Türkiye'nin İç-Dış Borcu ve IMF...

Kodla Büyü

s_kajmeran

Hiperaktif Üye
Hiperaktif
Mesajlar
3,887
CHP'li Oran'dan 'dış borç' vurgusu

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son on yılda Türkiye’nin toplam borcunda yaşanan patlamayı hiç gündeme getirmeyip her fırsatta, bozuk plak gibi IMF borcunu “sıfırladıklarını” söylediğini vurguladı. “Sanki Türkiye’nin tek dış borç kalemi IMF’ye olanmış ve o da bittiğine göre hiç borç kalmamış gibi, sürekli vatandaşın kafasına borcun sıfırlandığını kazıyor” eleştirisinde bulunan Oran, “Kandırılan vatandaş da ‘Allah razı olsun, AKP ile borcumuz sıfırlanmış’ diye düşünüyor” dedi.

Umut Oran yaptığı yazılı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın toplam borç stoku içinde sembolik bir paya sahip olan IMF borcunu sürekli tekrarlayarak, tüm dikkati oraya yoğunlaştırıp, aslında devasa hacimdeki asıl borcu gözlerden kaçırmaya, gizlemeye çalıştığını ilere sürdü. Erdoğan’ın bu tavrının tamamen algı yönetimi amaçlı ve gerçeği gizlemeye yönelik olduğunu ileri süren Oran, Erdoğan’ın göz boyama ve illüzyonda Houdini’yi de Mandrake’yi de kendine hayran bırakacak kadar marifetli olduğunu dile getirdi. Oran, “Kamuoyunu manipüle etmeyi, göz boyamayı çok iyi bilen Erdoğan, sürekli halkı kandırıyor, yanıltıyor” ifadelerini kullandı.

-TOPLAM DIŞ BORÇ 337 MİLYAR DOLAR-

2002’de 129.6 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam dış borcunun 2012 sonunda 336.9 milyar dolara fırladığına dikkat çeken Oran, kamunun dış borcunun yüzde 59.8 oranında net 38.6 milyar dolar artarak 64.5 milyar dolardan 103.1 milyar dolara yükseldiğini vurguladı. Merkez Bankası’nın dış borcunun 22 milyar dolardan 7.7 milyar dolara gerilerken, özel sektörün dış borcunun ise 2002-2012 döneminde yüzde 425’le artış rekoru kırdığını dile getiren Oran şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu dönemde net 183 milyar dolar büyüyen özel sektör dış borcu 43.1 milyar dolardan 226 milyar doları yükseldi. Bu da AKP politikalarının bir ürünüydü; devlet daha az dış borç alırken, özel sektörü buna teşvik etti. AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde kamunun rekor borç artışı, büyük oranda piyasadan yapılan iç borçlanmadan kaynaklandı. Bu dönemde özel sektör dışarıdan, devlet ise özel sektörden borçlandı. Yoğun sıcak para girişlerinin reel döviz kurunu düşürmesinin de etkisiyle özel sektör çılgınlar gibi dış borç aldı, aşırı bir kur riski üstlendi. Dışarıdan yüklü borçlanmalara giden banka ve finans kuruluşları bu fonları, iç borçlanma ihalelerinde devlete sattı, özel sektörün dış borcu ile kamunun iç borcu paralel biçimde hızlı bir büyüme gösterdi. Yurt dışından borçlanma yoluyla sağlanan fonlarla, vatandaşlar da adeta tüketici kredisi bombardımanına tutuldu, iç tüketim pompalanarak hormonlu büyüme süreci yaşatıldı. Bu şekilde yurda giren dövizler nedeniyle Merkez Bankası’nın rezervleri de yapay biçimde büyütüldü.” Başbakan Erdoğan’a seslenen Oran, “IMF’ye borcu sıfırladın, aferin! Peki 337 milyar dolarlık dış borç yükü bizim değil mi, Yunanistan’ın borcu mu bu, yoksa Güney Kıbrıs’ın mı?” diye sordu.

-“KAMUNUN TOPLAM BORCU 563 MİLYAR TL”-
Kamunun 2002 yılında 155.2 milyar TL olan iç borç stokunun, yüzde 163 oranında net 253 milyar TL büyüyerek 2012 sonunda 408.3 milyar TL’ye yükseldiğini belirten Oran, aynı dönemde kamunun dış borcunun TL karşılığı da 102 milyar TL’den 154.6 milyar TL’ye ulaştığını vurguladı. Oran “Böylece kamunun iç-dış toplam borcu 2002-2012 döneminde yüzde 119 oranında net 316 milyar TL büyüyerek 563 milyar TL’ye yükseldi. Yani Cumhuriyetin ilk 80 yılında devletin 257 milyar TL olan toplam borcuna, son on yılda 316 milyar TL eklendi. AKP, on yılda devleti önceki 80 yıldakinden daha fazla borçlandırdı” dedi.

Oran, 2012 sonu itibariyle kamunun toplam 563 milyar TL’lik iç ve dış borcu ile özel sektörün 226 milyar dolarlık dış borcu birlikte düşünülünce Türkiye’nin toplam borç yükünün, 1 trilyon TL’ye yaklaştığını, bunun da 564 milyar dolarlık bir büyüklüğe işaret ettiğini kaydetti.

