Uzun olacak şimdiden belirteyim
Bu foruma çok önceden üye oldum BÖTE nin ilk mezunuyum (odtü hariç) ama fazla yazmayı sevmem.
Birkaç ay önce pazarda alışveriş yaparken yerel bir kanal (hatta YouTube kanalı bile olabilir çok dikkat etmedim) “Ücretler nasıl yorumlarmısınız” dedi. Bende çok pahalı dedim hemen cevap verdi ama çok zam yok diyor esnaf dedi.
Dedim o zaman basit bir hesap yapalım geçen sene 100 lira alıyordum ben (bir zamanlar) orta kesim bir çalışandım. Şimdi bana zam! Yaptılar ve 115 lira alıyorum.
Geçen sene 50 lira kira, 25 lira ısınma-aydınlanma-su, 25 lira gıda ödüyordum.
Bu yıl TÜİK! tahminiyle kira 60 oldu elektrik-aydınlanma-su 35 oldu gıdaya 20 lira kaldı. Yani bırakın fiyat artışını fiyat azalması lazımki karnım doysun.
Dikkat: Ben asgari ücret bile olmadığım halde elime geçen tüm parayı sisteme aktarıyorum(kapitalizmin gözünü seveyim
) yani bana verilen para sadece EMANET! ben bu EMANETİ dolaşıma aktarırken kendim harcıyormuş gibi hissedip mutlu! oluyorum.
Peki ben karnını doyurmak zorunda olan bir canlı olduğuma göre param yetmediği için ne yapmam lazım? kredi çekmem lazım. Peki bunu ödeyebilecekmiyim Tabiki hayır. E nolacak batık kredi olarak sisteme geçecek. Üstelik hemenmi Tabiki hayır. Yapılandırma! diyecem borcu borçla kapatıcam e borç kapanmayacağı gibi daha da büyüyecek. Peki benim durumumda iyimser bir tahminle bu ülkede kaç kişi var 50 MİLYON! E bu kadar borç ne olacak. Nolacak güzel kardeşim BATIK! olacak önce resesyon sonra da KRİZ olacak...
Ben bunları anlatırken etrafta aydınlanan! baya bir yüz olmuştu. Ama bir önemi varmı HAYIR.
Daha ilgincini buraya yazayım biz ORTADİREK beyaz yakalıların şöyle bir özelliği vardı sadece temel gıda ile çiftçi-pazarcı değil kültür ihtiyacımız nedeniyle sosyal hayatı beslerdik. Arz-talep nedeniyle aktiviteler artar insanlar çatışmadan anlaşabilecekleri ortamlar bulurdu. Neo-Kapitalizm sayesinde artık ortadirek yok yani ya AÇsın ya zengin. Haliyle SOSYAL YAŞAM artık yokoldu. Peki bu ne anlama geliyor güzel kardeşim şu anlama geliyor artık YAŞAM=HAYATTA KALMAK=ilkel dürtülerimizle hareket etmek.
Bunun sonu ne olur? Ne olacak herkes hakettiği! Hayatı yaşaYAmayacak çoğunluğun hakettiği CEZAYI hepimiz çekicez
Gelelim neden burada fazla paylaşım yapmıyorum kısmına: Özellikle son yıllarda buraya yorum! yazan öyle tipler gördüm ki (mesela aşı konusunu bir okuyabilirsiniz) bırak öğretmen! olmayı kendini gerçekleştirmiş bir birey olması bile mümkün olmayan tipler var. Ve eğitimin hemen hemen her kademesinde çalışmış biri olarak bu tip!lerin gerçekten öğretmen olduğunu biliyorum. Yani çok zorlandım bir kaçına direk yazmak istedim
“HOCAM! deve sidiğini bir hafta boyunca iç sonra git bir yatırda debelen 10 güne sorunun çözülür bana bir dua okursun” diye ama gerek bile duymadım.
