- Mesajlar
- 426
Yazacaklarımı kişisel algılamayın ama forumda hiç değişmeyen bazı eğilimleri görünce camiamızın başından geçenlerle bizi bekleyen gelecek arasında paralellik görüyorum.
Okuldaki öğretmen arkadaşlarımdan bir tanesi serzenişte bulunuyor:
-"Ders anlatıyorum, yazdırıyorum bir yandan...Çocuklar diyor ki:
-'Hocam yazdırmayın. Çok yoruluyoruz. Zaten dinleyerek de anlıyoruz.'
Çocuklar böyle deyince birkaç tanesine soruyorum hadi cevaplayın şu soruları, madem anladınız. Bakıyorum ki anlamamışlar.
-"Peki siz bunu anlamamışsanız sonraki konuya nasıl geçeceğiz?" diyorum, öylece kalıyorlar.
Yeni neslin üzerinde çok fazla baskı var. Sınavlar, testler, gün aşırı değişen sistem. Yoruluyor, erkenden kalkıyor, habire birşeyleri karalıyorlar. Bu kadar baskı bir yerde patlak veriyor mutlaka. Ama bu demek değil ki onlara doğru yöntemlerle öğretmekten vazgeçeceğiz. Tam olarak öğrenmemişse, hele ki öğrenmenin nasıl olacağını öğrenmemişse geçmesin arkadaşlar! ÇOCUKLARIN ALMASI GEREKEN HAYAT TECRÜBELERİNİ LÜTFEN ONLARIN ADINA ELEYEREK YOLLARINDAKİ KARI TEMİZLEMEYİN. BIRAKIN KENDİ YOLLARINI KENDİLERİ AÇSIN. Bilişim Eğitimcileri olarak bizim en temel vazifemiz öğrenmeyi öğretmek olmalı. Sistemin istediği davranışları kazandıracak öğretmenler en başta biziz.
Çocukların "Şunu yaparken öğrenseler yeter" gibi bir teselli ile öğreneceklerini düşünmeyi yanlış buluyorum. Başka bir branştan öğretmenin bilgisayarda kendi sorularını yazamamasını anlarım, tablolarla uğraşamamasını, bir sayfaya 1 soruyu fazladan nasıl sığdırabileceğini bilmemesini anlarım. Ama öğretmenlerin internette fellik fellik soru aramasını anlamıyorum. Sen biliyorsun, sen anlatıyorsun, İnternette senin bilmediğin ne var! Hele ki bizim ders için !
Müfredat daha üç gün öncesine kadar ne istiyorsan onu yap tarzındaydı. Bilişimci arkadaşımın biri small basic,app inventor,movie maker, sketchup anlatıyor. Diğeri dayıyor Paint'i...Soru arayan başka bir arkadaşım: "Sketchup sorularını alırım ben bunun" diyerek içinden 3 soruyu tam ayıklayacakken "Ama ben bunu anlatmamıştım ki" diyor.
Diğer taraftan velev ki bu soruları kullandık; soruyu internetten alarak çözüp sınavını geçen öğrenciye BU DAVRANIŞLA NE ÖĞRETMİŞ OLUYORUZ? HAK, HAKKANİYET? HANGİSİ... Bu yöntemle 100 alan öğrencinizin sadece başarılı bir araştırma yapmış olmasını ödüllendirmiş oluyor, tekrar yapma, okula hazırlıklı gelme gibi öğrencilik görevlerini, temel vazifelerini hiçe saymış oluyorsunuz. Diğer taraftan bilgisayar yetersizliği nedeniyle uygulama sınavı yapamayan bizler, zaten kağıt üzerinde beceriyi değil neredeyse kuvvetli bir hafızayı ölçüyoruz. Onlara gerçekten kendi öğretmenleri olarak soracağımız kaliteli sorular, sınava tam olarak hazırlıklı gelmelerini sağlamaz mı?
Geçmiş gün öğrencilerimin birisi :
-"Hocam sorular çok şeydi"
-"Neydi? Açık konuş"
-"Hocam çok nitelikliydi. Hazırlıksız olan hiçbirşey yapamaz."
Tenefüste arkadaşının silgisini kaçıran yumurcak, yaşına bakmadan sorularım için bu cümleyi kuruyor ki Türkçe hocası kullandığı kelimeyi duysa zevkten dört köşe olur. Bilmiyorum verdiğim misal anlaşılmış mıdır :/
Çiçeği burnunda bir meslektaşımız meslek yaşantısı boyunca Ofis programları, Programlama, Dosya Yönetimi konularını en az 2-3 yıldır soruyordur -ki aramızda 15'i devirenler var. Bunların çalışma kağıtlarını ve sınav sorularını bir soru havuzu şeklinde hazırlayıp sınav günü her sınıfa farklı sorular gelecek şekilde dağıtsa çok mu zor olur? Sınavdan 1 hafta önce, soru hazırlayacağım diye resmen kampa girenler var! Peki gerçekten gerek var mı buna? Bir bilişimci olarak forumda her soru paylaşımı geldikçe kendi kendime "Bizim branşa yapılanları acaba hakediyor muyuz?" diye sormadan edemiyorum.
2000'li yılların başında hiç unutmuyorum Eğitek'in kendi sayfasında SORU HAVUZU oluşturmak için program vardı. Biz acaba tahtalarımız android kilidi ile kapansın, imajlar ağdan yüklensin diye uğraşırken ACABA KÜÇÜK ve ÖNEMLİ KONULARI geri plana mı attık ne dersiniz?