-“VATANDAŞ AĞIR BORÇ YÜKÜ ALTINA SOKULDU”-
AKP döneminde en hızlı artış hane halklarının borçluluğunda yaşandı. AKP’nin 10 yıldır uyguladığı ekonomi politikaları çalışan kesimlerin reel alım gücünü geriletirken, halk borçlanarak tüketmeye özendirildi. Geliri artmamasına rağmen, finans sektörü imkanlarıyla eskisinden çok daha fazla tüketmeye alıştırılan halka sanal bir refah yaşatıldı. Bankacılık kesimi yurt dışından, vatandaşlar da bankalardan borçlanmaya teşvik edildi. “Yüksek faiz-düşük kur” politikasını dünyadaki en yüksek reel faizi vererek uygulayan AKP, rantiyeyi ve bankaları ihya ederken, vatandaşı ise tüketici kredisi ve kredi kartlarına mahkum etti; Erdoğan döneminde ailelerin borç yükü katlandıkça katlandı. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları ile yapılan borçlanma 2002-2012 döneminde tam 38 kat büyüyerek 6.4 milyar liradan 255 milyara yükseldi. Tüketici kredilerinin 2002 sonunda sadece 2.2 milyar TL olan bakiyesi 2012 sonunda 185.9 milyar liraya, kredi kartlarındaki borç bakiyesi de 4.1 milyar TL’den 68.8 milyar TL’ye yükseldi.

-“BİR İLLÜZYON DA REZERVLERLE İLGİLİ”-
Başbakan Erdoğan’ın “İktidara geldiğimizde Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 27.5 milyar dolardı, biz üzerine 100 milyar dolar koyduk” şeklindeki sözlerine atıfta bulunan Oran, Başbakan Erdoğan’ın bununla, Türkiye’nin rezerv-dış borç dengesinde tehlikeli boyuttaki bozulmayı gizlediğini ileri sürdü. Oran, “Rezervlerin kısa vadeli yükümlülükleri karşılama oranı on yılda yüzde 169’dan yüzde 81’e gerilemiş durumda.

Evet, Merkez Bankası’nın kasasındaki altın ve döviz rezervlerinin toplam hacmi 2002 sonundan bu yana yüzde 351.6 oranında net 97.6 milyar dolar artışla 125.4 milyar dolara ulaştı. Bu büyüme, on yılda yaşanan yüklü miktardaki sıcak para girişleri ve aşırı dış borçlanmanın bir eseri. Rezervlerdeki büyüme tamamen suni ve hormonlu” ifadelerini kullandı. Aynı dönemde Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stokunun 2002 sonundan bu yılın Ocak ayı sonuna kadar olan dönemde yüzde 555 oranında 91.1 milyar dolarlık net artışla 16.4 milyar dolardan 107.6 milyar dolara çıkmış durumda olduğunu belirten Oran şunları kaydetti: “2002 yılında sadece 626 milyon dolar olan cari işlemler açığı da bu yıl ocak itibariyle yıllık bazda 47.6 milyar dolar oldu. Merkez Bankası rezervlerinin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı yüzde 2002 sonu itibariyle 169 düzeyindeydi. Başka deyişle Türkiye’nin her 100 dolarlık kısa vadeli dış borcuna karşılık, Merkez Bankası’nın kasasında 169 dolarlık döviz rezervi bulunuyordu. Aynı tarihte toplam rezervlerin kısa vadeli dış borç ve cari açığı karşılama oranı da yüzde 163 düzeyinde bulunuyordu. Merkez Bankası’nın altın ve döviz rezervlerinin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı bu yılın ocak sonu itibariyle yüzde 116.6’ya; cari açıkla birlikte toplam yükümlülüğü karşılama oranı ise yüzde 80.8’e indi.

Kısa vadeli dış borç ve cari açık toplamının 155.1 milyar dolar olduğu baz alındığında, 2002 yılındaki yüzde 169’luk karşılama oranına ulaşmak için ya rezervlerin 253 milyar dolar olması; ya da kısa vadeli dış borç-cari açık toplamının 77 milyar dolara çekilmesi gerekiyor. Öte yandan, her ne kadar kısa vadeli dış borç stoku 107.6 milyar dolar ise de Türkiye’nin, orijinal vadesine bakılmaksızın önümüzdeki bir yıl içinde yapması gereken toplam dış borç servisi 149.6 milyar dolar. Yani övünülen rezervler, bir yıl içinde yapılacak bu geri ödemeye yetmiyor. “

