Projelere katılımı PROTESTO EDİYORUM

Kodla Büyü
Matematik, fen gibi derslerin:
1. Kendi ders saatleri yeterince fazla ve tüm kademelerde var.
2. Ayrıca seçmeli olarak matematik uygulamaları, bilim uygulamaları gibi dersler seçilerek bu derslerde de aynı şekilde işlemeye devam ediyorlar.
3. DYK açılıyor ve aynı şekilde ders işlemeye devam ediliyor.
4. Ders kitapları var ama ayrıca ek kaynak aldırma konusunda hiç bir veli şikayet etmiyor ve "Alalım tabi hocam." diyorlar, idare de gayri resmi destek veriyor.
5. Fen Lab. var ve her türlü materyal bulundurulur.
6.... devam eder bunlar.

Bir de bu maddelere velilerin ayrıca özel ders aldırmalarını veya dershanelere göndermelerini eklemek lazım. Yani matematik/fenle yatıyoruz, matematik/fenle kalkıyoruz.

Biz de bir sınıfa haftada iki saat ders işleyebilirsek kendimizi kârlı sayalım.
 
Protestonuza katılıyor ve destekliyorum. Sebebini de şöyle açıklayabilirim. 1 yıl önce sırf btr olarak görevlendirilip tamirci muamelesi görmek istemediğim için Yöneticilik sınavına girdim müdür yardımcısı kadrosuna geçtim. Şimdiki okulumda anadolu lisesi olduğu için okul idaresinin bilgisayar bilimi dersini seçmemiş olması sebebiyle ( ders seçimlerinde de ilce milli eğitim müdürlüğünün payı olduğunu biliyorum artık) öğrencilerle ders bile yapamıyorken ilçedeki şube müdürü beni whatsapp da kurmuş olduğu teknofest grubuna ekleyip başvuru yapmanızı bekliyorum diyor.
 
Özel diş hekiminden Ortodonti tedavisi almaya başladım başta tedaviye başlamadan evvel iki dişinizin çekilmesi lazım dedi onu bile kendisi yapmadı, beni başka diş hekimine havale etti ben sadece ortodonti uzmanıyım gerekçesi ile altı üstü iki diş çekilecek ben onu gözüm kapalı yaparım demedi yani demem o ki biz de bilişim teknolojileri öğretmenliği mezunuyuz ama her konuda uzman olmamız bekleniyor biz bu konunun uzmanı değiliz diyemiyoruz okulda, güvenlik kameralarındaki herhangi bir arızanın çözümünü bile bizden bekleyebiliyorlar! Ben böte mezunuyum elektronik devreler benim uzmanı olduğum bir konu değil ki çeşitli marifetleri olan robot yapayım desem bile karşımda beni anlayacak kimseyi bulabileceğimi sanmıyorum.
 
Son düzenleme:
Amacım da; katılısınız ya da katılmazsınız;
"vasıfsız" bir sınıf öğretmeni bınları yaparken siz napıyorsunuz? Demekti.
Herkes için söylüyorum (kırılganlıkla!..):
Ne haliniz varsa görün!..

Sayın hocam;
Çalıştığınız yerde bilişim öğretmeni olmadığını söylemişsiniz o yüzden size şöyle diyeyim;
Sizin hobi olarak yapmış olduğunuz hizmetlerin kat ve kat fazlasını birçoğu hocamız gibi biz de yaptık, yapıyoruz.
Sizinle bizim aramızda şöyle bir fark var; eğer yarından itibaren siz deseniz ki ben artık bu işleri yapmayacağım, size kimse neden yapmıyorsun demez. Ancak biz yapmadığımızda okulda olaylar çıkmaya başlıyor gerek idareyle gerek diğer öğretmenlerle papaz olmaya başlıyoruz.
Bir zaman sonra okuldaki teknik işler milleti kesmiyor ve şöyle olaylar vuku bulmaya başlıyor;
Bir gün okuldaki memur, evindeki masaüstü pc yi kucaklayıp okula getirmiş, getirdi önüme koydu, hocam buna format atılacak dedi. İlk öce memurun okuldaki bilgisayarı sandım, hayırdır hocam dedim, ne oldu dys falan mı açılmıyor dedim. Yok dedi bu benim evdeki bilgisayar. Dedim bana daha önce sorduğunu hatırlamıyorum.
O da dedi ki; ben idareye söyledim onlar da tamam dedi (ne olacak canım elimize mi yapışır!).
Şahsi bilgisayarlar, tabletler, telefonlar, ssd takılması, virüs temizlemesi, silinen verileri geri getirme, idarenin zoom programından toplantıya nasıl katılacağını bilmemesi ve durmadan çağırması (en sonunda kağıda adımları teker teker yazdırdım). Daha saymadığım bir çok olaylar var.
Demem o ki, biz sizin veya diğer branştaki öğretmenler ve idarecilerin sandığı gibi en ufak işten kaçmıyoruz. Bir zaman sonra yapılan muamelelerden ötürü istemsiz şekilde kendimizi bekleme moduna alıyoruz.
 