Sonuç: Aynen katılıyorum İNSAN GİBİ YAŞAMAK İÇİN o çöpçüler zam aldı. Ama onu bile haketmeyen ( içimizde öğretmen! yapılmış yüzbinlerce organizma) öyle çok unsur varki daha da beter olalım istiyorum.
Çok yakında asgari öğretmen! olmamız dileğiyle...
Hocam sen yazmazsan ben yazmazsam nasıl olacak o zaman? Meydan cehaleti yüceltenlere kalırsa buradaki herkesin cahil olduğu yanılgısına kapılabilirsiniz pekalâ. Kitap yazacak kadar bilgisi olan, senaryo yazan arkadaşım vardı mesela, cahil bir öğretmenle tartıştı burada, foruma küstü gitti o da.
Evet öğretmen kalitesinde düşüş var. Ama bu düşüşü de sadece öğretmenlere atfedemeyiz.
Birincisi; hiçbir şey ekonomiden bağımsız değil. Antik yunanda felsefe yapabilen hemen hemen her filozof refah içinde yaşıyordu. Asgari ücretle çalışan, geçim derdiyle boğuşan, canını dişine takıp günde 10 saat çalışıp eve gelen biri düşünmeye nasıl zaman ayırabilir ki. Öğretmenler de geçim derdiyle boğuşuyor. Bu da hem bilişsel yük yaratıyor, hem ek iş vs. peşinde koşturan öğretmenin kendini geliştirmesine zaman kalmıyor.
Sokrates "yoğunluğun yavanlığından kendinizi sakının" diyor. Maddi olanaklar yüzünden, gezmeye, hobilere, sanata, hatta kitaba bütçe ayıramayan öğretmen vasat altı bir seviyeye düşüyor, yavanlaşıyor. Evet öğretmenlerde şu an böyle bir talep olmayabilir, ama arz da talebin oluşmasını sağlıyor. Şu an bisiklet alma isteğiniz olmayabilir ama size bir bisiklet versem binersiniz yani. Kısacası yavanlaşan, vasatlaşan bir öğretmenin öğrencilerin ufkunu açması, iyi öğrenciler yetiştirmesi de beklenemez. Kendi para problemiyle uğraşırken idealist öğrenciyi nasıl yetiştirsin. Şu an öğrencilere sorun hele bir, hiçbirinde idealizmin kırıntısı yok. Hepsi havuzlu villa, jipe binme, zengin olma hayali kuruyor. Doktor olayım insanları tedavi edeyim, öğretmen olayım insan yetiştireyim vs. gibi idealler yok yani. Bundan sadece dizileri, tv'deki yozlaşmayı suçlayamayız. Biz de onlara örneğiz. Ek iş peşinde koşarken, öğrencilere "parayı boşver, idealist ol" diyebilen öğretmen ne kadar samimi gelir ki?
Avrupa'nın ortaçağ karanlığından çıkmasını sağlayan şey de ekonomik genişlemeydi. İspanya, İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkelerin köle ticareti sayesinde veya keşiflerle getirdikleri altın/gümüş sayesinde yaşanan zenginleşmeydi. Rönesansa kadar sadece kilise resimleri yapabilen ressamlara, zenginleşen insanlar resim sipariş etmeye başlayınca Avrupa sanatı gelişebilmiş. Zenginleşme dalga dalga eğitim, bilim, adalet vs. gibi diğer alanları da etkilemiş.