-“DIŞ AÇIK VEREN EKONOMİDE REZERV ARTIŞI NEYE YARAR?”-
Bir ülke için olumlu bir gelişme olan rezervlerdeki artışın, o ekonomi için güveni artırıp, kırılganlığı azaltıcı etki yaptığını dile getiren Oran açıklamalarına şöyle devam etti: “Türkiye’nin rezervlerinin de son on yılda hızlı bir artış gösterdiği görülüyor. Ancak, rezerv artışının ne şekilde gerçekleştiği, yani kaynağının ne olduğu büyük önem taşıyor. Çin, Almanya, Rusya gibi harcadığından daha fazla döviz kazanan ekonomilerin ödemeler dengesinde ortaya çıkan cari işlemler fazlası kaynaklı rezerv artışı, bu ekonomiler için sağlıklı bir gelişme niteliğinde. Buna karşılık Türkiye gibi dış açık veren, yani harcadığından daha az döviz kazanan bir ekonomide, yabancı sermaye yatırımları da yeterli değilse, net borcu artırmadan rezerv artışı gerçekleşemiyor. Başka deyişle dış açık veren ekonomide rezerv artışı, bununla paralel biçimde dış borcun da artması anlamına geliyor. Başbakanın “rezervleri 100 milyar dolar büyüttük” böbürlenmesi, bankadan kredi (borç) alıp mevduat hesabına yatıran birinin, mali varlığıyla övünmesine benziyor.”(ANKA)

http://m2.milliyet.com.tr/News/NewsArti ... gNews.aspx
 
dış borç nedir? dış borcun artması çok mu kötü bir şey? dış borç tek başına bir şey ifade eder mi? yoksa gayrisafi milli hasıla ile beraber mi değerlendirmek gerekir? dünyanın en fazla dış borcu olan ülkeleri hangileri? bunlar aynı zamanda nasıl dünyanın ekonomisi en güçlü ülkeleri? ülkenin ekonomisi böyle batmak üzereyken nasıl oluyor da son 10 yılda yabancı değerlendirme kuruluşlarının verdiği notlar sürekli artıyor? yoksa onlar da mı yandaş?

bu konuyu değerlendirirken sorulması gereken sorular da var sanırım..
 
Halka gösterilen kandırmacanın gerçek yüzüdür bu, yukarıdaki açıklamaya taraflı diyen arkadaşlar maliye bakanlığının her ay sonunda yayınlanan aylık ekonomi verilerini takip edin ve bir önceki yıla göre ithalat-ihracat ve dış borcun nasıl arttığını kendiniz görün, ama ne işe yarar insanlara iyilik yaramaz güdülmek sömürülmek ister..
 
uguer' Alıntı:
Halka gösterilen kandırmacanın gerçek yüzüdür bu, yukarıdaki açıklamaya taraflı diyen arkadaşlar maliye bakanlığının her ay sonunda yayınlanan aylık ekonomi verilerini takip edin ve bir önceki yıla göre ithalat-ihracat ve dış borcun nasıl arttığını kendiniz görün, ama ne işe yarar insanlara iyilik yaramaz güdülmek sömürülmek ister..
Hiç bir vatandaş güdülmek ya da sömürülmek istemez. Bu algı da nereden oluştuysa habire dile getiriliyor. Enayi mi bu millet. Millet dedğin sanki başkası mı? Senden,benden teşekkül değil mi? Belli ki var bir çıkarı ve ona göre de oy veriyor. Neyse. "Önceki yıllara göre diğer memurlar karşısında öğretmen maaşı nasıl eridi" içerikli bir yazı olsa sonuna kadar destek verirdim ancak konu devletin genel ekonomisi olduğunda devreye bir çok veri giriyor ve ekonominin trendi hakkında yorum yapmak için baya bir uzman olmak gerekiyor. O nedenle de ekonomist gibi davranmaya gerek yok.
 
oyungezer' Alıntı:
uguer' Alıntı:
Halka gösterilen kandırmacanın gerçek yüzüdür bu, yukarıdaki açıklamaya taraflı diyen arkadaşlar maliye bakanlığının her ay sonunda yayınlanan aylık ekonomi verilerini takip edin ve bir önceki yıla göre ithalat-ihracat ve dış borcun nasıl arttığını kendiniz görün, ama ne işe yarar insanlara iyilik yaramaz güdülmek sömürülmek ister..
Hiç bir vatandaş güdülmek ya da sömürülmek istemez. Bu algı da nereden oluştuysa habire dile getiriliyor. Enayi mi bu millet. Millet dedğin sanki başkası mı? Senden,benden teşekkül değil mi? Belli ki var bir çıkarı ve ona göre de oy veriyor. Neyse. "Önceki yıllara göre diğer memurlar karşısında öğretmen maaşı nasıl eridi" içerikli bir yazı olsa sonuna kadar destek verirdim ancak konu devletin genel ekonomisi olduğunda devreye bir çok veri giriyor ve ekonominin trendi hakkında yorum yapmak için baya bir uzman olmak gerekiyor. O nedenle de ekonomist gibi davranmaya gerek yok.


Evet büyük kısmı enayi veya çıkarları olanlar, bizim maaşlarımızı da dolaylı olarak etkiliyor bunlar, herşeyi görmek için ekonomist olmaya gerek yok açıkca yazıyor zaten.
 
durmak yok yola devam Amerikan yalakası olmaya devam nasıl olsa kendi gemicikleri Amerikada işini yürütüyor Türkiyenin ne önemi var
 
Formu düzenli aralıklarla okuyorum bazı konu başlıkların ömrü çok kısa oluyor,bu konuda onlardan olur muhtemel....
 