Bizim işimiz öğretmen olmaktan öğretmenlikten çıktı zaten ögretmen rolü altında mühendislik yapmaya çalışıyoruz gibi geliyor bana, ne ögrenciye ne öğretmene bir şeyler öğretmemiz beklenmiyor onların yerine onların ödevlerini ve işlerini yapmamız aynı zamanda üretken olmamız bekleniyor sanki. Eminim ki grafikerlerin yüklü miktarda ücret karşılığında yaptıkları logo tasarımlarını şu anda yüzlerce okulda bilişim ögretmenlerimiz yapmıştır.
 
Bizim işimiz öğretmen olmaktan öğretmenlikten çıktı zaten ögretmen rolü altında mühendislik yapmaya çalışıyoruz gibi geliyor bana, ne ögrenciye ne öğretmene bir şeyler öğretmemiz beklenmiyor onların yerine onların ödevlerini ve işlerini yapmamız aynı zamanda üretken olmamız bekleniyor sanki. Eminim ki grafikerlerin yüklü miktarda ücret karşılığında yaptıkları logo tasarımlarını şu anda yüzlerce okulda bilişim ögretmenlerimiz yapmıştır.
Yok mühendislik değil teknisyenlik ama tırnak içinde :) Sen hiç emir alan mühendis gördün mü hocam. Mühendis "şöyle yapın, böyle yapın" der marabalar yapar.
 
Bir yanlış düşünceye değinmek istiyorum. Bizim sorunumuz teknisyenlikle değil, teknisyen olmayı kötü bir şey addeden görüyorum. Bizim sorunumuz, ne olduğumuzun anlaşılamaması.

Mühendisin marabaları yoktur, her çalışanın hakları vardır/olmalıdır. Bu nasıl bir kölelik anlayışıdır? Ayıp.
 
Protestonuza katılıyor ve destekliyorum. Sebebini de şöyle açıklayabilirim. 1 yıl önce sırf btr olarak görevlendirilip tamirci muamelesi görmek istemediğim için Yöneticilik sınavına girdim müdür yardımcısı kadrosuna geçtim. Şimdiki okulumda anadolu lisesi olduğu için okul idaresinin bilgisayar bilimi dersini seçmemiş olması sebebiyle ( ders seçimlerinde de ilce milli eğitim müdürlüğünün payı olduğunu biliyorum artık) öğrencilerle ders bile yapamıyorken ilçedeki şube müdürü beni whatsapp da kurmuş olduğu teknofest grubuna ekleyip başvuru yapmanızı bekliyorum diyor.
Çok benzer bir durumu yaşadım hocam. İşin kötüsü, benim okulumda BTR olarak çalışan ve kadrosu o okulda olan BT öğretmeni olduğu halde, müdür benim yapmamı istiyordu. Tabi ki yapmadım, gerçekten alan bilgim yetmiyor ama yetseydi de yapmazdım.

Bu arada o öğretmenin ders yükünün haftada 0 (SIFIR) ders saati olduğunu da not düşeyim. Yani en fazla boş zamanı olan kişi kendisiydi. Hatta gelecek yıl için seçmeli Bilgisayar Bilimi dersi koyulsun mu teklifi gelince ortalığı ayağa kaldırdı.

Ben idareciliğe biraz adapte olup bu işi çözeyim derken, ve açıkçası özellikle kendi alanımda derse girmeyi bir süre istemezken,

Önüme işin içinde teknoloji, bilişim, elektrik, elektronik, tasarım, proje anahtar kelimeleri geçen her şeyi yıkmaya çalıştılar.

En sonunda dayanamayıp kış tatilinde Erasmus+ projesi yazdık. Bunda istekliydim aslında ama zaten olmasaydım da müdür ile baş başa kalınca el mahkum. 70 küsür puan almışız ve yetmedi. Oradan buradan arak 15-20 günde yazdık. Geçmedi proje.

Allah var, deneyim olsun istedim ama projenin geçmesini de istemiyordum. İki ana sebebi var: İlki, en fazla emek verenlerden biri ben olacaktım ama diğer tüm öğretmenler de gidecekti. İkincisi, projeyi yapan okul müdürü olarak bilinecekti, ek1 puanı falan onun artacaktı.

Zaten biliyorsunuz, "Ben okulumda şunu yaptım, şu projeyi yaptım." diye böbürlenir okul müdürleri genelde. Bizimki de öyle bir tipti. Yaptık, ettik yok.

O yüzden bu proje olaylarından nefret ediyorum.

Hatta olay bir ara öyle raddeye geldi ki, "Branşımı ve Öğretmenliği sevmiyorum, alan bilgim zayıf, o yüzden idareciliğe geçtim." diyordum, aslında gerçeklik payı da yüksek.

Biraz pasif-agresif bir davranış şekli ama "Bilmiyorum." çoğu sama sama kurtarıyor. "Nasıl bilmezsin hocam yaaa?" derler, "Okulda öğretmediler.", "Ben öğrenemedim." Bitti.
 