Okuldaki öğretmen arkadaşlarımdan bir tanesi serzenişte bulunuyor:
-"Ders anlatıyorum, yazdırıyorum bir yandan...Çocuklar diyor ki:
-'Hocam yazdırmayın. Çok yoruluyoruz. Zaten dinleyerek de anlıyoruz.'
Çocuklar böyle deyince birkaç tanesine soruyorum hadi cevaplayın şu soruları, madem anladınız. Bakıyorum ki anlamamışlar.
-"Peki siz bunu anlamamışsanız sonraki konuya nasıl geçeceğiz?" diyorum, öylece kalıyorlar.
Yeni neslin üzerinde çok fazla baskı var. Sınavlar, testler, gün aşırı değişen sistem. Yoruluyor, erkenden kalkıyor, habire birşeyleri karalıyorlar. Bu kadar baskı bir yerde patlak veriyor mutlaka. Ama bu demek değil ki onlara doğru yöntemlerle öğretmekten vazgeçeceğiz. Tam olarak öğrenmemişse, hele ki öğrenmenin nasıl olacağını öğrenmemişse geçmesin arkadaşlar! ÇOCUKLARIN ALMASI GEREKEN HAYAT TECRÜBELERİNİ LÜTFEN ONLARIN ADINA ELEYEREK YOLLARINDAKİ KARI TEMİZLEMEYİN. BIRAKIN KENDİ YOLLARINI KENDİLERİ AÇSIN. Bilişim Eğitimcileri olarak bizim en temel vazifemiz öğrenmeyi öğretmek olmalı. Sistemin istediği davranışları kazandıracak öğretmenler en başta biziz.
Çocukların "Şunu yaparken öğrenseler yeter" gibi bir teselli ile öğreneceklerini düşünmeyi yanlış buluyorum. Başka bir branştan öğretmenin bilgisayarda kendi sorularını yazamamasını anlarım, tablolarla uğraşamamasını, bir sayfaya 1 soruyu fazladan nasıl sığdırabileceğini bilmemesini anlarım. Ama öğretmenlerin internette fellik fellik soru aramasını anlamıyorum. Sen biliyorsun, sen anlatıyorsun, İnternette senin bilmediğin ne var! Hele ki bizim ders için !
Müfredat daha üç gün öncesine kadar ne istiyorsan onu yap tarzındaydı. Bilişimci arkadaşımın biri small basic,app inventor,movie maker, sketchup anlatıyor. Diğeri dayıyor Paint'i...Soru arayan başka bir arkadaşım: "Sketchup sorularını alırım ben bunun" diyerek içinden 3 soruyu tam ayıklayacakken "Ama ben bunu anlatmamıştım ki" diyor.
Diğer taraftan velev ki bu soruları kullandık; soruyu internetten alarak çözüp sınavını geçen öğrenciye BU DAVRANIŞLA NE ÖĞRETMİŞ OLUYORUZ? HAK, HAKKANİYET? HANGİSİ... Bu yöntemle 100 alan öğrencinizin sadece başarılı bir araştırma yapmış olmasını ödüllendirmiş oluyor, tekrar yapma, okula hazırlıklı gelme gibi öğrencilik görevlerini, temel vazifelerini hiçe saymış oluyorsunuz. Diğer taraftan bilgisayar yetersizliği nedeniyle uygulama sınavı yapamayan bizler, zaten kağıt üzerinde beceriyi değil neredeyse kuvvetli bir hafızayı ölçüyoruz. Onlara gerçekten kendi öğretmenleri olarak soracağımız kaliteli sorular, sınava tam olarak hazırlıklı gelmelerini sağlamaz mı?
Geçmiş gün öğrencilerimin birisi :
-"Hocam sorular çok şeydi"
-"Neydi? Açık konuş"
-"Hocam çok nitelikliydi. Hazırlıksız olan hiçbirşey yapamaz."
Tenefüste arkadaşının silgisini kaçıran yumurcak, yaşına bakmadan sorularım için bu cümleyi kuruyor ki Türkçe hocası kullandığı kelimeyi duysa zevkten dört köşe olur. Bilmiyorum verdiğim misal anlaşılmış mıdır :/
Çiçeği burnunda bir meslektaşımız meslek yaşantısı boyunca Ofis programları, Programlama, Dosya Yönetimi konularını en az 2-3 yıldır soruyordur -ki aramızda 15'i devirenler var. Bunların çalışma kağıtlarını ve sınav sorularını bir soru havuzu şeklinde hazırlayıp sınav günü her sınıfa farklı sorular gelecek şekilde dağıtsa çok mu zor olur? Sınavdan 1 hafta önce, soru hazırlayacağım diye resmen kampa girenler var! Peki gerçekten gerek var mı buna? Bir bilişimci olarak forumda her soru paylaşımı geldikçe kendi kendime "Bizim branşa yapılanları acaba hakediyor muyuz?" diye sormadan edemiyorum.
2000'li yılların başında hiç unutmuyorum Eğitek'in kendi sayfasında SORU HAVUZU oluşturmak için program vardı. Biz acaba tahtalarımız android kilidi ile kapansın, imajlar ağdan yüklensin diye uğraşırken ACABA KÜÇÜK ve ÖNEMLİ KONULARI geri plana mı attık ne dersiniz?