Bu arada geçen yıl Yahudi medya patronu Ropert Murdoch ile Erdoğan ATV'nin satışını görüşmüşlerdi. Geçenlerde bu satış ta gerçekleşti. Ayrıca Mavi Marmara olayından sonra küs olduğumuz (!) dönemlerde bile Erdoğan'ın oğlunun gemicikleriyle İsrail'le ticareti büyük bir hızla devam ettirdiği de ortaya çıktı.
 
uguer' Alıntı:
oyungezer' Alıntı:
uguer' Alıntı:
Halka gösterilen kandırmacanın gerçek yüzüdür bu, yukarıdaki açıklamaya taraflı diyen arkadaşlar maliye bakanlığının her ay sonunda yayınlanan aylık ekonomi verilerini takip edin ve bir önceki yıla göre ithalat-ihracat ve dış borcun nasıl arttığını kendiniz görün, ama ne işe yarar insanlara iyilik yaramaz güdülmek sömürülmek ister..
Hiç bir vatandaş güdülmek ya da sömürülmek istemez. Bu algı da nereden oluştuysa habire dile getiriliyor. Enayi mi bu millet. Millet dedğin sanki başkası mı? Senden,benden teşekkül değil mi? Belli ki var bir çıkarı ve ona göre de oy veriyor. Neyse. "Önceki yıllara göre diğer memurlar karşısında öğretmen maaşı nasıl eridi" içerikli bir yazı olsa sonuna kadar destek verirdim ancak konu devletin genel ekonomisi olduğunda devreye bir çok veri giriyor ve ekonominin trendi hakkında yorum yapmak için baya bir uzman olmak gerekiyor. O nedenle de ekonomist gibi davranmaya gerek yok.


Evet büyük kısmı enayi veya çıkarları olanlar, bizim maaşlarımızı da dolaylı olarak etkiliyor bunlar, herşeyi görmek için ekonomist olmaya gerek yok açıkca yazıyor zaten.
Ben de anladığımı söyleyeyim o zaman. "Rezervlerin kısa vadeli yükümlülükleri karşılama oranı on yılda yüzde 169’dan yüzde 81’e gerilemiş durumda". denmiş yazıda. ben de aynen katılıyorum. Oranlar rakamlardan daha iyi anlatıyor gerçekleri. Ama aynı şeklide, iç ve dış borç bilgilerini de aktarırken, bunların GSMH'ya ve Türkiye'nin ekonomik hacmine göre oranlarını vermeliydi. Vermediği zaman ben de kasıtlı olarak vermediğini düşünüyorum. Demek ki oranlar üzerinden bir eleştiri getiremeyecek belli. Neyse biz boş konuşuyoruz aslında. Herkes(iktidar da, muhalefet de) bir şekilde gemisini yürütme peşinde.
 
bilisim-tef' Alıntı:
dış borç nedir? dış borcun artması çok mu kötü bir şey? dış borç tek başına bir şey ifade eder mi? yoksa gayrisafi milli hasıla ile beraber mi değerlendirmek gerekir? dünyanın en fazla dış borcu olan ülkeleri hangileri? bunlar aynı zamanda nasıl dünyanın ekonomisi en güçlü ülkeleri? ülkenin ekonomisi böyle batmak üzereyken nasıl oluyor da son 10 yılda yabancı değerlendirme kuruluşlarının verdiği notlar sürekli artıyor? yoksa onlar da mı yandaş?

bu konuyu değerlendirirken sorulması gereken sorular da var sanırım..
dış borç diyelim abd nin 500 trillyon ama abd nin alacaklarıda var,devletin kendi arazileri var ürünleri bilişim sektöründe yada enerji yatırımında kendi insanları var.batarsa savurganlıktan batar,bizim neyimiz var herşeyimizi özelleştirdik.neye yatırım yapıp neyden ilerde kar bekliyouz sorarım size
 
bir ülkeinin en büyük ekonomik göstergesi cari açıktır. 2001 yılında cari açık 3,7 milyar dolar iken şimdi 77 milyar dolara çıkmış durumda. bu bir ülke için korkunç bir rakamdır. ayrıca bu hükümet bu süre zarfında 100 milyar dolarlık özelleştirme yaptığını düşünürseniz ülkede aslında ekonomik olarak hiç te iyi yönetilmediğinin bir göstergesidir.
 
kalendar' Alıntı:
Bu konu bana siyaset kokuyor gibi geldi. Değerlendirme kuruluşları bile pes ettiler... :P

böyle davranışlar bu ülkeyi cahil bıraktı. siyaset bilmesin, ekonomi bilmesin, sosyoloji bilmesin, tarini bilmesin bırakın insanlar ekonomi konuşacaksa konuşsun velevki ucu siyasete dokunsun ne olacak. siyaset çok kötüyse neden oy veriyorsunuz. siyasetçi sana yön veririken sizin eleştirme sorgulama ve yorumlama hakkınız yok mu? inanın bu formdakiler bu ülkenin millet vekillerinden de akil adamlarından da daha akıllıdır.
 