Çok benzer bir durumu yaşadım hocam. İşin kötüsü, benim okulumda BTR olarak çalışan ve kadrosu o okulda olan BT öğretmeni olduğu halde, müdür benim yapmamı istiyordu. Tabi ki yapmadım, gerçekten alan bilgim yetmiyor ama yetseydi de yapmazdım.

Bu arada o öğretmenin ders yükünün haftada 0 (SIFIR) ders saati olduğunu da not düşeyim. Yani en fazla boş zamanı olan kişi kendisiydi. Hatta gelecek yıl için seçmeli Bilgisayar Bilimi dersi koyulsun mu teklifi gelince ortalığı ayağa kaldırdı.

Ben idareciliğe biraz adapte olup bu işi çözeyim derken, ve açıkçası özellikle kendi alanımda derse girmeyi bir süre istemezken,

Önüme işin içinde teknoloji, bilişim, elektrik, elektronik, tasarım, proje anahtar kelimeleri geçen her şeyi yıkmaya çalıştılar.

En sonunda dayanamayıp kış tatilinde Erasmus+ projesi yazdık. Bunda istekliydim aslında ama zaten olmasaydım da müdür ile baş başa kalınca el mahkum. 70 küsür puan almışız ve yetmedi. Oradan buradan arak 15-20 günde yazdık. Geçmedi proje.

Allah var, deneyim olsun istedim ama projenin geçmesini de istemiyordum. İki ana sebebi var: İlki, en fazla emek verenlerden biri ben olacaktım ama diğer tüm öğretmenler de gidecekti. İkincisi, projeyi yapan okul müdürü olarak bilinecekti, ek1 puanı falan onun artacaktı.

Zaten biliyorsunuz, "Ben okulumda şunu yaptım, şu projeyi yaptım." diye böbürlenir okul müdürleri genelde. Bizimki de öyle bir tipti. Yaptık, ettik yok.

O yüzden bu proje olaylarından nefret ediyorum.

Hatta olay bir ara öyle raddeye geldi ki, "Branşımı ve Öğretmenliği sevmiyorum, alan bilgim zayıf, o yüzden idareciliğe geçtim." diyordum, aslında gerçeklik payı da yüksek.

Biraz pasif-agresif bir davranış şekli ama "Bilmiyorum." çoğu sama sama kurtarıyor. "Nasıl bilmezsin hocam yaaa?" derler, "Okulda öğretmediler.", "Ben öğrenemedim." Bitti.
Hocam kısacası şunu söylemek isterim bu işler zorlama ile olmuyor bu yarışmaya katılım mecburidir denilince zoraki bir şeyler yapıp katılmış olmak için katılınıyor, teknofesti bir kenara bırakalım sırf dys de benim incelediğim sene başından bu yana belki en az 40 çeşit kompozisyon yarışması oldu ucunda tablet bilgisayar seti gibi hatırı sayılır ödüller de vardı ama öğrenci yazmayınca, çaba harcamayınca öğretmenler de oturup ben yazacak değilim heralde hocam diyor, teknofest açısından bakınca da okulumda bilgisayar dersim hiç var olmamış arduino setlerimiz olmamış öğrenciyle bir 40 dk boyunca arduino setini tanıtma imkanı bulmamışız ne verdim ki ne bekleyebilirim diye düşünüyorum
 
Son düzenleme:
Hocam kısacası şunu söylemek isterim bu işler zorlama ile olmuyor bu yarışmaya katılım mecburidir denilince zoraki bir şeyler yapıp katılmış olmak için katılınıyor, teknofesti bir kenara bırakalım sırf dys de benim incelediğim sene başından bu yana belki en az 40 çeşit kompozisyon yarışması oldu ucunda tablet bilgisayar seti gibi hatırı sayılır ödüller de vardı ama öğrenci yazmayınca, çaba harcamayınca öğretmenler de oturup ben yazacak değilim heralde hocam diyor, teknofest açısından bakınca da okulumda bilgisayar dersim hiç var olmamış arduino setlerimiz olmamış öğrenciyle bir 40 dk boyunca arduino setini tanıtma imkanı bulmamışız ne verdim ki ne bekleyebilirim diye düşünüyorum
Resim, şiir, kompozisyon yarışması ayrı da... Hocalar doğru söylemiş, onlar yapacak değil.

Ama teknofest, robot vb. yarışmalarda zaten çoğunu öğretmen yapıyor hocam. Hatta çoğu zaman öğrenci bir şey yapmıyor. Olması gereken öğretmenin rehberlik/danışmanlık yapması ama pratikte öyle olmuyor.
 
An itibari ile teknik öğretmen olmayan bilişimciler için zor zamanlar başlamıştır. Dyk’lar bitti, birçok ilde btr başvuruları onaylanmadı. Norm sorunu büyüyerek devam etmektedir. Ayrıca il içi, il dışı tayinler durmuş durumda. Son yayınlanan kontenjanlarda halimiz bellidir ki durum daha da kötüye gidecektir.
 
