

- Aman efendim, nasıl kaldırırız?

- Basbayağı kaldırırız işte.

- Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması, paklanması var. Tekfini, telkini...

- Merak etme ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.

- Şurada bir mahalle mescidi var ama...

- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?

- Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den, en azından Fatih Camii'nden...

- Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkânı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin. Hadi yüklenelim...
Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa... Usulü erkânınca bir güzel yıkarlar ki; naaş, ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında. Yüzü sâkilere benzemez. Hem manalı bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama, vezirin de keza... Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.

- Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...

- Nasıl yani?...

- Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?

- Doğru! Öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim.

Vezir, cüzüne, tespihine döner, padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.

- Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.

Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar... Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki. Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...

- Biliyor musun oğlum? diye dertli dertli söylenir... Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!...

- Niye?

- Ümmeti Muhammed içmesin diye...

- Hayret!?.

- Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi. “Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım!” derdi. “Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek...” O çeker gider, ben menkıbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal. Hücceti İslam okurdum...

- Bak sen! Millet ne sanıyor hâlbuki...

- Milletin ne sandığı umurunda değildi. Hoş, o hep uzak mescitlere giderdi. “Öyle bir imamın arkasında durmalı ki…” derdi. “Tekbir alırken Kâbe’yi görmeli...”

- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?

- İşte bu yüzden Nişancı’ya, Sofular'a uzanırdı ya... Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada...

- Doğru, öyle ya?...

- Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. İş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?

- Peki, o ne dedi?

- Önce uzun uzun güldü, sonra; “Allah büyüktür hatun” dedi. Hem padişahın işi ne?

Hocam ellerine sağlık çok güzel bir anıydı. Sabah sabah çok güzel oldu be :tr: :++:
 
İnsan kendi nasılsa herkesi öyle sanırmış... Güneş balçıkla sıvanmaz bizim geçmişimizi bütün dünya bilirken başkalarının sözlerine itimat etmeyiz çok şükür kimin ne olduğu bellidir...
Serdar Tuncer'in kızlarına söylediği gibi "onlar (Dizilerde anlatılanlar) onların dedesi bizim dedelerimiz ise bunlar"
Masal dinlemek isteyen ruhunu bile rahat teslim edemeyen kişileri takip etmeye devam etsin...
 
Osmanlı padişahlarının birçoğu alim hatta evliya mertebesindedir..
küçük yaştan itibaren her türlü dersi alırlardı..
Kur'an hadis fıkıh fen vs. vs..
21 yaşında İstanbul'u fethedecek kadar ve fetih sırasında kullanacağı topların planını projesini çizecek kadar donanımlıdırlar..
Osmanlıya laf atma gafletine düşenler..
HADDİNİZİ BİLİN..

xsentius' Alıntı:
Doğru olmadığı neredeyse kesin ama yinede anlamlı bir hikaye :)
kesin derken...
nereden anladın bu "kesinliği"
 
Masal denmesine karşı çıkan yok . Sonraki cümlesinde tarihi çarpıtmasına karşı verilen tepki var. Senin ben böyle düşünmüyorum demenle tarih değişmez...

elbetteki tarih değişmez. ama onunda olaylara bakış açısı bu demek ki. orda anlatılan olay başka, padişahtan ziyade o zatı kapsıyor. adam nereye çekmiş anlatılanları. yapacak bişey yok :)
 
Bu bir menkıbedir(masal başka bir türdür) ki zaten Edebiyat ve Sanat kulübünde paylaşılması çok doğru olmuş. Ama harika bir menkıbedir.Ayrıca menkıbe üretebilmek için belli bir kültürel zenginlik gerekir. Günümüzde buna benzer anlatıların ortaya çıkmıyor olması da düşünebilen zihinler için önemli bir ayrıntıdır.
Bu menkıbenin verdiği mesajı yabancı filmlerde, saçma sapan kişisel gelişim kitaplarında, aforizmalarda görünce pek beğenip sevenlerin, İslami jargonla sunulduğunda reddediyor olması da çok manidardır. Bu fobik durumun mimarı kimdir acaba o sorunun cevabını da padişahları hareme kapatan tarih üstadı arkadaşımız verir eminim.

Osmanlı dönemi mükemmel bir dönem değildi. Tıpkı yeryüzündeki tüm diğer dönemler gibi.Ama Emin Oktay tarihinin ilkokuldan itibaren zihnimize soktuğu gibi bir dönem HİÇ değildi. Hiçbir normal akıl sahibi şunun aksini ispatlayamaz: Toplumumuzun, devamı olduğu kültürün, yeryüzünde şimdiye kadar ulaştığı en yüksek medeniyet seviyesine Osmanlı devletinde ulaşıldı.(Günümüz dahil). Bu toplum sadece bir defa yeryüzünün süper gücü olabildi tarihte.Tahmin edin ne zaman? Dahası, geçmişi eleştirirken bazı arkadaşlarımızın atladığı bir gerçek var. Şu an yaşadığımız ülkeyi de Osmanlılar kurdu :) Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy Osmanlı devletinin yetiştirdiği,eğittiği birer subaydı.
Osmanlı devleti döneminde yapılan yanlış, haksız uygulamaları bulup eleştirmek bunları tekrarlamamak üzere hatırda tutmak başka, Batı'lı oryantalistlerin harem fantazyalarına kapılacak sığlıkta düşüncelerle sayıp sövmek başka.

vehbi86' Alıntı:
zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem
gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem

biri ecdadıma saldırdımı hatta boğarım
boğamasamda hiç olmazsa yanımdan kovarım
zalimin hasmıyım ama severim mazlumu
irticanın şu sizin lehçede manası bumu
 
Geri
Üst