:puhaha:

ekonomi kötüye gidiyormuş(!)
söyleyen oda tv.
şıracının şahidi bozacı.

küresel not veren şirketler vb var ya.. onlarda yalancı..

küresel olarak 17 büyük ekonomi olmamız da yalan..

o çamurlar elinizde patlasın inşallah.. böyle yalan yanlış uydurma haberlere karnımız tok.. sözde medya olduğunu söyleyen ancak siyasetten başka bir iş bilmeyenlerin Allah belasını versin.

arkadaş ekonominin kötüye gittiğini düşünüyorsanız oy vermeyin bu hükümete..
 
Buzkırıcı' Alıntı:
bir istanbula yapılan yatırımlarla doğuda en az 10 şehir sıfırdan metropol haline gelir

ülke ekonomisinin %40'ı istanbuldan karşılanıyor.. istanbula harcanan %40 asla değil.. istanbulun kazandığını tüm doğu hatta ülkenin yarısı yiyor zaten..
 
tayinci42' Alıntı:
:puhaha:

ekonomi kötüye gidiyormuş(!)
söyleyen oda tv.
şıracının şahidi bozacı.

küresel not veren şirketler vb var ya.. onlarda yalancı..

küresel olarak 17 büyük ekonomi olmamız da yalan..

o çamurlar elinizde patlasın inşallah.. böyle yalan yanlış uydurma haberlere karnımız tok.. sözde medya olduğunu söyleyen ancak siyasetten başka bir iş bilmeyenlerin Allah belasını versin.

arkadaş ekonominin kötüye gittiğini düşünüyorsanız oy vermeyin bu hükümete..
ekonominin kötye gittiğini biz söylemiyoruz maliye bakanı söylüyor cari açığın çok yüksek olduğunu ve bunun istenilen seviyelere indiremediklerini kendisi itiraf ediyor. başbakan not isterken vermeyenlere diyordu ki biz sizin notunuza bakmayız diyordu ama ne olduysa çözüm süreci başlayınca israil bayram değil seyran değil bizim 3 yıl sonra öpmeye kalktı, sonrada notlar artmaya başladı.

bu not dediğiniz şey önemliyse yunanistanın notu niye düşünmüyor hani onlar batmıştı. dünaynın ekonomisini israil yönetir. ABD nin en büyük şirketleride israile aittir. siz israilin isteklerini kabul ederseniz sizi öperde notunuda verirde bundan sen gocunmuyorsan oyunuda istediğin yere ver.

bizim hükümeti eleştirme hakkımız yok neden sevmiyorsan oy verme
adamlar türkiye cumhuriyetini ortadan kaldırmya çalışyor bizimki sevmiyorsan oy verme diyor. bu milletin derdi oy değil bu milletin derdi milliyettir. banane kimin ne oy aldığından. ben başbakanı partisiyle övündüğümde oğluna aldığı gemiden bir tanede bana alacak değil ya
 
zengin çok zengin fakir eve getirecek ekmek bulamıyor....benim izlenimim bu..bana kalırsa bu kadar özelleştirmye borç falan kalmamalıydı..
 
tayinci42' Alıntı:
:puhaha:

ekonomi kötüye gidiyormuş(!)
söyleyen oda tv.
şıracının şahidi bozacı.

küresel not veren şirketler vb var ya.. onlarda yalancı..

küresel olarak 17 büyük ekonomi olmamız da yalan..

o çamurlar elinizde patlasın inşallah.. böyle yalan yanlış uydurma haberlere karnımız tok.. sözde medya olduğunu söyleyen ancak siyasetten başka bir iş bilmeyenlerin Allah belasını versin.

arkadaş ekonominin kötüye gittiğini düşünüyorsanız oy vermeyin bu hükümete..
hep genel konuşmussun,batmadan önce yunanistanın notunu bilmezsin,irlanda batmadan önce bb+ idi bunuda bbilmezsin.küresel olarak 17. ekonomiyiz demişssin,1. olan abd de bile ekonomik durgunluk var adamlar çözüm yolları arıyor.genel konuşup doğruları söylersin.ama haklısın oy vermeyin demissin.bunu yılda 10 kişinin 1 kitap okuduğu tarihten bir haber ülkede söylersin.su andaki üzüldüğüm nokta güneydoğu gidiyor gibi bayraklar direniş mesajları kazandık imaları "Yaratan rabbinin adıyla oku" anla başka bişey demiyorum sana bana da herkesede tüm türkiyeye
 
s_kajmeran' Alıntı:
CHP'li Oran'dan 'dış borç' vurgusu

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son on yılda Türkiye’nin toplam borcunda yaşanan patlamayı hiç gündeme getirmeyip her fırsatta, bozuk plak gibi IMF borcunu “sıfırladıklarını” söylediğini vurguladı. “Sanki Türkiye’nin tek dış borç kalemi IMF’ye olanmış ve o da bittiğine göre hiç borç kalmamış gibi, sürekli vatandaşın kafasına borcun sıfırlandığını kazıyor” eleştirisinde bulunan Oran, “Kandırılan vatandaş da ‘Allah razı olsun, AKP ile borcumuz sıfırlanmış’ diye düşünüyor” dedi.