Protestonuza katılıyor ve destekliyorum. Sebebini de şöyle açıklayabilirim. 1 yıl önce sırf btr olarak görevlendirilip tamirci muamelesi görmek istemediğim için Yöneticilik sınavına girdim müdür yardımcısı kadrosuna geçtim. Şimdiki okulumda anadolu lisesi olduğu için okul idaresinin bilgisayar bilimi dersini seçmemiş olması sebebiyle ( ders seçimlerinde de ilce milli eğitim müdürlüğünün payı olduğunu biliyorum artık) öğrencilerle ders bile yapamıyorken ilçedeki şube müdürü beni whatsapp da kurmuş olduğu teknofest grubuna ekleyip başvuru yapmanızı bekliyorum diyor.
:) bilişimci olmasak komik adamlar aslında
 
yav aslında yapılması gereken basit :) bilmiyorum diyip geçmek yani yukarlarda teknik servis vs vs şeyler yazılmış kelime basit bilmiyorum benim işim değil zaten deyip geçin bir daha kimse size bulasmiyor emin olabilirsiniz
Valla en iyisi o aslında.
 
artık benim bölüme inancım kalmadı. Bir şey olacağı yok. Forumu okudukça daha da karamsarlaştım. Elimizden bir şey gelmiyor işte. kimsenin umrunda değiliz. Seneye kafamı toparlayabilirsem üniversite sınavını deneyeceğim. Çok zoruma gidiyor onca yıl okuyup, onca yıl çalışıp, her yeni çıkan teknolojiye uyum sağladıktan sonra bölümün bu halde olması. İlk kez bu denli umutsuzum. Keşke bu mesleğe harıcyacağım zamanla üniveristeye hazırlansaymışım. Yüksek lisansıma linsansıma verdiğim emeğe yazık. Ne denir bilmiyorum. Ne yapsak çare yok gibi artık.
 
Hocam bu söylediğiniz BTR değilseniz geçerli olabilir ancak. BTR iseniz o kadar kolay olmuyor. Çünkü idare full ek dersin karşılığını çıkarmaya çalışıyor ve olmayan iş yaratıyor. Sürekli "bilmiyorum" diye dolanmak da sorunu çözmüyor.
10 senedir, sürekli bu konular gündeme geliyor. Her gündeme geldiğinde, bazı arkadaşlarımız "bilmiyorum" deyin, "o benim işim değil" deyin, şeklinde akıl veriyor. Eğer bu şekilde sorun çözülseydi şimdiye kadar 40 kere çözülürdü. O kadar kolay değil malesef. Belki siz bu şekilde çözmüş olabilirsiniz ama herkes için genel geçer bir çözüm değil bu.
Eğer bu şekilde kesin bir çözüm olsa dahi doğru bir sorun çözme yöntemi değil. Kaçak güreşerek, pasif-agresif tavırlarla soruna çare bulamayız. Bu sefer de "tembel", "memur zihniyetli", "bilgisayardan anlamayan", "yata yata full ek ders alan" gibi sıfatlara maruz kalıyoruz. Ha, diyebilirsiniz ki, "umrumda değil", "arkamdan ne derlerse desinler". Eyvallah. Bence de. Ne derlerse desinler. Fakat öyle olmadığımız halde, meselenin özü bu olmamasına rağmen niçin bu ithamlara maruz kalalım?
Hep birlikte, bu işlerin angarya olduğunun altını çizmemiz lazım. BTR'nin eğitim-öğretim hizmetleri dışında olduğunu belirtmemiz lazım. Aynı şekilde, gönüllü olmadığımız halde proje yapmaya zorlamak da angaryadır. Ve angarya hukuki olarak suçtur. Biz bu işin adını koymazsak, toplu bir şekilde aynı tavrı almazsak, kendi kendimize kişisel çözümler bulmaya devam ederiz. "Bilmiyorum" demek ancak kişisel bir çözüm olabilir, toplu değil.
valla görev kağıdı dosyamda.durur görevlerim belli teknik servis olarak çalışmak isteyen tüm arkadaşlara başarılar
 