İkincisi; niceliği artırmaya çalışınca nitelik düşüyor haliyle. Eşyanın tabiatı böyle. Bizim de böyle. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki öğretmen kalitesi ile şimdikini bir tutabilir miyiz? Tevfik Fikret gibi yazarlar edebiyat öğretmenliği yapıyormuş mesela. O zamanlar öğretmenler aydın insanlardı yani. 2000'lere kadar da öğretmenler cidden aydın insanlardı. Bu öğretmenlerin verdiği eğitimin sonucu olan diploma da gerçekten işe yarıyordu. O diplomaya sahip olanın yeterliliğini gösteriyordu. Ama nüfus arttıkça oluşan eğitim ihtiyacını karşılamak için öğretmen yetiştirme fonksiyonunu ölçekleyemedi bu ülke. Zor bir iş, büyük bir operasyon zaten. 2001'de üniversiteyi kazandığımda 71 üniversite vardı, şu an 200 civarı üniversite var. Bazı bölüm başkanlıklarında, hatta fakültelerde profesör yok, buna tıp fakülteleri de dahil. Ki akademi de batakta zaten. Prof, doç gibi akademik ünvanların da içi boşalıyor. Diploma enflasyonu yaşanıyor. Tez yazan şirketler vs.
Tabii bizim lise yıllarında da "bu adam nasıl öğretmen olmuş ya" dediğimiz insanlar vardı. Azınlıktalardı ama varlardı. Bugün bu öğretmenlerden daha çok görüyoruz. Sadece öğretmenler odasında değil, sosyal medyada veya bu forumda. İnternet onlara varlık gösterebilme imkanı sağladı. Bu da cahil sayılabilecek öğretmen sayısının olduğundan fazla görünmesine yol açıyor.
Üçüncüsü; insanları doğrudan değiştiremeyiz. Karşıt görüşte olduğunuz biriyle istediğiniz kadar tartışın. Değişmez. Ama insan son derece adaptif bir canlı. Cahil bir insanı eğitimliler arasına koyarsanız, bir süre sonra "ben de bunları yapayım" der, kitap okumaya, kendini geliştirmeye başlar. Buna örnek teşkil edebilecek birçok sosyal psikoloji deneyi var.(bkz: asch deneyi) Siz yazarsanız ben yazarsam, biz burada varlık gösterirsek, bu ortam da dönüşür, öğretmenler de dönüşür. Ama ekonomik şartlar değişmeden bunun için çok daha fazla enerji harcamak gerekir.
İkinci maddede bahsettiğim sebeple aynı şekilde, cehaletin yüceltildiği, vasatlığa övgü dizilen bir ortamda, öğretmenin de bundan nasibini almaması beklenemez. Susarak, bildiğimizi paylaşmayarak buna biraz da biz sebep oluyoruz. Sükut ikrardan gelir. Bu insanlar hem onaylandıklarını zannediyorlar hem de biz yalnızlaşıyoruz, yalnız hissetmeye başlıyoruz. Zaten başka bir sebebi yoksa(mesela bir projeye odaklanmışsınızdır ve yazmaya zamanınız yoktur) sessizce olanları, konuşulanları izleyip tepki vermemek, psikolojik olarak hiç sağlıklı değil.
Tüm bu sebepler yüzünden konuşmamız gerek. Öğretmenlerin ekonomik durumlarını dile getirmesi, maaşlarının iyileştirilmesini istediklerini göstermesi gerek.
"Bu maaşı bile hak etmeyenler var" diye düşünüyor olabilirsiniz ama ya hak edenler ne olacak? Bunları birbirinden ayırmanın bir yolu şimdilik yok maalesef. Ortada bir ölçüm problemi var. Aldığımız maaş, bir standarda göre belirleniyor. Ek ders ölçümünün ise fabrika işçisinden farkı yok, saatle ölçülüyor. İyi bir öğretmenin verdiği eğitimin kalitesi ile kötü bir öğretmenin verdiği eğitimin kalitesi bir tutuluyor. Bu yüzden maaş iyileştirmesinin herkes adına yapılması gerekiyor.
Kısacası herkes vakti olduğu ölçüde yazsın, başka başlıklarda bilgi de versin, başka başlıklarda çeşitli konularda da tartışsın. Ama saldırmadan, hakaret etmeden tartışsın. Gelişim bu şekilde mümkün.