önerme: oyumu hala akp'ye veriyorum çünkü şu an dünya üzerinde hatırı sayılır bir ülkeyiz,
cevap: bu neye istinaden söyleyenebiliyor anlamıyorum. akp mitinglerinde söylenmesi veya türkiye'de trending topic olmasıysa sebep sözüm yok. kendi kendine telkin der geçerim. oysa bölgede başta suriye, ırak, mısır ve filistin konularında ideolojik saplantılı dış politikamız yüzünden devre dışı bırakıldık. neo-osmanlıcılıkla dış politika idare edilebileceğini sanmanın bedelleri bunlar. bunun haricinde dünya üzerinde bulunan 7-8 tane gelişmekte olan ülkelerden biriyiz. muadillerimiz endonezya, nijerya ve meksika. büyümemiz bunlardan daha fazla da değil, daha az da. dünya sermayesinin yüksek getiri için yatırım yaptığı ülkelerden biriyiz sadece. siyaset, ekonomi, kültür, sanat, spor, teknoloji, eğitim hiç bir sektörde esamemiz bile okunmazken neye istinaden hatrı sayılır bir ülkeyiz?
önerme: çünkü cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar duble yol gördüm,
cevap: doğruya doğru tarihimizde bu kadar duble yol hiç yapılmamıştı. rant için yapılan gerekli gereksiz duble yolları geçiyorum. peki duble yol neden yapılır veya neden yapılacağı söylenmişti hatırlayan var mı 2002 yılında? hatırlatayım o zaman. duble yollar ülkenin en büyük kanayan yanası olan "üretmeyen ekonomi"'yi "üreten ekonomi"ye çevirecek altyapı yatırımları olarak planlanmıştı. yani ulaşım daha rahat olacak, sanayi artacak, istihdam artacak, cari açık kapanacak. montaj ihracatı değil, katma değerli ihracat yapacaktık. ne oldu hiç bir şey olmadı. gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek cari açığa sahip ülke olduk. cari açık ne demek dışa bağımlılık demek. yani o duble yollar sen ben jilet gibi yollarda araba kullanalım diye değil, üretim artsın diye yapıldı. hiç bir yapısal değişiklik yapılmadığı için sadece müteahhitine rant sağlayan yollar kaldı geriye. sanayi gelişmedi. üretmeden büyüyen bir ithalat ekonomisi oldu. kaldı ki o yollar kamu bütçesinden yapılıyor. hiç bir üretimi olmaksızın dış sermayenin fonlamasıyla dönen ülkenin kamu bütçesi. eğitime harcanmayan bütçe üretime istihdama dönmeyen zifte yatırılıyor. akp yaptı diye söylemiyorum. akp dediğini yapmadı diye söylüyorum.
önerme: çünkü artık istediğim eczaneden ilaç alabiliyorum. artık hastanelerde özel kartvizitini uzatabilen doktorlar yok.
cevap: sağlığa genel cevap vereyim. eczanelerden ilaç alabiliyoruz. ssk, bağkur veya adı her neyse daha önce de alabiliyorduk. bu konuda daha genel bir düzenleme yapıldığı ortada 12 yıllık tek parti iktidarında bunu başarmış olmak marifet değil. hastane ve doktorlar konusu ise apayrı bir manipülasyon. evet artık doktor kartvizitini uzatmıyor. çünkü artık iyi doktor hastanede yok. yapılan düzenlemeyle ya devletinsin ya özel sektörün ayrımına zorlanan doktorlar hastaneleri terk etti. artık yetersiz ve tecrübesiz doktorlarla iş devam ediyor. her doktor standart "paragözler" olarak gösterilip itibarsızlaştırılarak yapılan bu uygulamayla hastanelerde doktor kalmadı. kişi başına düşen hemşire sayısında avrupa'nın 6'da 1'iyiz. hastaya doktor değil, hemşire bakar ve bu ülkede 12 senede bu oran bir nebze artmadı. elimizde -tokinin yine müteahhitlik rantını bir yana koyalım- yaptırdığı içinde doktor olmayan hastaneler var. buysa sağlık reformu afiyet olsun. ayrıca, hastanelerde hemen tedavi olunduğu, hemen randevu verildiğini söyleyen devlet hastanesine hiç gitmemiştir. yakınlarda bir aile büyüğümüz için randevuyu 3 ay sonraya aldık. sağlığı sadece hastane binası yapmak zanneden zihniyet aynı şekilde adliye sarayı yaparak da hukuku sağladığını varsayıyor. şahane.