Hocam bu söylediğiniz BTR değilseniz geçerli olabilir ancak. BTR iseniz o kadar kolay olmuyor. Çünkü idare full ek dersin karşılığını çıkarmaya çalışıyor ve olmayan iş yaratıyor. Sürekli "bilmiyorum" diye dolanmak da sorunu çözmüyor.
10 senedir, sürekli bu konular gündeme geliyor. Her gündeme geldiğinde, bazı arkadaşlarımız "bilmiyorum" deyin, "o benim işim değil" deyin, şeklinde akıl veriyor. Eğer bu şekilde sorun çözülseydi şimdiye kadar 40 kere çözülürdü. O kadar kolay değil malesef. Belki siz bu şekilde çözmüş olabilirsiniz ama herkes için genel geçer bir çözüm değil bu.
Eğer bu şekilde kesin bir çözüm olsa dahi doğru bir sorun çözme yöntemi değil. Kaçak güreşerek, pasif-agresif tavırlarla soruna çare bulamayız. Bu sefer de "tembel", "memur zihniyetli", "bilgisayardan anlamayan", "yata yata full ek ders alan" gibi sıfatlara maruz kalıyoruz. Ha, diyebilirsiniz ki, "umrumda değil", "arkamdan ne derlerse desinler". Eyvallah. Bence de. Ne derlerse desinler. Fakat öyle olmadığımız halde, meselenin özü bu olmamasına rağmen niçin bu ithamlara maruz kalalım?
Hep birlikte, bu işlerin angarya olduğunun altını çizmemiz lazım. BTR'nin eğitim-öğretim hizmetleri dışında olduğunu belirtmemiz lazım. Aynı şekilde, gönüllü olmadığımız halde proje yapmaya zorlamak da angaryadır. Ve angarya hukuki olarak suçtur. Biz bu işin adını koymazsak, toplu bir şekilde aynı tavrı almazsak, kendi kendimize kişisel çözümler bulmaya devam ederiz. "Bilmiyorum" demek ancak kişisel bir çözüm olabilir, toplu değil.
Hep birlikte, bu işlerin angarya olduğunun altını çizmemiz lazım. BTR'nin eğitim-öğretim hizmetleri dışında olduğunu belirtmemiz lazım bunları zaten hep söylüyoruz onlar da biliyor istediklerinin bizim görevimiz olmadığını adları gibi biliyorlar aslında bilmiyorum dediğim şeyi bildiğimi bu sorunun çözülmemesinin en büyük sebebi her.ise atlayan elimemi yapisacakci arkadaşlar
 
artık benim bölüme inancım kalmadı. Bir şey olacağı yok. Forumu okudukça daha da karamsarlaştım. Elimizden bir şey gelmiyor işte. kimsenin umrunda değiliz. Seneye kafamı toparlayabilirsem üniversite sınavını deneyeceğim. Çok zoruma gidiyor onca yıl okuyup, onca yıl çalışıp, her yeni çıkan teknolojiye uyum sağladıktan sonra bölümün bu halde olması. İlk kez bu denli umutsuzum. Keşke bu mesleğe harıcyacağım zamanla üniveristeye hazırlansaymışım. Yüksek lisansıma linsansıma verdiğim emeğe yazık. Ne denir bilmiyorum. Ne yapsak çare yok gibi artık.

Hocam benim de bölüme inancım yok. Meslekte 16. yılım. Belki 10 yıldır bu durumdayım. Bireysel olarak meb'in umursamazlığından, idarecilerin hödüklüğünden kurtulup bir şeyler yapmak için çok şey denedim. Meb'i ve idarecileri bypass edip, görmezden gelip elimden geleni de yaptım. Ama bireysel mücadele ile olmuyor. Bu tür protestolar bu yüzden kıymetli. Bir şey olacağına dair beklentiyi düşük tutarak katılmak lazım.

Size demiyorum ama "sen katılmazsan ben katılmazsam nasıl düzelir ki bu işler." Bu protestoya herkes katılsa öyle bir de ses getirir ki. Değişim ancak bu şekilde mümkün. Tartışmalar, münazaralar, protestolar, hukuk mücadeleleri vs altında birlik olarak. İlerleme makul olmayan insanlar sayesinde oluyor. Her şeye "tamam" dediğimizde yukarıdakiler her şeyin yolunda olduğunu düşünüyor. Oysa değil.

Ciddi bir eğitim reformu gerekiyor, branşımız özelinde de köklü değişikliklere ihtiyaç var ama tüm hakları elde etmek, mükemmele ulaşmak mümkün olmayabilir. Değişimi bütünsel bir yaklaşımla ele almamak gerekiyor. Mesela vejetaryen kuruluşlarından birinin başkanının, 80'lerden beri yanlış politika güttüklerini söylediği bir röportaj okumuştum. Küresel ısınma konusu dahilinde, "insanlara hepten et tüketimini kesmek yerine haftada bir gün et tüketmemeleri gerektiğini söyleseydik, şu an küresel ısınma bu noktaya gelmemiş olurdu" diyor. Amerikan halkı için diyor tabii. Çünkü biz zaten her gün et tüketen bir ülke değiliz. Ya hep ya hiç mantığı ile, ya et tüketimini tamamen bırakın ya da "et yiyorsanız katilsiniz, ceset yiyorsunuz, bunu bilin" gibi bir yaklaşım iyi kazanımların da önüne geçiyor.

Yani bizim branş özelinde de, o da olsun bu da olsun, btr normu da gelsin, okula tekniker de atansın, okullara arduino set de gönderilsin, tüm kademelere ders de gelsin vs. diyerek problemi meb'in çözemeyeceği bir noktaya da itiyor olabiliriz. Hepsi haklı talepler olabilir ama karşılanabilir talepler olmayabilir.