Umut Oran yaptığı yazılı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın toplam borç stoku içinde sembolik bir paya sahip olan IMF borcunu sürekli tekrarlayarak, tüm dikkati oraya yoğunlaştırıp, aslında devasa hacimdeki asıl borcu gözlerden kaçırmaya, gizlemeye çalıştığını ilere sürdü. Erdoğan’ın bu tavrının tamamen algı yönetimi amaçlı ve gerçeği gizlemeye yönelik olduğunu ileri süren Oran, Erdoğan’ın göz boyama ve illüzyonda Houdini’yi de Mandrake’yi de kendine hayran bırakacak kadar marifetli olduğunu dile getirdi. Oran, “Kamuoyunu manipüle etmeyi, göz boyamayı çok iyi bilen Erdoğan, sürekli halkı kandırıyor, yanıltıyor” ifadelerini kullandı.

-TOPLAM DIŞ BORÇ 337 MİLYAR DOLAR-

2002’de 129.6 milyar dolar olan Türkiye’nin toplam dış borcunun 2012 sonunda 336.9 milyar dolara fırladığına dikkat çeken Oran, kamunun dış borcunun yüzde 59.8 oranında net 38.6 milyar dolar artarak 64.5 milyar dolardan 103.1 milyar dolara yükseldiğini vurguladı. Merkez Bankası’nın dış borcunun 22 milyar dolardan 7.7 milyar dolara gerilerken, özel sektörün dış borcunun ise 2002-2012 döneminde yüzde 425’le artış rekoru kırdığını dile getiren Oran şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu dönemde net 183 milyar dolar büyüyen özel sektör dış borcu 43.1 milyar dolardan 226 milyar doları yükseldi. Bu da AKP politikalarının bir ürünüydü; devlet daha az dış borç alırken, özel sektörü buna teşvik etti. AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde kamunun rekor borç artışı, büyük oranda piyasadan yapılan iç borçlanmadan kaynaklandı. Bu dönemde özel sektör dışarıdan, devlet ise özel sektörden borçlandı. Yoğun sıcak para girişlerinin reel döviz kurunu düşürmesinin de etkisiyle özel sektör çılgınlar gibi dış borç aldı, aşırı bir kur riski üstlendi. Dışarıdan yüklü borçlanmalara giden banka ve finans kuruluşları bu fonları, iç borçlanma ihalelerinde devlete sattı, özel sektörün dış borcu ile kamunun iç borcu paralel biçimde hızlı bir büyüme gösterdi. Yurt dışından borçlanma yoluyla sağlanan fonlarla, vatandaşlar da adeta tüketici kredisi bombardımanına tutuldu, iç tüketim pompalanarak hormonlu büyüme süreci yaşatıldı. Bu şekilde yurda giren dövizler nedeniyle Merkez Bankası’nın rezervleri de yapay biçimde büyütüldü.” Başbakan Erdoğan’a seslenen Oran, “IMF’ye borcu sıfırladın, aferin! Peki 337 milyar dolarlık dış borç yükü bizim değil mi, Yunanistan’ın borcu mu bu, yoksa Güney Kıbrıs’ın mı?” diye sordu.

-“KAMUNUN TOPLAM BORCU 563 MİLYAR TL”-
Kamunun 2002 yılında 155.2 milyar TL olan iç borç stokunun, yüzde 163 oranında net 253 milyar TL büyüyerek 2012 sonunda 408.3 milyar TL’ye yükseldiğini belirten Oran, aynı dönemde kamunun dış borcunun TL karşılığı da 102 milyar TL’den 154.6 milyar TL’ye ulaştığını vurguladı. Oran “Böylece kamunun iç-dış toplam borcu 2002-2012 döneminde yüzde 119 oranında net 316 milyar TL büyüyerek 563 milyar TL’ye yükseldi. Yani Cumhuriyetin ilk 80 yılında devletin 257 milyar TL olan toplam borcuna, son on yılda 316 milyar TL eklendi. AKP, on yılda devleti önceki 80 yıldakinden daha fazla borçlandırdı” dedi.

Oran, 2012 sonu itibariyle kamunun toplam 563 milyar TL’lik iç ve dış borcu ile özel sektörün 226 milyar dolarlık dış borcu birlikte düşünülünce Türkiye’nin toplam borç yükünün, 1 trilyon TL’ye yaklaştığını, bunun da 564 milyar dolarlık bir büyüklüğe işaret ettiğini kaydetti.