önerme:artık havayolu lüks değil.
cevap: değil. dünyada da değil. yani bu çok özel bir marifet değil. çünkü dünyada kara taşımacılığı deniz ve havaya kayıyor. yani bu lüks herkese lüksken artık dünya genelinde ucuz. gelişmekte olan tüm ülkelerde son on yılda havayoluyla taşınan yolcu sayısında baz etkisiyle (yani geç kalmış talep diyelim) yolcu sayılarında artış çift hanelilere yakın. thy'larının büyümesi hepimizin gururu. dış kaynağın bol olduğu zamanda özel sektör eliyle havalimanları yapıldı. herkes de bunu zaten tebrik etti ve oy verdi. bugün durum bu değil. bugün havacılık adına elimizde sadece nasıl fonlanacağı, neden orada yapıldığı, yapılacağı belli olup olmayan bir 3. havalimanı projesi var.
önerme: hızlı treni artık sadece japonya'da görmüyoruz.
cevap: görmüyoruz. bu hızlı tren 12 senede ülkenin ne kadarını kapsamış? ülkenin demiryolları (hızlı tren değil) yük taşımacalığı için yenilenmiş mi? hayır varsa yoksa jenerik iki tane hızlı tren. kaldı ki altyapısı bu kadar zayıf bir ülkede 12 senelik tek parti iktidarı iki tane tren de yapıversin.
önerme: üniversiteler artık heryerde.
cevap: buna gerçekten cevap vermek yoruyor. evet üniversite rant ve ideoloji pompalama kapısı olunca elini sallayan ilkokul açar gibi üniversite açmaya başladı. bu üniveristelerin herhangi bir akademik başarısı var mı? yok. öğrencileri iş bulabiliyor mu? hayır. teknoloji/fikir üretebiliyor mu?: hayır. yani üniversite adı verilen beton binaların her yerde olması eğitim demek olmuyor. eğitimde ülkede 12 senede bırakın ileri gitmeyi en az 10 sene geri gitmiş bir ülke var. bunu yeni mezun olan kuşakların katkısında çok daha iyi anlıyabiliyoruz.
önerme: artık eğilip bükülen başbakanım yok.
cevap: bu doğru. evet haklı olana, hakkı yenene, isyan edene, demokratik hakkını arayana, sistemden rant sağlanmasına karşı olana, adalet sağlayan eğilip bükülmüyor. ama merak etmeyin büyük abilerinin hepsine eğiliyor. bana bölgede karar vererek yaptırdığı, ülkenin lehine çevirdiği bir tek durum söyleyin. israil, filistin, mısır, suriye, libya, tunus, suudi arabistan, ırak, iran, rusya... hadi bir tane? çünkü yok. ama sizin eğilmemekten anladığınız obama'nın en lüks dairesini bize açtılar, ecevit resminin yanında bakın nasıl heybetli mizansenleriyse buna gülerim.
önerme:artık birçok şeyden ödün verip ımf 'den borç almıyoruz.
cevap: buna uzun uzun yazardım. alıntıyala cevap vereceğim ki bilenlerin kıçıyla güldüğü böylesi bir çarpıtma kimsenin aklında yanlış kalmasın.
"çarpıtan çarpıtana. borç vermek-almak deyince, sadece ımf diye bir kurum varmış gibi, bir zamanlar borç alırdık, şimdi veriyoruz, türü gerçeklikle hiç ilgisi olmayan süfli şişinmeler, türkiye’nin gerçek borç kamburunu kamuflaja çabalayan devekuşu zavallılıkları var ortada…
türkiye’nin ımf’ye kalan borcu, 4 milyar dolar küsur ama tc devleti, ımf’ye değilse de dünya bankası’na, başka uluslararası kuruluşlara 30 milyar dolar borçlu. bunun üstüne özel bankalara olan kamu borçlarını koyun, eder 40 milyar dolar. bunun üstüne tahville yapılmış 50 milyar dolarlık devlet borcunu koyun, eder 90 milyar dolar. bunun üstüne 10 milyar dolara yakın kısa vadeli kamu borcunu ekleyin, tc devletinin 100 milyar dolar dış borçlu olması gibi bir gerçeklik var karşımızda. bu borcun çok azı ımf’ye diye, borcu olmayan bir devlet görüntüsü vermenin neresi ahlaki? gelelim özel borçlara; özyeğin cenahının yani özel sektörün dışarıdan borçlanmaları ise 200 milyar doların üstünde. yani toplam borçların üçte ikisi. üstelik dörtte biri kısa vadeli borç. yani ortada 310 milyar dolar dış borcu olan bir ülke gerçeği varken, ımf’nin kriz havuzuna yüzde 1 katkı sözüne vıcık vıcık methiyeler düzme zavallılığı var"