Benim önerim bu protestonun sonunda eğer karşımızda bir muhatap bulursak, tek bir şeye odaklanalım; ortaokuldan lise son sınıfa kadar zorunlu ders.(Lisede sözelciler hariç)

Ama gerek bte derneğinin, gerek sendikaların, gerek forumdaki arkadaşların söz hakkı elde ettiklerinde yapacakları en büyük yanlış her şeyi düzeltmeye çalışmak ve bilgisayar dersini robotik/kodlama gibi bir şeye indirgemek olur. Bilgisayar bilimlerinin temel bilimler kadar derinleştiği bir çağdayız. Bunu inkar ederek meb nereye varmaya çalışıyor anlamak mümkün değil. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, tarih vs. nasılsa bu da öyle. Ortaokuldan başlayıp, lise son sınıfa kadar doğru düzgün bir bilgisayar bilimleri eğitimi, bilgi işlemsel düşünme becerileri eğitimi olması gerekiyor. Bilgisayar bilimleri dersinin yanı sıra, her kademede yazılım, tasarım, oyun geliştirme, robotik gibi seçmeli derslerin gelmesi gerekiyor. Bu dediğim bu iktidar döneminde mümkün olmayabilir. Meb şu anda böyle bir vizyona sahip olmayabilir. Başka kaygıları olabilir. Ama elbet birilerinin bizi dinleyeceği bir ortam oluşacaktır. Bu ortam biz emekli olduğumuzda veya o zaman başka branşlara/mesleklere geçmiş olduğumuzda olsa bile fark etmez. En azından bizden sonrakiler doğru düzgün derse girer, öğrenciler doğru düzgün ders görür.

Öyle yani sevgili dostlar. Enseyi karartmayın. Büyük beklentilere girmeden, küçük adımlarla bir şeyler elde ederiz elbet. Mesleki konuda birlikte duralım yeter. Teşekkürler. (Neredeyse "birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde..." diye bitirecektim kdjfsaşlkjdşalskdf)
 
Son düzenleme:
Hocam benim de bölüme inancım yok. Meslekte 16. yılım. Belki 10 yıldır bu durumdayım. Bireysel olarak meb'in umursamazlığından, idarecilerin hödüklüğünden kurtulup bir şeyler yapmak için çok şey denedim. Meb'i ve idarecileri bypass edip, görmezden gelip elimden geleni de yaptım. Ama bireysel mücadele ile olmuyor. Bu tür protestolar bu yüzden kıymetli. Bir şey olacağına dair beklentiyi düşük tutarak katılmak lazım.

Size demiyorum ama "sen katılmazsan ben katılmazsam nasıl düzelir ki bu işler." Bu protestoya herkes katılsa öyle bir de ses getirir ki. Değişim ancak bu şekilde mümkün. Tartışmalar, münazaralar, protestolar, hukuk mücadeleleri vs altında birlik olarak. İlerleme makul olmayan insanlar sayesinde oluyor. Her şeye "tamam" dediğimizde yukarıdakiler her şeyin yolunda olduğunu düşünüyor. Oysa değil.

Ciddi bir eğitim reformu gerekiyor, branşımız özelinde de köklü değişikliklere ihtiyaç var ama tüm hakları elde etmek, mükemmele ulaşmak mümkün olmayabilir. Değişimi bütünsel bir yaklaşımla ele almamak gerekiyor. Mesela vejetaryen kuruluşlarından birinin başkanının, 80'lerden beri yanlış politika güttüklerini söylediği bir röportaj okumuştum. Küresel ısınma konusu dahilinde, "insanlara hepten et tüketimini kesmek yerine haftada bir gün et tüketmemeleri gerektiğini söyleseydik, şu an küresel ısınma bu noktaya gelmemiş olurdu" diyor. Amerikan halkı için diyor tabii. Çünkü biz zaten her gün et tüketen bir ülke değiliz. Ya hep ya hiç mantığı ile, ya et tüketimini tamamen bırakın ya da "et yiyorsanız katilsiniz, ceset yiyorsunuz, bunu bilin" gibi bir yaklaşım iyi kazanımların da önüne geçiyor.

Yani bizim branş özelinde de, o da olsun bu da olsun, btr normu da gelsin, okula tekniker de atansın, okullara arduino set de gönderilsin, tüm kademelere ders de gelsin vs. diyerek problemi meb'in çözemeyeceği bir noktaya da itiyor olabiliriz. Hepsi haklı talepler olabilir ama karşılanabilir talepler olmayabilir.

Benim önerim bu protestonun sonunda eğer karşımızda bir muhatap bulursak, tek bir şeye odaklanalım; ortaokuldan lise son sınıfa kadar zorunlu ders.(Lisede sözelciler hariç)

Ama gerek bte derneğinin, gerek sendikaların, gerek forumdaki arkadaşların söz hakkı elde ettiklerinde yapacakları en büyük yanlış her şeyi düzeltmeye çalışmak ve bilgisayar dersini robotik/kodlama gibi bir şeye indirgemek olur. Bilgisayar bilimlerinin temel bilimler kadar derinleştiği bir çağdayız. Bunu inkar ederek meb nereye varmaya çalışıyor anlamak mümkün değil. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, tarih vs. nasılsa bu da öyle. Ortaokuldan başlayıp, lise son sınıfa kadar doğru düzgün bir bilgisayar bilimleri eğitimi, bilgi işlemsel düşünme becerileri eğitimi olması gerekiyor. Bilgisayar bilimleri dersinin yanı sıra, her kademede yazılım, tasarım, oyun geliştirme, robotik gibi seçmeli derslerin gelmesi gerekiyor. Bu dediğim bu iktidar döneminde mümkün olmayabilir. Meb şu anda böyle bir vizyona sahip olmayabilir. Başka kaygıları olabilir. Ama elbet birilerinin bizi dinleyeceği bir ortam oluşacaktır. Bu ortam biz emekli olduğumuzda veya o zaman başka branşlara/mesleklere geçmiş olduğumuzda olsa bile fark etmez. En azından bizden sonrakiler doğru düzgün derse girer, öğrenciler doğru düzgün ders görür.