-“VATANDAŞ AĞIR BORÇ YÜKÜ ALTINA SOKULDU”-
AKP döneminde en hızlı artış hane halklarının borçluluğunda yaşandı. AKP’nin 10 yıldır uyguladığı ekonomi politikaları çalışan kesimlerin reel alım gücünü geriletirken, halk borçlanarak tüketmeye özendirildi. Geliri artmamasına rağmen, finans sektörü imkanlarıyla eskisinden çok daha fazla tüketmeye alıştırılan halka sanal bir refah yaşatıldı. Bankacılık kesimi yurt dışından, vatandaşlar da bankalardan borçlanmaya teşvik edildi. “Yüksek faiz-düşük kur” politikasını dünyadaki en yüksek reel faizi vererek uygulayan AKP, rantiyeyi ve bankaları ihya ederken, vatandaşı ise tüketici kredisi ve kredi kartlarına mahkum etti; Erdoğan döneminde ailelerin borç yükü katlandıkça katlandı. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları ile yapılan borçlanma 2002-2012 döneminde tam 38 kat büyüyerek 6.4 milyar liradan 255 milyara yükseldi. Tüketici kredilerinin 2002 sonunda sadece 2.2 milyar TL olan bakiyesi 2012 sonunda 185.9 milyar liraya, kredi kartlarındaki borç bakiyesi de 4.1 milyar TL’den 68.8 milyar TL’ye yükseldi.

-“BİR İLLÜZYON DA REZERVLERLE İLGİLİ”-
Başbakan Erdoğan’ın “İktidara geldiğimizde Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 27.5 milyar dolardı, biz üzerine 100 milyar dolar koyduk” şeklindeki sözlerine atıfta bulunan Oran, Başbakan Erdoğan’ın bununla, Türkiye’nin rezerv-dış borç dengesinde tehlikeli boyuttaki bozulmayı gizlediğini ileri sürdü. Oran, “Rezervlerin kısa vadeli yükümlülükleri karşılama oranı on yılda yüzde 169’dan yüzde 81’e gerilemiş durumda.

Evet, Merkez Bankası’nın kasasındaki altın ve döviz rezervlerinin toplam hacmi 2002 sonundan bu yana yüzde 351.6 oranında net 97.6 milyar dolar artışla 125.4 milyar dolara ulaştı. Bu büyüme, on yılda yaşanan yüklü miktardaki sıcak para girişleri ve aşırı dış borçlanmanın bir eseri. Rezervlerdeki büyüme tamamen suni ve hormonlu” ifadelerini kullandı. Aynı dönemde Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stokunun 2002 sonundan bu yılın Ocak ayı sonuna kadar olan dönemde yüzde 555 oranında 91.1 milyar dolarlık net artışla 16.4 milyar dolardan 107.6 milyar dolara çıkmış durumda olduğunu belirten Oran şunları kaydetti: “2002 yılında sadece 626 milyon dolar olan cari işlemler açığı da bu yıl ocak itibariyle yıllık bazda 47.6 milyar dolar oldu. Merkez Bankası rezervlerinin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı yüzde 2002 sonu itibariyle 169 düzeyindeydi. Başka deyişle Türkiye’nin her 100 dolarlık kısa vadeli dış borcuna karşılık, Merkez Bankası’nın kasasında 169 dolarlık döviz rezervi bulunuyordu. Aynı tarihte toplam rezervlerin kısa vadeli dış borç ve cari açığı karşılama oranı da yüzde 163 düzeyinde bulunuyordu. Merkez Bankası’nın altın ve döviz rezervlerinin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı bu yılın ocak sonu itibariyle yüzde 116.6’ya; cari açıkla birlikte toplam yükümlülüğü karşılama oranı ise yüzde 80.8’e indi.

Kısa vadeli dış borç ve cari açık toplamının 155.1 milyar dolar olduğu baz alındığında, 2002 yılındaki yüzde 169’luk karşılama oranına ulaşmak için ya rezervlerin 253 milyar dolar olması; ya da kısa vadeli dış borç-cari açık toplamının 77 milyar dolara çekilmesi gerekiyor. Öte yandan, her ne kadar kısa vadeli dış borç stoku 107.6 milyar dolar ise de Türkiye’nin, orijinal vadesine bakılmaksızın önümüzdeki bir yıl içinde yapması gereken toplam dış borç servisi 149.6 milyar dolar. Yani övünülen rezervler, bir yıl içinde yapılacak bu geri ödemeye yetmiyor. “

-“DIŞ AÇIK VEREN EKONOMİDE REZERV ARTIŞI NEYE YARAR?”-
Bir ülke için olumlu bir gelişme olan rezervlerdeki artışın, o ekonomi için güveni artırıp, kırılganlığı azaltıcı etki yaptığını dile getiren Oran açıklamalarına şöyle devam etti: “Türkiye’nin rezervlerinin de son on yılda hızlı bir artış gösterdiği görülüyor. Ancak, rezerv artışının ne şekilde gerçekleştiği, yani kaynağının ne olduğu büyük önem taşıyor. Çin, Almanya, Rusya gibi harcadığından daha fazla döviz kazanan ekonomilerin ödemeler dengesinde ortaya çıkan cari işlemler fazlası kaynaklı rezerv artışı, bu ekonomiler için sağlıklı bir gelişme niteliğinde. Buna karşılık Türkiye gibi dış açık veren, yani harcadığından daha az döviz kazanan bir ekonomide, yabancı sermaye yatırımları da yeterli değilse, net borcu artırmadan rezerv artışı gerçekleşemiyor. Başka deyişle dış açık veren ekonomide rezerv artışı, bununla paralel biçimde dış borcun da artması anlamına geliyor. Başbakanın “rezervleri 100 milyar dolar büyüttük” böbürlenmesi, bankadan kredi (borç) alıp mevduat hesabına yatıran birinin, mali varlığıyla övünmesine benziyor.”(ANKA)

http://m2.milliyet.com.tr/News/NewsArti ... gNews.aspx
Bir arkadaşımız yeni ev alsa ve bu yüzden borç miktarı artsa o arkadaşımız hakkında ne düşünürüz?
a)Bataklığa sürükleniyor
b)Helal olsun evini de aldı sonunda