Öyle yani sevgili dostlar. Enseyi karartmayın. Büyük beklentilere girmeden, küçük adımlarla bir şeyler elde ederiz elbet. Mesleki konuda birlikte duralım yeter. Teşekkürler. (Neredeyse "birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde..." diye bitirecektim kdjfsaşlkjdşalskdf)
Yorumunuz tam anlamıyla harika.
emekliliğe kadar bu kadar sorun bilemiyorum nasıl çekilir hocam. 15 yıldır hep güzel olcak diye çalıştım çabaladım. Elektronik bilgim yoktu öğrenmeye çalıştım. Arduino için senelerdir çabalıyorum. Millet ufacık bir şey yapıp takdir teşekkür aldı belgesini bırakın ağızla bile demedi idarem. Bilim şenliğinde stantıma bile uğramadılar. Dünya para döktüm emeğim çabası. Bu yıl başka biri geldi idareci yapmadığını bırakmadı btrliği bıraktım. Yani artık tükendim. Zaten elimi kaldırasım yok. 5-6 proje çıkaran ben zorlamaları yüzünden 1 proje verdim sadece. Yarışma falan koşturamam zaten bunca örselenmeye. Yapanların da ya zorla ya proje okulu olduğundan ya da işte daha meslekte yeniler daha yeterince yıpranmamışlar ondan yapıyorlar sanırım. Dersimiz ortaokul ve lisede tamamen zorunlu olmadıkça bitmez bu sıkıntılar. Çok yorgunum derslerim hariç hiçbir şeyi önemsemiyorum. Derslerimi verimli bir şekilde geçireyim yeter. Başka da amacım yok zaten. Öğrenci odaklıyım. İdarenin işi tahtası projesi hiiiiiçç umrum değil zaten. eTwinning projem var onu da bitireyim elimi sürmem. Başladım bir kere bitsin. Zaten yapmıyorum anlayacağınız. Ekstra bir durum yok benim için yani. Seneye de sadece dersime girip bir yandan sınava mı çalışsam diye düşünüyorum. Bunca yıl sonra zor. Bu yaştan sonra yapabilir miyim bilemem. Sadece deneyeceğim. Bir ihtimal işte. Daha genç dinamikken branştan umudumu kesip yapsam iyimiş. Hep düzelir sandım.
 
Alternatif arayışları olan arkadaşlara tarım öneririm. İlla okuyacaksanız 2 yıllık tarım bölümü ya da 4 yıllık ziraat bölümlerinden birini okuyun. Daha iyisi imkan varsa bir tarla-bağ-bahçe edinin. Toprakla uğraşmak insanı rahatlatır derler. Ben de kısmetse bu sene kentten köye göç edeceğim :D
 
Alternatif arayışları olan arkadaşlara tarım öneririm. İlla okuyacaksanız 2 yıllık tarım bölümü ya da 4 yıllık ziraat bölümlerinden birini okuyun. Daha iyisi imkan varsa bir tarla-bağ-bahçe edinin. Toprakla uğraşmak insanı rahatlatır derler. Ben de kısmetse bu sene kentten köye göç edeceğim :D
erik iyidir iyi :)
 
Hocam kusura bakmayın ama kendinizi kandırıyorsunuz. Görev kağında yazılanların kendisi zaten teknik servis işi. Akıllı tahtadan sorumlu tutulmak teknik servis işi değil mi? EBA'dan sorumlu tutulmak teknik servis işi değil mi? EBA da ET de tüm öğretmenlerin ortak kullandığı bir ders araç gereci. Niçin biz bunları çalışır durumda tutmak zorundayız? Bunun öğretmenlikle ne ilgisi var? Siz sorunla yüzleşmek yerine kenarından dolanmayı tercih ediyorsunuz.
valla siz öyle düşünüyor olabilirsiniz ben kenardan vs dolanmıyorum evraktaki işim neyse onu yapıyorum gerisi beni ilgilendirmiyor hocam
 