İşte bu soruda a seçeneğini işaretleyenler tabii ki Türkiye'nin kötüye gittiğine inanacaklardır.
 
akp hükümetini ve başbakanı zerre kadar sevmem ama şu gerçkek var bir sürü derecelendirme kurumu türkiyenin kredi notunu arttırıyor. sizce bunları göremiyorlarmı...?bana hiç mantıklı gelmiyor...benim kendimce yorumumum. türkiye büyüyen bir ülke konumunda iç dış dengeler var ihracat rekor kırarken ithalatta elbette artıyor...borçlar artttarken inanın alacaklarda artıyordur...
 
mustafa431' Alıntı:
akp hükümetini ve başbakanı zerre kadar sevmem ama şu gerçkek var bir sürü derecelendirme kurumu türkiyenin kredi notunu arttırıyor. sizce bunları göremiyorlarmı...?bana hiç mantıklı gelmiyor...benim kendimce yorumumum. türkiye büyüyen bir ülke konumunda iç dış dengeler var ihracat rekor kırarken ithalatta elbette artıyor...borçlar artttarken inanın alacaklarda artıyordur...

a partisi veya b partinin önemi yok öncelikle bu kredi notları niye arttı? bunda hiçbir gerekçe yok yani bizim iharcatta rekor kırdığımız yok ama italatta rekor kırdığımız kesin bunda dolayı bizim cari açığımız büyüyor. büyüyen türkiye değiniz nedir? iki yol yapmakla ülke büyümez siz yol yapıyorsunuz ama elin adamı o yola son model araba üretiyor.hiç bir teknoloji satmıyorsunuz sattığımı şeyler hammadde , ara ürünler ve tekstil bunlarla ülke büyümez. ziraat bankası hariç bütün bankları yabancılar satın aldı ve bankalar tahmin ettiklerinden daha büyük kar elde ettiler rekor kran bankalar oldu millet ömrünü bankalara çalışarak geçirecek.
 
bilisim-tef' Alıntı:
dış borç nedir? dış borcun artması çok mu kötü bir şey? dış borç tek başına bir şey ifade eder mi? yoksa gayrisafi milli hasıla ile beraber mi değerlendirmek gerekir? dünyanın en fazla dış borcu olan ülkeleri hangileri? bunlar aynı zamanda nasıl dünyanın ekonomisi en güçlü ülkeleri? ülkenin ekonomisi böyle batmak üzereyken nasıl oluyor da son 10 yılda yabancı değerlendirme kuruluşlarının verdiği notlar sürekli artıyor? yoksa onlar da mı yandaş?

bu konuyu değerlendirirken sorulması gereken sorular da var sanırım..

şurayı okuyun arkadışım tüm sorularını cevabını alırsın
lakin sen Türkiye ye gelen paranın kaynağını göster?
ne sattın da bu para girişi oldu ülkeme.

-“DIŞ AÇIK VEREN EKONOMİDE REZERV ARTIŞI NEYE YARAR?”-
Bir ülke için olumlu bir gelişme olan rezervlerdeki artışın, o ekonomi için güveni artırıp, kırılganlığı azaltıcı etki yaptığını dile getiren Oran açıklamalarına şöyle devam etti: “Türkiye’nin rezervlerinin de son on yılda hızlı bir artış gösterdiği görülüyor. Ancak, rezerv artışının ne şekilde gerçekleştiği, yani kaynağının ne olduğu büyük önem taşıyor. Çin, Almanya, Rusya gibi harcadığından daha fazla döviz kazanan ekonomilerin ödemeler dengesinde ortaya çıkan cari işlemler fazlası kaynaklı rezerv artışı, bu ekonomiler için sağlıklı bir gelişme niteliğinde. Buna karşılık Türkiye gibi dış açık veren, yani harcadığından daha az döviz kazanan bir ekonomide, yabancı sermaye yatırımları da yeterli değilse, net borcu artırmadan rezerv artışı gerçekleşemiyor. Başka deyişle dış açık veren ekonomide rezerv artışı, bununla paralel biçimde dış borcun da artması anlamına geliyor. Başbakanın “rezervleri 100 milyar dolar büyüttük” böbürlenmesi, bankadan kredi (borç) alıp mevduat hesabına yatıran birinin, mali varlığıyla övünmesine benziyor.”(ANKA)
 
Geri
Üst