Evet hocam haklısınız. Tek başımıza söylememiz bir işe yaramıyor, toplu olarak söylememiz gerekiyor. Bunun için "BTR Angaryadır" fikrini her fırsatta işlememiz lazım. Ya bir sendikanın ya BTE derneğinin bu ifadeyi dile getiren bir yazı hazırlaması lazım. Böylece bu yazı doğrultusunda ortak tavır alabiliriz.
Önümüzdeki en büyük engelin içimizdeki "elimize mi yapışacak"çılar olduğunun farkındayım. Aslında onların bu tutumu "full ek ders"ci olmalarından kaynaklanıyor. Fakat BTR görevlendirmesinin zaten bir 10 yıl daha süremeyeceğini, geleceğimizi 6 aylık, belirsizliklerle dolu bir görevlendirme yazısına bağlayamayacağımızı anlatmamız lazım. BTR karşıtlarının argümanları tamamen mantıksal, fakat BTR taraftarlarının argümanları tamamen maddi. Bunu açık açık söyleyemedikleri için sürekli çarpıtıyorlar. O yüzden bıkmadan sıkılmadan bu çarpıtmalara cevap verip "BTR Angaryadır, geleceğimiz derslerimizdedir" fikrinin altını çizmemiz gerekiyor.

BTR angarya değildir, BTR ne zaman angarya olur, bütün bilişim teknolojileri öğretmenlerine zorunlu olarak btr görevlendirmesi çıkartılır, işte o zaman angaryadır. Btr'liğin şartlarını bilerek kabul ediyoruz görevlendirmeyi. Çoğumuz da istemeye istemeye kabul ediyoruz. 30 saat gireceğim dersim olsun bir dakika btr'lik yapmam. 10 saat dersim var, esef mezunuyum, günün birinde meslek lisesine geri dönerim, en son 10 sene önce btrlik o zamanki adıyla formatörlük yapmıştım, bir de bu sene. 10 saat dersim var aman bana ne, alırım 18 saati, bakarım keyfime demiyorum, kendimce gördüğüm problemleri dile getiriyorum, aynısını siz de yapıyorsunuz. Daha önceki yazılarda dediğiniz gibi btrlik olduğu sürece bizim bu durumumuz düzelmez. Ama etkileşimli tahtalar ve bil. labları olduğu sürece bu btrlik devam eder. Btrlik ancak bunlar olmazsa olmaz, yani bakanlığın o kadar yatırımı idarecilerin inisiyatifine bırakacağını sanmıyorum, çünkü her ne kadar idareciler yıldan yıla bilişim teknolojileri kullanımı anlamında kendilerini geliştirse de çoğunluğun yetersiz olduğunu çok iyi biliyor bakanlık. Yani bakanlık bu tür işler için bize mahkum. Bu işler devam ettiği sürece btrlik olacak. Biz btrliğin bir standarta kavuşmasını, çalışma saatlerinin standart olmasını (liselerde daha fazla), gerçekten angarya olan işlerin yapılmamasını vb. dile getirerek mevcut durumun iyileşmesini sağlamalıyız. Her sınıf düzeyinde keşke dersimiz olsa ama böyle bir şeyin olacağını hiç sanmıyorum. Umarım bakanlık beni şaşırtır.
 
BTR angarya değildir, BTR ne zaman angarya olur, bütün bilişim teknolojileri öğretmenlerine zorunlu olarak btr görevlendirmesi çıkartılır, işte o zaman angaryadır. Btr'liğin şartlarını bilerek kabul ediyoruz görevlendirmeyi. Çoğumuz da istemeye istemeye kabul ediyoruz. 30 saat gireceğim dersim olsun bir dakika btr'lik yapmam. 10 saat dersim var, esef mezunuyum, günün birinde meslek lisesine geri dönerim, en son 10 sene önce btrlik o zamanki adıyla formatörlük yapmıştım, bir de bu sene. 10 saat dersim var aman bana ne, alırım 18 saati, bakarım keyfime demiyorum, kendimce gördüğüm problemleri dile getiriyorum, aynısını siz de yapıyorsunuz. Daha önceki yazılarda dediğiniz gibi btrlik olduğu sürece bizim bu durumumuz düzelmez. Ama etkileşimli tahtalar ve bil. labları olduğu sürece bu btrlik devam eder. Btrlik ancak bunlar olmazsa olmaz, yani bakanlığın o kadar yatırımı idarecilerin inisiyatifine bırakacağını sanmıyorum, çünkü her ne kadar idareciler yıldan yıla bilişim teknolojileri kullanımı anlamında kendilerini geliştirse de çoğunluğun yetersiz olduğunu çok iyi biliyor bakanlık. Yani bakanlık bu tür işler için bize mahkum. Bu işler devam ettiği sürece btrlik olacak. Biz btrliğin bir standarta kavuşmasını, çalışma saatlerinin standart olmasını (liselerde daha fazla), gerçekten angarya olan işlerin yapılmamasını vb. dile getirerek mevcut durumun iyileşmesini sağlamalıyız. Her sınıf düzeyinde keşke dersimiz olsa ama böyle bir şeyin olacağını hiç sanmıyorum. Umarım bakanlık beni şaşırtır.
BTR lik aslında diğer öğretmenlere rehberlik açısından çok önemli bakanlığın zaten istediği rehberlik yapmanız ortalığı çok bilmiş yeteneksiz idareciler karıştırıyor
 
  • Beğen
Tepkiler: omd
Geri
Üst